Ali BAYRAMOĞLU
İdlib’de işler zora girdi. Diğer bir ifadeyle siyasi iktidarın Suriye’nin batısında izlediği rota Türkiye’yi çıkmaz bir sokağa getirdi. Bu sokaktan bugün itibarıyla tek başına ve zarar görmeden çıkması kolay görünmüyor.
Cumhurbaşkanı, dün partisinin grup toplantısında meydan okuyucu bir dil kullanıyordu: “Gözlem noktalarındaki veya diğer yerlerdeki askerlerimize en küçük bir zarar gelmesi halinde bugünden itibaren İdlib ile Soçi muhtırası sınırları ile bağlı kalmadan rejim güçlerini her yerde vuracağımızı buradan ilan ediyorum.”
Cumhuriyet dönemi Türk siyasetinin temel korkularından birisi “Ortadoğu batağına saplanmak” olarak tanımlanırdı.
Bugün bu batağın tam ortasındayız.
Türkiye, Suriye’nin batısında 12 askeri gözlem noktasına, 5 bin askere sahip. Esad rejimi ile muhalif güçler arasındaki çatışmada açık taraf, fiilen bu güçleri destekliyor ve kullanıyor.
Neden bunu yapıyor?
Yanıt şu: Suriye’nin yeniden yapılanmasında etkin, kurulacak masada kuvvetli bir pozisyonda olmak, pazarlık gücünü artırmak için...
Peki buna neden ihtiyaç duyuyor?
Basit: İzlediği Kürt politikası yüzünden...
Afrin, Cerablus ceplerini, güvenlik koridorunu bu şekilde muhafaza edebileceğini düşünüyor. Suriye’nin fiilen üçte birini kontrol eden SDG-PYD’nin siyasi olarak güçlenmesini bu yolla engelleyebileceğini varsayıyor.
Erdoğan ve müttefikleri, Türkiye’nin Kürt politikasını Ortadoğu’ya, dış politikasını ise Ortadoğu’da Kürt hareketlerini askeri yollarla denetlemeye indirgediler. Türkiye içinde Kürt aktörleri baskılayarak, Kürt meselesini hatta telaffuzunu kriminalize edip bu sorun ile siyaset arasındaki tüm köprüleri atarak, ağırlık merkezini dışarıya taşıdılar, askeri aracı yeganeleştirdiler.
Çıkmaz yolun başlangıç noktası aslında burasıdır.
Duruma, ipliği, son ilmikten, İdlib’den geriye sararak bakalım.
Türkiye’nin Suriye’nin batısındaki varlığı Rusya’yla kurduğu ilişkiler ve denge sayesinde oldu. Devamı bu ilişiklerle yakından ilgili. Afrin’e giriş, Türkiye’nin Esad rejiimi konusunda yumuşaması, İdlib bir paketti. Türkiye bu bölgeye, rejim muhalifler çatışmasını siyasi yollarla halledeceği, göçmen akışının böyle duracağı iddiası ve angajmanıyla geldi.
Bugün gelinen aşamada, İdlib’de denge halinin sona erdiği görülüyor. Türkiye, oradaki askeri konumunu ve muhalif varlığı bir pazarlık unsuru haline çevirmek isterken, Rusya bunun karşısında başka bir tutum evresine geçmiş bulunuyor. Türkiye’ye yönelik “muhalefetteki radikal unsurları tasfiye et çekil, bölgenin rejime devri siyasi olsun” beklentisini, Türkiye işi uzatınca, Suriye’ye askeri olarak yol verme politikasına çevirdi. Suriye, bu işaret sonucu İdlib’de ilerlemeye başladı.
Velhasıl, Türkiye, Suriye’yle doğrudan ve Rusya’yla dolaylı olarak karşı karşıya durumda.
Durum Ankara için siyasi açıdan sıkışık.
Askeri açıdan da tablo farklı değil.
Suriye’nin ilerlemesi sonucu Türkiye’nin 12 askeri noktasından 6’sı rejim bölgesinde kaldı, kuşatma altına girdi. Gözlem noktalarında kara gücü dışında, havada hiç gücü ve imkanı yok. “Şubat sonuna kadar Suriye girdiği yerlerden geri çekilsin, yoksa askeri olarak devreye girerim” iddiasının da bu durumda karşılığı pek yok.
Akar’dan ABD ve Batı’ya çağrı, ABD’li yetkililerin açıklamaları, Rusya’yla görüşmeler işi nereye götürecek, birlikte göreceğiz.
Ama mevcut politika iflasın sınırında.
Umarız körlük Türkiye’yi felakete götürmez.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025