Oya BAYDAR
Eylül’ün 12’si, sabah alaca karanlık. Yer: Doğu Berlin; hüzünlü Spree Nehri'ne bakan bir otel odası. Telefonun uykuları delen sesi. Olamaz; kimse arayamaz beni. Bir Parti yetkilisi hariç burada olduğumu kimse bilmiyor. Telefonu açıyorum; içim kaskatı, ıssız. “Günaydın, sen Türkiye’ye ne zaman dönecektin?” diye soruyor benden sorumlu kişi. “Yarın” diyorum. “Nah dönersin! Türkiye’de darbe oldu.” Telefon kapanıyor. Ben mi kapattım, o mu, hatırlamıyorum.
Ulu atkestanesi ve akkavak ağaçlarının gölgelediği yemyeşil alana bakan pencereye yöneliyorum. Uzun boylu, pantolonlu, çizmeli bir kadın çimenlerin üzerinde köpeğini koşturuyor; elinde köpeğin kayışı ve tasması. Pencereyi açınca sarı gagalı siyah kuşların çığlıkları doluyor odaya. Köpek nehre doğru koşuyor. 12 Eylül’ün fotoğrafı acı yeşil çimenler üzerinde koşan köpekle sarı gagalı siyah kuşlar oluyor benim için. Bir de, Türkiye’den küçük bir el çantasıyla sadece üç günlüğüne ayrılırken anneme emanet ettiğim on bir aylık minik oğlumun kaygılı, hüzünlü bakışlarının anısı...
İçim kaskatı, içim ıssız. Büyük bir felaket, büyük bir acı karşısında duygularım dumura uğrar benim. 12 Mart’ta tutuklandığımda, işkencede, sorguda da böyle olmuştu; en sevdiğim insanları kaybettiğimde de böyleydim. Cesur, dirençli, dayanıklı sanılmamın nedeni, aslında bu hissizleşme, uyuşma halidir; kimse bilmese de ben bilirim. Acının yıkımına karşı bir çeşit özsavunma mekanizması belki de... Hiç hayale kapılmıyorum, dönerim diye umut etmiyorum. Geniş, yeşil çimenliğin üzerinde koşturan köpeği izlerken, “Burada, bu yabancı ellerde kaldın Oya” diyorum kendi kendime. Sürgün başlıyor, 12 yıl süreceğini, acılar getireceğini henüz bilmiyorum; öğreneceğim. Her şey belirsiz: Küçük oğlum ne olacak? Aylardan beri yurtdışında olan, ne zamandır görmediğim eşimle bir daha buluşabilecek miyim? Nerede yaşayacağım, ne yapacağım? Gizlilik koşulları yüzünden yasaklandığı halde kendimi Doğu Berlin sokaklarına atıyorum. Sosyalist ütopyamızın kalbine saplanmış bir bıçak olan Berlin Duvarı’nın böldüğü bu trajik kaderli şehrin ıhlamur ağaçlı bulvarlarında, yüzyıl başında tarihin en görkemli işçi gösterilerinin yapıldığı, sonraları Nazilerin ürkütücü resmigeçitlerine sahne olan Unter der Linden’de, sararmış ıhlamur yaprakları toplayarak, sonbahar güllerine şaşarak dolaşıyorum. Artık acıyı duyabiliyorum. Çocuk eşyaları satan bir devlet mağazasından oğulcuğuma aldığım -ve ne zaman giyebileceğini hiç bilmediğim- küçücük kırmızı patikleri okşayarak ağlayabiliyorum.
Eylülde otuz iki yıl dolacak. Yaşanan acıların üzerinden otuz iki yıl geçti. O acılar ki; asılanları, vurulanları, işkence altında ya da sorguda öldürülenleri, Diyarbakır zindanında olanları, cezaevlerinde ömür tüketenleri, işlerinden olanları, parçalanan aileleri, anasız babasız kalan çocukları, bencileyin yurtdışına kaçıp sığınmacı olarak yaşarken yabancı ülkelerde ölenleri, yani başkalarının yaşadıklarını düşündükçe yukardaki satırlarımdan, yakınmalarımdan utanıyorum. Acı ve mağduriyet yarışına gerek yok; ancak 12 Eylül faşist darbesi, lânet olası vesayetçi-darbeci geleneğin en sert, en hunhar ve de toplumsal dokumuzda en derin izler bırakmış, en ağır yaralamış uygulamasıdır. Bugün hâlâ çözemediğimiz Kürt sorunundan tutun da Türk-İslam sentezi adı altında zaten ceberrut ve vesayetçi olan devletin Türkçü faşizan tahkimine kadar, içinde debelenip durduğumuz zehirli siyasal atmosfer 12 Eylül darbesiyle ağırlaşmıştır. 12 Eylül sadece bir kuşağın, bizim kuşağın değil, sonraki kuşakların yaşamlarının akışına da müdahaledir. Darbenin caniyane uygulamalarına doğrudan maruz kalmış 68’lilerin, 78’lilerin; bugün yaşları 50 üzerinde olanların yanısıra, 80 darbesinin ürünü olan toplumsal mühendislik uygulamaları sonraki kuşakların yaşamlarını, kaderlerini, gelişme yönlerini, zihniyet dünyalarını olumsuz etkilemiştir.
12 Eylül Bir Zihniyettir
Bugün 12 Eylül’ün hayatta kalan iki sorumlusunun yargılanmasına başlanıyor. Kimileri, özellikle de geleneksel soldan gelen bazıları, neredeyse yüz yaşındaki iki ihtiyarı yargılayacaksınız da ne olacak havasında olayı küçümsüyor, önemsizleştiriyorlar. Onları anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum. 12 Eylül referandumu sırasında, darbecilerin yargılanmasına engel olan geçici 15’inci maddenin kaldırılması konusunda da benzer itirazlar ileri sürülmüş; darbe anayasasında yapılacak bu değişiklik AKP’nin aldatmacası, öksesi olarak nitelenmişti aynı çevreler tarafından. Kim olursa olsun yaşlı iki insanın mahkemelerde sürünmesini, hele de cezaevinde ölmesini istemem. Ama bu ülkenin insanlarına, halklarına, bütün bir topluma karşı suç işlemekten yargılanmalarının ve en ağır şekilde mahkûm olmalarının baş takipçisiyim. Çünkü 12 Eylül sadece acımasız ve kanlı bir darbe değil bir zihniyettir ve bu zihniyetin insanlarımızın kafalarından, ülkemizin tarihinden ve siyasetinden silinmesi, suç olduğunun sağlam ve kuşkulara yer bırakmayacak kadar güçlü biçimde kamu vicdanına kazınması gerekir. Eğer otuz iki yıl beklemeden yapılabilseydi bu yargılama, 28 Şubatların, Ergenekon ve Balyozların darbeci-vesayetçi geleneği hortlatmaları mümkün olmayabilirdi. Sadece Diyarbakır cezaevinin hesabı sorulabilseydi bile, Kürt halkının öfke ve isyanı bu kadar tırmanmayabilir, sorun bu çözümsüz noktaya gelmeyebilirdi.
12 Eylül, kimilerinin sandığı veya göstermek istediği gibi ordunun hükümeti darbeyle devirip yönetime zorbalıkla el koymasından ibaret değildir. 12 Eylül bir zihniyettir. Darbeciliğe ve askerî vesayete karşı güçlü siyasi irade gösteren, bu anlamda da geleneksel asker-sivil vesayeti yıkmakta başarılı olan AKP iktidarının sivil vesayetçi, otoriter bir yönetime kaymasındaki en önemli etken, bu yıkıcı zihniyeti askeri darbe ile sınırlı görmesi, ordu vesayetinin yıkılmasını tek başına ileri demokrasi saymasıdır.
Bugün başlayacak davaya AKP, TBMM, CHP, MHP de müdahil olacaklarmış. Çok iyi, çok güzel. Birbirinin gözünü oyan ve hiçbir konuda uzlaşamayan siyasi kanatların 12 Eylül darbecilerine karşı aynı noktada buluşmalarını küçümsemiyorum. Sembolik olarak anlamlı da buluyorum. Ancak unutmayalım; AKP, CHP, MHP, 32 yıl önce -derece derece, hatta bazıları pek az- zarar gördükleri darbenin getirdiği 12 Eylül rejiminin ve ardındaki zihniyetin mirasçılarıdır. Başbuğ Türkeş’in, 12 Eylül’ün hemen ardından dile getirdiği “Kendimiz hapisteyiz, fikirlerimiz iktidarda” sözü son derece anlamlıdır, söylemek istediğimi de çok iyi ifade etmektedir. 28 Şubat’a karşı demokratik bir duruş sergilemeyen, Balyoz ve Ergenekon davalarını, darbe teşebbüslerini önemsemeyen, darbecilere açıkça sahip çıkan eski ve yeni CHP kadroları da 12 Eylül zihniyetinden kopabilmiş değillerdir. AKP’ye gelince, özgürlükleri ve demokrasiyi sadece kendi zihniyet dünyası ve kendi ideolojik toplum modeliyle sınırlayan, giderek Türk-İslam sentezinin en başarılı ve güçlü uygulayıcısı haline gelen, İttihatçılığın 21. yüzyıl versiyonu olmaya aday bu parti -sadece İçişleri Bakanı’nın söylemini hatırlamak bile yeter- 12 Eylül’ün zihniyet ikliminin 30 yıl sonra farklı bir Türkiye ve farklı bir dünyada, başka bir aynada yansımasıdır.
12 Eylül darbecilerini yargılarken, tabii ki sorumlu kişiler oturacaktır sanık sandalyesine ama asıl yüzleşilmesi ve hesaplaşılması gereken; toplumu kendi ideolojisi, kendi doğruları, kendi modeline göre otoriter ve buyrukçu şekilde yeniden inşa veya restore etmenin iktidardakinin hakkı ve ödevi olduğu düşüncesidir. Bu açıdan bakıldığında dindar nesiller yetiştirme projesiyle devletçi, laik, Kemalist nesiller yetiştirme projesinin özgürlükçü düşünce açısından pek farkı yoktur.
12 Eylül, bir zihniyetin ve toplum modelinin ordu gücüne ve zorbalığa dayanarak topluma empoze edilmesiydi. Öncelikle de dönemin Türkiye ve dünya koşullarında, ABD’nin komünizme karşı cephe ülkesi saydığı Türkiye’de özellikle işçi-emekçi hareketinin ve solun yükselişini engellemeye yönelikti. Sermaye kesimi, büyük burjuvazi darbenin en büyük destekçisiydi. 12 Eylül’ün hemen ardından Türkiye İşveren Sendikaları Federasyonu Başkanı Halit Narin’in “Bugüne kadar işçiler güldü, şimdi biz güleceğiz” sözlerini bugün anımsayan var mı bilmem. Büyük burjuvaziden medyaya, oradan üniversitelere ve yüksek bürokrasiye kadar çeşitli kesimler 12 Eylül’ü komünizme set çekecek, solu geriletecek bir adım olarak alkışladılar. Darbe öncesinde devletin içine yuvalanmış derin güçlerin, Maraş, Çorum, Sivas, Malatya v.b, katliamlarında kullandıkları MHP’li Ülkücü komandolar, sağcı, İslamcı vurucu güçler cephesinde yer alanlar da darbeden bir ölçüde nasiplerini aldılar, onlar da asıldı, yargılandı, zindanlara atıldı. Çünkü darbecilerin artık onlara ihtiyacı kalmamıştı ve mutlak iktidarlarına kimseyi ortak etme niyetinde değillerdi. Aradan otuz iki yıl geçtikten sonra, herkes, bütün mağdurlar davaya müdahiller. Ben ise on iki yılımı çalan, arkadaşlarımı, yoldaşlarımı, ülkemi telef eden o zihniyetin yargılanmasına müdahil olmak istiyorum.
Şimdi, kanlı 12 Eylül darbesinin hayatta kalmış iki generali yargılanırken sağıyla, soluyla, laiki İslamcısıyla, bütün siyasal güç ve kanatlar için, hepimiz için durup düşünme ve yüzleşme zamanı. Kendimizi mağdur hissedip müdahil olduğumuz bu davaya gerçekten sahip çıkabilecek miyiz? Yani, davayı iki ihtiyarla sınırlı bırakmadan, hepimize şu veya bu ölçüde bulaşmış olan zihniyetle hesaplaşabilecek miyiz? İster kişi ister siyasal örgüt, parti, iktidar olarak kendimizle de yüzleşip arınabilecek miyiz? Beceremezsek, her şey göstermelik kalacak, tiyatrodan ibaret olacak ve aynı oyun yeni aktörler ve yönetmenler tarafından yeniden sahnelenecek.
Yine de umutluyum. Düşe kalka, öğrene öğrene, adım adım yürünüyor özgürlüklere ve demokrasiye doğru. Bugün başlayan dava da o yolda atılmış, hiç küçümsenmeyecek bir adım.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024