Ali Türer
AKP hükümeti kurumsal yeniden yapılanmayla ilgili pek çok alanda birbiri peşi sıra bir dizi adım atıyor. Bütün bu adımların çağdaş devlet olma yolunda, demokratikleşme yolunda bir anlamı olacak mı? Türkiye nereye koşuyor?
Sendikalar Yasası değişti, işkolu sayısının 29’dan 17’ye düşürülmesi, iş kolu barajının %1’e düşürülmesi yasayla gelen önemli iyileştirmeler. Bunlar kuşkusuz olumlu, ancak 30 veya daha az çalışanı bulunan işyerlerinde sendikalaşma çabaları yüzünden işten çıkarılan işçiler sendikal tazminat hakkı talep edemeyecekler. Böylece 6.5 milyon işçi fiilen sendikal güvenceden yoksun bırakılıyor. Otuzdan fazla çalışanı olan işveren ise başına bela olan sendikacıyı bir yıllık ücreti karşılığı tazminatını eline verip kapının önüne koyabilecek. Düşürülen %1 barajı bile sendikalar için ülke genelinde tek tek işyerlerinin sınırlarını fazlasıyla aşan bir örgütlülüğü gerektiriyor.
İş güvencesi olmayan işçilerin sendikal faaliyetler içinde yer alması mümkün değil. Sendikal haklar, yeni yasayla devletin kontrolü altındaki üç, beş sektörde örgütlenebilecek birkaç yüz bin işçi ile sınırlanmış oluyor. Hükümet istediği iş kolunda grev yasağı koymaya, istediği zaman grev ertelemeye devam edecek. Yani sonuçta Türkiye’de siyasi iktidarın uygun gördüğü kadar sendikalaşma olacak.
***
Yaşantımızda önemli bir değişiklik de bugünlerde yasalaşması beklenen Büyük Şehir Yasa Tasarısı ile geliyor. Yasayla büyük şehir sayısı 29’a çıkarılıyor. Büyük şehir örgütlenmesinin kapsamı il sınırları düzeyine çıkarılıyor. Nüfusun 56 milyonu resmen büyük şehirlerde yaşar hale geliyor. AKP damdan düşer gibi gündeme getirdiği bu yasa ile 16 bin 82 köyün tüzel kişiliğine ve bin altı yüz seksek iki belediyenin varlığına orada yaşayanlara sormadan bir anda son veriyor.
Büyük şehir belediyelerinin gerçekten yerinden yönetim organları olarak iş görebilmesi için bazı koşulların sağlanması gerekiyor.
Öncelikle Büyükşehir Meclisi ve başkanı, doğrudan o bölge sınırları içindeki insanlar tarafından doğrudan seçilmiş olmalı. Oysa Büyükşehir meclisleri, ilçe belediye meclislerinin belirli bir oranı ile ilçe belediye başkanlarından oluşuyor. Bu da büyük şehir belediye meclislerinde ne kadar ilçe varsa o kadar lobi olacağı ve kararların bu lobiler arasındaki ittifaklara göre alınacağı anlamına geliyor.
Öte yandan merkezin hangi yetkilerinin büyük şehre devredilmiş olduğu açıkça ortaya konmuş ve bu yetkilerin kullanımında büyük şehrin bağımsızca karar verebilmesi güvence altına alınmış olması gerekiyor. Örneğin bölgelerde sosyal hizmetler, eğitim, bayındırlık ve sağlık hizmetlerinin Büyükşehir Belediyelerinde başkan yardımcılıkları altında özerk biçimde örgütlenmesi gerekiyor. Mevcut Büyükşehir encümeni ve sekreterliği biçimindeki örgütsel yapılar ile bu hizmetleri özerk yürütebilmek zaten mümkün değil.
Öte yandan yerinden yönetim olarak tanımlanabilmesi için Büyükşehir Belediyelerinin kendilerine ait, bağımsız gelir kaynaklarına sahip olmaları gerekiyor. Oysa Büyükşehir belediyelerinin harcamalarının büyük çoğunluğu merkez tarafından fonlanıyor. Maddi olarak sizin elinize bakan çocuğunuzun kendi kararlarını özgürce verebilmesi mümkün mü? Tıpkı bunun gibi, Büyükşehirlerin merkezin iradesine rağmen özerk kalabilmeleri de mümkün görünmüyor.
Öte yandan Büyükşehirlerin merkezde kendileri ile ilgili alınacak kararlara katılabilmelerini sağlayacak, onların değerlendirmelerinin merkezin hesaba katmasını sağlayacak bir organizasyon da öngörülmüyor. İl özel idareleri kaldırılıyor. Doğrudan başbakana ve illerde valilere bağlı Yatırım İzleme Koordinasyon Merkezleri ile Büyükşehir Belediyelerinin kararları ve uygulamalarının sıkı bir biçimde kontrol altında tutulacağı anlaşılıyor. Büyükşehir belediyelerinin bu hizmetleri bağımsız biçimde vermesinin önüne böylece geçilmiş oluyor. Bu yeni yapılanma ile merkez yüklerinin bir bölümünü büyük şehirlere yıkarken karar alma ve yürütmenin kontrolünü sıkı biçimde elinde topluyor. Bu da, Türkiye’de siyasi iktidarın uygun gördüğü kadar yerelleşme olacak, anlamına geliyor.
