Oya BAYDAR
Ne tesadüf, hepsi aynı döneme rastlıyor! İzmir'de HDP binasına saldırı ve cinayet, Ankara'da görülmekte olan Kobanê davasında işlenmekte olan hukuk cinayeti, Anayasa Mahkemesi'nin HDP hakkındaki iddianameyi kabulüyle henüz işlenmemiş ama hazırlığı yapılan siyasal, anayasal cinayet.
Uzun söze gerek yok: Hedefte Kürt siyasî hareketi, Kürt halkının hak, adalet, özgürlük mücadelesi ve can çekişen Türkiye demokrasisi var. İlerideki günlerde tarih demokrasinin adım adım nasıl yıkıldığını, ülkemizin nasıl yağmalandığını, vatan-millet nâralanması eşliğinde vatanın, milletin nasıl bölündüğünü yazacak. Tabii muhalefet güçleri, yani bizler demokrasi mücadelesinde zaaf gösterir ve yıkıma izin verirsek…
İktidarda kalma çabası mı, kaos planı mı?
İzmir'de işlenen cinayetin bir kaos planının parçası olduğu yorumları yapılıyor. Ben AKP-MHP koalisyonunun ve arkalarındaki derin odakların / çetelerin, kısmî kargaşalıklardan medet umsalar bile (7 Haziran-15 Kasım arasını hatırlayalım) kendilerini de yok edecek bilinçli bir kaos planı yaptıklarını düşünmüyorum. Onların derdi, ne pahasına olursa olsun iktidarda kalabilmek. Bunun için yapmayacakları şey, çiğnemeyecekleri yasa, ilke, değer, etik yok. Çünkü suçlarını günahlarını kendileri bizden çok daha iyi biliyorlar, beka'ları için iktidara mecburlar.
Erken ya da zamanında bir genel seçim olacaksa, iktidar ortaklarının önündeki en önemli engel HDP ve Kürt oyları. HDP'nin her türlü siyasî, hukukî ve ahlakî sınır aşılarak hedef tahtasına oturtulmasının nedeni bu. Türk devletinin genetik kodlarına işlemiş Kürt düşmanlığı ve bölünme fobisiyle birleşince Kürt siyasî hareketini, HDP'yi yok etmek için her yol mubah oluyor. İktidarın oy oranına göre küçük ama derinlerden aldığı güçle büyük ortağı MHP Genel Başkanı Bahçeli durmaksızın HDP kapatılmalıdır emrini tekrarlarken, bu partinin genel başkan yardımcısı "HDP kâmilen itlafı gereken bir siyasî haşere sürüsüdür" diyebiliyor. Yıllardır kin ve nefret söylemiyle zehirlenmiş biri de gidiyor İzmir'de HDP binasına girip cinayet işliyor, Tekadam'ın talimatıyla Cumhuriyet savcıları Kobanê davasını açıyor, Anayasa Mahkemesi daha önce geri gönderdiği HDP iddianamesini kabul ediyor.
Provokasyonsa, kimin provokasyonu?
Sadece İzmir cinayeti değil HDP üzerinde yoğunlaşan her türlü baskı, halkı tahrik ederek kargaşa çıkartmayı amaçlıyorsa, sorulması gereken soru provokasyonun nereden geldiğidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan provokasyondan söz ediyor, Devlet Bahçeli, "karanlık eller ülkeyi bölmeye çalışıyor," diyor. Provokasyon dendi mi, hemen ardından "dış güçler" klişesi geliyor. Her türlü kötülüğü dış güçlere havale etmek, aslında kötülüklerin müsebbibi iç güçleri gözden kaçırmayı amaçlıyor.
Lâfı uzatmadan söyleyelim: Karanlık elleri, provokatörleri uzakta aramayın, kendi ellerinize, kendi söyleminize, kendi çevrenize bakın. Son altı yıldır HDP konusunda, Kürt siyasetçiler konusunda, Kürt sorununun barışçı yoldan çözülmesini isteyen demokratlar konusunda neler söylemişsiniz, neler yapmış, hangi adımları atmışsınız…
HDP sadece HDP değildir
HDP'li değilim, Kürt de değilim. Ülkemin bu yalan, talan, nefret, savaş, kan sarmalından kurtulduğunu; barışçı, özgürlükçü, demokratik bir düzene kavuştuğunu ölmeden görmek isteyen 80 yaşında bir yurttaşım. HDP'yi savunmamın nedeni, günün tarihsel, bölgesel, siyasal koşullarında bu partinin demokrasinin vazgeçilmez öğesi, önşartı olmasıdır. Kürt siyasetçilere ve Kürt siyasî hareketine yönelen saldırılar aslında demokrasinin son kırıntılarını da yok etmeyi amaçlıyor. Millet İttifakı bileşenleri ve kendilerini demokrat sayan/sanan bütün muhalif güçler sadece HDP'nin değil kendi bekalarının da teminatı olan demokrasiyi korumak, diktaya geçit vermemek için HDP etrafında etten değil muhalefetten duvar örmek zorundalar. Korkulan provokasyonları boşa çıkartmanın tek yolu da budur.
Provokasyona kapılmamak eylemsizlik anlamına gelmez
Kaos çıkar korkusunun ve provokasyon tehditinin / tehlikesinin muhalefet güçleri, özellikle de Millet İttifakı partilerinde atalete varan bir çekingenliğe yol açtığı ortada. Bu çekingenlikte Türk milliyetçiliğinin psikolojik ve ideolojik etkisi kadar yıllardır beyni Kürt düşmanlığıyla, HDP=PKK=terör denklemiyle yıkanmış seçmenden duyulan korkunun da payı var.
Kaos teorisi ve provokasyon tehditi zaten niyetsiz ve ürkek olan muhalefetin eylemsizliğine bahane oluyor. "Gidişat kötü ama sakın kıpırdamayalım, kaos çıkar!", "Uslu duralım, sabredelim, provokasyona gelmeyelim!" vb. bahanelere sığınan muhalefet tam da bu tutumuyla iktidarın provokasyonuna geliyor.
Muhalefet, olası bir seçimde iktidarı değiştirmenin ancak ve ancak HDP seçmeninin ve onların yanında yer alan barışçıların, demokratların, antifaşistlerin oylarıyla mümkün olabileceğini göremiyor mu? Yoksa görüyor da siyasî-ideolojik saplantılarla iktidarın provokasyonuna mı kapılıyor?
Tabii ki provokasyona gelmeyelim. Hadi sokaklara fırlayalım, hadi deli dana gibi oraya buraya saldıralım diyen yok! Ama mesela, HDP'nin kapatılmasını protesto eylemlerinde, mitinglerde, başta CHP, muhalefet partilerinin mitinge üst düzey temsille katılmaları; bir hukuk ayıbı hatta cinayeti olan Kobanê davasını bütün muhalefet partileri temsilcilerinin izlemeleri; HDP'nin kapatılması girişimine karşı en güçlü şekilde ses yükseltmeleri; HDP=PKK=terör denkleminin ipliğini pazara çıkartmak, kitlelerin kandırılmasının önüne geçmek için HDP'nin şeytanlaştırılmasına, kriminalize edilmesine karşı çıkmaları…
Kaos ve provokasyonu önlemenin, iktidarın oyununu bozmanın tek etkili yolu bu. O zaman neden?...
Yoksa hesapta HDP oyları mı var?
Muhalefetin; önemi sadece milyonlarca oyla ölçülemeyecek olan, demokrasinin olmazsa olmazı bir siyasal partinin kapatılmasından medet umduğunu, HDP kapatılırsa seçmenin kendilerine yöneleceği hesabı yaptığını düşünmek istemiyorum. Ama bu kadar pasif, gönülsüz, dayanışma ve destek yoksunu -hatta İYİ Parti örneğinde gördüğümüz gibi düşman- olmalarına da akıl erdiremiyorum. Geldiğimiz noktada meselenin "seçimleri kim kazanacak" değil "dikta mı demokrasi mi" olduğunu kavramamış bir muhalefetin neyin muhalefeti olduğunu sorguluyorum.
HDP kapatılırsa, HDP seçmeninin gözü korkutulursa oylar bize gelir, hesabı tam bir aymazlık. Üstüne üstlük, Kürt siyasî hareketine hak-adalet ve demokrasi adına sahip çıkmamış bir muhalefet, bırakın Kürt oylarını, bir demokrat, barışçı ve antifaşist olarak benim, benim gibilerin de oylarını alamaz. Ne yani! Gitti yeteri geldi beteri demek için mi oy vereceğiz size.
İktidara muhalif olmak, bu yağma-yalan-talan düzenine son vermek için atılacak ilk adım asgarî demokratik ortamın tesisiyse, HDP'siz demokrasi cephesi yumurtasız omletten başka bir şey olamayacaktır.
İzmir cinayetinin ve hukuk cinayetlerinin tekrarlanmaması için geç kalmadan omlete yumurta kıralım.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024