Sezin ÖNEY
İtalya’dan, kendi de akademik çalışmalar içinde olan bir arkadaşla konuşurken, İtalyancada farklı ırklardan olan insanlara hitaben “gente di colore” sözcüğünün hâlâ kullanılıp kullanılmadığını sordum.
O da bana, kullanıldığını söyledi ve karşılık olarak bir soru yöneltti; “Ne olmuş ki?”
Gente di colore, “renkli insanlar” demek. Farklı ırklardan olan insanlardan bahsederken, İtalya’da, bu sözcükler kullanılıyor.
Akademik dünyada, “ayrımcılık” üzerine yazılırken de, halk arasında sokakta konuşurken de, medyada da sürekli kullanılan bir tanımlama bu...
Ama, “beyaz” olmayan insanlara böyle hitap etmek, biraz tuhaf değil mi?
Soruyu yönelttiğim kişi, “Bu ırkçı bir söylem değil. Daha önce, siyahlara mesela ‘negro’ diyorduk, ‘renkli insan’ terimi, aslında bir toplumsal dönüşümün sonucu zaten. Karşımızdakinin saçının başının rengini görüyoruz, bunu neden yadsıyalım?”
Bu söylem, Türkiye’ye de, ayrımcılık hallerine kılıf bulmakta kullanılan tavırları anımsatıyor.
İtalya’ya dönersek... Bu ülkede “ırkçılık” ciddi bir sorun; hiç de öyle, renklerin sadece bir renk olduğu bir yer de değil.
2008’de, Avrupa’nın en güzel yerlerinden, ülkenin güneyindeki Amalfi kıyılarında, iki Çingene çocuk boğulduğunda yaşananlar, İtalya’nın ırkçılık karnesini açıkça ortaya koyuyordu aslında.
13 yaşındaki Cristina ve 11 yaşındaki Violetta Djorjeviç, boylarını aşan dalgalara atlamak, yaşlarının gereği eğlenmek istiyorlardı. Çadırlarda yaşadıkları terkedilmiş mahalleden yollara düşüp saatlerce yol teperek, plaja gelmelerinin nedeni de, Nijeryalı göçmenlerin yaptığı elişi tahtadan küçük kaplumbağaları satmaktı. Cristina ve Violetta, hiçbir kaplumbağa satamadıkları bunaltıcı bir gün geçirirken, kayalardan denize “atlarsın atlayamazsın” diye şakalaşmaya başladı. Violetta, cesaret etti atladı ve dalgaların girdabına kapıldı. Cristina, ona yardım için peşinden atladı ve birbirlerine sarılı nefessiz kaldılar.
Olayın yaşandığı Torravegata sahilinde yürüyen biri, farklarına vardı ve onları kumların üzerine yatırdı. Bir cankurtaran geldi ve ambulans çağırdı. Sonra da, hayat devam etti. İki kardeş, üzerilerine örtülü bir plaj havlusundan uzanan ayakları dışarıda, ölü oldukları son derece belli, öyle cansız yattılar. İnsanlar, çevrelerinde oturdu; piknik yaptı, top oynadı, güneşlendi. Tam üç saat boyunca, iki kardeşe kayıtsız, aylak ve tasasız bir gün geçirdi.
Bu ruhsuzluk haline, duygusuzluğa en sert tepkiyi, Katolik Kilisesi mensupları verdi. Napoli Kardinali Crescenzio Sepe, “Bu iki kız, yaşarken önyargıdan, ölümlerinde ise ilgisizlikten başka bir şey görmediler; bu affedilmez bir gerçek” dedi.
Violetta ve Cristina, İtalya doğumluydu.
Belli ki İtalya, Başkan Barack Obama’nın seçilmesi sonucu, “ırk ötesi bir toplum” haline geldiği iddia edilen Amerika’daki tartışmaların yakınından bile geçmiyor. Elbette, Amerika’nın kendisi de, bazılarının savunduğu gibi, “post-racial”, yani ırk mevzunu aşmış bir toplum değil.
Meksikalı bir anne ve siyah bir babanın çocuğu yönetmen Mario Van Pebbles, Obama döneminin Amerika’sında ırkçılık ve ayrımcılığın ne durumda olduğunu, 2010 tarihli Fair Game (Adil Oyun) belgeselinde tartışıyor.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın insan hakları alanındaki eğitmenlerinden olan Larry Olomoofe, şunları söylüyor: “Avrupa ve Amerika’da ırkçılığın farklı biçimlerde dışa vurulduğuna ve farklı kökenleri olduğuna ilişkin yaygın bir kanaat var. Elbette, ABD’deki kölelik sistemi ve Avrupa’daki sömürgecilik geçmişi, ırkçılığın değişik şekillenmesine ve dışa vurulmasına neden oluyor. Ama bu iki ırkçılık aslında sadece ‘farklı’. Avrupa’da ırkçılık, üstü kapalı, gizli yapılmıyor.”
Türkiye’de durum ne olabilir peki?
Etienne Balibar’ın, Immanuel Wallerstein ile beraber yazdığı, Irk Ulus Sınıf: Belirsiz Kimlikler kitabında öne sürdüğü, “ulusal alanda azınlıklaşmış bir nüfusa yöneltilmiş” iç ırkçılık ve “yabancı düşmanlığının bir uç birimi olarak sınırları bir ölçüt olarak varsayan” dış ayrımcılık, Türkiye için önemli.
Türkiye’de, ayrımcılık konusunda yasal düzenlemeler yapılabilmesi için gıdım gıdım aşama kaydediliyorsa, bunun temelinde sivil toplum örgütlerinin çabası var. İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) Ağ Sorumlusu Nevzat Kıraç, Ayrımcılık Yasası’nın çıkartılması için girişimde bulunduklarını söylüyor. (Bu konuda İHOP öncülüğünde hazırlanan taslak büyük oranda yasa taslağına yansımış durumda. TBMM- Sivil Toplum Ortak Çalışma Grupları Girişimi de çalışıyor.LGBTT örgütleri ise, yasa taslağından, cinsel kimlik/ cinsel yönelim vurgusunun çıkartılmış olmasını sıkça dile getiriyor...)
Bu arada İHOP’un, Helsinki Yurttaşlar Derneği (hYd), İnsan Hakları Derneği (İHD), İnsan Hakları ve Mazlumlarla Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi tarafından kurulmuş bir platform olarak yola çıktığını anımsatalım.
Bir de, ayan beyan bir örnekten bahsedelim; şu haber ne anlama geliyordu; “Yaklaşık dört ay önce Şırnak’ın Uludere ilçesinde F-16 savaş uçaklarıyla yapılan ve 34 masum insanın katledilmesiyle sonuçlanan bombardımandan sağ olarak kurtulan Servet Encü, Kuzey Irak’a yerleşti”. Yani aslında, ülkesinde barınamayıp gitmek zorunda kaldı. Hani, “sevgi beşiği” Anadolu’da “Cenaze kapıda bırakılmaz” diye bir söz vardı, sorumluluk ötelenip ertelenemez diye... Herhalde, devlette bilen veya anımsayan pek yok.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024