Hadi ULUENGİN
DÜN 1992’deki Çek- Slovak boşanmasının medeni biçimde gerçekleştiğini söyledim.
Ayrışmayı da “Duvar”ı ve komünizmi yıkan 1989 Devrimi’nin dinamiğiyle açıkladım.
Oysa Yugoslavya da aynı ivmeyle parçalandı ama Çekoslovakya’ya hiç benzemedi.
Sabık Balkan çiftleri duruşmadan çıktığında gözler morartı, yüzler tırmık izi taşıyordu.
***
ÖTE yandan SSCB’nin dağılış süreci çiçeği burnundaki Baltık ve Kafkas devletlerini de kâh Rusya’yla, kâh birbirleriyle kavga aşamasına getirdi. Zaten bazıları resmen dövüştüler.
Her şeyi “emperyalist oyunu”yla (!) açıklayan sefil teorilere gülüp geçersek de bütün bunlar insani fıtratla bütünleşen ve illâ mantıki temeli olmayan aidiyet hissinden kaynaklandı.
Nitekim yukarıdaki biçimlerde tezahür etmese dahi “ulusal sorun”u çoktan hâllettiği varsayılan o“emperyalist” (!) Batı Avrupa’da da aynı akımlar yükseliş eğilimine geçti.
Birleşik Krallık’ta İrlanda, İskoçya ve Galler; İspanya’da Bask ve Katalunya; Belçika’ da Flaman ve Wallon; İtalya’da da Lombardiya- “Padanya” (!) milliyetçilikleri ivme kazandı.
Dolayısıyla şu benzetmeyi de yapabilir ve Yaşlı Kıta’nın 19. asır ortasında yaşadığı ve ulus-devletlere kapı açan 1848 Devrimi’nin “milletler baharı” diye isimlendirilmesine atfen, 1989 Devrimi’ni de o vakit devlete dönüşmemiş diğer uluslar için ayna adla vaftiz edebiliriz.
***
DEVASA bir kaos olan tarih açısından yukarıdaki bahar yeni bir ilkbahar mıydı?
Yoksa tersine, nihai bir sonbahar mı oldu? Kâhin değilim, hüküm vermeyeceğim.
Fakat Kürt sorununun hayatiyetinden dolayı burada bizi ilgilendiren esas noktayı o illâ rasyonel olmayan ve her hâlükârda da insani fıtratı belirleyen aidiyet dürtüsü oluşturuyor.
En önce şu genel kuralı vurgulayalım: Kim kendini nasıl duyumsuy0rsa, o, odur!
Boşa kürek, ne “ne mutlu Türk’üm diyene” şiarını dayatmak, ne de Türklüğü kabulün avantaj sağladığını ispatlamak, bunu derin benliğinde hissetmeyen kişiyi Türk kılmaya yeter.
Hele hele Kürtlerin çoktan modern bilinçle donandığı bu saatten sonra asla yetmez.
Dolayısıyla, 1920’den beri mevcut izdivacın Çekoslovakya, hatta Allah göstermesin Yugoslavya türü bir boşanmayla bitmesini engellemek için yapılması gereken ilk şey, özünde hâkim etnisiteyi adlandıran “Türk” sıfatının ötesindeki bir yurttaş tanımında buluşmaktır.
***
BU, “sine quo non” denen cinsten bir olmazsa olmazdır! En acil gündem maddesidir!
Hâlbuki iltihap kangrene doğru ilerlemektedir. Çünkü o hâkim etnisite ve kimlik, yani Türkler ve kendisini Türk hissedenler böylesine yeni bir tanıma direnmektedir.
Zaten de bundan ötürüdür ki aslında bir “Kürt sorunu” değil bir “Türk sorunu” vardır.
Oysa “Türk sorunu” çözülmezse Türkiye’nin çözülmesi gibi bir Deccâl’in de kapıyı çalması mukadderdir. Bunun ortak ulus-devletimiz için mutlaka sonbahar olacağı ise kesindir!
***
ÖTE yandan yukarıdaki ilkenin genel doğruluğuna rağmen şu veya bu aidiyeti sahiplenmek bile kişiyi illâ arzuladığı kesime dâhil etmez. İradi beyan yeterli olmayabilir.
Meselâ 3. Reich Yahudileri ezici çoğunluk olarak Alman hissiyatı taşıyordu.
Fakat “etnik yerli” (!) Cermenler öyle algılamadığı içindir ki soykırıma uğradılar.
Dolayısıyla, azınlıkların kimliğini bir de onların çoğunluklar tarafından “mimlenmek” (!) tarzı belirler. Böylesine bir dürtü de pasif aidiyeti metazori aktife dönüştürür.
Nitekim kendilerine sorun: “Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete” veya “Çingene çalar, Kürt oynar” deyişlerinin varlığı dahi farklılık algısına mum diken faktörler arasındadır.
O hâlde ayrılmayı değil gönüllü birlikteliği sahiplenmek bu farklılıkları onaylamaktan ve eşitlemekten geçiyor ki, ilkbahar mıydı, güz müydü meçhul ama her hâlükârda bize ancak geç ve hazin bir sonbahar olarak yansıyabilecek 1989 “milletler baharı” kapıya dayanmasın!
[email protected]
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.02.2016
12.02.2016
6.02.2016
29.01.2016
22.01.2016
18.01.2016
15.01.2016
8.02.2016
1.02.2016
25.12.2015