Akın ÖZÇER

Akın ÖZÇER
Akın ÖZÇER
Tüm Yazıları
Bağımsızlığa karşı daha çok özerklik
8.11.2013
2277

 Bir zamanlar İspanya’nın 1978 anayasasıyla oluşturduğu özerklik sisteminden söz etmek hoş karşılanmazdı Türkiye’de. Hatta önünde sonunda konu özerklik sistemine dayanacak diye bu ülkenin geniş bir toplumsal mutabakata dayanan ve son derece demokratik olan anayasasının anlatılması bile kuşkuyla karşılanırdı. İspanya ile Türkiye, Bask ve Katalan sorunları ile Kürt sorunu, ETA ile PKK arasında karşılaştırmalar yapmak ise, bundan beş-altı yıl öncesine kadar neredeyse tabuydu. 

Kendimi İspanya’yı olduğu gibi anlatmakla sınırladığım ilk kitabım bile bu konularda eski Türkiye’nin devamını sağlamak için eksik ve yanlış bilgilendirme yapanların tekerine çomak sokuyordu.  İtiraf etmem gerekir ki ben de kitabı bu nedenle kaleme almıştım. Türkiye’nin son derece demokratik bir anayasaya sahip İspanya ile benzer politikalar yürüttüğü halde çifte standarda maruz kaldığı yalanına artık bir son verilmesi ve evrensel ilkelere dayalı gerçek bir demokrasiye geçilmesi gerektiğini düşünüyordum çünkü.

Kabul etmek gerekir ki 1999’dan, hatta ikinci kitabımı yayımladığım 2007’den bu yana ifade özgürlüğü alanı giderek genişledi. Benimle yapılan ilk söyleşileri anımsadığımda, 2008-2011 arasında Newsweek Türkiye’de, daha sonra da Taraf’ta bu konularda kaleme aldığım yazılara baktığımda ifade özgürlüğü alanındaki bu genişlemeyi açıkça fark ediyorum. Ancak toplumda ana dilde eğitim gibi temel bir hakkın, özerklik bir yana âdem-i merkeziyetçiliğin ülkeyi böleceği gibi eski yaklaşımlar üzerinden yapılan politikaların hâlâ müşterisi olduğu görülüyor.

Oysa ana dilde eğitim 35 yılda İspanya’yı bölmediği gibi, özerklik başlangıçta öngörüldüğü gibi yine bağımsızlık taleplerine (yani bölücülüğe) karşı tutkal işlevi görmeye devam ediyor. Metroscopia’nın Katalanlar arasında yaptığı son kamuoyu yoklaması bu doğrultuda.  Başlık da bu durumu özetliyor bir bakıma. Şimdi önce Katalunya’nın bağımsızlık talepleriyle ilgili son gelişmeleri hatırlayalım, ardından kamuoyu yoklamasına daha ayrıntılı bakalım.

Katalunya’da referandum kutuplaşması

Katalunya’nın iktidar partisi CİU (Convergència i Unió) ile hükümetine dışarıdan destek veren ERC (Esquerra Republicana de Catalunya)  bağımsızlık yolunda ilerlemeye kararlı görünüyor. Geçen Ocak ayında özerk parlamentoda (Parlament) benimsenenegemenlik bildirisinden sonra Katalan cephesinde atılması planlanan adım, 2014’te kendi geleceğini belirleme hakkı temelinde referanduma gitmek.

Eski Türkiye’yi savunanların beğenmedikleri İspanyol anayasası kollektif nitelikli bu hakkı tanımadığı gibi siyasi konularda referandum yetkisini özerk yönetimlere vermiyor. Anayasa Mahkemesi’nin içtihadı da özerk bir topluluğun geleceğine sadece o topluluk halkının değil tüm İspanyol halkının karar vermesi gerektiği yönünde. Başka bir ifadeyle Katalunya’nın geleceğiyle ilgili bir referandum düzenlenmesi merkezi hükümetçe uygun görülürse İspanya genelinde referandum düzenlenmesi söz konusu. Böyle bir referandumdan Katalunya’nın bağımsızlığının çıkma olasılığı olmadığından CIU-ERC ortaklığı referandumun anayasaya aykırı olsa da sadece özerk topluluk sınırları içinde yapılmasında ısrar ediyor.

