Yıldıray OĞUR
Dünyadaki pek çok ülkenin böyle kuruluş travmaları var. Adı geçince toplumun ikiye bölündüğü, birilerine göre hain birilerine göre kahraman olanlar.
Mesela ABD’de Robert E. Lee denince ülkenin Kuzey’ının tüyleri diken diken oluyor, Güney’indeki beyazların ise gururu kabarıyor.
Çünlü Lee, 19’uncu yüzyılda 4 yılda 600 bin Amerikalının öldüğü Amerikan İç Savaşı’nda Güney Konferasyon ordusunun komutanıydı.
Yenildi. Teslim oldu. Ölene kadar da Virginia’daki ölümünden sonra adı verilen Washington ve Lee Koleji’nin müdürlüğünü yaptı. Hala pek çok Güney eyaletindeki şehirde heykelleri var, adı caddelere, okullara verildi. 1975’de Gerald Ford bir açılım yaparak vatandaşlık haklarını iade etmişti. 2020’de siyahi haklar mücadelesi yükselirken, pek çok şehirdeki heykelleri tahrip edildi.
Üzerinden 200 yıl geçmesine rağmen konunun harareti geçmemişti. Çünkü tartışma, sorun halen sürüyordu.
Şeyh Said meselesi de öyle. Meselenin hala içindeyiz, o yüzden tarihi bir olay olarak ona mesafe almamız mümkün olmuyor.
Bir kayyum belediye başkanı Diyarbakır’da bir caddeye adını verince de tarih yeniden güncel siyasetin bir parçası oluyor. DEM’inden HÜDAPAR’ına, İYİP’lisinden AK Partilisine bütün Kürtler Şeyh Said’in arkasında duruyor, hakaret edilmesine tepki gösteriyor, Fırat’ın bu tarafında ise Şeyh Said Hitler’den bile tehlikeli bulunabiliyor.
Şeyh Said, Cumhuriyet’in ilk büyük isyanının lideriydi, aylarca pek çok şehrin kontrolünü elinde tutmuştu, 60 bin kişilik ordular üzerine gönderilmişti, yanında Kürt albaylar, yüzbaşıları vardı. Yani isyan büyük bir isyandı, estirdiği korku da büyük olmuştu.
Olayın bu kısmından öğreneceğimiz pek bir şey yok. Bir kuruluş sarsıntısıydı.
Ama Şeyh Said isyanının sonrasında olanlardan çıkarılacak çok dersler var.
Çünkü esas o tekrarlanıyor ve hatta bu aralar yine tekrarlanmakta.
Bu da isyan, darbe, terör gibi travmaları hukuku, özgürlükleri, siyaseti, muhalefeti kriminalize etmek için kullanma fırsatçılığı.
Şeyh Said ayaklanması sonrası yaşananlar bunun en kaba saba en acımasız ilk örneğiydi.
1 Kasım 1924’de Hilafet kaldırılmış, 17 Kasım 1924’de İstiklal Harbi’nin en mnde gelen komutanlarının öncülüğünde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TpCF) kurulmuştu.
İstanbul’daki basın liberal, Cumhuriyetçi partinin destekçisiydi.
Yeni Cumhuriyet ve CHP için partinin varlığı bir beka sorunuydu.
İşte tam da bu sırada Şeyh Said Ayaklanması patlak verdi. TCPF’nin kurulmasından üç ay sonra Şubat 1924’de.,
Ayaklanmanın sebebi Kürtleri Türkiye’ye bağlayan en hüçlü bağ olan Hilafetin kaldırılması, bu bağın koparılmasıydı.
Zamanlama olarak o kadar denk düşmüştü ki, şimdi Şeyh Said ayaklanmasının arkasında olduğu iddia edilen İngilizler, ayaklanmanın Ankara’nın bir oyunu olabileceğini aralarında tartışmışlardı.
Şeyh Said ayaklanması vesilesiyle Ankara iki büyük düşmanından kurtuldu.
Şeyh Said, savcılık sorgusunda ve mahkemede sorgulanırken, onu nelerin isyana teşvik ettiği ısrarla soruldu.
İddianameye göre savcı Ali Saip Bey Şeyh Sait’e “Sen mebusların şer-i şerife için muhalif olduğunu nereden biliyordun” diye sormuş, o da “Kitaptan, matbuattan, gelen haberlerden okudum. Bilhassa Sebilürreşad duyardım. Mebusların ihtilafı neden idi bilmiyorum. Sebilürreşad, Tevhit’i Efkâr-ı okurdum. Son Telgrafı da.. Erzurum Mebusları gelirdi, onlardan haber alırdık. Raif Hoca’yı bir kere gördüm. Ziya Hoca’yı tanımam. Raif Hoca’nın beyanatını gördüm. Risalede Peygamberimizin miracını inkâr ediliyordu. Bilmem Abdullah Cevdet mi, Ahmet Cevdet mi yazmış okuduk. Sebilürreşad yazıyordu. İzmit’te Kılıçzade Hakkı Peygamberimize izale-i lisanda bulunmuş, müftü mahkemeye müracaat etmiş, 100 lira hüküm giymiş, Ankara adliyesi beraat ettirmiş, buna da kızdık. Yine Sebilürreşad’ta okudum. Kız mektepleri açılmış ve orada birisi piyano, birisi keman çalıyormuş. Bir gece o mektepte müsamere vermişler. Yazık dedik. Bir risalede gördüm, Afyon mebusu sabıkı Şükrü Hoca “Hilafet lazımdır.” diyordu. Sebilürreşad bize çok tesir ediyordu. Erzurum tüccarlarından Bitlisli Seyfettin’den haber alırdım. Sebilürreşad’a biraderim müftü Bahattin abone idi” diye cevap vermişti.
Mahkemede yine basının ve siyasetin isyanındaki rolü, onu tahrik edip etmedikleri sorulmuştu. Benzer cevaplar verilmişti.
Tabii bu fırsat hemen değerlendirildi.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası; programındaki “fırkamız itikad-ı diniyeye ve fıkriyeye hürmetkardır” maddesi ve bazı parti mensuplarının açıklamaları gerekçe gösterilerek, Şeyh Said İsyanı’ndan sorumlu tutulmuş ve 5 Haziran 1925’te kapatıldı.
Yine Haziran 1925’te Şeyh Said’in verdiği ifadelerden hareketle Elazığ Şark İstiklâl Mahkemesi İstanbul basının neredeyse bütün muhalif gazetecilerini tutuklattı:
Gazeteciler ellerinden ve ayaklarından zincirlenerek önce Diyarbakır’a sonra Elzaığ’a getirildi, aylarca yargılandı, en son Ankara’ya bir daha iktidarı eleştirmeyecekleri ve bu mesleği yapmayacaklarına söz verdikleri telgraflar çekerek serbest kaldılar.
Son terör saldırısından sonra konunun hızlıca siyasete, partilere, haberlere, yorumlara gelmesi, yeniden konuşmanın, itirazının, eleştirinin suç gibi görünmesi aslında bu uzun geleneğin bir devamı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025