Sinan ÇİFTYÜREK
Mesele gittikçe ağırlaşıyor!
I - Bir halk ülkesinde beyaz bayrak açarak göçüyor! Bir aydan beri abluka altındaki Cizre ve diğer kimi ilçelerimizde halkın beyaz bayraklı göçü sürüyor! Silopi’de ise tank ve TOMA’lar gölgesinde mahalleler boşaltılıyor. Sur ilçesine gelince zaten “insanım” diyen birisinin olanları ne görmeye ne de duymaya tahammülü yok! Kısacası Cizre, Sur, Silopi’de… insanların kentinde, evinde güvenli yaşamaları bir yana her şeylerini bırakıp kaçmaları bile ancak beyaz bayrak açarak gerçekleşiyor. Yani kaçmaları bile artık güvenli değil! Bir halkın, kentinden-evinden ancak beyaz bayrakla göçmelerini düşünmek bile ızdırap verici ama acı gerçeğimiz bu!
II – Devletin ajandasında, halen Kürt ulusal meselesinde siyasal bir çözüm yönelimi yok. Halen resmi kayıtlarında mesele “terör ve güvenlik sorunudur”! Bölgedeki gelişmelerle bağlantılı olarak durum son beş aydır yaşananlardan daha beter ağırlaşabilir!. Çünkü devletin ve AKP’nin yol haritası, halen Kürt/Kürdistan meselesinin çözümü yerine sonuçlarını ortadan kaldırmaya odaklı. Meselenin kendisi ya da nedenleri yerine sonuçlarına odaklı “çözüm”lerle halkımızı bugüne kadar oyaladıkları içindir ki bu mesele yeniden karakola havale edilecek demiştik öyle de oldu.
Özellikle son yıllarda/aylarda Kürdistan meselesinde AKP’nin yeniden Ordu’nun gölgesine sığındığı dolaysıyla Ordu’nun düne göre daha fazla insiyatif aldığının da altını çizelim.
III - Devlet ve AKP hükümeti birden fazla iç ve bölgesel nedenle halkımıza savaş açtı. İzlenen gerilim ve çatışmalar üzerinden Kürdistan’ı (bu kez kentlerini) yeniden işgal ediyor. Dahası “sınır” ilçelerindeki yeniden işgal hareketiyle de Kürdistan parçalarının karşılıklı siyasal ve kültürel etkileşimlerini engellemek istiyor ki bunun türlü yollarını da deniyor. Devletin açtığı savaşa, PKK’nin de silahla yanıt vermesine ise devlet ve AKP hükümeti, “istediğimiz oldu” diyerek savaş makinesini tüm ağırlığıyla halkımıza karşı harekete geçirdi.
IV – Devletin açtığı savaşa elbette yanıt verilecek ama daha fazla silaha sarılarak cevap vermek en azından bugün Kuzey’de çözümü kolaylaştırmıyor! Ve önemlisi kentlerde gençlerimizin can feda savaşmaları da çözüm getirmiyor! Üstelik Türk devletinin propaganda olarak dillendirdiği ve BBC’den kimi yazarların da alıntıladığı binlerle ifade edilen kent ve kırsaldaki can kayıpları da dehşet verici!
Devletin tank ve TOMA’larla sürdürdüğü yeniden işgal uzadıkça “halkın tepkisi büyüyecek” gibi bir varsayımdan da hareket etmemek lazım zira bunun halka faturası ağırlaştı daha da ağırlaşabilir. Kaldı ki bir diğer acı gerçeğimiz şudur; sınırlı sayıdaki militan kitle desteği hariç halkımız da halen seyirci!
Dolaysıyla devletin ve AKP’nin açtığı savaşa yanıt vermede doğrudan silah yerine elimizde sonuç almada ısrarlı davranacağımız ve halkında aktif katılabileceği mücadele silahı olarak sivil itaatsizlik var. Bunun üzerinde düşünülmeli!
Bu açıdan Türk devletinin son beş aydır kentlerimizde yaptıklarını izleyen, dinleyen dünya kamuoyunun ve insanlığın vicdanı aydınların ve de Türkiye halklarının seyirci kalmasının üzerinde de düşünelim! Neden?
Yanı Güney ve Rojava bugün bölgesel-küresel siyaset denkleminde yer alıyorken, Kuzey ve Doğu yani iki büyük Kürdistan parçası neden halen küresel hatta bölgesel denklemin dışında tutuluyor? Küresel, bölgesel odaklar Türkiye ve İran’ı halen karşılarına alamadıkları için mi Kürdistan’ın Kuzey ile Doğu parçası denklem dışı tutuluyor ve yaşananlara seyirci kalınıyor! Daha başka ne gibi nedenleri var? Bunun üzerinde de düşünülmeli!
V - Ayrıca her kim ki AKP’nin başkanlık hedefini engellemek istiyorsa, bugün süren kent savaşını bitirerek Erdoğan’ın savaş üzerinden milliyetçi oyları konsolide etmesini engellemeli. Az çok siyaseti izleyen birisi Erdoğan’ın “çözüm başkanlık sistemindedir” hedefinde halkı ikna etmek için bilinçli bir plan izlediğini ve Kürdistan’daki savaşı da bu amaçla kullandığını görebilir. Peki, ama AKP (Erdoğan) ile PKK başkanlık meselesinde anlaşırlarsa karşılığında özerlik gelir mi? Sanmıyorum çünkü Kürdistan meselesi devletin meselesidir Dolmabahçe olayında olduğu gibi gerektiğinde bir anda masa devrilir.
VI - Türk devletine “meselenin silahla çözümü yok” çağrısını yenileyelim ama bilelim ki güçlü bir iç ve dış basınç olmadan bu ve benzeri çağrıların yararı olmayacak zira O yüzyıldan fazladır yaptığını yapıyor. Devlet, dün 1921’de, 1925’te, 1928’de, 1938’de ne yaptıysa; devlet 1990’lı yıllarda kırsalda ne yaptıysa bugün aynı amaçla Kürt ulusal potansiyelinin en yüksek olduğu kentlerimizde aynı şeyi yapıyor. Yani planlı ve amaçlı sindirme ve insansızlaştırmayı hedefliyor. Türk devleti “doksanlarda kırsalımızı boşalttı bugün kentlerimiz boşaltılarak demografik yapı değiştirilmek istenmektedir”. Can alıcı meselelerden biri budur! Buna acil çözüm bulunmalı. “Kentleri Kobanêleştireciğim” demek bugün çözüm üretmiyor zira ne Türkiye bugün Suriye’dir ne de Cizre Kobanê!
VII – Halkımız için yaşamsal olan acil adım, kentlerimiz boşalmasını engellemekle paralel zaman geçirmeden anadilde eğitim öğretimin başlatılarak asimilasyonun durdurulmasıdır. Bu acil adımı takiben çözüm olarak; halkımız özerklik, federasyon veya bağımsızlık gibi biçimi ne olursa olsun artık kendi kendini yönetmek yani UKKTH’nı özgürce kullanmak istiyor. Siyaset bunun yolunu nasıl açabilir? Üzerindedüşünülmeli!
Bu tespitlerin ışığında çözümü tartışırken;
Devlet ve hükümet, Orduyu en seçkin birlikleriyle harekete geçirip yakıp yıkarak barikatları kaldırabilir ama Kürt halkının bilincini ve ruhunu kazanamaz. Türk devleti gerek geçmişte yaptıkları gerekse şimdi yapılanlar üzerinden Kürtleri mevcut haliyle yönetmesi de zor. Tankların namlularının altında mikrofon tutulan kimi unsurların söylediklerine aldanılmasın, halkımızın, rejimden ve AKP’den beklentisi kalmadı burası açık. Ancak barikatlar üzerinde son beş aydır yaşananlar, PKK/HDP’ye de bir siyasal dönüşünün olmayacağı tersine kırılmaların olabileceğini gösteriyor. Dolaysıyla bundan böyle mesele Kürt siyasetinin hangi mücadele aracıyla sonuç almaya odaklanacağında!
Çözümü hedeflerken; Kürt siyaseti öncelikle ortaklaşıp siyasal hedeflerinde netleşerek kendi ulusal ittifakını sağlamalı. Bu amaçla DTK benzeri bir meclis veya kongrenin herkesi yani tüm parti, sivil kurumlar ile rusipileri kapsayacak şekilde yeniden oluşturulması hedeflenmeli. Bu açıdan KCK ve DTK’nın da yeni bir oluşum için adım atması gerekiyor!
