Mustafa Karaalioğlu
Bütün sorunların seçimden sonra sihirli bir dokunuşla çözüleceği umudunu taşıyan ülke, demokrasinin düşük, siyasete bağımlılığın yüksek seviyede olduğu bir ülkedir. Türkiye uzun yıllar bunu yaşadı, bir dönem bu denklem bozulur gibi oldu ama şimdilerde tekrar aynı noktaya dönüldü.
***
Temel mesele toplumun bütün kesimlerinin ‘bütün’ umudunu siyasete, seçime ve sandığa bağlamış olmasıdır. İktidar kanadı da muhalefet de en az birbirleri kadar bu noktadadır. “Seçim” ve “sandık” klasik anlamda ortak ideal olan daha iyi ülke beklentisinin dışında bir ihtiyacı temsil ediyor. İktidar seçkinleri ve tabanı için seçimle devam ettirilecek yönetim asla vazgeçilemez bir hayat garantisi, karşıtları için de aynı derecede oksijen imkanını temsil ediyor. Dolayısıyla, Türkiye’nin yaşamakta olduğu kutuplaşma, seçim ve demokrasiden beklentiyi “herkes için iyi olan”dan uzaklaştırmış bulunuyor.
Normal şartlarda olumlu kabul edilmesi gereken siyasete bağımlılık, bugün sıradışı ve kaygı verici bir durum olarak tezahür ediyor.
Temel sorunların çözümünün seçimle ilgisi elbette vardır ama sadece seçimle değil…
Önce ne olduklarını tespit etmek gerekir. Türkiye, geride kalan 15 yılda birçok alanda ilerleme kaydetti, gelişti ama yapısal sorunlarını çözmekte başarılı olamadı. Demokratikleşme başlığı altında farklı toplum kesimlerinin gündelik hayatını ve geleceklerini ilgilendiren problemlerin üstesinden gelinemedi. Dindarlarla devlet arasındaki gergin ilişki çözülmüş ama yerine laiklerle devlet arasındaki sorunlu ilişki transfer oldu.
İki kesim arasında değişen bu sorun bile, dindarlar ve laiklerin ve de tabii Kürtlerin, Alevilerin iktidar olmaktan ve dolayısıyla seçimden anladıkları şeyin ortak çıkar ve ortak iyi olmamasını sağlamaya yetiyor. Dolayısıyla seçimi kazanmak iki taraf için de demokratik zaferin ötesinde bir hedefi temsil ediyor.
Gitmekte olduğumuz seçim tarihi değil ama bütün kesimler için hayati bir seçimdir. Yani, sonucun lehte veya aleyhte olması sıradan bir hayatı sürdürebilmeyi ve oksijen alabilmeyi temsil etmektedir. Ya da tersini… Merkez siyasette var olabilmek bu açıdan önemlidir.
Son günlerde, Cumhurbaşkanı’nın bir ittifaktan seçilmesi, Meclis’in başka ittifakla şekillenmesi görüşü de bu gerçeğe bağlı olarak konuşuluyor. Böylesi herkesin kendini iyi hissedeceği bir denge hali olarak tartışılmaya değer bulunuyor. Yürütmenin, yani Cumhurbaşkanı’nın anayasal yetkileri neredeyse sınırsız ama buna rağmen yasamanın yani Meclis’in kuracağı dengenin “ortak iyi” adına daha olumlu sonuçlar doğuracağı tezi bu nedenle taraftar buluyor.
***
Türkiye bir daha koalisyon yaşamasın gerekçesiyle geçilen başkanlık sistemi, cumhurbaşkanının yetkileri sayesinde icraatın gücünü zaten garanti ediyor. Yani, cumhurbaşkanı her durumda ülkenin sorunları konusunda ve muhtemel krizlerin yönetiminde tek yetkiyle karar verecektir ve kimsenin bunu önleme kabiliyeti olmayacaktır. Tablo böyle olunca, seçilecek cumhurbaşkanının karşısında olan kesimlerin de Meclis yoluyla temsil edilmeleri ve seslerini duyurabilmeleri fikri yeni modelin sunduğu bir imkandır.
Önümüzde yeni bir sistemin ilk sandık sınavı ve daha önce görülmemiş bir oy pusulası var… Süreç o kadar merak uyandırıcı ki sonuçta bir sürpriz olmasa bile sürpriz potansiyeli heyecanlanmaya yetiyor.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
4.10.2025
28.09.2025
22.09.2025
15.09.2025
14.09.2025
1.09.2025
18.08.2025