Sema İZOL
Ev qulzumê Rom û behrê Tacik Kızıldenizi andıran şu Rom ve Acemler
Gava ku dikin xurûc û tehrîk Ne zaman ortaya çıkıp hareket etseler
Kurmanc dibin bi xwûnê mulettex Kürtler her seferinde kana bulanıyorlar
Wan jêk ve dikin mîsalê berzex Berzah misali birbirlerinden ayırıyorlar
(Ehmedê XANÎ)
Fransız yazar Jean PRADİER’in “Kürtler: Sessiz İhtilal” adlı değerli eserinin önsözünde Arman GATTİ şu cümlelere yer verir: “Günümüzde Türk otoriterleri Kürtlere sadece köle olma yani kendilerine kölelik etme hakkını tanırlarken, Iraklı otoriterler ise onlardan Kürt kardeşlerimiz diye bahsetmektedirler. Fakat sonuç hep aynıdır: Katliam… Bu katliamları protesto eden var mıdır? Bütün milli, milletlerarası, politik ya da dini teşkilatlar arasında yok mudur insan haysiyetinin çanını çalarak bu katliamları protesto edecek ve dur diyecek biri? Sadece bir tanesi sesini yükseltti: Hayvanları Koruma Birliği. Evet, sadece bu teşkilat, Irak uçaklarının Kürdistan’a savurduğu napalm bombalarından can veren koyun sürülerinden dolayı, Irak Araplarına lanet okudu. Tek bir hayvanın kınandığı dünyamızda, maalesef bir Kürt bu hakka sahip bulunmamaktadır.”
Biraz vicdan ve haysiyet sahibi olanların bu satırları okuduğunda boğazının düğümlenmemesi mümkün değildir herhalde. Yüzyılın başından beri Kürt halkına uygulanan soykırım ve katliamlar, onların en temel ulusal demokratik haklarını dillendirdikleri her dönemde şiddetle, baskıyla yüzleşmeleri; Kürt halkının dünyadaki diğer tüm halklar gibi eşit olmadığı anlamına gelmiyor. Kürtlerin, Kürdistan’ın parçalanması, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere emperyal devletler tarafından paylaşılması; bu devletlerin çıkarlarına göre bölgedeki Türk, Arap ve Fars yönetimlerinin işbirliği ve Kürt halkının birlikten yoksun olması, coğrafyalarının hep savaş alanı olması onları tarihte sömürge bir halk haline getirmiştir. Bölgede Kürt halkı üzerindeki egemen güçler ise birbirlerine karşı ne kadar düşman olursa olsunlar “Kürt tehlikesi(!)” karşısında anlaşmalar yapmaktan, ittifaklar kurmaktan geri durmamışlardır. Örneğin:
“ Birbirlerine komşu olan bu devletlerden her biri, kendi siyasi sınırları içerisinde ya da hudutlarında vaki olabilecek ve merkezi otoriteye doğru yönelmiş her türlü harekete ya da silahlı eşkıya gruplarına karşı, emniyeti ve güvenliği sağlamak amacıyla, sınırda ya da o memleketin herhangi bir bölümünde otoriteyi yeniden kurmak için birlikte ve beraberce harekete geçeceklerdir.” (1937 Saadabad Paktı 7. Madde)
Söz konusu maddeyle anlaşmanın asıl amacı ortaya çıkıyor. Kürt halkının ulusal ve demokratik haklarını vermemek. 1937’de imzalanan bu anlaşmayla üç devletin (Türkiye, İran, Irak) hakimiyetleri altında yaşayan Kürt halkına karşı ittifak kurdukları apaçık anlaşılıyor. Nitekim adı geçen anlaşma için Lucien Rambout şunları söyler:“Ancak ve ancak Kürtlerin mevcudiyetinin yarattığı korkudur ki; bu üç devleti bir araya sık sık getiriyor ve böylesine bir maddeyi kaleme aldırtabiliyor…” (Les Kurdes et Le Droit/ Kürtler ve Haklar) Yüzyılın başından günümüze, bölgedeki iktidar güçlerinin Batılı devletlerin de çıkar ilişkileri çerçevesinde Kürt halkına karşı dönem dönem oluşturulan bu ittifaklar arasında Kürt halkı için en yakıcı olan ise yakın tarihte Mahabad Kürt Cumhuriyeti üzerinden oluşturulan ittifaktır.
22 Ocak 1946 tarihinde Mahabad’ın Çarçıra Meydanı’nda Qazi Muhammed, Bağımsız Kürdistan Devletini resmen kurduğunu meydandaki kalabalığa ilan etmiştir. Fakat Ortadoğu petrolleri üzerinde hesabı olan ABD ve İngiltere, komünizm tehlikesine karşı bölgede sağlam bir cephe kurmak amacıyla bölgedeki “Kürt tehlikesi(!)” üzerinden üç ahbap çavuşu (Türkiye, Irak, İran) yine diplomatik yollarla bir araya getirmiş ve bölgede hakim bu üç devleti siyasi, askeri ve ekonomik vaatler üzerinden Kürtlere karşı birleştirmiştir. Kısa süre sonra yanı 1947 baharında Mahabad Kürt Cumhuriyetinin kurulduğu Çarçıra Meydanı’ında Qazi Muhammed ve arkadaşları idam edildiler. Böylece Kürt halkının ulusal demokratik hakları Batılı güçler ve bölge güçleri tarafından bir kez daha yok sayıldı.
Lozan’da ne olmuştu?
Lozan’da müttefik delegelerle Ankara’dan gönderilen ırkçı Turancı temsilciler görüşmelere başlamadan önce esasen bütün taşlar oynanmış, oyun sonlandırılmıştı. “…Irak Petrol şirketlerinin İngiltere dışında kalan hisselerinin tamamı yani İngiltere’nin sahip bulunduğu %50’nin dışındaki %50 hisse ABD ve Fransa arasında paylaşılacak. Türkiye İse Sevr’in tatbik edilmemesi ve Kürdistan’ın büyük parçasının kendisine bırakılması karşılığında, Musul ve petrolleri üzerindeki isteklerinden vazgeçecekti…” (J. Blau, Le Probleme Kürde)
Her ne kadar M. Hüseyin Avni Bey gibi Meclis’teki kimi Kürt milletvekilleri “ Bu memleket Kürtlerin ve Türklerin müşterek malıdır. Bu kürsüden iki milletin söz söyleme konusunda eşit hakları vardır: Türk milleti ve Kürt milleti” dese de Kürt halkının aldatıldıklarını anlamaları çok da uzun sürmemiştir. Lozan’dan hemen sonra pek çok Kürt siyasetçi ve aydınının bizzat Ankara hükümetinin yetkilileri tarafından verilen emirlerle tutuklanmaları ve infaz edilmeleri Kürt halkının yıllar süren trajedisinin başlangıcı olmuştur. Keza dönemin Adalet Bakanı M.Esat Bozkurt: “Gerçekleri saklamanın gereği yoktur. Türkler bu ülkenin yegane sahipleri ve yegane efendileridir. Türk orijininden gelmeyenlerin bu memlekette sadece bir tek hakları vardır: Asil Türk milletine kusursuz olarak hizmetkarlık ve kölelik etmek…” (31 Ağustos 1930 Milliyet gazetesi) diyecek ve Türk rejiminin Kürt halkına yönelik katı şoven tutumunu bu cümlelerle ifade edecekti.
Türk sosyalistlerinin Kürdistan’a dair genel tutumları…
Düşünce namusuna sahip Türkiye sosyalistlerinin ve aydınlarının bilmesi gereken en önemli nokta şudur: Filistin’in ulusal özgürlük mücadelesine emperyalizmle ilişkisine rağmen destek verdiyseniz; hatta kanınızı bu uğurda akıttıysanız “kardeş” diye nitelediğiniz ve on yıllardır ulusal demokratik haklarından mahrum bırakılan Güneyli Kürt halkının bağımsız Kürdistan Devleti kurma çabalarını da desteklemelisiniz.
Bu konuda önümüzde açık tezleri ve tutumları söz konusu olan Lenin ve yoldaşlarının görüşlerini bir kez daha hatırlamakta yarar var:“Ezen bir imtiyazlı milletin bulunduğu ülkelerde işçilerin enternasyonalist eğitiminin ağırlık merkezini zorunlu olarak ezilen milletlerin ayrılma ve bağımsız birer devlet olarak mevcut olma hürriyetinin propagandası ve bu ezilen milletlerin savunulması teşkil etmelidir. Bu propagandayı yapmayan, ezen millete mensup sosyalistleri, emperyalistler ve şarlatan diye nitelendirmek hakkımızdır, ödevimizdir. Bu istek mutlak bir istektir, hatta sosyalizm kurulmadan önce böyle bir isteğin gerçekleşmesi ihtimali binde bir olsa bile.” (J.Stalin, Marksizm ve Milli Mesele, Sol yay.)
Finlandiya, Polonya, Ukrayna başta olmak üzere ayrılmak isteyen halklara ilişkin alınan tutum ise söz konusu teorik tezlerin uygulandığının kanıtıdır. Ayrıca SSCB’de 150 bin Kürt’ün yaşadığı bilinmektedir. Bu dönemde 600 adet orijinal Kürtçe eser yayımlanmış, beş adet de sözlük hazırlanmıştır. Yine bu dönemde pek çok Kürt klasik eser Rusçaya çevrilmiştir. Oysa milyonlarca Kürt’ün yaşadığı Türkiye’de bu tarihlerde tek bir Kürtçe eser basılmamıştır.
Kürtler için “devlet” kötü müdür?
