Orhan MİROĞLU
Bir isimleri bile yok. Kendi isimleriyle ortaya çıkmaya cesaretleri yok çünkü. Sosyal medyada kod adlarıyla yazıp duruyorlar. Attıkları tweetlerle, kişilik katli yapıyor, fikirlerinden hoşlanmadıkları insanları itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. 90’lı yıllarda faili meçhul cinayetlerde tetiği çeken ve sadece kod adıyla yaşayabilen tetikçilerden bir farkları yok aslında.
Bu tetikçilerin ‘iştigal’ alanlarından biri de benim maalesef. Hiç durmuyor, habire saldırıyorlar. Yalan ve iftira kampanyaları düzenliyor, çocuklarımın adını bile istismar ediyorlar. Liderleri, Suruç katliamından sonra, gider havuz sefası yapar, gıkları çıkmaz, ama onlar benim Diyarbakır mitinginde patlayan bombadan sonra halay çekip eğlendiğimi yazarlar.
Kürt halkının yaşadığı trajediyi anlatan kitaplarım dahi bu iftira ve yalan kampanyalarından kendini kurtaramadı. Diyarbakır cezaevini, evlatları dağa çıkmış Kürt kadınlarını, Uğur Kaymaz ve öldürülen diğer Kürt çocuklarını anlatan kitaplarımı bile alçakça ve haince itibarsızlaştırmaktan geri kalmadılar.
Çünkü, Hitler’in propaganda bakanı Gobels’ten alıyorlar ilhamlarını: Bir yalanı yüz defa tekrarlayın, ona inanacak yüz binlerce insan bulursunuz.
Bir insanı en güçlü olduğu yerinden vurmak..Bunu iyi başarıyorlar doğrusu. Diyarbakır cezaevi gibi bir cehennemi yaşamış, ve o cehennemden alnınızın akıyla çıkmışsanız, ve bu hafıza yıllar sonra, toplum içinde belki bir merhamet belki de bir saygınlık olarak yaşanıyorsa, hatta kişiliğinizin güçlü bir yanı olarak algılanıyorsa, bu trajik hikayeye de ateş eder dururlar. Bugün onları Kandil’den yöneten liderleriyle bir zamanlar aynı hücreleri ve koğuşları paylaşmanıza, cezaevinde işkence ve zulme karşı çıkan tutukluların isyanına katılmanıza rağmen, sizin idareyle işbirliği yapan biri olduğunuz yalanını yayarlar.
Açıkça söylemek gerekirse, bu tetikçi takımı saldırılarını arttırdıkça, fikirlerimin ve siyasi duruşumun daha da güçlendiğini hissediyorum.
Yıllar önce, bu zavallılara seslenmiş ve ne yaparsanız yapın, bulunduğum yerden bir adım bile geri atmayacağım demiştim.
Sözümde durdum, düşüncelerimin bedelini ödedim, sadece ben değil, kızım Hiwa, oğlum Zerdeşt ve anneleri Canan da bu bedelin ortağı oldular.
Sadece kod adıyla yaşayabilen tetikçiler son olarak beni ve Tuğrul Türkeş’i dillerine doladılar. Neymiş efendim, Tuğrul Türkeş’le, aynı partide olmam beni mutlu ediyor muymuş?
Evet, Tuğrul Türkeş’le aynı partide olmak beni memnun ve mutlu ediyor.
Kürtlere ve Türklere büyük acılar yaşatmış İttihatçılığın, bugünkü temsilcileriyle ve kendini solcu sayan Kemalistlerle aynı partide olmaktansa, yurtsever duygularından hiç şüphe duymadığım, Kürtler’i kardeş bir halk olarak gören bir Türk milliyetçisiyle AK Parti’de politika yapmayı tercih ederim.
Siz soğuk savaş yıllarında yaşamaya devam edin.
Bense, zamanın ruhu beni, Tuğrul Türkeş’le aynı partide buluşturduysa, bundan memnuniyet duyarım.
Sayın Türkeş’i seçimlerden sonra, kabul ederse eğer, Mardin’e davet etmek ve dertleşmek de istiyorum.
Türk milliyetçiliğinin, yaşadığımız son kırk yılın trajik olaylarında günahının olmadığını düşünenlerdenim.
Siz Kürt milliyetçiliğini ne kadar istismar ettiyseniz, İttihatçılar ve Kemalistler de, Türk milliyetçiliğini o kadar istismar ettiler..
Türk milliyetçileri ve ülkücüler, kendilerini yabancı güçlere açık tutsaydılar, bu ülke kırk yıl önce ve kanlı bir biçimde bölünürdü. Her zaman söyledim, Türk milliyetçilerine bu ülke bir iç savaş borçludur diye.
Türk milliyetçileri değildi, 12 Eylül’den sonra Kürtler’in silaha sarılmasını isteyen.
Biz, Diyarbakır’da, onlar Mamak ve Metris’te acı çekiyor ve düşüncelerimiz için ağır bedeller ödüyorduk.
PKK’nın Ankara’dan başlayarak, elinden tutup, Kürt gençlerini dağlara kim çıkardıysa ve hala da orada tutuyorsa, bu ülkeye kötülük yapan da odur
Sosyal medya tetikçilerine sormak lazım ayrıca:
Tuğrul Türkeş henüz MHP’deyken, sizin milletvekiliniz değil miydi, AK Partiyle değil, ama MHP’yle koalisyon kurabiliriz diyen?
Sizin lideriniz değil miydi, ‘MHP’nin bize karşı sertleşmesini anlayamıyoruz, MHP bugün koalisyon ortağı olarak düşünülüyorsa, buna biz yol açtık’ diyen..
Sizin vekilleriniz değil mi, Sayın Tuğrul Türkeş’le aynı hükümette görev yapan?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- 'On yıl barışı beklemek, bir gün savaşmaktan iyidir'
15.04.2016 - Diyarbakır-Erbil Hattı
13.04.2016 - Bir din adamının gözüyle Cizre’de ve bölgede durum-2
11.04.2016 - Bir din adamının gözüyle Cizre ve bölgede durum-1
10.04.2016 - PKK'ye PKK'den başka kimse 'yardım' edemez
8.02.2016 - Musa Anter'i Diyarbakır'a çağırıp JİTEM'e havale eden PKK'li kim?
6.02.2016 - PKK'nin hayal kırıklığı yaşattığı aydınlar
5.02.2016 - Sur’un Geleceği ve Bazı Hatıralar
4.02.2016 - Hasar tespit komisyonları ve travmalarla baş etmek
3.02.2016 - Esad, PKK/PYD’ye hayal kırıklığı yaşatıyor!
30.03.2016
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları






























Hrac Madooglu
Yazdiklarinizin bir kismi gercek fakat bir kismi da eksik. Fransada okulda ve kamu hizmetlerinde sadece basortu ve pece yasaklanmadi. Hac takmak ve Ordodoks Musevilerin giydigi kep de yasaklandi. Bunu bilmediginizi sanmiyorum. Gorusunuzun dogrulugunu ispatlamak icin eksik bilgi vermenizi yadirgadim. Genellikle durust bir fikir adami olarak bilirim sizi. Katolik kilisesinin kazandigi birkac dava var dogru ama son 10 senede ifade ozgurlugune karsi actiklari 17 davayi da kaybetmislerdir Fransada.