Erol KATIRCIOĞLU

Erol KATIRCIOĞLU
Erol KATIRCIOĞLU
Tüm Yazıları
İktisatta ‘güç’ kavramı ve kriz
17.12.2011
2834

 İktisatta “güç” kavramı iktisadın geleneksel çizgisi içinde pek sevilen bir kavram değil ve hiçbir zaman da olmadı. O nedenle de iktisadın kurucu düşünürleri “güç”ün olmadığı iktisadi bir düzen hayal etmeyi tercih ettiler. O nedenle de iktisatta “güç” kavramının ne anlama geldiği ile ilgili ortak bir tanım bile gelişemedi.

İktisadın ana akım çizgisi, “bir başkasının seçim alanını sınırlama yeteneği” olarak tanımlanabilecek “güç” kavramını iktisadın dışına atmaya çok çalıştı. O nedenle de ya olamayacağına ya da olsa bile uzun süre sahip devam ettirilemeyeceğine inanmayı tercih etti.


“Güç”
ün, iktisadi aktörlerin sahip olabileceği bir imkân olarak değerlendirilmesi yıkıcı etkiler barındırıyordu. Çünkü güç”ün varlığını bir yol kabul ettiğimizde “ideal” kabul edilen “serbest piyasa” düzeninin “ideal” olmaktan çıkacağı açıktı.

Çünkü eğer “güç”, iktisadi aktörlerin kullanabileceği bir imkânsa, bu imkânı kullananlar arasında“kazananların” ve “kaybedenlerin” olduğu bir düzenin ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktı ve böyle bir düzenin “ideal” bir düzen olduğunu söylemek de imkânsızlaşacaktı.

Oysa “güç”ün iktisadi analizin içine yerleştirilmesi iktisadı da daha “insani” yapacağı gibi daha“anlaşılabilir” de kılabilirdi. Çünkü iktisadi düzenin, “rasyonel” davrandıkları varsayılan bireylerin kendi çıkarlarını gerçekleştirirlerken tüm toplumun da çıkarlarının otomatik olarak gerçekleştiği bir düzen olduğunu söylemek bilime de insana da saygısızlıktı.

Uzattım ama demek istediğim, iktisadın gerçek bir bilim olabilmesi, iktisadi ilişkilerin bir “güç” ilişkileri bütünü olduğunu kabul etmesiyle başlayabilir ve biz de ancak o zaman bu bilimle gerçek toplumların gerçek faaliyetlerini anlama ve anlamlandırma imkânına kavuşabiliriz.

Bütün bunları anlatmamın nedeni ise 2008 kriziyle hâlâ uğraştığımız şu günlerde, bu krizin aslında otuz yıldır varlığını sürdüren serbest piyasacı bir iktisat ideolojisinin de sonu olduğu gerçeğini kabul etmeyenlerin varlığı. Dünyada da olduğu gibi bizde de bazı yazarların kendilerini ara sıra “Yok öyle değil! Krizin nedeni serbest piyasa düzeni değil asıl devletin ekonomiye müdahalesidir!”gibilerinden açıklamalar yapmak zorunda hissetmeleri.

Doğrusu tabii ki isteyenin istediği gibi düşünebilmesi ve düşündüğünü de söyleyebilmesi gerekir. O nedenle de bu itirazları duymuş olmak yararlı. Ama bunu yaparken iddialarını insaf ölçüleri içinde söylemeleri de bence gerekli.


“Güç”
ün kamusal bir “güç”le düzenlenmesi ve dolayısıyla da sınırlanması anlamına gelen“regülasyonların”, özellikle finansal piyasalarda kaldırılmasının krize neden olan en önemli etken olduğu gün gibi ortadayken bunun tersini iddia etmek yaşadığımız gerçeklerle de bağdaşmıyor.

Örneğin yirmi yıldır Amerikan Merkez Bankası (Fed)’in başkanlığını yapmış, “liberal iktisat”çevrelerinin ünlü “maestro”su, finansal piyasalardaki regülasyonların gevşetilmesinden sorumlu Alan Greenspan’in “Yanlış yaptım” (...) bizim bazılarımız, ben dâhil, borç veren kurumların kendi çıkarları peşinde koşmalarının hissedarlarının varlıklarını korumaya yeteceğini düşünüyorduk”, “bugün geldiğimiz yer ise tam anlamıyla şok edici bir inançsızlık (...) Bütün entelektüel yapı geçen yılın yazında tam anlamıyla çöktü” (Parlamento Komisyonu’na verdiği ifadeden) demiş olmasına rağmen hâlâ sorunun varolan serbest piyasa anlayışıyla ve regülasyonların kaldırılmasıyla ilgisinin olmadığını söylemek ne insafla ve ne de adil olmakla bağdaşır.

İçinde yaşadığımız ekonomik düzen “güç” ilişkileriyle yürüyen ve her daim “kazananlar” ve“kaybedenler” üreten bir düzen. Bu nedenle de çatışmacı ve ucu açık.

Refaha da krize de yatkın olması da bu nedenle...


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar