Münir AKTOLGA
YA PEKİ İSLAM’IN BİR İDEOLOJİ HALİNE GELMESİ, BUNU NASIL AÇIKLAYACAĞIZ?
Buraya kadar olan açıklamalar işin tarihsel-maddi temelleriyle ilgili olup, bunların ideolojiyle falan bir alakası yoktur!.. Bu haliyle din, dinsel kültürün oluşumu, bir ideoloji olmanın çok daha ötesinde, toplumsal bilgi temelinin-kültürün-oluşumuyla ilgili bir olaydır. Ama, daha önce de dediğimiz gibi, iş bu kadarla kalmaz!. Süreç içinde, işin içine yavaş yavaş ideoloji de girmeye başlar!.Mücadele içinde, “ben ne imişim” havalarına girmeye başlayan (kendilerini burjuva devriminin varlığı kendinden menkul jakobenleri olarak görmeye başlayan) Anadolu burjuvalarının içindeki bir kanat, giderekten, ben merkezli bir dünya görüşüne-bir ideolojiye de ihtiyaçları olduğunu hissederler!.
Bu süreç -“ihtiyaç”- nasıl mı gelişir; Devlete-Devlet Sınıfına karşı olan mücadelelerinde Anadolu burjuvalarına yol göstereceği düşünülen orijinal bir ideoloji nasıl mı yaratılır, şimdi artık onu görmenin vakti geliyor!. Ama önce isterseniz bunun gerekçelerini biraz daha açalım, sonra nasıl olsa sıra kendiliğinden bu işin nasıl yapılacağına-yapıldığına gelecek!
AK Parti’nin nasıl iktidara geldiği falan değil bu yazının konusu. Bunları daha önceki çalışmalarda yeteri kadar ele aldık. “Yetmez ama evet” ile ifadesini bulan “Referandum” bu süreçte bir milattır sanki. Çünkü, bundan sonrası çorap söküğü gibi gelecektir. “Balyoz”, “Ergenekon” davaları falan derken Devlet sınıfının hayat damarı kesilir atılır. Ve iş o hale gelir ki, bunlar artık darbe yapamaz hale gelirler (inşallah öyle kalır!).
Bütün bunlar olup biterken AK Parti’nin kendine olan güveni de artmaya başlar tabi. “Varsın artsın” diyeceksiniz, bunda kötü birşey yoktur. Çünkü, daha sırada çözüm için devrimci bir atılımı gerektiren “Kürt sorunu”, “Alevi sorunu” ve yeni bir anayasa yapımı sorunu (devrimin kazanımlarını kayıt altına alma sorunu) vardır. Nitekim, bir süre sonra bu yönde de “adımlar” atılmaya başlanır. “Barış-Çözüm Süreci” bunun en somut örneğidir. Ama işte ne oluyorsa tam bu arada birşeyler olmaya başlar! Bir yandan, karşı taraf, “Erdoğan bu Kürt sorununu da çözeceğe benziyor, yarın bir de yeni anayasa yaparsa, artık ondan sonra bunları bir daha kimse tutamaz” diyerek devrim sürecini akamete uğratmak için son bir fırsat arama stresine girerken, diğer yandan da, AK Parti çevrelerinde “ulan biz ne imişiz, madem ki şimdiye kadar bu işin ceremesini biz çektik, o halde bundan sonra nimetlerinden faydalanan da sadece bizler olmalıyız” anlayışı ortaya çıkmaya başlar. Dikkat edin, o “faiz lobisi” çığırtkanlıkları falan hep bu arada hız kazanmaya başlıyor!. Aslında bazıları bunun teorisini yapmaya çoktan başlamışlardı, ama Erdoğan’ın da bunlara destek vermesi eğilimi daha yeni, 2013’ün başlarından beri ortaya çıkan bir durumdu. Ben bu gidişi, daha doğrusu, eğer süreç bu şekilde evrilmeye devam ederse işlerin nereye doğru gideceğini daha o zaman hemen hissetmiştim!. Bu yüzden de o ara iki yazı kaleme aldım. Hatırlarsınız o “İstanbul-Anadolu Savaşları”nı.. Düzce Yerel Haberler’de de yayınlandı bunlar![1] (tabi benim internet sitesinde de)..
”Faiz lobisine” karşı savaş ilanı falan aslında bilinç altında gelişen bir sürecin olgunlaşarak gün ışığına çıkmasından başka birşey değildi!. Bu işin doğrusu, Kürt sorununun çözümünü de içine alan yeni bir anayasanın yapımına, bunun için gerekli ittifaklara yoğunlaşmak, sonra, buna uygun yasal düzenlemeleri de yaparak ülkenin cari açık sorununun çözümünde “olmazsa olmaz” bir koşul olan demokratikleşme adımlarını sonuca götürerek küresel sermayenin ülkeye akışını hızlandırmak iken -faizleri indirme sorununu da buna paralel bir şekilde ele almak iken- ne yaptı bu “faiz lobisi” çığırtkanları (bir yazıda bunları “burjuva devriminin acilcileri” olarak adlandırmıştım!); işi tersinden ele alarak Anadolu burjuvalarını -ve sürecin lokomotifi olan Erdoğan’ı işin “daha kolay yoldan”, “daha az riziko taşıyan” “çözümüne” ikna ettiler!!. CHP ve MHP “yeni anayasa falan yaptırmayız” diye bağırıp durmuyorlar mıydı; o da (Erdoğan da), bu işi daha fazla kurcalayarak eski Türkiye’nin o “sözde milliyetçilerinin” üzerine giderek süreci daha fazla zorlamaktansa (bunların AK Parti içindeki milliyetçi çevreler üzerinde etkili olabileceklerini de düşünerek), yeni anayasa ve temel sorunların çözümü yönünde devasa adımlar atmak yerine, problemi o çok bilmiş milliyetçi ideolog “danışmanlarının” da önerdikleri şekilde, siyasi açıdan daha kolay gibi görünen “yeni tipten milliyetçi”-Devletçi bir yoldan çözmeye yöneldi!. Burjuva devriminin yeni Türkiye zeminine geçişi sağlayacak acil sorunlarına kalıcı çözümler üretmek yerine, bir anda, bütün bu çözüm süreçlerinde kilit rol oynama potansiyeline sahip olan ittifaklar sorununu (buna bağlı olarak da burjuvazinin birliğini sağlanması sorununu) falan bir yana bırakarak, kendi tabanını oluşturan Anadolu burjuvalarının inşaatçılar ve ithalata bağımlı olmadan üretim yapmaya çalışan bir kanadını da yanına alarak (onlara cazip gelecek adımlar atmaya yönelerek) bütün problemleri eski Türkiye’nin zemininde tek başına çözebileceği hayaline kapıldı!..
Hem sonra, niye o kadar zorlasındı ki bu yeni anayasa yapımı meselesini; madem yeni anayasa istemiyordu bunlar, o da “alın o zaman” diyerek mevcut anayasayı halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı olarak fiili bir yarı başkanlık sisteminin enstrümanı olarak kullanırdı, olur biterdi!.Mevcut anayasada anti demokratik hükümler varmış falan, bu da sorun muydu.. 12 Eylülcülerin kendi diktatörlüklerini devam ettirmek için hazırladıkları bir anayasayı bu kez o onlara karşı kullanmış olacak, anayasa falan “istemezükçüler” de kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşmüş olacaklardı!!.
Bir kere ipin ucunu kaçırırsan olacağı budur işte!..Mücadeleyi eski Türkiye zemininde 20.yüzyıl kulvarlarında koşarak sürdürebileceğini düşünmeye başlarsan olacağı budur!..
Peki ne yapmak lazımdı? (aslında bu yol hala da açık ve göreceksiniz iş dönüp dolaşıp sonunda gene buraya gelecek!)
Devlet sınıfını iktidardan indiren, Balyoz ve Ergenekon Davalarıyla darbeciliğin halkın gözünde mahkum olmasına yol açan AK Parti’nin ve Erdoğan’ın, atılan bütün bu olumlu adımların ardından hemen (devrimin kalıcı hale gelmesi için “olmazsa olmaz” bir zorunluluk olarak), darbeciliğe karşı olan herkesi bir araya getirecek yeni bir anayasanın inşası görevine soyunması gerekiyordu; ama onlar bunu yapmadılar; işi yavaştan alarak- işin yokuşa sürülmesine göz yumarak, eski Türkiye’nin güçleriyle yeni Türkiye’nin anayasasını yapma oyununa giriştiler!!. Niye mi? Çok açık, korktular da ondan! Eski Türkiye’nin egemenlerinin milliyetçi çıkışlarından korktular; bu çıkışların kendi içlerindeki milliyetçiliği de harekete geçirebileceğinden korktular!.. İşte, herşeyin değişmeye başladığı an, o andır!. Çünkü, o andan itibaren artık devrimin itici gücünü oluşturan radikalizmin ve devrimci jakobenliğin hedefleri değişiyordu. Devrim artık, yeni bir anayasayla bir üst düzeye çıkarak yeni Türkiye’yi inşaya başlamak yerine, “yeni Türkiye’yi” eskiden beri varolan yapının içinde inşa hedefine yöneliyordu!! Düşünebiliyor musunuz, çocuk doğuma hazır, hatta doğmuş, ama siz bunun adını koymaya korkuyorsunuz ve onu halâ eski yapının içinde kalarak büyütmeye çalışıyorsunuz!! Korkunç bir diyalektik; bir yandan halâ, burjuva devriminin motor gücü olarak arkanızda müthiş bir kitle desteği var (zaten sizi ayakta tutan da halâ Devlet sınıfına karşı kazanılan mücadelenin açtığı bu kredidir); ama öte yandan da, siz, kendi içinizdeki eski Türkiye’nin mirası olan o Devletçi ruhun önünüze koyduğu psikolojik engelleri bir türlü aşamıyorsunuz!. “Ecdadımız” “ecdadımız” derken yarattığınız engellerin yeni Türkiye’yi kurma mücadelesinde önünüzdeki en büyük engel olduğunu göremiyorsunuz!..
