Sinan ÇİFTYÜREK
Güney Kürdistan’ın merkezinde bulunduğu Ortadoğu’da ki siyasal çelişki ve çatışmalara iç siyasal ve ekonomik sorunlar eklenince kriz ağırlaştı, iç siyaset olabildiğinde ısındı.
Malum, Güney Hükümeti, bağımsızlık mücadelesinde bir yandan Irak, İran başta olmak üzere sömürgeci devletlerin ekonomik, siyasi ve askeri baskıları ile artan oranda yüz yüze gelirken, aynı süreçte yeni işgalci güç olarak IŞİD ile savaşıyor. Yetmezmiş gibi bu bölgesel çelişki ve çatışmalar, iç siyasal çelişkilerle de sarmalanarak alevlendi, alevlendirildi. Sanki dışardan birileri, “kendi sınırlarınızı bilin, oturun oturduğunuz yerde yoksa sorunlardan sorun beğenin” dercesine çelme üstüne çelmeler takıyor. Elbette İran başta olmak üzere bölgesel güçler, eğer Güney Kürdistan’a içerden ciddi çelmeler takabiliyorlarsa demek ki içerde de çelmelemeye müsait siyasal zemin var!
Son aylarda Güney Kürdistan’da ne/neler öne çıktı?
Birincisi; uzun süredir IŞİD ile devam eden savaşın ağır sorunlarıyla yüz yüze kaldı!
İkincisi; 20 Ağustos’tan beri devam eden ve giderek ağırlaşan başkanlık krizini aşamadı halen.
Üçüncüsü; küçücük bütçesine karşı 1 milyon 700 bin gibi çok büyük göçmen kitlesinin ağır sorunlarıyla boğuşuyor.
Dördüncüsü; bağımsızlık mücadelesi nedeniyle, bütçe başta olmak üzere Irak ambargosu ile yüz yüzedir.
Beşincisi, önemli mesafeler kat etmelerine rağmen halen askeri (Peşmerge güçleri), ekonomik ve siyasal olarak ikili iktidar durumunun tam olarak aşılamamasının da yaşananlarda önemli rolü bulunmakta.
Altıncısı; Üçüncü ve Dördüncü şıkların esas rol oynadığı ekonomik kriz ve tetiklediği kitle eylemlerinin yarattığı iç gerilimi ekleyelim! Öğretmenler başta olmak üzere 3 aydan beri maaşlarını alamayan emekçilerin Süleymaniye, Halepçe, Germiyan gibi kentlerde geliştirdiği grev ve sokak eylemliliği iç siyasal gerilme yol açtı. Eylemler PDK binaları başta olmak üzere kimi parti binalarının ateşe verilmesine varan şiddete dönüşünce, Koalisyonun büyük ortağı PDK de yanıt vermekte gecikmedi.
Olayların arkasında “Goran Hareketi olduğunu belirten PDK’ye bağlı İçişleri Bakanlığı, Goran Hareketi’ne bağlı vekil ve bakanların Erbil’e girişine izin vermedi. PDK böylece Goran Hareketi’nin hükümetteki ortaklığına da son vermiş oldu.”
Bunlar yaşanırken, Goran Hareketi, fiili sürdürülen başkanlıktan hareketle PDK’yi “iktidarı gasp etmek”, PDK’de, Goran’ı “şiddette başvurmak” gibi karşılıklı suçlamalar devam ediyor.
Görüldüğü gibi iç siyasal kriz ciddi boyutlarda. Belli başlı kriz notlarını açarsak:
Ekonomik kriz
Güney Kürdistan hali hazırda ekonomik olarak tıpkı çoğu Arap ülkeleri gibi tek ekonomik kaynak üzerinde duruyor, o da petrol ve doğal gaz. Bu yer altı enerji kaynakları dışında geliri neredeyse yok! Sanayi gelişmediği gibi geniş tarım arazilerine rağmen tarımsal ürünler bile dışardan ithal ediliyor.
Petrol meselesinde ise birden fazla sorun yaşanıyor. Bağdat üzerinden ihraç edilen petrol gelirini Irak hükümeti hiçbir zaman tam olarak ödemedi. Kürdistan hükümeti de gerek bu durum gerekse bağımsızlık yöneliminin de etkisiyle yeni arayışlara girdi. Belirtiğim gibi bu arayışta, hem Irak hükümetinin ambargosunun hem de bağımsızlık yöneliminin rolü büyük!
Irak anayasasına göre ülkenin genel bütçesinden Kürdistan’a yüzde 17'lik pay düşüyor. Buna göre merkezi bütçeden yıllık 17 – 24 milyar dolar arası bir miktarın Kürdistan’a ayrılması lazım. Ancak Irak hükümeti şu ana kadar %17’lik orana denk düşen bütçe payını tam olarak hiç ödemedi. Irak hükümeti, savaşta düşen petrol fiyatlarını gerekçe gösteriyor olsa da bütçede ki payın ödenmemesinin esas nedeni Güney’in geliştirdiği bağımsızlık adımlarıdır. Bütçe ödenmeyince Kürdistan hükümeti sayıları yaklaşık 1,5 milyonu bulan devletten maaş alanların ücretlerini ödeyemez oldu. Buna ekonomiye ciddi bir maliyet yükleyen 1 milyon 700 bin göçmenin ağır yükünü ekleyelim.
İşte ekonomik krizi tetikleyen belli başlı faktörlerin özeti! Ya yolsuzlukların ekonomiye bindirdiği yük! Yanı Siyasal elitin gerçekleştirdiği büyük mülkiyet hırsızlığı! Dünyanın tüm ulusal burjuvaları mülkiyet hırsızlığı yapar da bizim genç Kürt burjuvaları yapmaz mı? Yapar, yapıyor da! Bunların da krizde payı var!
Başkanlık krizi halen aşılamadı.
Mesele nedir? Bilindiği gibi Mesut Barzani ilk kez 2005 yılında Parlamento tarafından seçilmişti. Dört yıllık süre dolarken şimdi karşı çıkan partiler dahil tüm partiler o zaman “başkanı parlamento değil halk doğrudan seçsin” dediler ve yasa değiştirildi artık yeni yasa gereği başkan halk tarafından seçilecekti. Öyle de oldu!
2009 başkanlık seçimlerinde YNK’nin de desteklediği Barzani % 69 halkoyuyla doğrudan seçildi. 2013 yılı Ağustos’un da Barzani’nin görev süresi ikinci kez doldu ancak parlamentodaki siyasal partiler ortak tutumla görev süresini 2 yıl daha uzattı ve bu süre de 20 Ağustos 2015’te dolarken hem yeni başkan seçilemedi hem hukuki olarak da Barzani’nin fiilen başkanlık görevini sürdürmesi gibi birçok açıdan tartışmalı durum oluştu.
Güneyli siyasi partilerden YNK ve Goran gibi Barzani’ye muhalif olanlar tekrar 2005’te olduğu gibi başkan halk tarafından değil parlamento tarafından seçilsin dolaysıyla başkanlık yasa tasarısı yeniden değiştirilsin diye öneriyorlar fakat bu kez PDK kabul etmiyor.
Hukuki açıdan yorumlanmaya açık bir başka durum var: Güney Kürdistan’da yasaya göre birisi üst üste en fazla iki kez seçilebilir. Bu durumda Mesut Barzani üst üste iki defa seçilmiş ama birincisinde parlamento tarafından ikincisinde ise halk tarafından! İki ayrı seçim sistemiyle seçilmiş olması hukuki boşluk yaratabilir fakat özü itibarıyla Kek Mesut iki dönem üst üste başkanlık görevini yerine getirmiş ek olarak da görev süresi iki yıl uzatılmış dolaysıyla üçüncü kez aday gösterilmesi iç demokrasiye gölge düşürebilir.
Mevcut durumdaki tıkanma, Goran, YNK gibi partiler, “ya Başkanın halk tarafından seçilmesi ve yetkilerinin azaltılması, ya da Başkanın parlamento tarafından seçilmesi”ni önerirken, PDK yeni bir yasa değişikliğine yanaşmıyor.