Kürt siyaseti “Sen yanlış yaptın ben doğru yaptım, sen bana şunu dedin ben sana şunu söyledim”tartışması ile bağlantılı iç egemenlik hesapları üzerinde mesai yapmakla zaman geçirmeden ortak iradeyi yansıtacak acil adımları atmalı. Bunu başararak “makul, makul olmayan Kürt” ayrımını da devletin elinden almalıdır zira devlet cephesinden bir süredir “makul Kürt’le masaya otururum” söylemleri bilinçli olarak piyasaya servis ediliyor.
Ulusal ittifak için ilk adım ya da ilk şart daha önce de yazdığım gibi, “ Kürdün, Kürde de demokrat yaklaşması”dır! Bunun da tam zamanıdır! Kürt siyaseti bunu başarabildiği oranda başta PKK ile PDK arasında olmak üzere Kürtleri birbirine kırdırmaya can atan “büyük fesat-fitneci İran’la, “Osmanlı da oyun bitmez”i temsil eden Türkiye olmak üzere işgalci devletlerin her birinin farklı hesaplarını boşa çıkartabilir!
Çözüm hedeflerken; “Kürt siyaseti ortak tutumla; devletin silahla bir yere varamayacağını belirtirken aynı kararlılıkla meselenin salt sonuçlarını ortadan kaldırmakla da Kürt meselesinin çözümlenmeyeceğinin altı çizilmeli. Devletin fiili OHAL uygulaması ve sürdürülen operasyonları derhal durdurması; önce silahlı hareketi bitirelim, sınır dışına çıksınlar sonra çözüm başlar” nakaratını geride bırakıp çözüm yönünde adım atması yani silah meselesiyle Kürt meselesinin ayrı ayrı ele alınması öne çıkarılarak” devlet müzakere masasına davet edilmeli! Devlet de mevcut durumu sürgit sürdürebilir olarak görmüyor oda eninde sonunda masanın kurulacağını biliyor. Burada mesele masanın neyin üzerine, hangi içerikle ve kimlerle kurulacağıdır? Kürtlerin ulusal ittifakı tam da burada önem kazanır!
Çözüm hedeflerken; meselenin çözümünün halkımızın büyük demokratik isyanında yattığının altı çizilmeli! Dolaysıyla çözüm, bir yanıyla PKK’nin tek yanlı bile olsa silahları Kuzey Kürdistan’da susturarak halkın demokratik isyanının siyasal zeminin oluşumuna katkıda bulunmasında yani sivil siyasetin önünün açılmasında yatıyor. Silahları susturmakla, HDP başta olmak üzere Kürt siyaseti “barikatlardan yana mısın karşı mısın” ikileminden de kurtulmuş olur!
PKK’nin silahları tek yanlı da olsa susturduğu koşullarda, bütün Kürt partileri ortak tutumla halkımızı siyasal statü başta olmak üzere temel ulusal demokratik talepler uğruna demokratik isyana/serhildana çağırmalıdır!
Halk için savaşan PKK, halkın demokratik tepkisinin yükselebilmesi için silahları susturmalı! Devletin silahla bir yere varamayacağını herkesten daha çok PKK biliyorsa bu adımı tek yanlı da olsa atmalıdır. Buraya PKK yönetici kadroları ile Öcalan’ın da defalarca silahla varacakları yere vardıklarını, bundan böyle silahlı mücadeleyi sonlandırmak istediklerini de ekleyelim.
Sonuç olarak; Kuzey’de bugün çıkış yolu, sivil itaatsizliğe dayalı statü arayışında aranmalıydı, aranmalıdır. Halen bölgesel ve küresel denklemin dışında tutulan Kuzey Kürdistan’da sivil itaatsizlik temelindeki mücadele, uluslararası kamuoyu desteğinin alınmasının da yolu açabilirdi halende açabilir. Türkiye kamuoyunun desteğinin yanı sıra bölge ve uluslararası kamuoyunun da desteğinin sağlanması için aktif çaba harcanmalı. Bunların toplamında Türk rejimi ve hükümetinin üzerinde büyük bir demokratik basınç oluşturularak yeni bir içerikle müzakere masasına yeniden çekilebilir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018