Peki, “başka ne yapılabilirdi ki” mi diyorsunuz? Çok basit aslında! Önce tarihimizle- tarihinizle- bir yüzleşmeniz gerekiyordu!. Bu ne demek anlamadınız mı!! Bakın açıklamaya çalışalım ve tarihle yüzleşmenin size neler kazandırabileceğini görelim: Eğer bunu yapsaydınız -yaparsanız- o zaman, sahip çıkmanız gereken gerçek “ecdadınızın” o Sultanlar-padişahlar olmadığını (hepsi de evlat katili olan o Yıldırım Beyazıd’lar, Yavuz Sultan Selim’ler, Kanuni’ler olmadığını), tam tersine, bütün Osmanlı tarihi boyunca o Sultanlara karşı hayatta kalma mücadelesi vermiş olan insanlar olduğunu görecektiniz. Bu durumda ise, daha işin başında, ortada “alevi-sünni” sorunu diye birşeye yer kalmayacaktı!. Çünkü, Osmanlı Devleti kurulurken böyle bir sorun yoktu ortada. Bunlar hep o “Devletleşme” süreci esnasında Devlet sınıfının ortaya çıkışıyla birlikte başlamıştı... E.. siz bugün bile halâ o Devlet sınıfına karşı mücadele etmiyor musunuz, nerede o zaman problem!. Niye bu Devlete, bu Devletin-Devlet sınıfının yarattığı problemlere sahip çıkıyorsunuz da, onun ezip geçtiği bütün o insanlara sahip çıkmıyorsunuz? Nedir o illa ki, Alevileri çıldırtırcasına, 3. Köprüye Yavuz Sultan Selim adı falan vermeler? Nedir o, Boğaz’ın altını delen makinaya Yıldırım Beyazıd adını verme saçmalığı, size mi kalmış Osmanlı Sultanlarını mezardan çıkararak bugünü de karıştırmak! Görüyorsunuz olay bu kadar basit! Ve de, görüyorsunuz olay kendi dışınızda değil, olay tarih bilincinin karartılmış olmasında!..
Kürt sorunu da öyle (Ermeni sorunu daha mı farklı sanki), onu da (buna benzer bütün diğer sorunları da) yaratan gene eski Türkiye’nin o Devleti değil midir!. Eski Türkiye’nin katı “merkeziyetçi” Devlet anlayışı değil midir? Sened-i İttifak’tan başlayarak, o zamandan bu yana olup bitenleri şöyle bir gözden geçirin bakalım!. Eğer, “merkeziyetçiliği güçlendirerek Devleti kurtarmak” sevdasına kapılmak yerine, “ademi merkeziyetçi” bir anlayışla yaklaşsaydı sizin o “ecdadımız” dediğiniz Sultanlarınız, ne olurdu acaba?..Hadi o zaman öyleydi, Batılı emperyalist güçlerin kışkırtmaları falan vardı ortada diyelim, peki ama ya bugün? Sınırların ortadan kalkmaya başladığı bir yüzyılda halâ “bölünmek” korkusu mudur sizi frenleyen? Hem “misakı milli” lafları ediyorsunuz, ama hem de bölünmekten korkuyorsunuz! Bırakın başkaları korksun bunlardan!.. Alın Kürtleri yanınıza, federasyonsa federasyon, özerklikse özerklik, yok eğer “yerel yönetimleri güçlendirmek” yetiyorsa da -herkes bunda görüş birliği içindeyse de- o zaman onu esas alarak oturun ve konuşarak çözün, bitsin şu iş.. Hem Osmanlı’dan falan bahsedeceksin, ama hem de özerklikten-eyalet sisteminden korkacaksın!.. O kadar geniş toprakları nasıl yönetti o Osmanlı sanıyorsunuz? Yoksa sizin kafanızda o Yavuz Sultan Selim, Fatih Sultan Mehmet falan gibi fetihçiliği- merkeziyetçiliği güçlendirerek Osmanlı’yı şaha kaldıran “ecdadımıza” özenen milliyetçi-merkeziyetçi bir Türkiye anlayışı mı var? “Yeni Türkiye” falan derken bunu mu anlıyorsunuz yoksa! Bakın artık bunu bile sorgular hale geldik!!.
NE YAPMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ?
Anadolu burjuvaları açısından en önemli sorunun bankalarla olan ilişkiler, kredi-yüksek faizler- sorunu falan olduğu açık. Bu açıdan bakınca, daha fazla üreterek daha çok satmak, bir an evvel daha da zenginleşmek isteyen Anadolu burjuvalarının önündeki en büyük engelin banka sistemini kontrol eden İstanbul’un o büyük burjuvaları olduğu da açık. E.. ne yapmak gerekiyor bu durumda, nedir bu problemin çözüm yolu? Bazı aklı evvel “danışmanların” önerdikleri gibi, “madem ki iktidar-siyasi güç bizde, ve de halk arkamızda” diyerek İstanbul’un bu büyük burjuvalarını “mülksüzleştirerek” onlardan kendinize “sermaye transferi” yapmaya çalışmakta mıdır? Açık açık bu söyleniyor yahu! Oh, ne güzel, tam o eski “solcu”-“devrimci” paradigmaya da uyuyor bunlar!! Madem ki artık yeni anayasa yapımı falan da gündemden düşüyordu, bu durumda hiç olmazsa onlar da kendi tabanlarını tatmin ederek “kendi zenginlerini” yaratırlar, daha da güçlenmeye çalışırlardı olur biterdi!. Kimbilir, belki o zaman ilerde bu şekilde yeni bir anayasa yapmak falan da mümkün hale gelebilirdi! İşte olay budur!.. ”Danışmanlar” falan derken ideolog geçinen o bir avuç aklı evvelin peşine takılan AK Parti yönetiminin ve Erdoğan’ın, ani bir kararla, direksiyonu bir anda bu yöne, 20.yüzyılın kalıntısı milliyetçi bir paradigmaya doğru kırmaya başlamasının nedeni budur. Sonuç ortada!.. Milliyetçi bir söylemle hala ayakta tutulan seyirci desteğine rağmen, herkese ve herşeye karşı aynı anda saldırıya geçtiği için bir türlü kendini toparlayamayan bir iktidar görüntüsü!..
Dikkat ederseniz şu son 12 yıl boyunca AK Parti iktidarları süresince hep oldu böyle gel gitler; ama her seferinde onlar pratik içinde hatalarından da öğrenerek işi buraya kadar getirdiler. Ve hep dedik ki, demek ki bu iş bizde böyle oluyor, “kervan yolda düzülerek” ilerleniliyor!.. Ama son zamanlarda işin rengi hiçte böyle değil! Gezi Parkı eylemleri başladıktan sonra, karşılarında hiç beklemedikleri bir anda, kendilerini saklama ihtiyacı bile duymayan İstanbul burjuvazisinin temsilcilerini gören AK Parti kurmayları adeta çıldırdılar; ve birden, savunma psikolojisiyle “hah” dediler, “işte tamam, suçüstü yakalandılar, demek ki bize karşı yapılan bütün o komploların altında bunlar yatıyorlarmış”! “Demek ki, o “faiz lobisi” diye bas bas bağırarak bizi uyaranlar doğru söylüyorlarmış”! Ve intikam çığlıklarıyla bütün güçleriyle bu yöne doğru asılmaya başladılar!.
İşte kritik nokta burasıdır. Dikkat edilmezse, sürecin -burjuva devrimi sürecinin- bir anda yön değiştirerek Anadolu burjuvazisinin bir kanadı ile (Anadolu burjuvalarının bir başka kanadı da “paralelcilerin” sevk ve idaresi altında imiş meğer!!) İstanbul burjuvazisi arasındaki sınıf mücadelesi haline dönüşmesi tehlikesi tam bu noktada ortaya çıkıyor. Tehlikeden bahsediyorum, çünkü, böyle bir gelişme, Özal’dan bu yana adım adım Devlet sınıfından kopma süreci içine giren, Boyner’in YDH’sıyla falan bir arayış içinde bocaladıktan sonra halâ yeni Türkiye’nin siyasi yelpazesi içinde kendisine bir yer bulamayan eski Türkiye’nin o Devletçi burjuvalarını yeniden eski müttefiklerinin yanına itecek, devrimin bütün kazanımlarının bir anda yitirilmesi tehlikesini ortaya çıkaracaktır”.
Bakın, bu satırlar yazıldığı zaman daha ortada ne Sarıgül olayı vardı, ne de Gülen Cemaati ile kapışma!!. Bütün bunlar burjuvazinin kendi içindeki sınıf mücadelesinden bağımsız şeyler midir sizce!!. Daha sen, ittifaklar politikanı olgunlaştırarak yeni bir anayasa bile yapamamışsın, ama aferin, “öteki” burjuvalara karşı savaş açmada çok başarılısın!!. Çok eskiden, 80’lerde idi galiba, “Mafyaya karşı tek başına” diye bir İtalyan dizisi vardı televizyonda, merakla, büyük bir heyecanla oturur izlerdik!.. Onu hatırlatıyor bana bütün bunlar!..
Suyu ısıtmaya başlarsınız, tam o yüz dereceye gelene kadar pek birşey görünmez ortada. Toplum da işte öyle üstü kapalı alttan ısıtılan bir tencere gibidir!. Sonra, öyle bir an gelir ki, “ne oldu, neden oldu” falan demeye vakit kalmadan, bir de bakarsınız tencere patlama sinyalleri vermeye başlar!.. Ufacık bir kediyi bile köşeye sıkıştırırsanız öyle bir an gelir ki, üstünüze saldırmaya başlar!.. Tamam, taşı gedikten eksik etmeyin, eleştirin de, ama diğer yandan da açık kapı siyaseti izleyin. Adamlar artık darbeciliği falan terkettiklerini söylüyorlarsa, artık yeni Türkiye zemininde kalacaklarını ilan ediyorlarsa, kendi fraksiyon çıkarlarınız uğruna bunları görmezlikten gelerek, bu aşamada müttefik olmanız gereken insanları illa ki “mülksüzleştirme” hayaline kapılmayın; “tamam o zaman” diyerek yeni bir anayasa hazırlanması sürecine onları da katın.. Varsın size gene muhalif olsunlar! Yoksa siz, “solcu” sendikalarla İstanbul’un büyük patronlarının “paralel” müttefiklerini de yanlarına alarak elbirliğiyle kuracakları “Sosyal Demokrat” bir partiden mi korkuyorsunuz!! Bırakınız efendim, onlar da nasıl istiyorlarsa öyle yer alsınlar bu yeni zeminde.. Tek koşul, TARİHSEL UZLAŞMANIN tek koşulu, darbeciliğe karşı olmak olacaksa eğer, bu yönde zorlasanıza süreci!! Yoksa siz, “birgün herkesin AK Parti’li olacağını” falan mı düşünüyorsunuz!!..Yok 17 Aralık darbesiymiş, yok 25 Aralık ihanetiymiş, bunlar hep sizin kendi hatalarınızın sonucu. Bakın, kendiniz söylüyorsunuz, “ne istediniz de vermedik” diyorsunuz!! Sadece bu söz bile herşeyi açıklamaya yetiyor aslında. Yani “düşman” dışarda değil, kendi içinizde-içimizde, beynimize yerleşmiş de farkında değiliz!.
Özetlersek, Anadolu burjuvalarının içinden çıkan bir kanadı, halkımızın o eski mesih yaratma geleneğinden de yararlanarak Erdoğan’ın kişiliğini kutsallaştırmaya götüren, bunun da ötesinde, onları, artık kendileri için bir “lider” ve “ideoloji” yaratma zamanının geldiği inancına sürükleyen, problem çözme sürecinde en kestirme yolun bu olduğuna ikna ederek onların yoldan çıkmalarına neden olan, kendilerine olan güven artışıyla birlikte, “madem ki bu işi kotaran biziz (Devlet sınıfını iktidardan indiren biziz), o halde onun-iktidarın- nimetlerinden faydalanan da sadece bizler olmalıyız” anlayışıdır. Onları, ekonominin ve siyasetin-toplumsal gelişme sürecinin- doğal akışını bir yana bırakarak kerameti kendinden menkul bir iradi güce –yani, adeta kutsallaştırılan bir “lidere” ve “ideolojiye”- yönelten neden budur!.
İşin rotası bir kere kayarak olay Devlete-Devlet Sınıfına karşı verilen mücadele boyutunu aştığı, mücadeleyi birlikte zafere ulaştırması gereken güçlerin kendi aralarındaki sınıf mücadelesi platformuna taşındığı sürece olacak olan budur-bugün ortaya çıkan durumdur!. Alın şimdi hayrını görün! Bakın neler çıktı ortaya..
”Paralel devlet” deyip geçiveriyoruz, şaka değil bu; “paralel devlet” diyorsun, yani, şimdiye kadar “devletin içinde devlet” varmışta kimsenin haberi yokmuş!. Hadi dışardakilerin yoktu diyelim, ya sizin? Siz hükümetsiniz yahu, elinizde istihbarat teşkilatlarınız var, polisiniz var!.. Niye haber vermedi o istihbarat teşkilatı dersiniz!.. Elin adamı altınızı oymuş da haberiniz yok!.. Herkesi şantajla-tehditle teslim almış adamlar da haberiniz yok, söyler misiniz bana siz ne yapıyordunuz bu güne kadar orada!! “Saflığımıza verin” diyerek geçiştiremezsiniz bu işi!
