İbrahim Kiras
Bilerek isteyerek girilen bir yoldan söz ediyoruz. İkazlara, itirazlara kulak vermeyip inatla girilen bir yoldan. Sırf kişisel çıkar hesaplarıyla tercih edilen, hatta kimilerinin yanlış olduğunu bildikleri halde “en doğru yol” diye propagandası yaptıkları bu yolun ülkeyi nereye getirdiği ortada. Dolayısıyla eleştirilerin korkutarak susturulması, itirazların pişkinlikle geçiştirilmesi, soruların demagojiyle cevaplanması, dezenformasyon yayarak milletin kandırılması artık eskisi kadar kolay değil. Her geçen gün daha da kötüleşen manzara toplumda huzursuzluğa, tabanda memnuniyetsizliğe ve erimeye yol açıyor.
Öyleyse ne yapılacak? İki seçenek vardı iktidarın önünde: İlki, ya durumun daha da kötüye gitmesine vicdanlar dayanamadığı için ya da mızrak çuvala sığmaz hale geldiği için (bence ikinci sebepten dolayı) bu yanlış yoldan dönmenin çaresi aranacaktı. İkinci seçenek ise şuydu: Ya bu saatten sonra yapılacak hiçbir şeyin fayda etmeyeceği düşüncesiyle ya da bu yola beraber girdikleri ortaklarını geri dönmeye ikna etmek zor göründüğü için (bence her iki sebepten de dolayı) hiçbir şey yapılmayıp “inceldiği yerden kopsun” denilecekti.
Geçtiğimiz 10 gün içinde yaşanan hadiseler ve bunlarla ilgili tartışmalar gösterdi ki “geriye dönme” opsiyonu ciddi olarak düşünülmüş ve hatta bu doğrultuda harekete geçme girişiminde bulunulmuş durumda. Yine hep beraber gördüğümüz üzere, bu manevra girişimi boşa konunca dolmadığı gibi doluya konunca da almadı. Sonuç itibarıyla yukarıdaki ikinci seçenek tercih edildi. Yani hem “artık ne yapsak eskisi gibi olmaz” düşüncesiyle hem de ortakların izin vermemesi yüzünden “yeni dönem”, “reform” vs. diye ortaya attıkları arayıştan “fitne” diyerek yine kendileri vaz geçtiler.
***
Ne var ki meselenin bu görünen kısmının yanında, çok dikkatli bakılmadığında gözden kaçabilen bir boyutu da var… Tamam, özellikle ortaklarının itirazı ve kendi tabanlarındaki büyük bir kitlenin kabullenemeyişi yüzünden reform arayışından geri adım attılar. Zaten reform dedikleri şeyi de büyük ölçüde yabancı yatırımcıya güven vermek gerektiği için gündeme getirmek zorunda kalmışlardı. Dışarıdan sıcak para akışının durduğu, rezervlerin eridiği, borçların arttığı bir ekonomik tabloda giderek Türk lirasının değerini kaybetmesi sonucunda pahalılığın katlanması, işsizliğin yükselmesi “muhakkak bir şey yapılmasını” gerektiriyordu. Bu şey de yabancı yatırımcıyı buradan uzak tutan sebeplerin ortadan kaldırılması olabilirdi ancak.
Yani adalet, vicdan, hukuk, şeffaflık, liyakat gibi değerlerden ziyade başımızdaki sıkıntılar için pratik ve güncel çözümler bulma ihtiyacı harekete geçirdi hükümeti. Koalisyon ortakları ise bu arayışın siyasi sonuçlarından kuşkulanarak frene bastılar. AK Parti yönetiminin kaç gündür tek derdi Bülent Arınç’ın ve İhsan Arslan’ın söylediklerinin “tamamen kişisel görüş” olduğuna ortaklarını ikna edebilmek. Çok belli edilerek yapılıyor bu.
***
Ancak -Bahçeli ve Perinçek dışında da irili ufaklı üyeleri bulunduğu anlaşılan- koalisyonun ortakları kuşkularında tamamen haksızlar mı? Reform girişiminin sonu mevcut başkanlık rejiminden vazgeçilmesine -ve dolayısıyla koalisyona ihtiyaç kalmamasına- kadar varamaz mı? Akıl, mantık ve matematik itibarıyla bunun elbette mümkün, muhtemel ve hatta bir bakıma zorunlu sonuç olduğu ortada.
Mevcut haliyle yürümesi artık imkansızlaşan bu yönetimin radikal bir şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Basit bir sebeple: Cumhur İttifakının oylarının bundan sonraki bir seçimde yüzde ellinin üstüne ulaşabilmesi artık çok zor. Bu bakımdan ancak parlamenter rejime dönüş gerçekleşirse AK Parti’nin yeniden iktidar yüzü görme şansı olabilir. Bu da çok yüksek bir ihtimal değil belki ama hem teorik hem de pratik olarak iktidar partisinin ulaşabileceği tek çıkış kapısı bu.
Dolayısıyla buradan bakıldığında AK Parti kanadının reform arayışlarının diğer ortakları koalisyonun varlığının devamı konusunda endişelendirmesi normal görülebilir. Ancak, bana sorarsanız, küçük ortaklar içlerini ferah tutabilirler. Çünkü Erdoğan’ın ve partisinin böylesine büyük bir manevrayı gerçekleştirmeye yetecek bir siyasi kabiliyeti yok artık. Kendilerini kendi üsluplarına angaje ettiler, tabanlarını katılaştırdılar, koalisyon ortaklarıyla da yürüdükleri yolun kenarlarına duvar ördüler. Çıkamıyorlar dışarıya.
Uzun uzadıya örneklerle bu sütunu doldurmayayım. Yalnızca şu son iki haftadır, yani “reform” ve “yeni dönem” lafları ortaya atıldıktan sonra yapılan işlere ve açıklamalara bakın… İktidar partisinin iş yapma tarzında da siyaset yapma üslubunda da ciddi bir değişikliğin gerçekleşmesine ihtimal vermezsiniz bunlara bakınca.
Şöyle düşünelim: Farz-ı muhal, Erdoğan’ın yeni dönem ve hukuk reformu taleplerine Bahçeli olumlu cevap verseydi veya bu reform konusunu ortaklar oturup birlikte kararlaştırmış olsalardı ne olurdu? Bugünkünden farklı bir sonuç ortaya çıkar mıydı? Hiç sanmıyorum. Yine benzer uyumsuzluk problemleri yaşanırdı… Mesela ilk fırsatta “enflasyonun sebebi faizdir” nutukları ve manşetleri atılırdı… İstanbul Borsası’nın yüzde onu Katar’a yine satılır, kaça satıldığı yine açıklanmazdı… Muhalefet yargıya baskı yapmakla suçlanırdı… En iyi ihtimalle yine biri çıkıp hukuk reformu diye HDP liderinin kitaplarını tavsiye ederek iktidarın tabanını isyan ettirirdi… Hiçbir şey bugünkünden farklı olmazdı…
Demek ki küçük ortaklar içlerini ferah tutabilirler. Büyük ortağın halihazırda yaptıklarının dışında bir şey yapma ihtimali çok düşük. Dolayısıyla koalisyonun bekası için endişelenmeleri gereksiz!
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.05.2025
1.05.2025
17.04.2025
15.04.2025
10.04.2025
5.04.2025
3.04.2025
20.03.2025
11.03.2025
8.03.2025