Oya BAYDAR
YAŞ’la kuruyla, şikeyle Balyoz’la, sıcak havalarla ve sıcak gündemle oyalanırken, artık hedefini ve anlamını yitirmiş kirli bir savaşta gencecik insanlar ölüyor bu ülkede farkında mısınız? Ya da belki soruyu şöyle sormalıyım: Siz ey Türk ve Kürt muktedirler! Sizler, Kürt ve Türk “şehitlerimizin” ardından karşılıklı nefret söylemini yükseltmek, timsah gözyaşları dökerek inandırıcılığını çoktan yitirmiş barış nutukları atmak ve şiddeti iki taraflı tırmandırmak dışında silahların susması, barış ve uzlaşma ikliminin yaratılması için hangi cesur adımı attınız? Kendi “ama”larınızın ardına sığınmaksızın, ötekini dinleyerek ve anlamaya çalışarak çözüm için ne yaptınız? Nereye gidiyoruz, nereye sürüklüyorsunuz bizleri? Ve ne hakkınız var, bu ülkeyi, Türküyle Kürdüyle bu halkı perişan etmeye, kana bulamaya?
Türk ve Kürt muktedirler dedim, evet. Çünkü bu meselede iki taraf, iki halk var ama asıl iki tarafın liderleri, siyasileri, egemenleri var. Halklar çözüm istiyor; muktedirler ise kendi iktidarlarının, kendi bekalarının, kendi davalarının peşinde çözümsüzlüğü körüklüyor.
Baş Sorumlu Devlet ve İktidardır
İki kişi birbirini bıçaklamışsa, hesap önce bıçağı ilk çekenden sorulur. Zalim saldırganın darbesini yiyen kanlar içindeki mazlumun kendi çakısına, bıçağına, silahına davranmasında şaşılacak bir şey olmadığı gibi haklılık payı vardır. İşte bu yüzden Kürt sorununun ilk muhatabı ve sanığı devlet ve iktidardır. Bırakalım yüz yılı aşkın geçmişi, bırakalım geç ve tepeden uluslaşmanın zorunlu sonucu olan gaddarlığı, despotluğu, kanlılığı (Dersim’i hatırlayın) tartışma götürmeyen Sünni Türk devletinin geçmişteki sabıkalarını bir yana. Son yirmi yıla bakmak, bir halkın -Kürt halkının- Türk ulus devletinin değirmen taşları arasında nasıl ezilip ufalanmak istendiğinin ve “artık yeter” diyerek başkaldırdığında nasıl bir şiddete maruz bırakıldığının kanlı örnekleriyle doludur. İşte bu yüzden ilk sorgu, ilk suçlama haklı olarak devlete ve siyasal iktidara yönelecektir. AKP iktidarı, özellikle de tek adam konumundaki lideri, dökülen kandan ve toplumsal dokumuzun her gün biraz daha yıpranıp dağılmasından hem sorumlu hem de suçludur. Gelinen noktada, artık iktidarı ordu ve Cumhuriyet bürokrasisi ile paylaşmak mazeretine sığınamayacak olan AKP’nin açılım, çözüm falan derken vardığı yer, çözüm konusunda en iyimser ve sabırlı olanları da çoktan umutsuzluğa sürüklemiştir. Operasyonları anında durdurabilecek, diyaloğu açıkça başlatıp Kürt sivil siyasetine konan engelleri kaldırabilecek, gereğinde yasaları değiştirerek gereğinde elindeki büyük kitle desteğine yaslanarak barışçı çözümün yollarını açabilecek olan AKP, özellikle son iki yıldır gün be gün gerilemekte, devlet refleksine kapılıp uzlaşma dili yerine muktedirin savaş ve intikam dilini geliştirmektedir. Dışlayıcı, ötekileştirici, hasımlaştırıcı bu dil ve bu anlayış, hakların teslimi ve kabulu yerine sorunu ihsanla, kendi Kürdünü yaratmakla, Kürt siyasal hareketini kuşatıp ezmekle çözeceğini sanmakta ve fena halde yanılmaktadır.
Başbakan’ın kendi tabiriyle söyleyeyim: Kimse kusura bakmasın ama, elleriniz kanlıdır beyler. İktidara sahip olduğunuz halde, siyasi iradenizi barışçı çözümün arkasına koyup çatışmayı engellemediğiniz için; çözüme götürecek, en azından bir ışık olacak olumlu iklimi yaratamadığınız için dökülen kandan sorumlusunuz. Ezilmişliğe, aşağılanmaya, kendi kimliğiyle, kendi diliyle kendisi olmaya konulan engellere karşı baş kaldıran Kürt halkının ölen çocukları kadar kirli bir savaşta kardeşlerini kırmaya gönderdiğiniz Türk çocuklarının ölümlerinden de sorumlusunuz.
Ve sizler, sözde muhalefet partilerinin siyasetçileri! İktidar ne dese ne yapsa aksini söylemeyi muhalefet sanan, ama iş Kürt meselesinde barışçı çözüme, yani Kürt halkının haklı taleplerini yerine getirmeye dayanınca, yeminli düşmanınız AKP ile domuz topu, sarmaş dolaş olmakta dakika geçirmeyen sizler! Eliniz, yüreğiniz kanlıdır. Dökülen kandan, lime lime olmuş bu ülkenin kanayan yarasından sizler de sorumlusunuz, suçlusunuz.
Tarihin hepinizin önüne koyacağı fatura yüklü, hem de çok yüklü olacak, sakın şaşırmayın.
Mağdur Zalimin Dilini Kullanırsa...
