Hilâl KAPLAN
İsrail ordu güçleri Mavi Marmara'ya saldırdığından beri, Türkiye sıkı bir diplomatik mücadele yürüttü. Gazze ablukasının gayri hukukî ve gayri insanî olduğunun önce Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi ve sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca kabul edilmesine vesile oldu. BM Genel Sekreteri'nin atadığı dört kişilik panel "Palmer raporu" denen belgeyi hazırlarken -İsrail'in aksine- tam bir işbirliği içinde oldu. İsrail hükümetinin ek süre taleplerini olumlu karşıladı. Ancak ortaya çıkan tabloya bakılınca Türkiye'nin suhuletli tavrının bir karşılığı olmadığı açık.
Palmer raporu, BM Genel Kurulu'nun gayri meşru bulduğu Gazze ablukasını İsrail'in güvenliğini ilgilendiren sebeplerden dolayı meşru ilan ediyor. Yine aynı raporda BM İnsan Hakları Konseyi'nin yasadışı ilan ettiği Mavi Marmara saldırısını sadece "aşırı ve mantıksız" olarak niteliyor. Yani BM Genel Sekreteri'nin atadığı panelin raporu, BM'nin aldığı kararlarla çelişiyor.
Üstelik rapor kendi içinde de çelişkilerle dolu. Mavi Marmara'daki iki yolcunun daha askerler gemiye inmeden vurularak öldürüldüğünü kabul eden rapor, saldırıyı İsrail askerlerinin "organize ve şiddetli bir direniş"e karşı kendilerini korumak zorunda kalmaları olarak tanımlıyor. Uluslararası sularda, uluslararası denizcilik yasalarını hiçe sayarak sivillerden müteşekkil bir gemiye saldırıp dokuz kişiyi öldürmeyi yasadışı olarak bile niteleyemeyen bir raporun ciddiye alınacak hiçbir yanı yok gerçekten. Bu minvalde Cumhurbaşkanı Gül'ün rapora dair "yok hükmündedir" beyanatı oldukça isabetlidir. Zira bu kağıt parçası sadece vicdanen değil, hukuken de yok hükmündedir.
Bu netameli süreçte Türkiye, şimdiye kadar hiçbir Ortadoğu ülkesinin gerçekleştiremediğini başardı ve Batı'nın "ahlâkî üstünlük" iddiasının içinin ne kadar boş olduğunu yine Batılı değerler üzerinden gösterdi. Dünyanın geri kalanına "Batılı değerler" diyerek pazarlanan idealin yalan olduğu zaten biliniyordu ama şimdiye kadar "oyunu kuralına göre oynayarak" hakikatin bu kadar sarih biçimde tezahür etmesini sağlayan bir ülke olmamıştı.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun New York Times'a sızdırılan Palmer raporunun içeriği ortaya döküldükten sonra yaptığı konuşma Birleşmiş Milletler şartlarına, uluslarası hukuka ve insanlık değerlerine referanslarla doluydu. Davutoğlu, bugüne kadar "insanlık" diyerek ağızlarını açtıkları her sefer insanlığı ayaklar altına alanları "insanlık değerleri" ve "insanlık vicdanı"na atıf yaparak uyardı. Uyarmaktan öteye giderek ilişkilerin kopma noktasına geldiğini diplomatik yaptırımları sıralayarak gösterdi. "Seyrüsefer serbestisi" vurgusuysa uluslarası sularda korsancılık yapan İsrail'e hukukun üzerinde olmadığını hatırlatmaktan ibaretti.
İsrail'in istediği gibi at koşturmasına öylesine alıştırılmışız ki, uluslararası denizcilik yasalarını ihlal eden İsrail değil, ona rağmen kendisinin uyacağını beyan eden Türkiye hayretle karşılanıyor. Hatta "İsrail'e seyrüsefer tehdidi" gibi manşetlerle esas kabadayının kim olduğu gizlemeye kendi basınımız da çanak tutuyor.
Mevcut durumda Türkiye, bu davada baştan ayağa haklı olmanın verdiği gücü, Batı'nın sahip olduğunu iddia ettiği değerlere verdiği referanslarla pekiştirmiştir. Üstelik sorunun İsrail halkıyla değil, hükümetiyle olduğunu vurgulayarak gelmesi muhtemel anti-semitizm suçlamalarını da bertaraf etmiştir. Ayrıca hem NATO'daki hem de Birleşmiş Milletler'deki pozisyonu gereği gözden çıkarılamayacak müttefiklerden birisi olmaya sürdürmektedir. Gerisini dünya kamuoyunda giderek yalnızlaşan İsrail düşünsün!
Ya İHH filoya katılsaydı
Geçtiğimiz yaz, İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsanî yardım Vakfı'nın ikinci "Gazze'ye Özgürlük Filosu"na bir takım teknik sebeplerden dolayı katılmayacağını açıklaması büyük infial yaratmıştı. Daha bir yıl önce hayatını ortaya koyarak Mavi Marmara'da yerini almış olan İHH mensupları korkaklıktan çıkarcılığa kadar her tür suçlamaya maruz kaldı. O dönem, bu karar teknik meseleler dolayısıyla alınmış olmasa bile, İHH camiasının kendi nefslerini değil, Filistin davasının selâmetini ön plana koyarak davrandıklarından zerre şüphem olmadığını yazmıştım.
Bugün, bu kararın aslında ne gibi maslahatları öngördüğünü idrak etmek mümkün. Artık uluslarası sularda korsanlık yapan İsrail'e karşı uluslararası yasalar gereği elinden gelen tüm tedbirleri alacağını söyleyebilen bir Türkiye var. Halbuki İHH ikinci filoya katılmış olsaydı, Türkiye'nin eli bugünkü kadar güçlü olmayacaktı; çünkü şimdiki gibi tek cephede değil, çoklu cephelerde mücadele vermek zorunda kalacaktı.
Mavi Marmara şehitlerinin davası sadece Türkiye'nin değil, Filistin'in davasıdır. Yani ümmetin davasıdır. İnşallah, en azından bundan sonrası için, birbirimize hüsnü zanla bakmayı başarabiliriz.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019