Bu ısrarın toplumsal bir temeli de var elbette. Katalan  milli günü Diadia bu yıl bağımsızlık çığlıklarıyla kutlandı. Kuzey’de Fransa sınırından Güneyde Valencia’ya kadar uzanan 400 kilometrelik sahil boyunca elelele tutuşan insanlar bir zincir oluşturdu. Etkinliği düzenleyen Katalan Ulusal Meclisi (ANC/Asamblea Nacional de Catalunya) isimli sivil toplum kuruluşu katılımın 1.6 milyon kişi olduğunu öne sürdü. Sonra Cadena Ser için Myword Observatuarı tarafından yapılan kamuoyu yoklamasından yüzde 52 bağımsızlık çıktığı açıklandı. Aslında Parlement’te bağımsızlık yanlısı partilerin halen salt çoğunluğa sahip olduğu anımsanırsa, bu pek de yadırganacak bir oran değil kuşkusuz. 

İspanya iktidar partisi PP (Partido Popular) Diadia’daki bağımsızlık patlamasına karşılık daha sonra Barcelona’da yüzbinin üzerinde kişiyi biraraya getirdi. Bağımsızlık cephesinin İngilizce “Catologne is not Spain” dövizine karşılık Katalanca ve İspanyolca “Som Catalunya, Somos España” dövizinin kullanıldığı ulusal birlik gösterileri ise fazla ses getirmedi doğal olarak.

Katalan özerk hükümeti (Generalitat) Başkanı Artur Mas ile Başbakan Rajoy arasında sağırlar diyalogu sürüyor. Mas, Rajoy’dan 31 Aralığa kadar referandum konusunda çıkması imkânsız olumlu bir cevap bekliyor. Başbakan Rajoy ise, Barcelona’daki son Akdeniz Forumu’nun açılışında yaptığı konuşmada olduğu gibi, bağımsızlık projesini eleştirip duruyor. Günümüz dünyasının ayrışma değil bütünleşmeye ve karşılıklı bağımlılığa dayandığından söz ediyor. Barcelona’nın “kimliklerin kaynaştığı, köklerin ortaklaştığı” İspanya’nın onur duyduğu bir kent olduğundan dem vuruyor.  

Aslında sağırlar diyaloğu sadece Mas ile Rajoy, bağımsızlık yanlısı Katalan milliyetçilerle, İspanyol milliyetçileri bünyesinde toplayan iktidar partisi PP arasında değil. Ana muhalefet partisi PSOE (İspanya Sosyalist İşçi Partisi) ve eski sosyalist Rosa Diez’in yükselen partisi UPyD (İlerleme ve Demokrasi Birliği) de referandum konusunda PP’nin yanında yer alıyor. Nitekim UPyD’nin geçen hafta Temsilciler Meclisi’ne bu konuda sunduğu önerge 39’a karşı 265 oyla benimsendi. Önergenin belkemiğini Anayasa Mahkemesi’nin referandumla ilgili içtihadı oluşturuyordu: “devletin territoryal organizasyonu konusunda İspanyol halkının bir bölümü geri kalan kısmını dışlayarak herhangi bir karar alamaz.”

Kutuplaşmayı aşacak formüller

Yukarıda özetle aktardığım son gelişmeler Katalan sorununda İspanyol siyaset arenasındaki kutuplaşmayı açıkça ortyaya koyuyor. Referandum ve bağımsızlık lehinde Parlament’te salt çoğunluk var; Temsilciler Meclisi ise ezici bir çoğunlukla buna karşı çıkıyor. Kutuplaşmayı aşmanın ve sorunu çözmenin bir yolu yok mu peki?

Ana muhalefet partisi PSOE öteden beri giderek federalleşen mevcut özerklikler sisteminin yerine özünde büyük değişikliğe yol açmayacak bir federal çözüm öneriyor. Federalizm Türkiye’de anlatıldığı gibi bölünme anlamına gelmiyor. Zira bölünme, beraberinde ayrılma hakkını getiren konfederal sistemlerde söz konusu ancak. Federal sistem, federe devletlerin ya da eyaletlerin kendi geleceğini belirleme hakkını tanımadığı sürece bölünmeyi engelliyor. Aslında BM Genel Kurulu’nun 14 Aralık 1960 tarihli ve 1514 sayılı kararı, kendi geleceğini belirleme hakkının bir üye devletin toprak bütünlüğünü bozacak şekilde kullanılamayacağını hükme bağlıyor. Daha açık bir deyişle bu hak bölgelere değil, genelde denizaşırı bölgelerdeki sömürgelere tanınıyor. Bu ve Genel Kurul’da daha sonra alınan aynı çizgideki kararların bugüne kadarki tek istisnasını ise Kosova oluşturuyor.