Görüyorsunuz, iş bir kere çığrından çıkınca olay İstanbul-Anadolu savaşları olarak kalmıyor!. Buna ek olarak, Anadolu burjuvalarının kendi içine de sıçrıyor! O Gülen Cemaati dediğiniz nedir ki; tamam, onlar da İstanbul burjuvaları gibi halâ eski Devletçi sistemle olan zihinsel -Devletçi- bağlarını koparmış değiller, ama onların da bir ucu gene Anadolu burjuvalarına dayanmıyor mu?. Alın bir TUSKON’u; TUSKON’u kuran kim, Gülen Cemati değil mi, bunlar da Anadolu burjuvaları değiller mi!. Hadi bakalım, önce İstanbul burjuvalarını, sonra da Anadolu burjuvalarının kendi dışınızda kalan diğer kısmını aldınız karşınıza, kolay gelsin!. Halbuki, olayı hiç bu zeminlere taşımadan yönetmek mümkündü. Madem bu kadar güçlüymüş bu adamlar, neden o zaman onlarla olan mücadeleyi kendi alanınıza -yeni bir anayasa yapma alanına- taşımadınız da onların güçlü oldukları eski Türkiye kulvarlarında onlarla yarışa kalktınız? “Paraleller” sizi dinliyormuş; tamam, peki ama neden beni değil de sizi dinliyorlar, demek ki bunun altında bir çıkar savaşı-sınıf mücadelesi-var.. Ben de diyorum ki, bu mücadelenin objektif temelleri zaten vardı, yani yeni birşey değil bu. Eski sistemin yarattığı çarpık gelişmenin sonuçları bunlar. Ama sizin göreviniz, işin bu yanını öne çıkarmadan, burjuva olmaktan kaynaklanan ortak yanlarınıza vurgu yaparak, kendi aranızdaki mücadeleyi ortaklaşa hazırlanacak yeni bir anayasayla birlikte yeni Türkiyenin demokratik platformuna aktarmaktı. Yok eğer bu ara kavga kaçınılmaz olarak çıkacaksa da bunun yeni anayasa yapımı konusu üzerinde olmasına dikkat edilmeliydi.. Yani eğer, mücadele kaçınılmaz idi ise, o zaman da bunu yönetmek ve kendi alanınıza taşımanız gerekirdi..Bunların hiçbiri yapılmadı!..
EVET, BİR İDEOLOJİ NASIL YARATILIR DEMİŞTİK!
“Liderimiz” hazırdı! Evel Allah, bu konuda-kişiyi ilahlaştırma konusunda-uzmandık!! Ama bu yeterli değildi. Şimdi bir de bir paradigma, bir “ideoloji” yaratmak gerekiyordu!.. Öyle ya, ideolojisiz “lider” olurmuydu!..
Anadolu burjuvalarının içindeki bir kanattan, onların ruh haline uygun bir ideolojiden-böyle bir ideolojinin nasıl yaratılacağından bahsederken akla hemen “solcular” geliyor -ne kadar ilginç değil mi-!! Ama öyle ya, ne de olsa, bu işin -ideoloji yaratma işinin- uzmanı onlar!.. Gerçi bu sefer söz konusu olan işçi sınıfı değil, Anadolu burjuvaları; yani, bu kez işçi sınıfı için değil Anadolu burjuvaları için bir ideolojinin yaratılması söz konusu!!. Sakın onlar -Anadolu burjuvaları- Allahın fukarası, ideolojiyle ne alakaları var, daha doğru dürüst bir entellektüel kadroları bile yok, ideolojiyi nasıl yaratacaklar falan diye düşünmeyin!! Sosyalizmin çöküşünden sonra işsiz kalan Jöntürk-İttihatçı kökenli solcularımız ne güne duruyorlar; onların bu boşluğu doldurmada da ne kadar maharetli olduklarını görünce parmaklarınızı ısıracaksınız!!..
Yukardaki açıklamayı gerekli gördüm, çünkü, biraz sonra, ortaya çıkan bu yeni ideolojinin nasıl da “solculuk” koktuğunu görerek hayret edecek, “helal olsun bu “solculara”(!), kendilerini (batırarak) kurtardılar(!), şimdi de sıra Anadolu burjuvalarında, onları da kurtarmaya(!) çalışıyorlar” diyeceksiniz!
Önce şunu söyleyelim: Anadolu burjuvaları küresel düzeyde ticaret yapmayı, burjuva olmayı falan henüz daha yeni öğrendikleri için, kendi aydınlarını da daha yeni yeni ortaya çıkarmaya başladılar. Ve gerçekten, bu kadar kısa zamanda bu alanda da başarılı oldular ve çok değerli, düşünen beyinler çıkarmayı da başardılar.. Ama ideoloji, hele hele bir ideoloji yaratmak başka birşey. Kitlelere malolabilecek, onları peşinden sürükleyebilecek popüler bir ideoloji yaratmak için onların tecrübeleri henüz daha yeterli değil. Bu nedenle, ideoloji yaratma işine uygun dışardan toplum mühendisleri ithal etmeleri gerekiyordu!..
