Ali BAYRAMOĞLU
Bir kaç gün önce İstanbul'da üst düzey bir yetkili, benim de aralarında olduğum gazetecilere, hükümetin dış politikada pozisyonunu değerlendiren, basında kısmen yer alan bir brifing verdi.
Brifingin esas konusu Suriye'ydi.
Suriye söz konusu olunca, Kürt sorunu, PYD, PKK, IŞİD meseleleri, mezhebi ve etnik gerginlikler, Türkiye'nin Batı'yla, İran'la, İsrail'le, Rusya'yla ilişkileri bir bütün halinde gündeme geliyor.
Siyasi iktidarın Suriye ve bağlantılı politikaları bir sır değil.
Ancak bölgenin hareketliliği, oyuna durmaksızın yeni aktörlerin girmesi, dengelerin hızla değişmesi politikalar açısından sürekli ve küçük düzeltmeleri gerektiriyor.
Türkiye devleti ve hükümetiyle bu açıdan nerede duruyor?
Brifingten hareketle aktarmaya çalışalım.
Suriye denince iki sorun odağının altı çiziliyor. Terör ve göç. Bu çerçevede derhal Türkiye'nin politikalarını kuşatan üç hedef sıralanıyor: (1) IŞİD'in sınırdan yok edilmesi, (2) PYD-PKK'nın tehdit oluşturmasına engel olma, (3) Göçmen akınını kesecek koşulları sağlama. Bunların tümünü bir potada toplayan gerideki büyük hedef ise Suriye'nin bütünlüğünün korunması ya da karşımızdaki yetkilinin altını özellikle çizdiği gibi Suriye'nin tarihi ve kültürel doku ve dengelerini bozmayacak bir yapının oluşturulması. Bunun ön koşulunun AK Parti açısından Esad'sız bir Suriye olduğunu tekrar etmeye herhalde gerek yok.
Büyük resim böyle...
Ama asıl mesele ayrıntıda ve şu sorularda:
Esad'sız bir Suriye için Türkiye'nin yeni koşullarda yeni bir stratejisi var mı? IŞİD'e karşı mücadele nasıl verilecek? Son gelişmeler sonrası Rojava'ya, PYD'ye bakış nasıl? Oyuna yeni aktörlerin girmesiyle gelinen noktada yeni riskler ve hamleler bulunuyor mu?
Bu sorulara verilen yanıtları aktarmadan önce Türkiye'nin bölgedeki kimi gelişmeleri dünden bugüne “nasıl okuduğunu” ele almakta özellikle fayda var...
Önce IŞİD...
Karşımızdaki yetkili IŞİD'i başarılı bir İran projesi olarak değerlendiriyordu. Şu sözlerle: İran'ın yayılma politikası için Suriye ve Esad'ın vazgeçilemez bir unsur olduğu muhakkak. İran, Esad'ı hedef alan ÖSO'yu ciddi bir tehdit olarak gördüğü an, hem onu sıkıştıracak, hem bütün dünya için tehdit olarak kabul edilecek, dolayısıyla Esad meselesinin geriye itilmesine vesile olacak bir terör örgütünü ortaya çıkardı. Suriye, Irak hapishanelerindeki El Kaide tipi militanların bırakılmasını, Deyr- Ez Zor'da zaten hazır olan bir zemine itilmelerini sağladı. Örgütlenmelerine vesile oldu. Bu örgüt, IŞİD, istenileni yaptı, Doğu'dan Batı istikametine doğru ÖSO'nun elinde olan şehirleri Suriye rejiminin hava desteğiyle teker teker geri aldı. Sonra Doğu'ya yöneldi. IŞİD Musul'u alıp dev bir ordunun silahlarına el koyunca dünya ayağa kalktı. Operasyonlar başladı ama IŞİD bulunduğu yerden sökülemedi. İran'ın istediği oldu, ayrıca bölge denklemi karmaşıklaştı.
Rusya'nın oyuna girme faslına gelince...
“Resmi okuma”nın özeti şu: Suriye rejimi IŞİD faktörüne rağmen elindeki yüzde 14'lük alanı kontrol etmekte zorlanmaya başladı. Esad, Temmuz başında yaptığı açıklamada, “ben artık Suriye'nin tamamını kontrol edememem, savunma hatlarımı yenilemem ve daha küçük bir alana savunma hattı kurmam lazım” deyince İran paniğe kapıldı. Ve Rusya'yı fiilen, askeri olarak oyuna itti. Bu aşama, Temmuz Ağustos aylarında Moskova'da iki ülke tarafından birlikte planlandı. Neden Rusya? Rusya çünkü bu ülke tekrar dünyanın dikkate alacağı yere gelmek, güce ulaşmak istiyor. Varlığıyla başkalarının girmesine kapalı güç bölgeleri oluşturmak istiyor. Suriye nasıl İran'ın hedefleri için vazgeçilmezse, İran da Suriye'nin bu hedefleri için vazgeçilmez. Bunun için 2011'den bu yana İran'ı korumaları altına almış durumdalar. Rusya'nın oyuna girmesi dengeleri altüst etmedi ama kimi risk ve değişikliklere de yol açtı. Bizim için Halep'ten göç riski bunların başında geliyor. Rusya ÖSO'ya karşı PYD'yi kullanarak, özellikle Halep'le Afrin arasında koridor açmak için bu örgütle temas kuruyor. Bu da bir risk alanı...
Yetkilinin şu sözlerinin altını çizelim:
Zaman geçtikçe ve savaş kemikleştikçe ve kutuplaştıkça dış aktörlerin Suriye'deki varlığında ciddi artış oldu. Bunlar hem devletler hem devlet dışı aktörler. Devlet dışı aktörlerin de kendi çıkarları ve ulaşmak istedikleri hedefleri var. Ayrıca uluslararası bağlantıları var. Yabancı savaşçı dünya diline girdi. Bir yandan dünya düzenine kafa tutma egzersizine dönüştü. O nedenle macera arayan insanları kendine çekme özelliği kazandı öte yandan Suriye'deki savaşı mezhepçi bir savaşa dönüştüren dış hamleler oldu. Bir tarafta DEAŞ var Nusra var. Öbür tarafta Hizbullah var. Afganistan'dan gruplar var. Sonuçta bugün gelinen noktada, Suriye'deki karmaşayı tek başına kimse bitiremez, kimse tek başına istediği sonucu üretemez durumda... Ne Türkiye, ne Rusya, İran, ne ABD...
Resmi okuma böyle...
Politikalar yarına...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- İddianame: Görülmemiş bir seviye
13.11.2025 - Siyasetteki durgun-durağan tablo ile anlamı
8.11.2025 - Bahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken…
6.11.2025 - 31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti?
1.11.2025 - Kürt çözümüne neden olumlu bakmalı?
30.10.2025 - Kronik siyaset bunalımı…
25.10.2025 - Yeni dünya, yeni Türkiye
23.10.2025 - Erdoğan’ın tercihleri
28.09.2025 - Muhalefet farkında mı?
20.09.2025 - Gelenek ve hastalık: Kadına şiddet…
18.09.2025
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Oktan ünal
Çok güzel anlatınız elinize salık. Daha çok BU şekilde duyar ve de okurus inşallah.