Cemil ERTEM
2018 yılının ilk ayı petrol fiyatlarındaki yükselişle ve buna bağlı endişeyle başladı. Tabii ki petrol fiyatlarındaki bu yükseliş petrol üreticisi olmayan, petrol ithalatçısı olan Türkiye gibi ülkelerin ekonomilerinde baskı oluşturuyor. Ancak petrol gibi stratejik temel emtialardaki fiyat hareketleri daima çok veçheli olarak cereyan eder. İkincisi, son yıllardaki petrol fiyatlarının seyrinde politik değişkenlerin payı büyük. Şu sıralar İran’daki gerilimin fiyatlar üzerindeki baskısı söz konusu ama OPEC verilerine göre, küresel petrol stoku beş yıllık ortalamanın üzerinde. Öte yandan, küresel talepte göreli bir kıpırdanma var ama bu, OPEC’in üretim arzını yukarı çekmesine yetecek düzeyde değil. Nitekim, OPEC, bir aydan uzun bir sürede petrol üretiminde günlük 1 milyon varili bulan ortalama bir düşüş olması ve küresel talebin bu bağlamda karşılanamaması durumunda mevcut politikasında değişikliğe gidebileceğini ısrarla vurguluyor. Öte yandan, ABD’nin de tercihinin hem ekonomik hem de politik nedenlerden dolayı, Brent olarak, 50-60 dolar bandını çok aşan sürekli bir petrol fiyatlamasından yana olduğunu sanmıyorum. Rusya ve İran faktörleri ABD’nin politik tercihinin özünü oluşturuyor. Ekonomik olarak da uzun süre 50-60 dolar bandında kurulan dengenin bozulması başta ABD olmak üzere, Asya ve Avrupa’daki genel ticari dengeyi sarsacaktır.
Şu anda AB’den gelen güncel veriler, göreli bir toparlanmaya işaret ediyor. Yüksek euro’ya rağmen ihracat ve istihdamda göreli artışlar var. Güney Avrupa hâlâ çok sorunlu ama bu sorun da büyük ölçüde Almanya kaynaklı ekonomi-politikalarından ve yüksek euro değerinden kaynaklanıyor. Aniden yükselen enerji fiyatları kısa vadede güney Avrupa’yı ama orta vadede de Almanya başta olmak üzere, orta Avrupa’yı çok daha derin olarak vurur.
Bütün bunlara bağlı olarak, içinde bulunduğumuz yıl, petrol fiyatlarında uzun süren, istikrarlı bir yukarı çıkış beklemiyorum. Burada dolar-petrol fiyatı dengesi de önemli. Şu an olduğu gibi, TL’nin dolar karşısındaki değer yitimi ile petrol fiyatlarındaki yükseliş eş zamanlı olmayacaktır. Var olan durumun geçici istisnai bir hareket olduğunu düşünüyorum.
Reform derken...
Tabii ki Türkiye orta ve uzun vadede hem enerji ithalatını hem de kur baskısını azaltacak önlemleri hızla almalıdır. Burada bir konunun da altını çizmek istiyorum; Türkiye’de yıllardır “birileri” “makro ihtiyatı tedbirler”le başlayan ve sonda “reformlar geliyor”la devam eden boş cümleleri kurup durdu. Şunu sormak istiyorum; bu “makro ihtiyatı tedbirciler” Türkiye’nin enerji hariç dış ticaret açığını azaltacak hangi reforma imza attı, cari açığın, enerjiden sonraki en önemi kalemi olan, ara malı ithalini ve buna bağlı borçlanmayı azaltacak hangi ekonomi-politikasını önerdiler. Şimdi kurda ya da petrol fiyatlarındaki en ufak yukarı hareketle bu sözüm ona reformcular hemen kemer sıkmadan, faizlerin yükselmesi gereğinden, KOBİ kredilerinin düşürülmesi aciliyetinden bahsetmeye başlarlar.
Bunların bildiği tek şey, artık tarihi evrak olmuş, yetmişli yıllardaki IMF raporlarından ve çalıştıkları yatırım bankaları rutinlerinden ezberledikleri, faizi yükselt, iç talebi kıs, ücretleri düşür, vergileri artır, bütçeyi kuşa çevir iktisadıdır. Buna da “makro ihtiyatı tedbir” derler; sonra da bu makro ihtiyatı tedbirleri kalıcı hale getirmek için de reform önerirler. Yani hiçbir işe yaramayan ve kriz üreten “geleneksel” kemer sıkma politikalarını, geri dönülmez hale getirmenin, kurumsallaştırmanın bunların literatüründeki adı reformdur.
Üretim dostu reformlar...
Tabii ki bizim iktisadi reform anlayışımızla “bunların” iktisadi reform anlayışı çok ama çok ayrıdır. Biz bundan sonra Türkiye’nin üretim yanlısı, yüksek katma değerli ihracatı ve sanayileşmeyi öne çıkartan ve bunu tekelleşmeden yapacak, bu anlamda rekabeti hem ulusal ölçekte hem de küresel düzlemde öne çıkartan reformlarla devam etmesinden yanayız. Bu anlamda güncel para ve maliye politikaları bu temel hedefleri destekleyecek şekilde kurgulanmalıdır. Enflasyonu yalnız tüketim tarafında ve para arzına bağlı, parasal bir olgu olarak gören, enflasyonu sadece faiz ve para arzına bağlı araçlarla -beyhude- kontrol altına almaya çalışan bir para politikası, bu makro ihtiyatı tedbircilerin dillerine pelesenk ettikleri cari açık tehdidinin baş sorumlusudur. Çünkü gereksiz yüksek faiz, enflasyonu gerçekte önleyemez ama çarpık kur fiyatlaması yaparak, ithalatı özendirir, ihracatı caydırır; yüksek faiz aynı zamanda kolay borçlanmayı özendirerek, ithalat ve borç ekonomisini, dışarıya kaynak aktaran sömürü mekanizmalarını sürekli kılar. Tabii burada Hazine de sürekli yüksek faizden ve gereğinden fazla borçlanarak içerideki faizleri yükseltir ve banka sistemini de iç borçlanmanın aracı haline getirir. Devlet iç borç kâğıtları bankaların en kârlı yatırım aracı olarak, sağlıksız, sığ bir finans sistemine hizmet eder.
Cari açık sağlıksız, kısa vadeli finanse edilirken, kamu dengesi yüksek faizlerle sağlanır ve maliye tarafı bütçede yalnızca faiz dışı fazlaya odaklanır.
Maliye bakanları, ne kadar üretim kaynaklı vergi tahsil ettikleriyle değil, ne kadar faiz dışı fazla veriyorlarsa o kadar başarılıdırlar.
Sonuçta, Türkiye’nin şu andaki bütün yapısal iktisadi sorunları bu yüksek faizci “makro ihtiyatı tedbircilerin” eseridir.
Artık bütün bunlara son vermenin zamanı gelmiştir ve bunu yapacağız.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018