Sinan ÇİFTYÜREK
Kapitalizm, artık sadece işçilerin, sömürülenlerin, sosyalistlerin bilincinde değil giderek insanlığın bilincinde ve vicdanında da yargılanır hale geldikçe; sınıflararası eşitsizlik olağanüstü büyüdükçe; küremiz, dolu dizgin geliştirilen tüketim toplumunun yükünü kaldıramaz hale geldikçe … Gates’ler, Stiglitz’ler, Koçlar, Eczacıbaşı’lılar bile kapitalizme karşı tepki vermeye başladılar. Örneğin;
Dünyanın en zenginlerinden Bill Gates, “kapitalizm bizi iklim değişikliğinden kurtaramaz. Çare sosyalist politikalar” diyecekti.
Dünya Bankası Başekonomisti ve Clinton’ın ekonomi danışmanı Joseph e Stiglitz’de “Küreselleşme de büyük hayal kırıklığı” adlı kitabında, kapitalist düzeni özellikle serbest piyasa iddialarını ağır eleştirerek serbest piyasa iddialarına “hikâye” demişti.
Peter F. Drucker, Alvin Toffler gibi bir dizi liberal yazar ve araştırmacı da Stiglitz benzeri görüşlerle mevcut kapitalizmi eleştirerek kapitalist düzeni savundular! Şimdi Türkiye’de de bu kervana en büyük sermaye grubunun temsilcileri Koç, Eczacıbaşı, Bodur katıldı.Ali Koç, "Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir. Ben en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçek sorun kapitalizmdir" (15 Kasım 2015) dediği iddia ediliyor.
Bülent Eczacıbaşı, "Geleceğimizi tehlikeye düşüren sonuçlar var. Bunu bugünden fark etmemiz gerekiyor. Değişme zorunluluğu yine karşımızda. Bir değişimin olması gerektiği kesin. Ancak bu değişimin ne yönde olması gerektiği konusunda çok tartışmalar var. Kapitalizm insanlık için istenen sonuçları vermedi, veremedi. Ne şekilde değişmesi ve yerini neyin alması gerektiği konusunda dünyada tartışmalar sürüyor” derken;
Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Bodur Okyay’da, “Bir türlü azaltılamayan gelir adaletsizliği, terörün yolculuğunu hızlandırdı. Ya vahşi kapitalizme bir dur deyip refahı yeryüzüne yayacak bir kapsayıcı büyüme dönemine geçeceğiz ya da terörün yarın hangi başkentin kapısını çalacağına dair papatya falı açmaya devam edeceğiz” açıklamasını yaptı.
Patronların bunları söylüyor fakat iş pratiğe gelince kendi eserleri olan mevcut sisteme sımsıkı sarılıyorlar. Bunları söyleyen patronlar öncelikle asgari ücreti 2000 ytl’ye çıkartsınlar! Böylece çok küçük de olsa gelir adaletsizliği uçurumunu azaltsınlar, ellerini tutan mı var! Zeynep hanım hükümetin vaat ettiği 1300 ytl asgari ücrete bile “ortaya bir rakam atıp ben yaptım oldu demek hatalıdır” diyerek karşı çıkarken hangi yüzle “vahşi kapitalizme bir dur diyelim” diye öneriyor?
Küresel kapitalizmin en tepesinde ki isimler; tam da sosyalist sistemin yıkıldığı, sosyalizmin sokaktaki işçi ve emekçiler için şimdilik görünürde alternatif olmadığı, hatta dünün komünistlerinin ve sosyalist aydınlarının çoğunlukla yeni sosyal demokrat ya da en ilerisi SYRİZA gibi sol sosyal demokrat harekete evirildikleri günümüzde neden kapitalizmi eleştiriyorlar? Adını verdiğim, vermediğim holding sahipleri ve kapitalizmin yeminli savunucuları neden kapitalizmi şimdi ağır eleştiriyorlar? Bunlar sosyalist mi oldular? Kapitalist özel mülkiyet düzeninden vaz mı geçiyorlar? Hayır! Peki ama niye, neden?
Birincisi;artık “mızrak çuvala sığmıyor”! Kapitalist tüketim toplumunun yükünü dünyamız artık taşıyamıyor. Vietnam-Çin-Hindistan-Mısır … da ABD, İngiltere düzeyinde tüketim toplumuna çözülürse bir değil iki dünya bu yükü kaldıramaz gerçeğini herkes kabul ediyor.
İkincisi; kapitalizm insanın ruhsal, bedensel, zihinsel dürtü, ihtiyaç ve toplumsallığını aşırı kâr hırsının, iktidar ve piyasa ilişkilerinin kuşatması altına alarak sakatlıyor, tüketiyor.
Üçüncüsü;kapitalizm mülkiyeti kutsayıp tanrı katına çıkartırken aynı süreçte toplumun ezici çoğunluğunu mülkiyetten kopartarak mülksüzleştirmesi, sistemin sürdürülebilirliğini giderek daha çok tartışılır kılıyor. Öyle ki Dünyanın en zengin %1’i toplam zenginliğin %46’sına, en zengin %10’u toplam zenginliğin % 86’ına sahipken, Dünya nüfusunun yarısı ise ancak toplam zenginliğin %1’ini almak gibi korkunç bir eşitsizlik yaşanıyor. Kısacası doludizgin zenginlik ile fakirliği karşıt uçlarda büyütmesi kapitalistleri bile korkutuyor!
Dördüncüsü; kapitalizm çalışmayı elbette iktisadi çalışmayı araç olmaktan çıkartıp kutsallaştırarak amaç haline getirdi. Aklı iktisadi akla, iktisadi aklı da akıl dışılığa vardırıp genelde insanı, özelde de ücretli emek gücünü iktisadi çalışmanın kölesi haline getirdi. Ama aynı kapitalizm insana çalışma imkânını vermeyerek işsizlikle imtihan ediyor.
Üretimde nesnelleşmiş emeğin oranının büyümesi, canlı (işçi) emeğin çalışma saatlerinin 8 saatten 6 hatta 4 saate düşmesi dolasıyla işsizliğin sıfırlanması lazımken tersi oluyor. Üretimde/işletmede devreye sokulan robotlar (teknoloji) sayesinde işçinin çalışma saatleri azaltılacağına, işçi çıkartılıp çalışma saatleri yine aynı tutuluyor hatta Kürdistan, Hindistan, Kamboçya, Çin gibi ülkelerde çalışma saatleri uzatılıyor.
Beşincisi;üretim sürecinde robotlar yani nesnelleşmiş emek payı büyüdükçe üretimde prodüktivite (verimlilik) olağanüstü artıyor ancak bununla paralel dünya da açlık sınırının altında olanlarında sayısı azalacağına artıyor. 1 milyar insan açlık sınırının altında yaşıyor ve yine 1 milyara yakın insan elektrik ve temiz suya erişim sağlayamıyor!
Altıncısı;kapitalizm en gelişkin en ileri kapitalizm olarak ABD ve İngiltere onca teknolojik gelişmeye rağmen; ne sağlık, konut, eğitim ne de işsizlik gibi yaşamsal meseleleri çözemedi. Neden çözemiyor? Çünkü kapitalizm insan değil kâr amaçlı bir düzen!
Yedincisi; kapitalizmin ve en üst ifadesi emperyalizmin savaş olmadan ayakta duramadığı gerçeği, son 20 yıldır Afganistan-Mısır-Ukrayna üçgeninde yaşanan postmodern savaş üzerinden pratikte yaşanıyor. Kapitalizmin 300-400 yıllık tarihi ülkeler ve uluslararası savaşlar tarihidir. Çünkü savaş, emperyalist kapitalizm için muazzam bir pazar yaratır. Savaş sürecinde silah sanayi tekelleri kazanırken, “barış” sürecinde ise inşaat başta olmak üzere diğer sermaye grupları kazanır. Yanı yıkarken de yeniden yaparken de kazanıyorlar!
Bütün bunların toplamından hareketle Havemann’ın şu dediklerini aktarabiliriz; “Kapitalizm içsel yapısı ve bütün doğası bakımından şimdi önümüzde bulunan büyük krizi atlatabilmekten tamamen acizdir, çünkü bunun için kendi kendisinden vazgeçmek zorunda olur ki, bunu yapamaz. Sonu geldi, zamanı doldu” diyecekti (Robert Havemann Yarın sy; 31)
İşteyukardakilerin de etkisiyledir ki, Londra, Paris, Berlin varoşlarından insanlar IŞİD saflarına akın ediyorlar!
İşte, belirttiklerimin toplamından hareketle Paris, Londra, İstanbul varoşlarındaki baldırı çıplakların er geç zenginleri, diktatörleri, kralları sırça köşklerinde yakalayıp alaşağı edeceklerinden korktukları için kapitalistler kapitalizmi eleştirme gereği duyuyorlar!
İştekapitalizm tam da bu temel süreçler üzerinden kendi sonunu hızla hazırlıyorken, kapitalizmi eleştiren kapitalistler ise yeni reformlarla kapitalizmin ömrünü uzatma derdindeler.
Peki ya sosyalizm ne yapmıştı ne vaat ediyor!
Ekonomisi en zayıf, kaynakları en kıt sosyalist ülke bile toplumun aşağıdaki dört temel yaşamsal meselesini çözmüştü.
Sıfır işsizlikyanı herkese iş! Sosyalizmin topluma vaat ettiği temel hedeflerinden biriydi ve sosyalist iktidarların yaşama geçirdiği ilk icraatları arasındaydı. Herkese iş vermek, sosyalist devletin sorumlulukları arasındaydı. Amaç kâr değil insan olunca üretimde teknolojinin gelişmesiyle paralel çalışma saatlerinin kısaltılması da hedefler arasındaydı.
Diğer zorunlu temel ihtiyaç her aileye bir konut! Konutlar, modernist standartlaşmayı aşmıyordu ama herkesin başını sokacağı bir konutu vardı. Evsiz olup sokakta yatan yoktu.
Eğitim öğretimilkokuldan üniversiteye kadar bedava idi. Ailelerin “çocuğumu nasıl okutacağım” kaygısı yoktu.
Sağlık hizmetleriülkenin en ücra köşesine bedava götürülüyordu. Küresel ekonominin en gelişkini ve en büyüğü olan ABD’de bile sağlık ciddi bir meseleyken küçücük Küba’da sağlık sorunlarının olmaması tek başına güçlü bir mesaj.
Eşitsizlik asgari düzeydeydi.Maaşlar arasında “yüzde 3’ten fazla fark bulunmuyor. Doktor olmuşsun, garson olmuşsun pek fark etmiyordu.” Öyle ki Joseph e Stiglitz bile şunun altını çizecekti; “komünist sistem, kolay bir yaşam sağlamazken, aşırı yoksulluğu önlemiş ve eğitim, barınma, sağlık, çocuk bakımı hizmetleri için yüksek bir ortak payda sağlayarak yaşam standartlarını nispeten eşit tutmuştu.” (Küreselleşme büyük hayal kırıklığı sy; 178)
Bütün bunların başarılmasının altında, sosyalizmin insanı merkezine alan sistem olması yatar.
“İyi de bütün bunlara rağmen sosyalizm neden yıkıldı” diye sorulacaktır?
Sosyalizm bunları ve daha birçok yaşamsal olanı başardı ama esasta iki noktada tıkandı;
Bir,temel siyasal hak ve özgürlüklerde, sosyalist devletler iç ve esas dış emperyalist kapitalist düşmanlar nedeniyle baskıcı davrandılar. Sosyalist devlet adım adım eriyerek temel hak ve özgürlükler alanının genişlemesi gerekirken iç ve esas dış koşullar nedeniyle tersi oldu. Devlet güçlendikçe siyasal hak ve özgürlükler alanı daraldı.
