Murat BELGE
Diyarbakır’da gittik geldik. Oradaki görüşme temposu çok yoğun olduğu için cumartesi günü yazı da yazamadım. Bunun için bir çare düşünmem gerekiyor, çünkü bundan böyle haftanın yarısını güney-doğu illerinde bu görüşmelerle geçirmem gerekecek hazirana kadar.
Bu ilk gidişin bazı izlenimlerini paylaşayım. Diyarbakır’a gitmeyeli epey olmuş. Son gidişlerimden biri KCK davaları içindi. Mahkeme salonuna izleyici girmesin diye alınmadık polisiye tedbir kalmamıştı; hava son derece gergindi vb. Bunları o zaman da yazmıştım.
Bekleneceği gibi şimdi hava böyle değil. “Barış”ın yalnız sözü bile elle tutulur bir rahatlama getiriyor. Ama, tabii, yalnız “söz” de değil. Epeydir çatışma olmadığı için “ölüm” haberi de alınmadığı söyleniyor. Ama bu, daha çok batı bölgelerinde, barışın iyiliğini “endişeli Türkler”e anlatmak için söylenen bir söz. Kürt halkını rahatsız eden pek çok durum, en başta daha yığınla “KCK tutuklusu” bulunması, bunların başında geliyor.
Bizim grup bölge ziyaretlerini Diyarbakır’dan başlattı. Bunu izleyen haftalarda ikişer ili ziyaret edeceğiz. Bu gidişlerde yerel toplumu temsil eden parti ve STK temsilcileriyle görüşmeye, doğal olarak, öncelik tanıyoruz. Ama partiler sonuç olarak “resmî organlar”, buralarda STK’lar da o yönde evrilmiş. “Örgütsüz” halkla konuşacak fazla fırsatımız olmadı. Son gün, Ulucami çevresinde, sokakta, açık hava kahvesinde bir süre oturup konuştuk. Bence bu konuşmaların havası, öteki toplantılarda olduğundan daha değişikti. Daha yürekten bir sevinçle birlikte gidiş yönüne ilişkin daha iyimser bir beklenti gördüm. Böyle bir farklılaşma olması aslında normal. Bir siyasî parti çatısı, tabelası altında konuşurken, her şeye, bu arada muhtemel olumsuz gelişmelere de hazırlıklı bulunmanız ve buna göre ihtiyatlı bir dille konuşmanız gerekir. “Sokaktaki adam”ınsa böyle şeyler kollamaya ihtiyacı yok.
Ama ben “sokaktaki adam”da da, “ne olursa olsun, barış gelsin” anlamına çekilecek bir tavır görmedim. İnsanlar ne çektiklerini gayet iyi biliyorlar, ama niçin çektiklerini de biliyorlar. Talep edilen hakların uydurma şeyler olmadığının, elde edilmesi gereken ve elde etmek için katlanılanlara değer şeyler olduğunun bilincindeler.
Aynı tutumu STK ya da parti sözcüleriyle görüşürken de hissediyor insan. Konuşanlardan bazıları açıkça “Bunlar bize armağan falan değil” dediler; demeyenler de bunu böyle düşündüklerini belli ettiler. Bu bence doğru bir tavır.
Geldiğimiz, bunca yıl sonra geldiğimiz bu nokta, bunca yıl olanlardan sonra, beklenmedik, alışılmadık bir iklimi başlatıyor. “Yeni” durumlar insanları normal olarak hazırlıksız yakalar. Diyarbakır’da bu gidişimde gözlemlediğim birçok olumlu durumun yanısıra böyle bir “hazırlıksız yakalanma” havası da sezdim. Yıllardır savaş ortamında konuşmayı öğrenmiştik, öyle konuşuyorduk. Ama şimdi barışın dilini konuşmaya başlamamız gerekiyor ve bunun ne olduğunu henüz hiçbirimiz bilmiyoruz.
Siyasette ilerleme, yapılabilecek olanı yapmanın önünü açmak demektir. Neden yapıla-“bilecek”, neden “önünü açmak”? Çünkü siyasette “biz” varız; ama bir de “onlar” var. Her şeyin yapılabilir olması, önünü kapatan bir şeyler olması, “onlar”ın varlığının sonucu. Bu kapatan şeyler aralandıkça, yapılabilecekler de çoğalacaktır. Ama “maksimalizm” yaparsak, yani bugün yapılması mümkün olmayan şeyin yapılması için tutturursak, yapılabilecek ve yapıldıkça yeni yollar açacak şeyler de yapılmadan kalır.
Siyasetin bir bilimi, daha doğrusu bir “sanatı” varsa, bu yapılabileceklerin önceliğini, sonralığını doğru değerlendirmeye dayanıyor.
Burada bütün tarafların deneyim kazanması gerekiyor sanırım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025