Metin Karabaşoğlu
İslâm klasiklerini okumayı severim. Onların en sevdiğim bir özelliği ise, birçok meseleyi meseller üzerinden akla yaklaştırmayı tercih etmeleridir. Mevlânâ, Sâdî, Attar, Câmî… derken, İslâm klasikleri içinde kimin eserine göz değdirseniz, muhakkak meseller karşılar sizi. Müellif, o mesellerle mânâya bir suret giydirerek hakikat ile akıl arasında bir köprü kurar ve böylece onu havas-avâm herkes için açık ve anlaşılır hale getirir.
İsrail’in Filistinlilere karşı soykırım düzeyinde bir katliâmı sürdürdüğü son onbir ayda dünyada olup bitenlere dair gördüklerim, Ferideddin Attar’ın İlahiname’sinde belki otuz yıl önce okuyup zihnime yerleştirdiğim bir meseli bana düşündürüyor. Gün geçmiyor ki, o meselin bir kez daha hâfıza arşivimden başını çıkarıp varlığını hatırlattığı bir durum olmasın.
Öyle oluyor. Çünkü nicedir bu meselin bir kurgu olmaktan öte hayatın içinde gerçekten yüzyüze gelinen bir olgu olduğunu hatırlatan bir olaylar zincirinin içinde yaşıyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığının Hasan Âlî Yücel döneminde yayınladığı klasikler içerisinde Abdülbaki Gölpınarlı çevirisiyle yayınlanan İlâhînâme’de yer alan bu meselde, müellif Rûm ülkesine birşeyler götürmekte olan üç kişiden bahsediyor. İfade bana ait zannedilmesin diye özellikle not ediyorum; çeviride bu üç kişi “bir Alevi ile bir âlim ve bir puşt” diye anlatılıyor. Meselde aktarıldığına göre, bu üç kişi Rûm ülkesine doğru yol alırlarken puta tapan bir topluluk ansızın etraflarını çevirip kendilerini esir alır ve tapmakta oldukları putun önüne getirirler. Bu putperestlerin, putlarının önünde üçüne birden söyledikleri şudur: “Putumuza secde edeceksiniz. Yoksa üçünüzün de kanını dökeriz. Hatta size eman vermez, burada hemencecik öldürürüz.”
O üç kişi, bu putperestlerden “Bize bir gecelik olsun eman verin” diye ricada bulunurlar. “Biz bu gece bir düşünelim” derler. Onlara bir gecelik mühlet verilir, lâkin üç kişi de atıldıkları zindanda perişan haldedirler. Zor bir ikilemdir yüzyüze geldikleri… Puta secde ederlerse inandıkları dinin emrini çiğnemiş olacaklardır, puta secde etmeyi reddettiklerinde ise hayatları son bulacaktır.
Üçü de atıldıkları zindanda durumlarını ve kanaatlerini kendi aralarında müzakereye başlarlar.
Önce Şia’ya mensup zât söz alır ve puta tapan bu adamların dediklerinin yapılması gerektiğini söyler. Bunun itikadlarına aykırı bir durum olduğunun elbette farkındadır, fakat Ehl-i Beyte bağlılığının onu kurtaracağı ümidini taşımaktadır: “Ben ceddime güveniyorum. Yarın benim için elbette şefaat ederler.”
Sünnî âlim de benzer bir düşünceye ulaşmıştır. Putun huzurunda secde etmek için alnını yere değdirmeye asla gönlü razı değildir. Ama canın, tenin, hayatın değerli olduğunu da düşünmekte; gönlünü, bu zalim putperestler yüzünden canından olmaya razı edememektedir. Âlim, yaşadığı ikilemi iki yol arkadaşına bu şekilde anlattıktan sonra, bugüne kadar ilmiyle İslâm’a yaptığı hizmetleri sayıp döker ve en sonunda, canını kurtarmak için adamların dediğini yapmaya karar verdiğini söyler. Gerekçesini de şöyle açıklar: “Bugüne kadar ilmimle yaptığım hizmet elbette bana şefaat eder.”
Sıra üçüncü kişidedir. Çevirinin yapıldığı zaman ve zeminde o kelime muhtemelen bugünkü gibi argo ve hakaret ifadesi olarak kullanılmıyor olmalı ki, Milli Eğitim Bakanlığının yayınladığı tercümede ‘puşt’ sıfatıyla geçen bu üçüncü kişi şimdi kanaatini ve kararını açıklayacaktır. Kelimenin sözlük anlamının izini sürüp kişinin durumunu ifade edecek olursak, bu üçüncü kişi kendi bedenini cinsel zevk için başka erkeklere kullandıran biridir. Dolayısıyla başkalarının gözünde ‘adam yerine konulmayan’ bir kişidir. O da durumunun ve kendisine ne gözle bakıldığının farkındadır. Ne Şîa’ya mensup kişi gibi Ehl-i Beyte olan bağlılığın kendisini kurtaracağını söyleyebilir durumdadır, ne de Sünnî âlim gibi ilmiyle yaptığı hizmetten şefaat umar haldedir.
Bu üçüncü kişi, “Ben yolumu yitirdim” diye söze başlar. “Hiçbir şefaatçinin bana imdadı olmaz. Sizin şefaatçiniz var, benim ise yok.”
Üçüncü kişi, bu cümlelerin ardından, şu dünyada zaten günaha batmış halde ve üstelik insanlar tarafından hor görülür vaziyette iken bir de canını kurtarmak için puta secde ederse, Hesap Günü ahiretinin ve akıbetinin hepten berbat olacağı endişesini dile getirir. Diğerleri gibi şefaat umacağı bir adres de yoktur. Ne Ehl-i Beytten medet umar haldedir, ne de ilmiyle dine yaptığı hizmetlerden… Bu sebeple, ulaştığı sonuç şudur: “Madem ki dayanıp sığınacağım bir fiilim, şefaat umacağım bir melceim yoktur, şu halde benim secde etmem doğru olmaz.” Dolayısıyla kararlıdır, asla puta secde etmeyecektir: “Mum gibi başımı kesseler bile, ne korkum var? Putlarına secde edersem öteki dünyada da helâk olacağım. O halde, bu puta secde etmem ben. Pervasızca başımı bedenimden kesip ayırsalar bile, yine putlarına karşı başımı yere eğmem.”
Ferideddin Attar, aynı tehditle karşı karşıya kalan bu üç yolcu arasındaki diyalogu anlattıktan sonra, kıssadan hisse faslına geçer ve—Gölpınarlı çevirisindeki ifadeleri birebir aktaracak olursak—sözü şu şekilde bağlar: “Canı, her ikisine de tatlı geldi. Fakat böyle bir yerde, puşt adam çıktı. Şaşılacak iş ki, sınama zamanı gelince, erlik puşta nasip oldu, erlikle o övüldü.”
7 Ekim sonrası dünya, bir açıdan, bana Attar’ın bu meselini hatırlatıyor. Çünkü 7 Ekim sonrasında işgalci İsrail’in giriştiği soykırım, herkes için bir ‘yiğitlik sınavı’ işlevini de gördü. Dünyanın her yerinde, Batıda, Müslüman dünyada verilen ve verilmeyen tepkiler, tıpkı meseldeki gibi, ezber bozar ve kimlikler üzerinden tanımlanan dünya tasavvurlarını darmadağın eder nitelikteydi.
Bu durum, kişiler düzeyinde de, topluluklar ve toplumlar düzeyinde de, ülkeler ve devletler düzeyinde de geçerli.
Filistin’de İsrail’in sürdürdüğü katliâmın açık destekçilerine, susarak yahut el altından siyasi-ticari ilişkilerini sürdürerek dolaylı şekilde destek sağlayanlara ve de açıkça karşı çıkanlara baktığımızda, karşımıza kimlikler üzerinden biçimlenmiş bir dünya tasavvuruna hiç de sığışmayan bir manzara çıkıyor.
En başta, İsrail’in kendilerini temsil iddiasında olduğu Yahudiler arasında, özellikle de Amerikan Yahudileri arasında ciddi bir ayrışmayı görüyor gözlerimiz. Bir tarafta çifte vatandaşlığın imkânlarını kullanarak bir kısmı savaşa bizzat katılan Siyonist katilleri görüyoruz; öte tarafta, Filistin’de işlediği cinayetler ve sürdürdüğü apartheid rejimi dolayısıyla siyonizme ve İsrail yönetimine tepkisini apaçık ortaya koyanları ve bunun için işinden olmayı, hatta hayatını tehlikeye atmayı göze alanları…
Tepkisini ortaya koyan Yahudiler arasında da müthiş bir çeşitlilik bizi karşılıyor. İçlerinde ‘ortodoks’ diye tarif edilen ve siyonizmi ‘küfür,’ İsrail’i ise ‘kâfir devlet’ olarak gören mutaassıp Yahudiler de var; Yahudi milliyetinden olmakla birlikte Yahudi inancıyla, dahası genel anlamı ile inançla bir bağı olmayan agnostik ve ateistler de…
Benzerini Hıristiyanlar arasında da görüyoruz. İçlerinde, mevcut Amerikan yönetiminde örneklerini gördüğümüz üzere bir Yahudi siyonistten daha radikal şekilde kendisini siyonizme adamış ‘Hıristiyan siyonistler’ de var, inandığı dinin öğrettiği değerler gereği siyonizmin Filistin’de sebep olduğu zulümlere karşı sesini açıkça yükselten Hıristiyanlar da…
Keza, sosyalist, liberal, komünist, feminist derken, kendisini farklı ideolojik tutumlar içerisinde gören nice insanı, kendi aralarındaki bütün ayrışmalara rağmen bu meselede beraberce mağdur ve mazlum Filistin’in yanında bir duruş sahibi olarak görmekte gözlerimiz. Öte tarafta da, açıktan veya susarak İsrail’e destek sağlayan bir güruh var.
Gazze’de ve Batı Şeria’da zulme uğrayan, hayatına kastedilen insanların hem insaniyeten hem de İslamiyeten kardeşleri olmak hasebiyle Filistin’de olup bitenler karşısında yüreği herkesten ziyade yanan dindar Müslümanlar açısından, bu tablolar elbette çok öğretici, düşündürücü, uyarıcı, uyandırıcı, zihin ve ufuk açıcı.
Benim için en ziyade sarsıcı olan ise, Müslüman dünya içinde onlarca senedir Filistin’in meselesinden nüfuz ve ikbal devşiren nice siyasînin, böyle keskin bir sınanmanın olmadığı zamanlarda mangalda kül bırakmaz bir yiğit edasıyla konuşurken yiğitliğin asıl sınandığı yerde ve zamanda birer ‘reelpolitik üstadı’na dönüşüvermesi… Birden ‘uluslararası dengeleri’ hatırlamaları, hele ki ‘ticarette duygusallığa yer olmadığı’ dersiyle karşımıza çıkmaları… Belki Malezya gibi birkaç istisna ülke var, ama Müslüman dünyadaki siyasî liderlerin hâkim tutumu başından beri buydu ve bu şekilde devam ediyor. Suudi Arabistan’dan Mısır’a, İran’dan Türkiye’ye, bu meselede en ziyade inisiyatif alacağı umulan ve beklenen hangi devlet, hangi hükûmet varsa, meseldeki iki kişinin durumuna benzer şekilde, tutumları saman alevi misali söylem ve söylevlerden öteye geçemedi maalesef…
Onlar İsrail’in yapıp ettikleri karşısında kendilerinden umulan inisiyatifi ortaya koymazken, onların kendi otoriter yönetimlerine meşruiyet kazandırmak için kullanışlı bir tehdit olarak sundukları eğilimlerin içerisinden, Filistin konusunda çok açık ve net tutumlar görebildik ama… Meselâ liberal, sosyalist, komünist, feminist, toplumsal cinsiyetçi kesimlerden… Sözdeki yiğitliğinin özde de varlığını sınanma zamanı ortaya koyamayanlar ise, kendi almaları gereken tutum ‘öteki’ olarak resmettiklerinde görüldüğünde, utanıp da bir muhasebe yapmak yerine ya görmezden görme yahut çamur atma çabası içinde olmayı tercih etti.
Bir kez daha vurgulayalım. Böyle bir sınanmada Filistin’in yanında o net ve mert duruşu bedel ödeme pahasına sergileyen farklı kimliklerden nice insan ve nice topluluk, bunu (1) sözümona erliğin, erdemin ve yiğitliğin timsali Müslüman siyasîler ikircikli bir tutum içerisine kendilerini sıkıştırmış halde iken ve (2) Müslüman dünyada kanaat önderi olarak temayüz etmiş nice ilim-fikir-kalem erbabı “bir şey yapılacaksa yöneticileriniz yapar, oturun oturduğunuz yerde” diye parmak gösterip milleti azarlamaya kalkışmışken yahut tepkilerini yöneticilerini rahatsız etmeyecek bir ölçekte tutmayı tercih eder haldeyken yaptılar ve yapıyorlar.
Hem de kendileri, kariyerleri, hatta hayatları açısından risk almak pahasına…
Bu şartlarda, Attar’ın anlattığı meseli hatırlamamak ne mümkün… Gerçekten, sınanma zamanı gelince işin çehresi nasıl da değişiyor!
Yirmi sene kadar önce kaleme aldığım bir yazımda dediğim gibi, “Düz yolda değil, sarp yokuşlarda, dar geçitlerde ortaya çıkıyor söylemin iç dünyalarda yer edip etmediği… Varlık değil, darlık günlerinde belli oluyor bal damlar haldeki bir söylemin ona yakışır bir eylemi vaad edip etmediği…”
Bu vâkıa, bana bundan da ötesini söylüyor. Üretilen kimlik söylemleri bizi birilerinin istediği kamplara ve kalıplaşmalara yöneltirken, her taraftaki ‘otorite’lerin istediği oluyor aslında. Dünya daha iyi bir dünya olsun; zalimlere gün doğmasın, mazlumlara gündüz bile gece olmasın istiyorsak, bu kimlik tuzağını aşmamız, adaletten yana emek veren herkesin dayanışmasını mümkün kılan bir geleceği inşa etmemiz gerekiyor.
Her konuda aynı düşünmek ve aynı şekilde inanmak zorunda değiliz. Ama kötülerin, zalimlerin dayanıştığı bir dünyada bütün farklılıklarına rağmen iyiler gereğince dayanışamadığı için kötülük mesafe almaya devam ediyor…
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları




















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.10.2025
25.09.2025
19.09.2025
11.05.2025
28.03.2025
26.12.2024
24.12.2024
12.12.2024
23.10.2024
26.09.2024