Bülent KORUCU

Dokunulmazlığa dokunmak
7.12.2012
2821

 Muhalefete mensup, şimdi Meclis dışında bir vekili, dokunulmazlık hakkındaki fikrini, yazılmamak kaydıyla şöyle söylemişti: “Hiçbirimiz kalkmasını istemeyiz. Bürokratlar bizi sokak ortasında tokatlamaktan büyük haz alırlar. Ama siyaseten kalksın deriz.” Dokunulmazlığı düzenleyen 83. madde, 1999 ve 2002 değişikliklerinde gündeme gelmiş ama TBMM’de yeterli oyu alamamıştı. Yeniden denendiğinde gizli oylamada aynı akıbeti yaşayacağını tahmin etmek zor değil.

Dokunulmazlık çok sık ısıtılan ama hiç servis edilmeyen bir yemek. Başta anayasa olmak üzere bütün mevzuatı yenilemezsek bu tartışma bitmeyecek. Teknik sayılabilecek bir konu siyaset fırtınalarının savurduğu zeminlerde gündeme geliyor. Maskeli balo ya da kayıkçı kavgası diyebileceğimiz tablolarla kamuoyu oyalanıyor. Palyatif çözümlerle konuyu kapatmaya çalışmak yerine sükûnetin hâkim olduğu zamanlarda karar vermemiz gerekiyor. Yine bir kriz ve taşmış aşa kepçe uydurma telaşı… En başta dokunulmazlık ve sorumsuzluk kavramları karıştırılıyor. Kürsü dokunulmazlığı denilen şey, yasama faaliyetlerindeki masuniyet. Yani vekiller yasama faaliyetleri çerçevesinde Meclis kürsüsünde ifade ettikleri, kullandıkları oy ve verdikleri önergeden dolayı yargılanamaz. Gerçi canım ülkemde aksi örnekler epeyce mevcut. Yassıada Mahkemesi’nde ‘katılsaydın kabul oyu verirdin’ diye suçlanan vekil bile var. Fazilet Partisi kapatılırken Nazlı Ilıcak’ın Meclis’ten atılmasını da kayıtlara geçirmek lazım. Dokunulmazlık dediğimiz ise sadece yargılamanın ertelenmesi. Zamanaşımını durduracak şekilde ertelendiği için mutlak dokunulmazlık anlamına da gelmiyor. Çerçeveyi doğru çizip hem suistimalleri hem de tartışmayı bitirmek gerekiyor.

Tamamen kalksın nutukları dinlediğimiz CHP, yargılanmakta olan kişileri milletvekili seçtirerek dokunulmaz kılmaya çalıştı. Bugünlerde son aşamasına gelen Ergenekon yargılamalarını boşluğa düşürmek adına denemediği yol kalmadı. Darbe yapmanın, yolsuzluk gibi onursuz bir iş olmadığı algısını yerleştirmek için çabalıyor. Dokunulmazlıkları sadece siyasî bir vasıta olarak kullanıyor. Anayasa değişikliğine CHP Grubu’nun yeterli desteği vereceğini sanmıyorum.

AK Parti aktüel siyasî savrulmalara göre taktik değişiklikler yapıyor ama dokunulmazlığa dokunmayacağı kesin gibi. BDP’li vekillerin teröristlerle, ‘kör parmağım gözüne’ yaparcasına gerçekleştirdiği şov, tartışmayı yeniden başlattı. BDP’liler eylemlerinin hukuktaki karşılığını bilmeyecek insanlar değil. Siyasî varlıklarını ‘mağduriyet’e borçlular. Ellerindeki koz biraz yıpranıp ‘hadi biraz da siyaset yapın’ sorgusuna muhatap olduklarında harekete geçiyorlar. Emine Ayna’nın DTP’nin kapatılma sürecindeki performansını hatırlayın. Bu tuzağa düşmek, siyasî faturasının ötesinde sosyal gerilimler üretme potansiyeli açısından riskli. Hükümet siyasî faturayı üstlenebilir ama sosyal kırılmaları göze alma lüksü olamaz. Birikmiş 896 dosyayı gözden geçirip başka suç ve kişiler de dâhil edilirse hasar asgariye iner. Aslına bakarsanız bu işlem için kriz beklemeye gerek yoktu. Meclis yetkisini hep erteleme yönünde kullanınca adalet duygusu zedeleniyor. O kadar dosya içinde hiç mi aciliyet kesbeden yok? Hakikaten yolsuzluk yapmış biri çıkmaz mı? Tabii ki Meclis mahkeme değil ama delilerin ikna ediciliğine göre farklı tercihler kullanabilir. Ayrıca, fiilen mutlak dokunulmazlığa giden örnekler ortaya çıkabiliyor. 4-5 dönem parlamenterlik yapan isimler var ve bunlar 20-25 yıldır yargılanamaz haldeler. Mahkûmiyet ya da aklama, bu kadar geciken adalet olabilir mi?.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar