Cemil ERTEM

Gagarin, Menderes ve ‘aday listelerinin’ ekonomi politiği
13.04.2011
2317

Google dün çok güzel bir vinyetle çıktı internete aşina olanların karşısına. Muhtemelen eski Sovyet propaganda afişlerinden esinlenen bu vinyette, Google logosu, kızıl bir dünyadan uzaya fırlatılan bir füze ve kaskında CCCP yazan bir kozmonotla birlikte tasvir edilmiş. Google, bundan elli yıl önce, 12 Nisan 1961’de, uzaya tekin olmayan bir kapsülle yollanan ve aslında şans eseri sağ dönen Yuri Gagarin’i andı. Gagarin’in hikâyesi bize bugünleri anlatması açısından çok ilginç.

Altmışlı yılların başında Sovyetler ve ABD iki ayrı dünyanın iki ayrı hegemon devleti gibi davranıyordu ve giderek sertleştirdikleri soğuk-savaş, bu iki devleti ve onlara dayanan silah, demir-çelik, petro-kimya gibi geleneksel sektörleri ayakta tutuyordu.

ABD’nin ve Sovyetlerin arkasına dizilen irili-ufaklı ulus-devletler ve buralarda silaha, demir-çeliğe, petrole dayanan sanayilerin merkezlerinden bayilik kapmış ve sırtlarını devlete dayamış haramiler, hem bu ‘soğuk’ itiş-kakışı ellerini ovuşturarak seyrediyor hem de bugünlere kadar gelecek imparatorluklarının tuğlalarını üst üste koyuyorlardı.

Sovyetler için insan değil, ABD ile yapılan yarışta, bir adım öne çıkmak daha önemliydi. Bunun için, bütün kaynaklarını silahlanmaya ayırırken, Gagarin’i uzaya, daha önce yolladıkları 20’si ölen 48 köpekten pek farklı saymayarak, yolluyorlardı. Çünkü ABD’de ve ABD’yi takip eden azgelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ‘sosyalist’ Sovyetlerde de devlet insandan daha önemliydi. Amerikan devleti de bunu göstermek ve soğuk savaşı hızlandırarak sürdürmek için 1963’de kendi başkanını öldürecekti. Ama tam o yıllarda Türkiye’de de askerler seçimle işbaşına gelmiş Başbakan’ı asıyorlardı. Askerlerin darbeyle iktidarı ele geçirmeleri ve Başbakan’ı asmalarının arkasındaki ekonomik gerekçe, yukarıda sıraladığımız sektörlere dayalı askeri-sanayi kompleksin Türkiye’deki temsilcilerinin konumlarını tekelleştirmek ve büyümelerini kesintisiz kılmak içindi.

1950’de Demokrat Parti iktidara geldiğinde, Türkiye’de askere ve devletin tek partisine bağlı ‘modernleşmeden çıkılarak’ toplum merkezli-aşağıdan- bir demokratikleşmenin yolu açılıyor gibi oldu. Ancak bu yol, Sovyetler, ABD ile yarışmak için yoksul köylü çocuğu Gagarin’i metal bir tabuta koyup uzaya yollamadan yaklaşık bir yıl ve Amerikan devleti soğuk savaşı sertleştirip askeri-sanayi kompleksi öne çıkarmak için Başkan Kennedy’i öldürmeden yaklaşık üç yıl önce askeri-sanayi kompleksin Türkiye’deki bayileri tarafından kesildi. Bundan sonra siyasetin ve o siyaseti belirleyen ekonominin hikâyesi malumunuz.

Bugün WikiLeaks belgelerinde, ABD’li diplomatları ve ABD’yi soğuk savaş dönemindeki ABD zannedip CHP-MHP iktidarı isteyenler ve eski düzenleri sürsün diye hükümeti IMF ile anlaşmaya zorlayanlar, Gagarin’i uzaya yollayan tabut kapsülle, Başbakan Menderes’i asan ipin aynı siyasi fabrikadan çıktığını ama bu fabrikanın da çoktan yerle bir olduğunu biliyorlar mı acaba... Ama bu kesimlerin o ‘eski günleri’ aramalarına da hak vermek gerek.

 

12 Haziran yarım kalan ‘46 sürecini’ tamamlayabilir

Türkiye’de 12 Haziran’da yalnız yeni bir siyaset sahnesi açılmayacak. Yeni bir ekonomik tablo da ortaya çıkacak. Türkiye’ye 2011’in ikinci çeyreğinden itibaren, yoğun doğrudan sermaye girişinin olacağını IMF’nin son raporu üstü örtülü de olsa teyit ediyor.

Ama ondan da öte, Doğu Avrupa, Ortadoğu ve K. Afrika’dan başlayan ekonomik büyümenin enerji, finans, medya-iletişim ve yeni ekonominin bütün sektörlerini kapsayan amansız bir rekabetle birlikte hız kazanacağı da artık aşikâr. Bu durum, şüphesiz şimdiye kadar devlete her istediklerini yaptırmış ve tekel konumunda olmuş ‘güçleri’ çok rahatsız ediyor.

Rekabet ederek güçlü olmak pek alışık olmadıkları bir durum. Tam da bundan dolayı, yeniden devlet merkezli, baskıcı soğuk savaş modeli bir toplum istiyorlar. Bunun için de bu modelin, sol ve sağ olarak, ideolojisini ayakta tutmaya çalışan CHP ve MHP’yi destekliyorlar.

Partilerin aday listelerinden yola çıkarak benzer görüşleri, bence Fuat Keyman, başka bir biçimde, ifade etti. Keyman; ‘Ak-Parti’nin aday listesinin artık kendi içinde yıkılabilir koalisyon tartışmalarını bitirerek, Türkiye’nin geleceğine damga vuracak bir kadro yarattığına vurgu yaptıktan sonra, Ak-Parti’nin seçimden güçlenerek çıkması durumunda, 46’da DP ile başlayan devlet yerine toplum merkezli modernleşmenin hegemonyasına geçeceğimizi söylüyor. Bu tespite şunu ilave edelim; eğer ki 2011 Haziran Meclisi, diğer Anayasalardan referans almayan demokratik bir Anayasa yapmayı başarırsa bu gerçek olur.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar