Atilla YAYLA
Türkiye'de yargının temiz ve kıvanç verici bir sicili olmadığı malûm. Ne yazık ki, yargı hiçbir zaman tam manasıyla bağımsız ve tarafsız olmadı, davranmadı. Kendini devletin bir aygıtı olarak demokratik siyasete ve topluma karşı konumlandırmaktan sakınmadı veya böyle konumlandırılmaktan kaçın(a)madı. On yıllarca, bürokratik vesayet sisteminin en az dikkat çeken fakat en çok tahkim edilmiş aracı, hatta, daha doğru bir ifadeyle, kalesi olarak görev yaptı. Hukukun aracı olması gerekirken hukuku parçası olduğu vesayet sisteminin hizmetine koşacak şekilde araçsallaştırdı. Cumhuriyet dönemi yargı tarihini yazanların en çok dikkatini çekecek olan yargının işte bu içler acısı durumudur.
Yargının somut olarak yansıyan birçok problemi var. Bunlara zaman zaman yazılarımda ve konuşmalarımda işaret etmeye çalışıyorum. En önemlilerinden biri, kuşkusuz, yargının tutuklamayı araç olarak kullanmakta çok istekli ve tutukluluk sürelerini uzatarak bir tür cezalandırmaya dönüştürmekte gayet ısrarlı olması. Yıllardır var olan bu ağır problem Ergenekon ve Balyoz yargılamaları münasebetiyle toplumun daha fazla dikkatini çekti. Sıradan insanları mağdur ettiği vakit fazla farkına varılmayan bu uygulama toplumda tanınırlıkları ve ağırlıkları olan asker bürokratlara yöneltilince her kesimin adeta gözüne battı. Adı geçen yargılamalarda birçok asker tutuksuz yargılanmak yerine hapishanelere tıkıldı ve -uzun süre özgürlüklerinden mahrum edilmek suretiyle- masumiyet karinesi çiğnenerek, adeta peşin olarak cezalandırıldı.
Şimdi yine önemli yargılama süreçleriyle karşı karşıyayız. Devlet içindeki otonom yapılanmanın parçası olduğu iddia edilen birçok bürokratlar yavaş yavaş mahkeme huzuruna çıkartılıyor. Bu davaların gereksiz olduğunu söylemek gerçeğe ve hukuk devletinin gereklerine gözlerimizi kapamak anlamına gelir. Yüzbinlerce insanın yasa dışı dinlenmesi, masum insanlara kumpas kurarak yargı üzerinden zarar verilmesi, devlet içindeki gizli siyasa tartışmalarının dinlenmesi ve servis edilmesi, MİT tırlarına operasyon düzenlenmesi, merkezî sınav sorularının çalınması ve belli bir aidiyeti olanlara verilmesi gibi suç teşkil eden eylemlerin failleri olduğu söylenen kimseler mutlaka yargılanmalı. Aksi takdirde, demokrasiye elveda demek, hukukun hâkimiyetine asla ulaşamamak ve devlet içine gömülü gayri meşru güçlere teslim olmak kaderimize dönüşür. Ancak, bu yargılamalarda Ergenekon ve Balyoz davalarında yapılan hataları tekrarlamamak için çok dikkatli davranmak gerekiyor. Bu çerçevede, tutukluluğa zaruri olmadıkça başvurulmamalı, tutukluluklar çok uzatılmamalı ve cezalandırmaya dönüştürülmemeli.
Bununla beraber, geçtiğimiz hafta sonu şahit olduğumuz tahliye operasyonun hukuka aykırı olduğu açık. Operasyonun görünürdeki aktörlerinin hâkim olması onun hukuka uygun olmasını sağlamaya yetmiyor. Hukukun usulle ve esasla ilgili kuralları en başta hukuk memurlarını bağlar. Bu çerçevede, hiç kimse yargılamaların, davaların görülme şekillerini ihlâl edemez. Yetkisi olmayan alanlara giremez, kanunlara ve prosedürlere aykırı işlemlere girişemez. Medyaya yansıyan ayrıntılar gösteriyor ki, operasyona katılan hâkimler yetkilerini aşarak ve de hukukî olmayan şablon gerekçeler üreterek bazı tutuklu sanıkları toplu hâlde serbest bıraktırtmaya çalıştı. İnsanların uzun süre tutuklu kalmaması ve tutuksuz yargılanması arzuya şayansa da, bunun hukuk dışı yollarla yapılmak istenmesi kabul edilemez ve hoş görülemez. Medyaya yansıyan bilgiler genel usul ve yetki kurallarının çiğnendiğini ve ilgili yargıçların olağan olmayan şekillerde ve özel muamelelerle bu operasyonu yürüttüğünü kanıtlıyor.
Bu operasyonun açıkça ortaya çıkarttığı bir diğer gerçek, devlet içinde -yargıda da uzantıları olan- bir otonom yapılanmanın bulunduğu. Bütün veriler emir komuta zinciri içinde, organize şekilde hareket edildiğini, otonom yapılanmanın parçası yargı bürokratlarının devreye sokulması için özenle çaba sarf edildiğini gösteriyor. Bu vaka bize otonom yapılanmanın varlığının ve faaliyetlerinin yeni bir delilini daha sunuyor. Yargıda epeyce sayıda ulusalcı, Kemalist, yargılanan askerlerle ideolojik ortaklığa sahip savcı yargıç var. Ancak, bunlar, bu tür bir operasyona kalkışmadı. Ya bunu yapmayı düşünmediklerinden ya da otonom yapılanmanın unsurları gibi bir hiyerarşi içinde hareket etmediklerinden. Dolayısıyla, otonom yapılanmanın varlığı ve icraatları bu operasyon tarafından bir kere daha ispatlandı. Sanırım, büyük bir ihtimalle, otonom yapılanmayı şimdiye kadar görmeyenler bunu hangi sebeplerle yaptıysalar yine aynı sebeplerle bu vahim ve korkutucu teşebbüsün aşikâr boyutlarını ve otonom yapılanmayla bağlantılarını da görmezden gelecektir. Ne var ki, onların bu tavrı, tarihin olay hakkında vereceği hükmü değiştirmeyecektir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019