Alper GÖRMÜŞ
Türkiye, 1960’ların ikinci yarısıyla 1970’leri iki büyük siyasi eğilimin hayatın her alanına yayılan ve şiddet de içeren mücadelesiyle geçirdi: Sağ ve sol. Gerçi her iki siyasi eğilim kendi içinde de bölünmüştü ve yer yer “karşı kutup”la mücadelenin yerini fraksiyonlar arası mücadele ve çatışma da alabiliyordu; fakat hedefler açısından baktığımızda, bu dönemde siyasetin sosyalizm-komünizm isteyen solcularla anti-komünist sağcılar arasında şekillendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte bu dönem sona erdi. Böylece başlayan 1980’leri, Türkiye’nin alışık olduğu, 10 yıl sonra yeniden avdet edecek sert-kutuplaşmış siyasi mücadelenin “fetret dönemi” sayabiliriz. Gerek her iki siyasi kanadın 12 Eylül rejimi tarafından zorla bastırılması, gerekse de kör şiddete dayalı siyasi mücadelenin meşruiyetini hızla kaybetmesiyle birlikte (aslında 12 Eylül’den çok önce başlamıştı bu süreç, fakat itiraf edilemiyordu) kabaca 10 yıllık bir “fetret dönemi” yaşadı Türkiye.
1990’lar ve Türkiye’de yeni temel saflaşma
1980’lerin ortalarından itibaren Gorbaçov’la birlikte Sovyetler Birliği’nde başlayan Glasnost (Açıklık) ve Perestroyka (Yeniden Yapılanma) hareketleri, 1980’lerin sonunda depreme dönüşüp bütün “reel sosyalist” devletleri ortadan kaldırdı.
Her şeyi alt üst eden bu gelişme, Batı’nın bütün stratejik hesaplarını da kökünden değiştirecekti. Bu büyük değişim, Türkiye’nin iç siyasetine, sert-kutuplaşmış siyasi mücadelenin yeniden sahneye çıkması suretinde yansıdı. Fakat daha önemlisi, temel saflaşmanın ekseninin değişmesiydi: Mücadele artık sağ ve sol arasında değil, laik-sekülerlerle dindar-muhafazakârlar arasında yürüyecekti.
Bu yeni siyasi saflaşma nasıl başladı ve nasıl konsolide olarak Türkiye’nin kabaca 1990-2015 arasındaki 25 yılına damgasını vurdu? (Evet, ben, temel saflaşmanın laik-sekülerlerle dindar-muhafazakârlar arasında oluştuğu bu dönemin 2015-2016’da gerilemeye ve yerini “millîlik” temelinde yeni bir saflaşmaya bıraktığına inanıyorum. Zaten üç bölüm olarak planladığım bu yazının ilk bölümünü, Türkiye’deki büyük siyasi saflaşmaların tarihini kısaca hatırlatıp konuyu bugünlere getirmek için kaleme alıyorum. Asıl meselem, başlıkta da ifade ettiğim yeni çatışma ekseni... Bundan sonraki iki bölümde bu çerçevedeki düşüncelerimi temellendirmeye çalışacağım.)
Şimdi soruyu tekrarlayıp cevabını aramaya başlayalım: 1960’ların ikinci yarısıyla 1970’ler boyunca süren sağ ve sol arasındaki temel saflaşma, 1980’lerdeki “fetret dönemi”nin ardından 1990’larla birlikte yerini nasıl laik-sekülerlerle dindar-muhafazakârlar arasındaki temel saflaşmaya bıraktı? Ve yine: Nasıl konsolide olarak Türkiye’nin kabaca 1990-2015 arasındaki 25 yılına damgasını vurdu?
1990’lar ve irtica korkusu
Sovyetler Birliği’nin ve Doğu Bloku’nun dağılmasıyla birlikte (sembolik tarih olarak Berlin Duvarı’nın yıkıldığı 1989’u vermek yanlış olmaz), Türkiye’nin Batı ittifakı içindeki öneminde ciddi bir sarsıntı oldu. O dönemde içerde ve dışarda yapılan bütün analizler, Soğuk Savaş’la birlikte Türkiye’nin komünizme karşı “hür dünyanın kalkanı” olma vasfını yitirdiğini, daha doğrusu artık böyle bir fonksiyona gerek kalmadığını tespit ediyorlardı.
Bu gelişme, Türkiye’de sivil siyaseti vesayet altında tutan asker-sivil bürokratik güçlerin Batı nezdindeki “meşruiyetine” de ciddi bir darbe anlamına geliyordu. Çünkü başta Amerika Birlişek Devletleri (ABD) olmak üzere Batı için önemli olan Anadolu’nun “komünizme karşı kalkan” olma vasfıydı ve bu vasfın zarar görmemesi için gerektiğinde Türkiye’nin askerler tarafından otoriter bir biçimde yönetilmesine rıza gösteriyorlardı.
İşte bu nedenle, komünist devletlerin çökmesiyle birlikte Türkiye’deki vesayetçi güçler bir anlamda “açık pozisyonda” kaldılar. Yani, 1990’ların başında komünist blok yıkılırken, darbesiz yaşayamayan bir ordunun darbe hayalleri de esaslı darbeler yemekteydi. Öyle ya, “darbesi geldiğinde” her seferinde “komünizm tehlikesi”ni gerekçe göstererek ABD’den icazet alan Türk ordusu bundan böyle ne yapacaktı?