Türkiye’de 2013 Ağustos’undan itibaren MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve heyeti ile Abdullah Öcalan arasında “çözüm süreci” diye adlandırılan bir süreç yürütülüyor. Bu görüşmeler devam ederken İmralı’ya ve Kandil’e heyetler gidip geliyor ve önemlisi bu heyetlerin açıklamalarıyla devlet yetkililerinin çelişen açıklamaları sıkça yansıyor basına. Türk devlet yetkililerinin, “anadilde eğitim olmayacak”, ”Hükümetin gündeminde böyle birsorun yoktur”; hatta devletin inkar politikasının tezahürü olan “Kürt meselesi diye birmeselemiz yoktur”lara varan açıklamaların ardı arkası kesilmiyor... Bu açıklamalar, “çözüm süreci” görüşmelerinin Kürt halkı açısından hiç de yolunda gitmediğinin kanıtıdır. Çünkü devlet adına görüşmeleri yürüten hükümet için önemli olan, “gerillaların sınır dışına çıkması, savaşın bitmesi, silahların susması” iken Kürt halkı açısından esas olan ise ulus olmaktan gelen haklarının konuşulması dahası bu hakların iade edilmesidir.
Şunun altını çizmemiz gerekiyor; Kürt/Kürdistan sorununun, birbirinden kopartılamaz birliği bilinciyle hareket edilmesi her şeyden önemlidir. Ayrıca Türklerin, Farsların, Arapların devletine karşı çıkmayacaksın, 22 Arap devletine 23.’sü olarak Filistin halkının devletleşmesini savunacaksın (ki savunulmalı) fakat başına ne geldiyse devletsizlikten gelen Kürtlere yani kendin için ise “devlet kötüdür, biz devlet istemiyoruz” demek ne kadar doğrudur?
Unutulmasın ki Kürd/Kürdistan sorunu her şeyden önce kendini doğru tanımlama ve bu tanım doğrultusunda gösterilecek duruş sorunudur. Sosyal, siyasal bir harekette, kitleleri peşinden sürüklemek, dinamize etmek elbette önemlidir; ama o siyasal ve toplumsal hareketin sağlıklı bir duruşu yoksa büyük kitlelerin dinamik olması hiçbir şey ifade etmez.
Barzani’nin önce Batı’da daha sonra Arap ülkelerinde Bağımsız Kürdistan Devleti için görüşmeler yapması sırasında KCK yetkililerinin; “ulus devleti istemiyoruz”, “Güney Kürdistan’da merkezi diktatörlük yaşayamaz. Bu bölgeyi demokrasi birleştirir ve yaşatır…” türünden açıklamaları Kürt/Kürdistan meselesine katkı koyan açıklamalar değil. Kürdistan’ın dört parçasında meselenin çözümüne ilişkin otonomi, konfederasyon, federasyon, özerklik, bağımsızlık… gibi önermeler tartışılıp savunulabilir; ancak bu görüş farklılıkları bugünlerde uluslararası alanda bağımsızlığa destek arayan Barzani ve Güney Kürdistan iktidarına destek vermeye engel olmamalı. Kürt siyaseti farklılıklarını birbirine karşı kullanmamalı, hele hele birbirine düşmanca yaklaşması asla söz konusu olmamalıdır. Kürtler, kendi kendileriyle barışamazlarsa E. Xanî’nin dediği gibi tarihleri boyunca “hem sefil hem de sahipsiz kalırlar!”
Sonuç olarak:
1 – Kürtler tarihte ne çektilerse devletsizlikten çektiler. Özellikle yaşadıkları soykırımların temelinde ve Kerkük’ten Kobanê’ye yaşadıkları büyük acıların temelinde belirleyici yönüyle devletsizlik yatar.
2 – Yine tarihte Kürtler ne çektilerse ittifak olamamaktan çektiler, bugünde çekmektedirler. Kerkük, Şengal ve Kobanê’de sağlanan sınırlı ittifak bile düşmana karşı büyük ilerleme sağladığı gibi halkımıza da moral vermiştir.
Bize ağır bedeller ödeten bu iki gerçeğin bilinciyle bugün Güney Kürdistan’ın bağımsızlığını destekleyelim ve ulusal demokratik Kongreyi yaratalım diye öneriyoruz.
Yazıyı çağdaş Kürt edebiyatının büyük şairi Cegerxwin’in yüzyıllardır ezilen kimsesiz halkına yaptığı şu seslenişle bitirelim:“ Milli sebepler bahis konusu olduğu zaman; aşiret, din, mezhep ve aile farkı gütmeden tüm Kürt ileri gelenlerinin ve milliyetçi militanlarının şahsi hırslarını ve çıkarlarını bir yana iterek birleşmeleri… Ve hangi yollardan olursa olsun, milli hak ve çıkarları temsil ya da savunma durumuna geçmiş bulunanları, kayıtsız şartsız desteklemeleri… Ve her halükarda fedakarlıkta bulunmaları… Sefaletten ve cehaletten kurtuluş için, Kürt kızlarına ve kadınlarına değer verilmesini ve özellikle kızların da erkekler gibi okutulmasını…” 06-06-2015
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2015
5.02.2015
1.02.2015
26.06.2015