Ve sizler, Kürt silahlı hareketinin, Kürt siyasal hareketinin muktedirleri! Mağdurun ve mazlumun vicdan dilinin; kurşunların, bombaların, mayınların desteğiyle, öfke ve intikam duygularıyla da beslenerek zalimin diline benzemekte olduğunun farkında mısınız? Son günlerde Kürt hareketinden gelen bütün açıklamaları, toplantı sonuç bildirgelerini, avukat görüşmelerini, vb. dikkatle okuyorum. Kürdüyle, Türküyle bizleri nereye sürüklüyorsunuz sorusunun cevabı yok o metinlerde. Siz var sanıyorsanız, var olduğunu iddia ediyorsanız da yok. Ya da daha kötüsü: kaosa, çözümsüzlüğe, savaşa açılan cevaplar var. Belirsizlik, kararsızlık, karnından konuşma, yalpalama var. Ve bu laf ktalabalığı arasında, ne sürdürülen operasyonlara karşı öz savunma gerekçesiyle, ne gençlerin öfkesine, tepkisine engel olamıyoruz özrüyle savuşturulabilecek provokasyonlar, cinayetler işleniyor. İnsanlar, gençler, çocuklarımız ölüyor hanımlar, beyler!
Biliyorum: “bu taraf”tan bakıldığında hiçbir şey “o taraf”tan görülenle aynı değil. O taraf’a her gittiğimde içime dolan, ben burada olsaydım dağa çıkardım duygusundan biliyorum. Bir halkın kendi diline kavuşmak için verdiği mücadelenin heyecanını birlikte yaşadığımda gözlerime dolan sevinç gözyaşlarından, demokratik çözüm çadırlarında bir halaya katıldığımda beni bile gençleştiren heyecandan ve orada olup bitenlerin yüreğime, vicdanıma sapladığı utançtan biliyorum. Bana ve benim gibilere, “Bilmiyorsunuz, öte yanda duruyorsunuz”, hatta bazen daha da ileri gidip, vicdansızlaşıp “devletin yanında duruyorsunuz” falan demeyin sakın, haksızlık etmeyin. Bir durun, dinleyin: Gücünüzü mağduriyetten değil haklılığınızdan alın. Mağduriyetten alınan güç kördür; saldırganlığa ve zalimliğe dönüşür. Haklılıktan alınan güç dalga dalga kitlelere ve vicdanlara yayılarak çözüme götürür.
Bir durun, dinleyin. Sizin oradan bakıldığında da buralar sisli görünüyor; buraların duyguları, tepkileri, acıları anlaşılamıyor. Galiba, yapmamız gereken birbirimizin içinde, birbirimizin ortamında durup geldiğimiz tarafa, yani kendi tarafımıza bakabilmek. O zaman her adımımızın, her söylemimizin mutlak ve tek doğru olmadığını anlayabiliriz. İnsan, kendi yakın çevresiyle sınırlı ve o çevreyi güç aşabilen bir yaratıktır. Kendi çevresinin, kendi mahallesinin, kendi örgütünün doğruluğuna ve haklılığına inanmaya, kendine verilmiş gözlüklerle bakmaya eğilimlidir. Acaba mı sorusunu sorabilmek, belki öteki de haklıdır, en azından kendini haklı görmektedir diye düşünebilmektir asıl mesele. Mesele kendi muktedirlerimizi, kendi şiddetimizi de “ama”lara sığınmadan sorgulayıp, neye mal olduğunu görebilmektir.
Öte yandan, kimselerin fazla değinmediği; bırakın yüksek sesle söylemeyi fısıldama cesaretini bile, korkudan değil Kürtlere zarar verir diye bulamadığı, kendine gerekçe üstüne gerekçe uydurmak zorunda hissettiği bir konu var. Mağdurun şiddetini, savaş dilini, çözümsüzlüğü besleyen eylemini ve söylemini haklı gösterme güdüsü... Zulme uğrayanın, mağdurun öfkeden ve tepkiden doğan şiddetini anlamak, bu şiddetin nedenlerine hak vermek kanı, ölümü, şiddeti meşru saymak değildir, olmamalıdır, çünkü şiddetin haklısı yoktur. Ezen ulusun ferdi olup muktedirler, zalimler kesiminde görülmenin utancı ve vicdan yükü yüzünden mağdurun şiddetini görmezden gelmek, olumlamak, teşvik etmek devrimci dayanışma sanılsa da kimilerince, halkların yaralarını deşmekten, kanı çoğaltmaktan ve asıl herkesin kendini sorgulamasını geciktirmekten başka sonuç vermez.
Nereye, diye soruyorum yeniden. Nereye gidiyoruz, bizleri nereye götürüyorsunuz ey muktedirler ve muktedirlerin gerçekleri görmesini engelleyen yandaşlar, şakşakçılar? Bizi nereye götürüyorsunuz ey iktidarın, muhalefetin, Kürt hareketinin egemenleri? Bir durun, düşünün, ötekini dinleyin. Türkiye’nin korkularını, kaygılarını, yasını anlamaya çalışın. O zaman, Türküyle Kürdüyle bizlerin, -yani sıradan halkın, yani 75 milyonun- korkularımızın, acılarımızın, umutlarımızın ve kaygılarımızın aynı olduğunu fark edeceksiniz. 75 milyonluk sessiz bir koronun sorduğu “Nereye gidiyoruz, bizi nereye götürüyorsunuz?” sorusunu, toprağın derinliklerinden gelen deprem habercisi bir uğultu gibi duyacaksınız.
Geç kalmadan açın kulaklarınızı ve yüreğinizi, duyun bu sesi. Yoksa deprem bu ülkeyi harabeye çevirecek. Nereye götürüyoruz bizler bu ülkeyi, diye sorun kendinize kendi mahreminizde. İnsansınız; bir tel kıpırdar belki içinizde.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları













































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024