***
Bunun arkasından da üniversiteler yasa tasarısı geliyor. YÖK, hazırladığı Türkiye Yüksek Öğretim Kurumu (TYÖK) yasa tasarısı taslağını öğretim elemanları arasında tartışmaya açtı. Bunu gerçekten olumlu bir gelişme olarak kaydetmek gerekiyor. İlk kez öğretim üyeleri kendilerini doğrudan ilgilendiren bir yasa tasarısının taslağını bu şekilde tartışma fırsatı buluyorlar. Fakat asıl olan tabi bu tartışmanın, yasa tasarısının şekillenmesine ne ölçüde katkı vereceği. Bunu da önerilen taslağın tasarıya dönüşürken içeriğinin ne ölçüde değiştiğine bakarak göreceğiz.
YÖK’ün hazırladığı taslakta TYÖK’ün 2/3’ü Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve Büyük Millet Meclisi’nin atadığı üyelerden oluşuyor; yani siyaseten atanıyor. Sadece 1/3’ü mevcut rektörler kurulu tarafından seçiliyor.
Üniversitelerin Üniversite Konseyleri ile yönetilebilmeleri için en az on yıllık olmaları ve her yıl değişebilecek bir dizi değişken ölçütü her yıl bir fiil karşılayabilmeleri gerekiyor. Bunu başarabilen üniversitelerde Üniversite Konseyinin 11 üyesinden sadece beşi fakültelerden geliyor. Diğer altı üyenin ikisini Bakanlar Kurulu, ikisini de TYÖK atıyor. Yani YÖK mevcut üniversitelerin ne kadar kurumsallaşmış da olsalar kendilerini yönetebileceklerine inanmıyor. Kalan iki kişiyi de dokuz kişi üniversiteye en fazla bağış yapanı ya da yörede en fazla vergi vereni seçerek, ya da mezunlar derneği temsilcisini seçerek karşılıyorlar.
Sonrada siyaseten atanmış 4 üye ve dışardan seçilmiş iki üye içinde azınlıkta kalan fakülte temsilcilerinden oluşan Üniversite Konseyi, belirlediği yeterliliklere uygun profesörler arasından birini rektör olarak atıyor. Üniversite Konseyi olmayan üniversitelerde ise rektör atanması TYÖK tarafından atanmış Yükseköğretim Kurulu üyesi tarafından yürütülüyor. Oluşturulan kurul tarafından belirlenen bir profesör rektör olarak atanıyor. Ya da bu kurul tarafından belirlenecek üç aday ile ilgili üniversitede seçim yapılıyor. Seçim sonun da en çok oy alan atanacak mı yoksa en çok oy alan üç kişiden birini yine Cumhurbaşkanı mı atayacak işte bunun tartışmalar sonunda belli olacağı anlaşılıyor.
Peki açılmasına izin verilecek özel üniversiteler ile vakıf üniversitelerinde rektörler nasıl seçilecek? Mütevelli heyetleri belirledikleri bir adayı TYÖK’e öneriyorlar, TYÖK’de bu adayı rektör olarak atıyor. Bu üniversitelerde mütevelli heyetlerin adayı kendi içlerinde nasıl belirlediklerine TYÖK taslağa göre karışmıyor.
Şayet olduğu gibi yasaya dönüşürse (umarım dönüşmez) bu taslağın anlamı şu: Mevcut devlet üniversiteleri TÜBİTAK gibi siyaseten belirlenmiş birer devlet kuruluşu halinde yeniden düzenleniyorlar. Tabi öğretim üyelerinin de bu güne kadar olduğu gibi birer devlet memuru olarak, hiyerarşi içindeki yerlerini alacakları anlaşılıyor. Açılacak yeni özel üniversitelerle vakıf üniversitelerin ise eğer kurumsallaşmışlarsa, kendi içlerinde demokratik bir işleyişi geliştirebilmişlerse daha özerk daha bağımsız biçimde çalışabilecekleri anlaşılıyor.
Oysa bilim adamının özellikleri arasında siyaseten tarafsız, özerk, bağımsız, nesnel, objektif olması gibi kriterler yer alıyor. Bu taslak yasalaşırsa bilimsel üretimin, kurumsallaşmasını tamamlayarak inisiyatifi üstelenme iradesini gösterebilecek bir avuç devlet üniversitesi ile özel üniversitelerin performansına bağı hale geleceği anlaşılıyor. YÖK giderayak yapacağını yapıyor. Devlet bilimsel üretimin önünü açmıyor; bilimsel üretim bir avuç insanın her türlü olumsuz koşulda fedakârca sürdürebileceği bir çalışma haline geliyor.
Yani devleti oluşturan bürokrasinin başta bilim insanı olmak üzere, yöneticisine, sendikacısına; aslında kendisine henüz güvenmekten çok uzakta olduğu açıkça görülüyor. Türkiye yüzde 10 seçim barajı ile lider sultası içinde belirlenen siyasi aktörlerin ipleri elinde tuttuğu bir ülke olarak bir süre daha yoluna devam edecek, öyle görünüyor. Üstelik bunu tersine çevirecek sistemi demokratik yaşamı içselleştirmiş açık bir siteme dönüştürebilecek siyasi bir hareketlenme de ufukta görünmüyor?
Siyasi aktörlerin izin vereceği kadar sendikacılık, yerel inisiyatif ve bilimsellik. Bilim adamlarının bile kendi kendilerini yönetebileceğine inanma noktasına gelememişiz henüz! Öyle ya kızını başıboş bırakırsan ya davulcuya gider ya zurnacıya; gelenek bu, kültür bu değil mi?
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları



































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.11.2025
6.09.2025
18.07.2025
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024