Bu itibarla, Artur Mas’ın B planı olduğu öne sürülen “Kosova formülü” referandumun yapılamaması halinde CİU-ERC ikilisinin bağımsızlık ilanından ibaret tek maddelik ortak programla erken seçime gitmesini öngörüyor. Kosova parlamentosu 17 Şubat 2008’de tek taraflı olarak Sırbistan’dan bağımsızlığını ilan etmiş, Lahey Adalet Divanı da 2010’da aldığı bağlayıcı olmayan bir kararla bunu meşru bulmuştu. Ancak İspanya, Sırbistan, Katalunya da Kosova değil elbette.   

Metroscopia’nın son kamuoyu yoklaması

Geçen Pazar Metroscopia’nın El Pais için yaptığı kamuoyu yoklaması Katalan toplumunun mevcut sistemi yeterli bulmadığı ve yüzde 40’a karşı 55 oranında kendi geleceğini belirleme hakkına destek verdiği gerçeğini ortaya koyuyor. Bağımsızlığa destek yüzde 54 oranında görünüyor ama bu hedefe varılabileceğini düşünenlerin oranı sadece yüzde 46. Bağımsızlıktan yana olanların yüzde 42’si aksi görüşte. Ayrıca bağımsızlığa destek, Katalunya AB dışında kalacaksa –ki bu kaçınılmaz- yüzde 48’e kadar düşüyor.   

Bir başka önemli veri, Katalunya’nın İspanya içinde kalmasını savunanların bağımsızlık isteyenlerden çok daha fazla olması. Ancak mevcut özerklik sistemiyle bunu mümkün görenlerin oranı yüzde 17 gibi çok düşük bir düzeyde.  Kamuoyu yoklamasına göre daha çok özerklik öngören yeni bir anayasal sistem bağımsızlıktan daha çok destek (yüzde 31 e karşı 40) görüyor. El Pais bunu okurlarına “üçüncü yol” olarak duyuruyor. Ama bu yolun açılması, yeni bir şeyler önerilmesine bağlı. 

Bu son veri, mevcut anayasal sistemi yeterli gören PP için önemli bir uyarı niteliği taşıyor. Demokrasilerde halkın nabzını tutmak önemli. Anayasaya aykırı referandumu ve bugünkü konjonktürde çoğunluk gibi görünen bağımsızlık seçeneğini gündemden düşürmek için yeni adımlar atılması şart. PSOE’nin savunduğu federal çözüm de,  daha çok özerklik –özellikle finansal konularda- getiren yeni bir özerklik statüsü de Katalunya’nın bağımsızlığı seçeneğini ikinci plana atabilir. Ama görünen o ki Başbakan Rajoy bu dalga boyutunda değil. Katalan krizine çözüm bulmak için anayasa değişikliğinin söz konusu olmayacağını yineliyor.

Önümüzdeki aylarda daha çok konuşacağımız Katalan sorunundaki son gelişmeler özetle böyle. Bu sorunla Kürt sorunu arasında bu aşamada herhangi bir benzerlik kurmak kolay değil.  Her iki sorunun da birbirinden çok farklı anayasa reformlarıyla çözülebileceği gerçeği dışında. Ama bağımsızlık yanlısı Katalan milliyetçilerin, bir BDP milletvekilinin altına imza atmaya hazır olduğunu açıkladığı 1978 Anayasası’na şiddetle karşı çıktığına bakılırsa, önemli bir şey var altı çizilmesi gereken: o da özerklik ya da federal çözümün yeri geldiğinde ülkenin bölünmesine set çeken sistemler olduğu gerçeği.

 

NOT: Taraf'tan ayrılan eski yazarlar bundan böyle http://serbestiyet.com/ da yazacak

     

 

 

 

 

  

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar