Erol KATIRCIOĞLU

Erol KATIRCIOĞLU
Erol KATIRCIOĞLU
Tüm Yazıları
Mağduriyetin diğer bir biçimi: Tüketici olmak (2)
1.09.2011
3671

Renkli baskı yapmayan bir yazıcının neden orasını burasını rengârenk yazılarla donatırsınız? Cevabı:

– Tüketici, yazıcının aynı zamanda renkli baskı yaptığını düşünsün diye. Rengârenk yazıları görünce “Bu, renkli de basıyor, değil mi” diye sormayı akıl bile edemesin diye.


Marifetlerinden yalnızca biri “renkli” iken o “renkli” ibaresini neden diğer bütün marifetleri için de geçerliymiş gibi okunabilecek bir üst banda yerleştirirsiniz?

Cevap yine aynı: Renkli baskı yapmayan bir yazıcı, tüketici tarafından renkli baskı da yapıyormuş gibi algılansın diye.

Kimileri bu şarlatanlığa “pazarlama” diyor. Ya da ne kadar küreselleşmiş bir konudan söz ettiğini anlatabilmek için “marketing” demeyi tercih ediyor İngilizcesiyle.

Tüketicinin bu, “serbest piyasa” tabir edilen makine karşısında düşürülmüş durumu tam anlamıyla karşı bir mücadeleyi anlamlı kılacak bir mağduriyettir esasında ama ne yazık ki ülkemizde kimseyi –solu bile– ilgilendirmeyen bir konu olarak öylece ortada kalmıştır.

Geçen yazımda daha somut bir örnek üzerinden tüketicinin mağduriyetine değineceğimi söylemiştim. Oraya geçmeden bir konuya değinmem gerek.

Bazı okuyucularımdan aldığım maillerden anlıyorum ki, yazımda serbest piyasanın Amerika ve Avrupa uygulamalarında, “piyasadan çıkmak” (exit) ve“ses çıkarmak” (voice) gibi iki insan davranışının bir tür “düzenleyici” olarak işlev görmesini onaylamama rağmen Türkiye’de böyle “düzenleyicilerin” olmadığından giderek “serbest piyasayı” eleştirmem haksızlık olarak görülmüş.

Doğrusu serbest piyasa mekanizmasıyla sorunlarım bu mekanizmanın yalnızca tüketicileri mağdur etme potansiyeliyle ilgili değil. O nedenle işin o tarafı üzerinde şimdilik durmuyorum.

Ama, tüketicilerin, kendisini aldattığını düşündüğü firmanın ürününü almaktan vazgeçmekle onu cezalandırabildiği bir piyasa ekonomisiyle (Amerika), ya da kendisini aldattığını düşündüğü firmayı bir yetkiliye ya da ilgili bir sivil kuruluşa şikâyet ederek onun cezalandırılmasını sağlayabilen bir piyasa ekonomisiyle (Avrupa), neredeyse tüketiciyi aldatmak esası üzerinde çalışan, “piyasadan çıkmanın” da yetkili mercilere yönelik “ses çıkarmanın” da fark etmediği bir piyasa ekonomisini karşılaştırdığınızda nasıl bir anlayış ortaya koyabilirsiniz ki?

Bir başka deyişle mağduriyetler üzerinde “sessizliğin” hâkim olduğu, atılan taşın bu sessizlikte ses bile olamadığı bir düzenle, sorun yaratsa da bu sorunun giderilmesi için koşulları da içinde barındıran bir düzeni nasıl aynı düzen sayabiliriz ki? Geçen yazımdaki maruzatım buydu.

Gelelim somut örneğe.

Aslında somut örneği bütün detaylarıyla anlatmanın da bir anlamı yok. Malı satan Nautilus Teknosa, mal Xerox’un Phaser 3100MFP modeli, ithalatçısı Albim Bilgi İşlem. Değiştirme başvurularına hiçbir yanıt alınamıyor. Daha doğrusu “Kardeşim mal ayıplı mı? Ayıplıysa getirin alalım!”dan başka. “Ayıp” dediği de yoruma o kadar açık ki.

Aslında yazının başında anlattığım özelliklere sahip bu yazıcı “ayıplı” bir mal değil kuşkusuz ama onun tüketiciye satış tarzı, yani tüketiciyi aldatmak amaçlı pazarlanma yöntemi “ayıplı”.Ve tabii bu ayıbın ötekinden daha önemsiz olduğunu söylemek de mümkün değil.

Dedim ya bu ülkede “serbest piyasa” düzeni sahiden “serbesttir”. “Kim kimi tutarsa” şeklinde çalışır. Kanunlar ve düzenlemeler yoktur demiyorum. Kanunlar ve düzenlemeler vardır ama, onlar tüketiciler yerine doğrudan firmaları korumak için vardırlar. Örneğin, Telekomünikasyon Kurulu’nda tüketiciyi temsilen seçilecek kişinin firmaların bir üst kuruluşu olan TOBB tarafından seçilmesi bunun en çarpıcı örneği.

Adını geçirdiğim firmalar ülkenin en büyükleri. Yani en fazla teknoloji ve tüketici duyarlılıkları olması gereken firmalar. Ama onlar da kapalı bir ekonominin arkaik bir ticaret kanununun arkasına sığınarak tüketicilere “ayıplı mal” muhabbeti yapıyorlar. Sanki dünyada “Kardeşim ben bu malı beğenmedim!” diyerek geri verebilme özgürlüğünün olduğunu bilmezler gibi.

Her neyse “ben en azından bu köşede “ses çıkarabildiğim” için sesi duyulmayan sessiz çoğunluklardan biri değilim ama en azından burada yazdıklarım onlara da tercüman olur diye düşündüm.

Okuyucularıma, hiç bir kimsenin kendini kimliğinden, inancından ya da ekonomik konumundan dolayı mağdur hissetmeyeceği yeni bir Türkiye umuduyla iyi bayramlar dilerim.


[email protected]

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar