Cemil ERTEM
Şu olan biten size de eğlenceli gelmiyor mu; 2008’den bugüne bütün bu kriz yolculuğunu, yapılanları, yapılmayanları, her gün gelen yeni bir spekülasyon dalgası ile değişen piyasaları bir belgesel gibi gözünüzün önünden geçirin; gerçekten çok eğlenceli, komik sahneler gelip karşınızda duracak.
Hemen bir örnek: Biliyorsunuz bu kriz finans ağırlıklı olarak ortaya çıktı; böyle olması da kaçınılmazdı. Çünkü dünya GSMH’sinin 10 katı (yaklaşık 600 trilyon dolar) bir balon vardı ortada. Böyle olunca, küresel finans sistemini yürütenler, finansın kalbi olan banka sisteminden başlamak üzere önemli düzenlemeleri seksenli yılların sonlarından itibaren geliştirmeye başladılar. Bu düzenlemelerin en önemlisi Basel düzenlemeleri idi. Basel aslında bir denetim komitesi. 1973 krizinden hemen sonra, 1974 yılında, Belçika, Kanada, Fransa, İngiltere, Almanya, ABD başta olmak üzere 13 ülkenin merkez bankaları ve bankacılık düzenleme kurumlarının oluşturduğu bu komite, ilk olarak 1988 yılında Basel-1 nitelemesi ile banka sektörü için asgari bir ‘Sermaye Yeterliliği Uzlaşısı’ yayınladı. Bu uzlaşı, banka sisteminin temel normlarını belirliyor, adeta oyun alanını çiziyordu. Sonuçta uzatmayalım; tabii ki bu ilk bankacılık anayasası yeterli olmadı. 1996’da bir tadilat yapıldı. Ancak 2004’te, doksanlı yıllarda biriken ve krize giden tehlike iyice ortaya çıkmıştı ve sistem yeniden zapt-ı rapt altına alınmalıydı, böylece Basel-2 ortaya çıktı. Ama gelin görün; 2008’deki kriz, ortaya çıkarmıştı ki, yine önemli açıklar vardı. Bunun üzerine işler daha da sıkılaştırılarak Basel-3 kriterleri 2010 yılında ortaya atıldı.
Şimdi sıkı durun; dünyanın en büyük merkez bankalarının, bankalarının kerli-ferli zatları bütün bu düzenlemeleri yaptılar ama 2008 krizinin simgesi Lehman Brothers batarken Basel-3 kriterlerini fazlasıyla yerine getiriyordu. Çünkü bugün birçok bankanın olduğu gibi, o zaman da Lehman Brothers’ın aktiflerinde yüksek CDS (Credit Default Swap) ödenerek riskten arındırılmış ‘temiz’ varlıklar (!) vardı.
Özellikle doksanlı yıllardan itibaren finans sistemi, kirlendikçe kendisini aklayacak mekanizmaları da geliştirdi. Tabii ki bunların başında, yüksek sigorta primleri ile satın alınan yüksek getirili, riskli varlıklar geliyordu. İşin bir diğer yüzü de, derecelendirme kuruluşlarıyla birlikte çalışan küresel finans oligarşisi idi. Basel kurallarına göre riskli varlıkları aktiflerinden temizlemek zorunda olan bankalar, derecelendirme kuruluşlarının ‘daha az riskli’ dediği gelişmiş ülke kâğıtlarına yöneliyorlardı. Şimdi niye Türkiye gibi ülkelerin bir türlü notlarının yükselmediğini anlıyorsunuz değil mi? Ancak bu ‘al gülüm-ver gülüm’ kapitalizmi şu an patlamış durumda. Baseller para etmedi; şişirdikleri balonlar yüzlerinde patladı. Şimdi bunlar Yunanistan’ı, İrlanda’yı falan günah keçisi yapıyorlar ya; insan en çok buna isyan ediyor.
Büyük soygunun sonuçları
İşte bugün bundan dolayı, küresel banka sistemindeki batık miktarını tam anlamıyla ölçemiyoruz. Tam da bu yüzden bugün sistem aslında birkaç kere batmış durumda. Peki, bu büyük soygunun sonuçları ne olacak; bunu yapanlar bunun sonuçlarını görmeyecekler mi; görecekler elbet! Avrupa bu batağın tam ortasında ve bu işin en büyük sorumluları tabii başta Almanya ve Fransa’daki siyasi iktidarlar. Merkel ve Sarkozy’nin bu anlamda suyunun ısındığını söyleyebiliriz. ABD ve İngiltere’deki neoliberal statükocu iktidarlar bunun bedelini nasıl ödeyip iktidarı bıraktılarsa aynı durum Almanya ve Fransa’da da olacak. Aslında dünyanın, Avrupa’nın ulus-devletçi iktidarlarının pisliklerini bir kez daha temizlemek zorunda kalacağını söyleyebiliriz. Fed’in parasal genişlemeye gitmeden faiz oranlarını düşük tutması doları geçici olarak değerlendiriyor. Ama ABD bunu, hem içteki dengeyi Obama lehine düzenlemek için hem de doları değerlendirerek AB ekonomisini yeniden ayağa kaldırmak için yapıyor. Bu adım, ilkönce AB’nin ihracat dinamiklerini ortaya çıkartacak sonra başta enerji olmak üzere temel emtialarda fiyat düşüşleri sağlayarak Avrupa ekonomilerine nefes aldıracak. Ancak uzun vadede doların, ABD’nin bu açıkları dururken, yukarıda kalmasını bekleyemeyiz. Şimdi sıra Avrupa Merkez Bankası’nda, hem ortak tahvil ihracının hem de TARP (Sorunlu Varlık Alım Programı) programının devreye girmesi gerek. Ancak bu adımlar da tabii ki krizin sonunu getiremez. Avrupa, siyasi bütünlüğe doğru güçlü adımlar atarken, ABD’nin de küresel hegemonyasını G-20’ye devretmesi ve BM’den başlamak üzere tüm kurumların yeniden yapılanma sürecine girmesi gerek.
Yazarlar
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018