Kim ne derse desin, problem Anadolu burjuvalarına bir ideoloji yaratmak olduğu sürece, böyle bir amaç için kullanılması gereken en önemli enstrüman-bilgi temeli İslam olacaktır. Bunun nedeni açıktır: Çünkü onlar, Anadolu burjuvaları, Devlet sınıfına karşı mücadelede tarih boyunca sırtlarını ona, yani İslam’a dayayarak mesafe alabilmişlerdir. Yani İslam -din faktörü- bu mücadelede bugüne kadar onlar için kendiliğinden bir simge-bayrak olagelmiştir. Üstelikte sadece onların kendileri yaratmamışlardır bunu. Kültür ihtilali süreci boyunca karşı tarafın zorlamalarının yarattığı reaksiyon da böyle bir sonucun ortaya çıkmasına-İslama sarılma sonucunun ortaya çıkmasına- neden olmuştur.
Dikkat edin, şu an artık sadece bir din olarak İslam’dan bahsetmiyoruz; konumuz, ideoloji yaratma sürecinde bir enstrüman olarak onun nasıl kullanılabileceğidir!. Tamam, daha önce Necip Fazıl falan da bu yolda çaba sarfediyorlardı, ama onunki -onlarınki- biraz ilkeldi, “çağdışı” kalıyordu artık!. Yani öyle, İslam’ı bir ideoloji haline getirelim, “islami bir nesil yaratalım” falan diye istek beyan etmekle olmuyordu bu iş!. İçinde yaşadığın sisteme, yani “kapitalizme alternatif” yeni bir sistem haline getirebiliyor muydun onu; hem de öyle basit bir alternatif de değil, kapitalizm sonrası topluma yönelik bir alternatif!!..
Ee, peki nasıl olacaktı bu iş? Biliyorsunuz, ben çoktandır bu ideoloji yaratma işleriyle falan uğraşmıyorum artık!!. Bu yüzden, bu işin uzmanı olan o “solcu-aydınlara” sormak gerekecek bu soruyu!.. Ama siz merak etmeyin, zaten bazıları bu türden soruları çoktan sormuşlar bile kendilerine ve de cevaplarını hazırlamışlar! Nasıl mı? Bakın Cemil hoca nasıl bir mantık kuruyor:
Hani İslam da “faize karşı” ya; tamam işte, yeni bir ideolojinin çıkış noktası neden bu olmasın! İslam’ın karşı çıktığı faiz kapitalizm öncesi döneme ilişkinmiş falan bunlar önemli değildi, önemli olan, onun da “faize karşı” olmasıydı. Kedi uzanamadığı ciğere “pis” dermiş hesabı, ülkedeki bankacılık sistemi İstanbul’un büyük burjuvalarının kontrolünde olduğu için, ve de artık trenin kaçmış olması nedeniyle, öyle yakın zamanda Anadolu burjuvalarının banka sahibi olmaları falan da hayal gibi göründüğünden, Anadolu burjuvaları açısından “faiz lobisine” karşı savaş başlığı altında başlatılacak bir “imha-mülksüzleştirme” ve ele geçirme mücadelesi mükemmel bir strateji olabilirdi!. Bu bir. İkincisine gelince, faize karşı başlatılacak bir savaş pekala “kapitalizme alternatif-kapitalizm sonrası topluma yönelik bir çıkış noktası” da olabilirdi! Süper! “Bir taşla iki kuşu birden vurmak” denirdi bunun adına!. Hem sonra, tam köprüyü geçerken onlara -Anadolu burjuvalarına- yüz çevirip de gene İstanbul burjuvalarından yana dönen o “solcu-Marksist liberallerden” de intikam alınmış olurdu böylece!. İslam’sa mesele, zaten iş gelip ona dayanıyordu. Yok eğer, “kapitalizme alternatif yeni bir sistemse” de, ee, o da tamamdı; bir kere faize karşı olmaktan yola çıktın mıydı, bütün bir bankacılık sistemini falan da devre dışı bırakmış oluyordun zaten; yani orada artık kapitalizmden bahsetmeye de yer kalmazdı!. O halde tamamdı, Anadolu burjuvaları için yeni bir ideoloji yaratma sürecinin köşe taşları hazırdı ortada! Hem de öyle bir hazırdı ki, “sosyalist sistemin” çöküşünden sonra bir çıkış noktası-yeni, “solcu” bir ideoloji arayanlar için de çare olabilirdi böyle birşey, harika! Hem sonra, işin bir de Türkiye’nin Ortadoğu’daki İslam ülkelerine örnek olma ayağı vardı!. Yaratılacak böyle bir ideoloji pekala onlar için de bir çekim merkezi yaratabilirdi!. Yaşasın Anadolu burjuvalarının önderliğinde başarılacak kapitalizme alternatif-kapitalizm sonrası toplumu yaratacak- bir İslam Devrimi !