PDK yetkilileri bir taraftan; “bizim ille de Başkan Barzani tekrar başkan olsun diye bir dayatmamız yoktu, Başkan Barzani’nin de yoktu” ya da “biz parti olarak hala Sayın Mesut Barzani bizim adayımızdır ya da değildir dememişiz” diyorlar diğer yandan ise,“bugün bütün dünya Başkan Barzani’yi muhatap alıyor. Amerika ve Avrupa, Başkan Barzani’yi güçlü bir ortak olarak görüyorlar. Şimdi bizi bu hassas ve kritik yoldan geçirebilecek olan Barzani’dir” diyerek Barzani’nin üçüncü kez başkanlığını tarif ediyorlar.
Başkanlık meselesi daha uzun süre çözülmezse ve başkan Barzani görev süresi dolduğu halde fiili başkanlık görevini sürdürürse genelde siyasal yapıları zarar görür, bölge demokrasileri için çekiciliğini yitirir. Özelde de Barzani ve PDK’ye yönelik “diktatörlük” ve “PDK’ye karşı ortak cephe” çağrıları artabilir.
Güney Kürdistan’da İran parmağına özel dikkat!
Bu aralar Kürdistan siyaseti üzerinde gerek dışardan gerekse içeriden, İran eline sıkça vurgu yapıyorum. Çünkü İran, yüzüne gülerken seni arkadan vurabilir. Çünkü İran “tam da anlaştık belge imzalıyoruz” dediğin anda sana ummadığın bir saldırıda bulunabilir. Bağımsız Kürdistan’ı “destekliyorum” derken başka kanaldan engellemenin alt yapısının hazırlığı içerisinde olabilir. Tıpkı, Batı Kürdistan’da PYD’yi desteklerken Suriye birliğini esas aldığı gibi! Güney Kürdistan’a IŞİD karşıtı destek sağlayanların başında gelirken, Güney özellikle Soran bölgesi üzerindeki etkisini pekiştirmeyi hedeflediği gibi!
“Dünyada derin siyaset izleyen ilk iki ülke kim diye sorulursa; İran ve İngiltere demek gerekir. Kürt siyaseti bugünlerde İran’a özel dikkat etmeli” demiştim. Kürdistan bölgesinde ekonomik kriz var, başkanlık meselesi var, IŞİD tehdidi var ama bunları da kaşıyıp kullanan derin bir İran var! Tıpkı Devrim Muhafızları Kudüs Komutanı Kasım Süleymani’nin, Goran ve YNK yetkilileriyle görüştükten sonra kamuoyuna “istikrarın devamı için Barzani’nin göreve devam etmesi” gerekir derken aynı gün Barzani başkanlığını engellemek için her şeyi yaptığı gibi!
Dolaysıyla, “İran bu krizin ya da tartışmanın neresindedir” sorusu Kürtler açısından haklı bir yanıtı giderek daha fazla bekliyor.
Sonuç olarak;
I - Yukarıda özetlediğimiz iç meseleler var ve görmezlikten gelinemez ama asıl mesele bağımsızlık arayışının Irak, İran ve diğer işgalci devletlerde yarattığı rahatsızlıktır. Güney bağımsızlık meselesini propaganda edip pratik adımlarla geliştirdikçe, örneğin bağımsızlığın ön adımı olarak petrol ve enerji kaynaklarını doğrudan uluslararası pazarlara ulaştırma adımlarını attıkça, Irak hükümeti esas bu nedenle %17’lik bütçeyi göndermeme silahını kullanmakta. Irak hükümeti bu silahı kullandıkça, Kürdistan hükümetinin bağımsızlık yönelimleri güçlenmekte ve Bağdat ile siyasal gerilim derinleşmekte.
II – Nedeni ne olursa olsun, iç siyasal sorunlar ne kadar ağır olursa olsun partiler arası askeri şiddet kullanılamaz. İktidar ortağı Goran’ın, sokağa dökülen halkı bir başka iktidar ortağı partiye (KDP’ye) yönlendirmesi yanlıştır.