İki,yaşamsal olmayan ama sosyalizmde özellikle de komünizmde olmazsa olmaz olan giyim, yiyecek, kültür sanatta estetik, özgünlük gibi alanlarda ihtiyaca cevap veremedi ve fosil enerji kaynakları üzerinde de veremezdi. Sosyalist iktidar yaşamsal ihtiyaçları karşıladı ama estetik, farklılık, özgünlük gibi alanlarda toplumun ihtiyaçlarına yanıt vermekten uzaktı.
Zaten Mihail Gorbaçov’un başlattığı Glasnost (açıklık) ile Perestroyka (yeniden yapılanma) bu tıkanmayı aşmak için uygulamaya konulmuştu ki Alman sosyal demokrasinin babası Willy Brand; “Gorbaçov'un başlattığı glasnost ve perestroyka eğer tutarsa Avrupa olarak biz daha sola gidemeyiz” diyecekti. Sosyalist sistemin basıncıyla Avrupa sola kaymıştı ama Brand “daha fazla sola kayamayız” diyordu. Brand’ın korktuğu gerçekleşmedi çünkü Gorbaçov'un başlattığı glasnost ve perestroyka erken çöktü.
Sonuç olarak; sürgit Batı ileri, zengin, Doğu aç ve yoksul mu kalacak? Küresel eşitsizlik hep Batı lehine mi sürecek? Hayır! Bu kabul edilemez. Edilmediği için de ya büyük Doğu, Batı düzeyindeki israf ve tüketim toplumuna evirilecek dolaysıyla küremiz ekolojik felakete sürüklenecek. Ya da Doğu ile Batı yaşamsal olan ihtiyaçlar çizgisinde yani sınırlı üretim sınırlı tüketim üzerinde ortaklaşacak ve Dünya rahat bir nefes alacak. Sınırsız kâr ve özel mülkiyet hırsına dayalı kapitalizm temel ihtiyaçlarla sınırlı üretim-tüketimi başaramayacağına göre tek alternatif sosyalizm kalıyor. Gates’in ekolojik meselelerin çözümünde çareyi sosyalist politikalarda görmesi bundandır.Çünkü kapitalizmde ki tüketim ve kâr için üretimin aksine sosyalizm de insanın yaşamsal ihtiyaçlarıyla sınırlı üretim yapılır.
Zengin ile fakirin yaşadığı dünya tek ve aynı! Egemenler, sermaye sahipleri yaşanabilir yeni bir dünya keşif etseydiler, bu dünyanın içine ederek “baldırı çıplaklar aha size bırakıyorum” deyip defolup gidebilirdi ama daha öyle bir dünya keşfedemediler. Dolaysıyla, kendilerinin de yaşamak zorunda kaldıkları dünyayı hızla ekolojik felakete sürükleyen kapitalizmi timsah gözyaşlarını dökerek eleştirmek zorunda kalıyorlar.
Kapitalistler, kapitalizmi eleştiriyorken, komünistlerin yeniden dağın ötesini yani kapitalizm sonrası toplumu daha bir öz güvenle tarif etmeleri gerekiyor.
Kuzey Kürdistan’da kapitalizmi aşma ufkuna sahip tek parti olarak ÖSP’nin daha fazla sokakta, antikapitalist mücadele de kendini göstermesi gerekiyor. Çünkü
“Her şeyin metalaştığı, birikim bunalımının derinleştiği, otomasyonun sınırlarına dayandığı, kültürel yozlaşmanın büyüdüğü koşullarda, kapitalizmin sınırları ufukta gözüküyor. Dünya çapında gelişen süreç ve sürecin verileri ufukta kapitalizmin tarihsel ve fiziksel sınırlarını her açıdan bize gösteriyor. Kapitalizme kesin ömür biçilmez ama artık önemli olan ufukta sınırlarının görünmesidir. Görmek isteyen bu sınırları görebilir” demiştim. (S. Çiftyürek, Kapitalizmin Tarihsel Fiziksel Sınırları sy; 210)
Kısacası, emeğin, insanın ve dünyamızın sorunlarına çözümü, kapitalizmde değil sosyalizmdedir!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları












































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018