Kimdi peki bu türden ideolojik formatları hazırlayanlar, Anadolu burjuvaları mı? Dedik ya, onlar daha “fukara”, yani zihinsel-entellektüel kapasiteleri yeni bir ideoloji yaratacak kadar gelişmiş değil! Bunun için önce “solcu” olmak gerekirdi!! Ama o da yetmezdi, hem “solcu” olacaktın, hem de bütün o entellektüel yeteneklerini Anadolu burjuvalarına sunarak onlarda eksik olan yanı tamamlayacaktın!!. Hani derler ya, “bir baltaya sap olamadın” diye!. Böylece, “solculuk” yaparak ulaşamayacağın mevzilere “ne yardan, ne de serden vazgeçerek” bir çırpıda erişmiş oluyordun; daha ne!
La havle vela kuvvete! Anadolu burjuvalarına sesleniyorum: Yahu kardeşim, oturun oturduğunuz yerde, bakın ne güzel işler yapıyorsunuz; Devlet sınıfının şahsında koskoca Osmanlı’yı iktidardan indirdiniz, bu ülkenin milli gelirini on yılda üçe katladınız, Kanal İstanbul’du, 3. Köprüydü, dünyanın en büyük havaalanıydı, Marmaray’dı, ikinci tüneldi falan derken harikalar yaratıyorsunuz. Üretici güçleri geliştirerek Türkiye’yi 21.yüzyıla taşıyorsunuz. Yetmiyor mu bunlar size! Türkiye nasıl geldi bu noktalara (siz nasıl geldiniz bu noktaya) onları bir düşünün hele. Buralara gelirken yok muydu o “faiz lobisi” denilen “finans kapital”!. Daha önce içinde “faiz lobisinin” olmadığı başka bir sistemde mi yaşıyorduk yani! Kapitalizm değil midir dünden bugüne içinde yaşadığımız sistemin adı?. Ne oldu da böyle birden enteresan ideolojiler yaratan kılavuzların peşine takılmaya kalkıyorsunuz!.
Sayın Erdoğan,
bu halk sizi kendinden biri olduğunuz için, pragmatik bir lider olduğunuz için sevdi. Hiçbir ideolojiye prim vermediğinizi gördüğü için sevdi ve bağlandı. Bırakın Allah aşkına şu ideoloji peşinde koşan kılavuzları bir yana! Aslan gibi Babacan’ınız var yanınızda yetmiyor mu o size!!.. Bakın, “faiz lobisi” falan diye o kadar bağırıldı çağırıldı ne oldu? Faizler düştü mü, tam tersine fırladı gitti!! “Bu iş Türkiye’ye 18 milyar dolara patladı” diyorsunuz! Ee, o zaman, kime yarıyor bu çığırtkanlık, bunu niye göremiyorsunuz? Ortada bir “faiz lobisi” varsa yapışırsın yakasına verirsin cezasını; ama öyle “faiz lobisi” çığırtkanlığı yaparak bütün bir küresel sermayeyi karşıya almakla olmaz bu iş!. İnanın, “faiz lobileri” falan değil, bu türden ideolojik ataklarla ortalığı biribirine katanlar yapıyor gerçek tahribatı. Bir yandan, “Menderes’i astılar, Özal’ı zehirlediler, ama Erdoğan’ı yedirtmeyeceğiz” falan diyerek suret-i Haktan görünürken, diğer yandan aslında sizi de kurbanlık kutsal bir koyun haline getirerek atıyorlar o kurtların önüne; ve siz de saf saf, o “Dombra’ların” falan havasına kapılarak-“kefen giymekten” falan bahsederek-bu oyuna geliyorsunuz, insaf!
Evet, ideoloji yaratma işine isterseniz İslam-kapitalizm ilişkisinden başlayarak devam edelim!. Bakın ne diyor Cemil hocamız:
DEVAM EDECEK...
KAPİTALİZME ALTERNATİF BİR İSLAM İKTİSADINI TARTIŞIYORUZ!..
“..İslamcılık: Evet, politiktir ve nihai adaleti anlatır. Burada alternatif bir iktisadi sistemin temellerini bulabilir miyiz ve bulursak bunu İslam iktisadı olarak nitelendirmek mümkün müdür?
[1]http://www.duzceyerelhaber.com/Munir-AKTOLGA/19824-Bir-sure-once-nereye-geldik-ne-yapmali-demistik-simdi-neden-sasiriyoruz
YAZININ 1. BÖLÜMÜ İÇİN
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023