Yine nedeni ne olursa olsun koalisyon ortağı bir parti (PDK) diğer koalisyon ortağı partinin Meclis Başkanı ve bakanlarına “başkente gelme” diyemez, dememeli. Çözüm, Kürdistan’da daha çok iç demokrasi ve partiler arası daha fazla uzlaşmadan geçiyor. Çözüm yasal-anayasal siyasal zeminde kalmaktan geçiyor.
III – Öğretmenlerin, yoksulların kötüleşen ekonomik sosyal haklar uğruna mücadeleleri haklıdır. Her ulusal özgürlük (bağımsızlık) hareketi, iktidar süreçlerinde er geç emek cephesinden yükselen muhalefet ile yüzleşecek. Kürdistan’da bunun ilk işaretleri yaşanıyor.
PDSK Genel Sekreteri Mihemedê Hecî Mehmûd, maaşların ödenememesinde sadece bir partinin değil iktidar ortağı olan beş partinin de sorumluluğu olduğuna dikkat çekerek, diğer partilere ‘hem hükümette yer alıp hem muhalefet edemeyeceklerini’ hatırlatması da yerindedir çünkü ekonomik krizde sadece PDK değil tüm koalisyon partileri sorumludur.
IV - Birden fazla nedenle Barzani üçüncü kez başkan adayı olmamalı fakat bu Barzani ve PDK karşıtlığına dönüştürmeden yapılmalı. Daha önceki yazımda belirtiğim gibi; başkanlık arayışı, “Barzanisiz olmaz’ demek kadar ‘Barzani’ye Hayır’ demek yanlış”lığına da düşmeden sürdürülmelidir!
“Başkanın doğrudan halk tarafından seçilmesini savunan tez doğrudur ama bundan kalkarak ‘Mesut Barzani sürgit başkan kalsın’ denirse yanlıştır. Yani ‘Mesut Barzani’den başkası devlet başkanı olursa mahvoluruz’ yaklaşımı doğru değildir. Bu tür yaklaşımlar daha sonra telafisi zor sonuçlar doğurabilir.
Aynı şekilde başkanlık seçimi ‘tekrar doğrudan halk tarafından yapılırsa yine Barzani seçilir’ kaygısıyla seçim sistemini değiştirmek yani kişi üzerinden yasa çıkartmaya çalışmak da yanlıştır” demiştik (agy) ki bu yaklaşımı şimdi de koruyoruz.
“Bu zor dönemde Kek Mesut’a ihtiyaç vardır” deniliyor doğrudur ama bir doğru daha var ki Kek Mesut’ta duyulan ihtiyaç daha 10-15 yıl sürebilir. Çünkü Kürdistan’ın merkezinde yer aldığı Afganistan-Ukrayna-Mısır üçgeninde 20 yıldır devam eden savaş daha yıllarca sürebilir dolaysıyla Kek Mesut’un uluslararası deneyimine daha yıllarca ihtiyaç duyulabilir ama bunu başkanlık makamı olmadan da yerine getirebilir. Kaldı ki Peşmerge sevdalısı olan Kek Mesut’un da böyle bir ısrarı olacağını sanmıyorum.
Partiler mevcut başkanlık krizini uzlaşarak aşamıyorlar mı? Kolayı var; “Başkanlık yasa tasarısı” yani başkanı halk mı doğrudan seçsin yoksa parlamento mu seçsin yasa tasarısı referanduma götürülüp halka, “siz başkanınızı doğrudan mı seçmek istiyorsunuz, yoksa parlamento mu başkanınızı seçsin?” şeklindeki sorular sorularak kriz aşılabilir önerimizi tekrarlıyoruz.
V – Kürdistan üzerinde IŞİD tehdidi devam ediyor hatta Şengal gibi Kürdistan kentleri halen işgal altında. İran sinsi politikalarla Güney hükümetini içten parçalamayı sürdürüyor. Türkiye Kuzey’de dehşet saçarken bununla yetinmeyip Kandil’i bombalıyor, Rojava’yı da ciddi olarak tehdit ediyor… Bu koşullarda Güneyin siyasal sistemi partiler arası başkanlık ya da başka meseleler üzerinde süren siyasal çekişmeleri taşıyamaz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018