Mümtazer TÜRKÖNE
“Dönemin başbakanı” ibaresi, Havuz Medyası’nın dünkü manşetlerinde “darbe kanıtı” olarak yer alıyor. “Ekselanslarının Hükümeti” gibi, doğrudan Başbakan’ın şahsına bağlı bir devlet kurgusuna sahip olanlar için elbette “darbe” gibi bir ibare bu.
Aradaki açık çok büyük. “Majestelerinin Hükümeti” ile “dönemin başbakanı” arasındaki açığa yerleştireceğiniz bütün ayrıntılar, içinden geçmekte olduğumuz tuhaf “ara dönem”in somut işaretlerini barındırıyor. Olan-bitenleri anlamak için sağlam işaretler.
Başbakan ilk defa Genelkurmay başkanı için “ekselanslarının” tarzında “genelkurmay başkanım” ifadesini kullandı. Böylece, “bakanım”, “müsteşarım”, “genel müdürüm”, “belediye başkanım” gibi “bendeleri” şeklindeki iyelik eki ile birlikte yâd ettiği maiyetine genelkurmay başkanını da ilave etmiş oldu. Hiçbir şey tesadüf değil: “Genelkurmay başkanımı dinlediler” cümlesinde geçiyor ilk defa bu iyelik eki. Demek ki genel komutan, dinlendiği için “ekselanslarının genelkurmay başkanı” sıfatını kazanıyor. Siz yine de iyi tarafından bakmayı deneyin: Genelkurmay Millî Savunma Bakanlığı’na bağlanamadı; ama hiç olmazsa Başbakan onun için “Genelkurmay başkanım” diyebiliyor.
Başbakan’ın hafta sonu kalabalıklar önünde yaptığı konuşmada geçen bu ibarenin peşinden şu cümle geliyor: “Nerede bu Paralel Yapı nerede, belgesi nerede?” diyenler var. Bu dinlemeler belge değil mi? Daha neyi arıyorsun?”
Bu konuşmanın ertesi günü, yani dün Partizan medya: “Darbe fezlekesi MİT savcısından” veya “Paralel darbenin belgesi” manşetleri ile çıkıyor. Belge ise “dönemin başbakanı” ibaresi. Mesele ne? Savcı gazeteci, üstelik “ekselanslarının gazetecisi” değil. Bir gün sonra paket kâğıdı haline gelecek bir gazeteye haber yazmıyor. Dava başladıktan sonra her değişiklikte kullanabileceği bir kalıba ihtiyacı var. Hükümetler düşebilir, yenileri kurulabilir. İddianameyi okurken “hangi başbakan?” sorusuna, olay tarihinde iş başında olan kişiyi kastettiğini gösteren “dönemin başbakanı” cevabını vermiş oluyor. Hukuk dilinde son derece sade ve kestirme bu ifade nasıl oluyor da “paralel darbenin belgesi”ne dönüşüyor. Birinci sebep Başbakan’ın “nerede belge?” sorusundaki aczi kapatma çabası. İkincisi ise bu Hükümet’in sona ermeyeceğine “dönem”in ilanihaye devam edeceğine dair sarsılmaz psikoloji.
Bu kadar sarsılmaz görünmesi aslında çürüklüğünden. Her şey bıçak sırtında ve her an tersine dönebilir. Bu kadar gürültü, bu kadar “belgesiz” iddia bu yüzden. Maksat yargılama yapmak değil ki, muslukçuluk. Muslukçu, camilerin şadırvanında abdest almak maksadıyla askıya asılan ceketlerin ceplerindeki cüzdanlara musallat olanlara deniyor. Muslukçular karşısında tek zaafınız inancınız. İhlasla abdestinizi alıyorsunuz, kalkıp ceketi giyiyorsunuz; bir bakmışsınız hafifletmiş. Size günlerce kafanızı sağa sola sallayıp “tövbe tövbe...” demekten başka çare kalmıyor.
“Dönemin başbakanı”nı, ekselansları olarak başımızın üzerinde tutabilmemiz için “paralel devlet” şart. Yoksa? Şayet yoksa, hepimizin başı belâda; çünkü var olmadığını ispatlamak zorundayız. Var olan bir şeyin yok olduğunu ispatlamak için felsefede türlü yöntem vardır; ama olmayan bir şeyin var olmadığını ispatlamak için bir yöntemi henüz kimse geliştirememiştir. Ülkemizi ahtapot gibi sarmış, bütün devlet kurumlarına nüfûz etmiş, bütün tersanelerini işgal etmiş bir “paralel devlet hayaleti” dolaşıyor ortalıkta. Buyurun, aklınız yetiyorsa olmadığını ispatlayın? Bir hayaletin var olmadığını ispatlamak için kaç ruh çağırma seansı gerekir? Ya bir daha çağırdığımızda gelirse? Üstelik ekselansları için “dönemin başbakanı” demeye cesaret eden savcılar dururken.
“Paralel devlet”in mevcut olmadığını ispatlayamayız. Fiilden faile gitmeyi deneyin. “Paralel devlet” sadece Başbakan’ın lâflarında hayat bulduğuna ve lâfla yürüyen peynir gemilerini her gün Partizan Medya’dan izlediğinize göre yine de Arınç’ın vurguladığı üzere namusu olandan “belge” isteme hakkınız var. Ama mesele belge bulup yargılama yapmak değil ki; düpedüz muslukçuluk. Yani belge beklemek yerine ceketinize sahip çıkmaya çalışın. Nasıl olsa hiçbir “dönem” baki değil.
Yazarlar
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.09.2025
21.09.2025
18.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
6.09.2025
5.09.2025
2.09.2025
1.09.2025
30.08.2025