O çaresizlik içinde İran ve Afganistan’daki dinî rejimler ve “yükselen İslam” dalgası, Türkiye’nin darbecileri için bir umut ışığı oldu. Batı için, İran ve Afganistan’dan sonra Türkiye’nin de “şeriat”ın kıskacı içine girmesi gerçek bir kâbus senaryosuydu. O halde, Türkiye’de dinci akımların güçlenmesi durumunda gerçekleştirilecek bir darbe, tıpkı eski “güzel günlerde” olduğu gibi ABD ve Batı tarafından sessizce onaylanabilirdi...
Fakat bir yandan da Türkiye’deki laik kesimlerin ülkede gerçek bir irtica tehlikesinin olduğuna inandırılmaları gerekiyordu; onların da onayına ihtiyaç vardı.
Türkiye’de İslam şeriatına dayalı teokratik bir devlet ihtimalinin açık ve yakın bir tehlike arz ettiğine dair büyük propaganda kampanyası işte bu ihtiyaçtan kaynaklanıyordu ve büyük bir gürültüyle servis edilmeye başladı.
1990’lar, bu algının kuvveden fiile çıkmasında büyük bir rol oynayan laik aydın cinayetleriyle geçti.
Bütün bu cinayetlerin her birinin ardından, Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Orhan Bursalı’nın bir samimiyet krizi ânında kaleminden dökülen sözleriyle, “olağanüstü durumların hazırlığı olarak nitelendirilebilecek psikolojik ortamları çağrıştıran” gösteriler düzenlendi.
Hiç kuşkusuz bu gösterilerin en büyüğü Uğur Mumcu’nun cenaze töreniydi. Yüz binlerce insanın katıldığı tören, “irtica korkusu”nun geniş kitlelere sirayet ettirilmesi, bu yolla “korku”nun maddi bir güç hâline getirilmesi ve onun üzerinden iktidar devşirilmesi “siyaset”inin tutabileceğini gösterdi.
Mayanın tuttuğunu gören Türkiye’nin provokasyon ve manipülasyon ustaları, kendi militer-otoriter iktidarları için daha nice cinayetler, cenaze törenleri ve gösteriler örgütlediler, bunlar sayesinde toplumun bir kesimini hamur gibi yoğurdular ve görünüşleri modern, zihniyetleri otoriter milyonlarca insanın siyasi davranışlarını konsolide edebildiler.
1990-2015: Seküler ve İslâmi yaşam tarzı üzerinden yeni saflaşma
1990’ların tamamı ve 2000’in ilk 15 yılı, en önemli önceliği seküler hayat tarzı olan, içinde siyaseten kendisini sağ’da ya da sol’da tanımlayanların ittifak halinde yer aldığı laik-seküler cephe ile dindar-muhafazakâr cephe arasındaki sert mücadeleyle geçti.
Bu ideoloik mücadele, siyasi plana, Refah Partisi (1990’lar) ve AK Parti (2000’ler) ile CHP, CHP dışı sol ve MHP’nin mücadelesi olarak yansıdı.
“Laiklik” eksenli ittifaka MHP’yi de katmış olmamı eleştirebilecek olanlar için parantez: İlhan Selçuk’un, laiklik mücadelesindeki tavrından dolayı MHP’yi ve Türk milliyetçilerini kendisine yapılan işkencelerden dolayı affettiğini; MHP’nin 1990’ların sonunda irticai gelişmeleri durdurmak amacıyla kurulan üçlü koalisyona katıldığını; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu partilerin devamcılarıyla ortak hareket ettiğini ve nihayet MHP ile CHP arasındaki, herkesin kabul ettiği “oy geçirgenliği”ni unutmayalım.
Çok alâmetler belirdi
Bu dizinin ilk bölümünü, dile getirdiğim ve sonraki iki bölümde açmaya çalışacağım eksen kaymasının hayretler içinde dillendirilen görüntülerinden ikisini başlıklar halinde yansıtarak bitireyim:
Birinci görüntü: Son dönemde emekli askerlerin yoğun ilgisine mazhar olan Vatan Partisi (VP), AK Parti’nin Cemaat, PKK ve Batı karşısındaki pozisyonunu açıkça destekliyor. Bu arada, AK Parti ile organik denebilecek ilişkiler içinde bulunan kimi yazarların VP’ye ve onun Genel Başkanı Doğu Perinçek’e müzahir yaklaşımları da dikkatlerden kaçmıyor.
İkinci görüntü: Daha taze olan bir işaret de 1128 imzalı Akademisyenler Bildirisi’yle bağlantılı olarak geldi. Yakın bir zamana kadar AK Parti iktidarına karşı en sert mücadeleleri yürütmüş olan Barolar Birliği, genel başkan Metin Feyzioğlu üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aynı pozisyonu paylaştığını gösterdi. Hatırlayalım, Feyzioğlu, konuyla ilgili olarak şöyle konuştu:
“Bu noktada kanlı terör örgütü PKK'ya bir cümlecik dahi aleyhte konuşmadan sürekli, ama sürekli Türkiye Cumhuriyeti'ne söz söyleyenleri mütareke döneminin işgal altındaki İstanbul'unun sözde aydınlarının kalıntıları olarak niteliyorum.”
Çarşamba günkü yazımda bu örnekleri ayrıntılandırmak suretiyle, sözünü ettiğim yeni “millî” ittifakın giderek sistemleşmekte olduğunu gösterecek; üçüncü yazıda da bu yeni durumun hangi koşullarda doğup geliştiğini ele almaya çalışacağım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025