Amberin ZAMAN
Daha düne kadar uluslararası medyaya göre ABD öncülüğünde ve bir şekilde Türkiye’nin de dâhil olduğu bir gönüllüler koalisyonu kendi halkına karşı kimyasal silahlar kullandığı kesinleşen Beşar Esad’ı o veya bu şekilde cezalandıracaktı.
Derken birden hava değişti. Müdahalenin en hararetli savunucularından İngiltere Başbakanı David Cameron muhalefetteki İşçi Partisi’nin itirazlarına takıldı. Gönüllüler koalisyonu fire vermeye başladı.
Ve son 24 saate Amerikan basınında çıkan peş peşe haberlerde adlarını vermeyen Obama yönetimi yetkilileri rejimin suçlu olduğuna dair “yüzde yüz” kanıta henüz ulaşılmadığını dillendirir oldular. Oysa daha evvelki güne kadar başta Obama olmak üzere hepsi koro hâlinde “Esad yaptı, cezalandırılacaktır” diyorlardı. “Ah Amerika caydı” denirken bu kez BM deneticilerin araştırmalarını kısa kesip erken çekilecekleri haberleriyle birlikte ibre yeniden müdahaleye doğru kaydı.
Suriye’deki iç savaşın farklı katmanları ve sosyal dinamikleri var. Ama muhaliflerin arasında Batı tarzı demokrasi için savaşanlar da şüphesiz vardır. Zaten olaylar ilk patlak verdiğinde sivil bir muhalefet sözkonusuydu. Ancak Beşar Esad onları diyalog yerine silahlarıyla susturmayı yeğledi. Ve hızla Suriye çeşitli ülkelerin vekâlet savaşı yürüttüğü bir kaosa sürüklendi. Ne var ki 100 bin kişinin can verdiği kan banyosunun tek de olmasa başlıca sorumlusu kimilerinin savunduğu gibi Türkiye değil, Esad.
Ancak bu gerçek şu soruyu ne yazık ki ortadan kaldırmıyor. İstikrar mı önemli demokrasi mi? Eminim Suriye’de sokaktaki vatandaşa sorulsa çoğu bugün “can güvenliğimiz her şeyden önemli” diyecektir. Tıpkı Irak’ta olduğu gibi... Irak’a demokrasi vaadiyle gelen Amerika Saddam’ı devirdi ama ne doğru dürüst bir demokrasi geldi ne de istikrar. Şii çoğunluk ile Sünniler arasında gittikçe şiddetlenen çatışmalar her gün onlarca cana mal oluyor. Suriye’ye müdahale olur da Esad devrilirse daha da vahim bir tabloyla karşı karşıya kalınacağı herkesçe teslim ediliyor. Tam da bu yüzden rejim değişikliğinin hedeflenmediğini Obama açıkça beyan etti.
Peki, buradan çıkaracağımız sonuç ne olmalı? Suriye ve Mısır gibi ülkelerin kaderinde demokrasi olmadığı mı? İstikrarın her daim demokrasiye tercih edilmesi gerektiği mi? Demokrasi’nin Türkiye’de olduğu gibi devrimle değil evrimle yerleşmesini beklemek mi? Çünkü, darbelere ve beraberindeki vahşete rağmen Türkiye hiçbir zaman bir Suriye olmadı.
Benim cevabım “hayır”. Türkiye’nin en büyük şansı yıllarca iktidarı elinde tutan ordusunun Batı güvenlik sisteminin bir parçası olmasıydı. Göstermelik dahi olsa TSK’nın minimum bir demokrasi düzeyine riayet etmesi gerekti. Soğuk Savaş’ın bitmesiyle bu daha da zaruri hâle geldi. Yoksa, Türkiye’nin NATO üyeliği askıya alınırdı. Avrupa Birliği süreci Türkiye’nin bir diğer şansıydı. Ve başka önemli bir faktör de tabii ki çatışmayı seçmeyen, Erbakan’ın başlattığı ve Erdoğan’ın olgunlaştırıp iktidara taşıdığı İslami hareket...
Ortadoğu ülkeleri aynı şansa sahip değiller. Bu demek değil ki demokrasi mücadelesinden vazgeçmeleri gerekiyor. Onurlu ve özgür yaşam her bireyin hakkı. 21. yüzyılda insanların hâlâ hayatları pahasına özgürlük mücadelesi vermek zorunda bırakılmaları çok acı. Ortadoğu’da mezhepsel ve etnik fay hatları, ve emperyal güçlerin çizdiği suni sınırlar işi daha da çetrefil hâle getiriyor. Çoğu hak arayışın temelinde kan var. Tarih hep böyle süregeldi. Bize düşen bu kanı durdurmanın yollarını aramak.
Suriye’deki tarafları masaya oturtacak güçte dört ülke var: Amerika, Rusya, İran ve Türkiye. Öncellikle bu dört ülkenin aralarında mutabakata varmaları gerekiyor. Adı Cenevre II, Afyon IV mü olur, bilmiyorum ama bir an evvel oturup anlaşmaları lazım. Vicdan ve aklın yolu bir. Ne var ki bir Kürt dostumun ifade ettiği gibi “Hem Şii Alevi Suriye, hem Şii Irak, hem Şii İran üçgenine izin verilmeyecek, bu demokrasi değil, bu bal gibi mezhep savaşı”. Gerçekten de öyleyse Suriye ve Ortadoğu’da daha çok kan akacak...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2018
18.08.2018
31.07.2018
3.02.2018
24.06.2018
14.06.2018
3.02.2018
20.05.2018
1.02.2018
23.04.2018