Yasin AKTAY
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ülkemizin karşılaştığı en büyük ihanet olayına 15 Temmuz’da bu millet verdiği destansı cevabı bir yıl sonra bütün dünyaya haykırdı. Baştan Ankara ve İstanbul olmak üzere Türkiye’nin her yanında gerçekleşen toplantılara halkın gösterdiği katılım, 15 Temmuz’un bu ülkenin geleceğini de inşa eden önemli bir etkiyi yapacağını gösteriyor.
Neticesi son derece hayırlı görünen bu şer olayını planlayanlar elbette böyle bir neticeyi planlıyor değillerdi. Zaten neticede cezasını bulan hiçbir mücrim, yola belasını bulacağı bu neticeyi hedefleyerek çıkmaz. Bütün suçlular, cürümlerini çok şeyler kazanacaklarını umarak işlerler. Ama cürüm halinde yakalandıklarında kazanmayı umdukları her şeyin yanısıra sahibi oldukları her şeyi de kaybetmekle belalarını bulmuş olurlar.
Bütün hesaplarını kusursuz bir cinayet işlemek üzere kurmuş katillerin hepsi, kendileri açısından acı, adalet açısından ise tabi ki iyi olan bu gerçekle yüzleşirler.
15 Temmuz FETÖ açısından kusursuz bir cinayet planıydı.Neticesinde hem düşmanları olan Recep Tayip Erdoğan’dan kurtulmuş hem de Türkiye’nin bütün varlığına el koyup onu işgalcilere peşkeş çekerek büyük sağlamış olacaklardı. Kusursuz cinayet planı peşindeydiler, bu ise cinayet planının en büyük kusuruydu.Çünkü cinayeti işleyecek olan nihayetinden insanlardı, mağdurlar da insanlardı, olaya şahit olma ve engelleme ihtimali olan da insanlardı. İnsanlarınsa bütün davranışlarını önceden öngörebilen, bu davranışlardaki olağan sürprizleri ona göre sigortalayabilen hiçbir sosyoloji yoktur.
15 Temmuz darbenin, ihanetin, cürmün ve kalleşliğin bütün bileşenlerinin üzerine güneşin aydınlığını vurdu. Her şey ayan beyan ortaya çıktı. O yüzden ülkenin kalp taşıyan bütün insanları bu güneşin ışığıyla aydınlandı ve safını tuttu. Bu safta bir milletin birliği, dirliği ve beraberliği ortaya çıktı. Toplum denilen naçiz bedene adeta bir ruh üflenmiş oldu ve o beden bir millet oldu. O ruh Türkiye’nin bütün insanlarını bir hakikate katılmaya davet etti. Bu saatten sonra bu davete katılmamanın, bu ruha karşı çıkmanın bedeli tekrar karanlığa dalmaktan başkası değildir.
Birinci yıldönümünde 15 Temmuz’un davet ettiği bu hakikate milyonlar kahraman bir milletin destanını okuyarak katıldı.
Kılıçdaroğlu ise bu meydana hariçten “kontrollü darbe” gazeli okumaya kalkıştı. Ne kadar darbelere karşı olduğunu söylese de, ne kadar 15 Temmuz gecesi darbe karşıtlığı mutabakatına katıldığını söylese de, okuduğu gazelin güftesinin FETÖ’ye ait olduğunu bilmeyen yok. Hiçbir ahengi olmayan bir heavy metal bestesi gibi, bütün etkinliğini gürültüyle tekrarlamaktan alan bir propaganda lakırdısı olarak “kontrollü darbe” ezberinin Türkiye içindeki etkisinden ziyade dışarıya bir ses ulaştırmayı hedeflediği çok açık. Yoksa 15 Temmuz’u hep birlikte yaşadık. Hangi insafsız o gece yaşananları kontrolü darbeyi yapanların dışında olan birilerinin planladığını iddia edebilir?
Kılıçdaroğlu’nun ve “kontrollü darbe” lakırdıları darbe eylemi esnasında suçüstü yakalanmış FETÖ mensuplarının kendilerini her ihtimalde savunmak üzere sarıldıkları absürt bir lakırdı. Peki Kılıçdaroğlu’na ne oluyor? Darbecilerle beraber yürüdüğü yollara dair belgeler eninde sonunda çıkar da bu absürt savunmasını şimdiden mi yapmış oluyor?
Şu aşamada bile AK Parti’yi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı geçmişte Gülencilerle işbirliği yapmış olmakla suçlamaktan geri durmuyorlar. Hatta 2004 yılında MGK’da Fetullahçılara karşı tedbir alınması yönünde çıkan kararı uygulamamakla, ona muhalefet etmekle suçluyorlar AK Parti’yi ve Erdoğan’ı. Sanki kendilerine evveli ezelden dünya tarihinin en sinsi en ikiyüzlü örgütlenmesi olan FETÖ hakkında bir vahiy de, onlar da o vahye sarsılmaz bir imanla bağlı olarak hiçbir zaman onlarla ilişki kurmamışlar.
Hatırlatalım ki, 17-25 Aralık FETÖ’nün bütün niyetleriyle ve suçlanabilir eylemleriyle ilk defa alenen sahneye çıktığı bir olaydır ama Kılıçdaroğlu ve milletvekilleri bu olayın akabinde soluğu Zaman Gazetesi'nde alarak Erdoğan’la bir savaşta onlarla birlikte olduklarını ilan etti.
Ayrıca 2004 yılında MGK Fetullahçıları mücadele edilmesi gereken bir “irticai” yapı ilan ederken, hedefe sadece Fetullahçıları değil, takıntı haline gelmiş olan “irtica” kavramı kapsamında bütün dindarları koyuyordu.
Bütün dindarları hedef alan bir savaşta FETÖ sadece büyütülmüş olurdu. O bunu da fırsata dönüştürürdü, dönüştürdü de. O yüzden ona mücadele denmezdi. Bu arada o günlerde CHP’nin bütün dindarların ötekileştirilmesinde oynadığı rolü bu pişkinlikle kimseye unutturamaz Kılıçdaroğlu.
Ayrıca yine tekrar hatırlatmak isteriz. FETÖ, faaliyetlerine başladığı altmışlı yılların ortalarından itibaren bütün hükümetleri etkileyip onları kullanmasını bildi. Onlara karşı hiçbir hükümet etkili bir biçimde mücadele etmeyi göze alamadı.
Açıkçası hiçbir tarafı boş bırakmayan kurnazlıkları yüzünden 28 Şubat’ın yönlendiricileri durumundayken bile bu dönemde ortaya çıkan gerçek mağduriyetlerden bile, hiç etkilenmedikleri halde, dindar halk nezdinde kendilerine bir rant devşirmeyi başardılar.
Müthiş komplo ve kumpas yetenekleri sayesinde bütün siyasi partilere sızıp yönetmeye çalıştılar. Kendilerine en karşı görünen siyasi parti olarak CHP’yi de kendi planlarını yürütmek için işe almayı başardılar. Çünkü her seferinde, herkes için reddedemeyecekleri bir teklifleri vardı.
Bu halleriyle onlarla mücadele etmeyi göze alabilecek hiç kimse yokken, memleketin bütün tersaneleri, bütün müesseseleri, iktidarı muhalefeti bu hainlerin işgalindeyken onlara karşı çıkmaya sadece birisi cesaret edebildi, o da Recep Tayyip Erdoğan.
Doğrusu onun dışında da hiç kimse bu mücadeleyi veremezdi. CHP’ye kalsa, tıpkı 17-25 Aralık’ta olduğu gibi bu yapıyla rakipleri (AK Parti) karşısında onunla ittifak yaparak onu büyütmeye devam ederdi.
Erdoğan’ın bu ülkede benim diyen herkesin üzerinde tam da bundan dolayı büyük hakkı var. Bu hakkını teslim edip bu ülkenin geleceği adına teşekkür etmek varken, “kontrollü darbe”, “beraber yürüdünüz” gibi lakırdıları tekrarlamak bu ihanet şebekesine ortak olmaktan başka bir şey değildir.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019