Bülent KORUCU

Güneydoğu'da ne oluyor?
15.12.2015
2108

 Sosyal medyada ‘burası Suriye değil, Sur' minvalinde onlarca fotoğraf paylaşılıyor. Bazıları çarpıtma olsa da ne yazık ki çoğu doğru.

Türkiye'ye gelerek canını kurtaran mültecilere benzer kareler Silopi'de, Cizre'de çekiliyor. Yatağını yorganını sırtlayan göç ediyor. Sayıları şimdiden on binleri buldu. Bombalarla yıkılan Şam Emeviye Camii'nin yasının tutarken, Diyarbakır'daki tarih gözümüzün önünde yandı. Mabetlere savaşta bile dokunulmaz, biz kardeş kavgasında koruyamıyoruz kutsal mekânları. “Keşke benim evim yansaydı” diye gözyaşı döken anayı anlamadan bütün çabalar boşa gidecek. ‘PKK mı yaktı, polis ateşinde mi tutuştu?' sorusunun dahi bir noktadan sonra anlamı kalmıyor. 500 yıllık tarihi koruyamadık, daha ilerisi yok.

Kurşunlu Camii'ni korumak, PKK yaktı ise yaktırmamak da devletin göreviydi. Tıpkı Tahir Elçi'nin hayat hakkını garanti etmekle yükümlü olduğu gibi. İzbe bir sokakta infaz edilmedi Elçi. Önceden ilan edilmiş basın toplantısı sırasında kameralar önünde, neredeyse canlı yayında katledildi. Hem de ‘tarihe kıymayın' mesajı verirken… Diyarbakır Baro Başkanı'nın nasıl öldüğüne dair ikna edici bir bilgi hâlâ ortada yok.

Elçi'nin hayatını kaybettiği sokağın başında şehit düşen polislerin ölümü de tuhaf çelişkilerle dolu. Tecrübeli polislerin, katilleri taşıyan arabaya müdahale şekli fazlasıyla acemice bulunmuştu. Şimdi anlaşılıyor ki, karşılarındaki tehdide dair yeterince bilgilendirme yapılmamış. Sanki ölüme gönderilmişler. 7 Haziran seçimlerinden sonra patlayan terör dalgasında şehit olan asker ve polislerin hikâyesi birbirine çok benziyor. Cenaze törenleri de tıpatıp aynı. Mete Horozoğlu'nun başrolünü oynadığı Nefes filminde anlatıldığı şekilde; ana haber bültenlerinde 2 dakika, gazetelerde üçüncü haber.

Kurşunlu Camii avlusunda Kanas suikast silahıyla şehit edilen polis Haydar Çetin'in oğlunun gözyaşlarını hatırlıyor musunuz? O çocuğun babasıyla birlikte büyüme hakkını koruması gereken de devlet. Ya Diyarbakır sokaklarında kör kurşuna kurban giden Kürt çocukların hayat hakkı… Emekli subay Metin Gürcan, T24 sitesinde dramatik bir yazı kaleme aldı. 14 yaşında bir çocuk, ‘Generallerin başını okşadığı bir şehit çocuğu…' 18 Mart 2014'te Genelkurmay Karargâhı'nda ağırlanıp şehit çocuğu olarak onore edildikten bir yıl sonra Diyarbakır Devlet Hastanesi ‘tutuklu' koğuşunda karşımıza çıkar. Gösteriler sırasında polis kurşunuyla vurulmuş. Annesinin ifadesiyle ‘meraktan' gösterilere katılmış, resmi kayıtlarda ise ‘terörist'.

Gürcan, ‘Asıl suçlu kim?' sorusuna şöyle cevap arıyor: “Bu gencin enerji ve dinamizmini çok iyi anlayan ancak istismar eden, kent merkezlerinde daha az maliyetli, daha uzun soluklu, daha siyasi ve kendisi için daha az riskli bir mücadele için bu gencin enerjisini, otoriteye olan itirazını, başkaldırışını kullanan PKK mı? Bu genci ıskalayan ve 19 ayda generallerin başını okşadığı ‘şehit çocuğu'ndan ‘çocuk teröriste' dönüşmesine neden olan mekanizmayı anlamak istemeyen devlet mi?”

İşaretler, ne yazık ki daha kötü günlere gittiğimizi haber veriyor. Çözüm sürecini fırsat bilip şehirlere bomba ve silah yığınağı yapan, kırsaldaki etkinliğini mahalle aralarına taşıyan PKK geri adım atmıyor. İnisiyatifi terör örgütüne kaptıran devlet, son mevzide, güvenlik noktasında direniyor. Devlet olmanın gereklerini yerine getiremiyor. Sağlık hizmeti büyük aksamalar yaşıyor. Kör topal giden eğitime ara verildi; öğretmenler izne gönderildi. Adalet dağıtma örgütün paralel devletinin ilk ayağıydı. Elde güvenlik kaldı, sadece kendi güvenliğini sağlama şeklinde. Hatta o da tam değil, asker ve polis, zırhlı araçlarda yüzlerce kilo patlayıcıyla şehit ediliyor.

Barış sürecini doğru dürüst yürütemeyenler, çatışma dönemini de büyük hatalarla götürüyor. Duygusal kopuşa doğru hızla gidiyoruz. ‘Ne oluyor?' sorusunun en acı ama en gerçekçi cevabı bu galiba.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar