Murat AKSOY
Bundan 11 yıl önce gerçekleşen 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi bir çok açıdan otoriter devletin iflası oldu. Deprem bölgesine üç gün sonra varabilen devlet, bu iflasın resmidir.
1999 Gölcük depreminde devlet iflas ederken sivil toplum siyasal bir güç olarak kamusal alanımıza girdi. Depremden hemen sonra bölgeye giden, ilk arama-kurtarma faaliyetini gerçekleştiren, yardımları organize eden, toplayan, dağıtan sivil toplum kuruluşları devlet gelene kadar devletin yapması gerekeni gönüllü olarak yaptılar.
1999 Gölcük depremi Türkiye'de devlet-toplum arasındaki fayın ne kadar açık olduğunu gösterdi. Depreme üç gün sonra müdahale edebilen devlet, kamuoyu tarafındansorgulanmaya başladı. O günlerde devletin yapması gerekenleri 1990'ların başından itibaren kamusal alanda görünür olmaya başlayan sivil toplum kuruluşları yaptı. Bu yönü ile 1999Gölcük depremi Türkiye'deki demokratikleşme sürecinin hızlanmasında özel bir yere sahiptir.
1999 Gölcük depremi sonrasında bir çok haklı tespit yapıldı. "Bu depremin olacağını söylemiştik", "suçlu müteahhitlerdir, malzemeden çaldılar", "kamu da, belediyelerde suçlu","denetim yok, kaçak çok" gibi pek çok tespit. Ancak bunların hiç biri mevcut durumu açıklamaya yetmiyor, tam tersine tüm bu tespitler mevcut durumu meşrulaştırıyor. Çünkü sayılan bu tespitlerin her biri birer sonuç. Ve "sonuç"lardan hareketle "neden"leri ortadan kaldırmak mümkün değil.
Devletin kendini kurduğu, anlam dünyası içinde, sayılan tüm tesipitler birer meşruiyet aracıdır. Toplumu yönetebilmenin diyeti, rüşvet, yolsuzluk, rant olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal katma değerin devletin ideolojik olarak ayakta durması uğruna, popülistçe kullanılması, yaşadığımız bu ve bunun gibi bir çok felakete davetiye çıkarmıştır. Çünkü amacın toplumsal meşruiyet yerine devletin mevcut yapısının korunup, idame edilmesi olarak öncelenmesi, yaşananları normalleştirmektedir. Bu "devlet" ancak kendini korumak üzere organize olmuştur. Bu devletin toplumu korumak gibi bir derdi olmamıştır.
İşte 1999 Gölcük depreminde bu devlet iflas etmiştir. 1999 sonunda Türkiye'nin Avrupa Birliği aday üyesi olması Türkiye'de yeni bir dönemi başlatmıştır. Önce deprem sonra Türkiye'nin AB aday üyeliği esas olarak siyasette büyük bir kırılma yaratmıştır. Bunun sonuçlarından birisi Refah Partisi'nden sonra kurulan Fazilet Partisi'nde yaşanmış ve 14 Mayıs 2000'de yapılan seçimde bugün Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül Genel Başkan Adayı olmuştur. Fazilet Partisi'ndeki "yenilikçi kanat" partinin, Anayasa Mahkemesitarafından kapatılmasından sonra AK Parti'yi kurmuş ve 3 Kasım 2002'de tek başına iktidar olmuştur.
9 Yıllık AK Parti iktidarının demokratikleşme ve sivilleşme yönündeki adımlarının temeli aslında 1999'dan itibaren başlayan bu fikri ayrışmanın sonuçlarından birisidir.
Elbette o dönemde bu süreci destekleyen adımlardan birisi de Abdullah Öcalan'ın çağrısı ilePKK'nın eylemsizlik ilan etmesi ve sınır dışına çekilmesidir. 1 Haziran 2004'e kadar süren bu süreç, genel hatlarıyla Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde ilerleme sağlanmasına yol açmış ama özel olarak Kürt sorunu konusunda beklenen kadar adım atılamamıştır.
Önceki gün Van'da meydana gelen 7.2'lik deprem gerçekten aradan geçen süre içinde afet mücadele konusunda çok fazla adım atamadığımızı göstermiştir.
Ama iki deprem arasında iki önemli fark ortaya çıkmıştır. Bu kez afet sonrası mücadelede hayli mesafe almış bir devlet var karşımızda. Bölgeye anında müdahale eden, yardım ulaştıran, arama-kurtarma faaliyeti başlatan ve bölgeye bir kaç saat içinde ulaşan Bakan/lar ve Başbakan var. Elbette bu iki deprem arasında fark açısından önemlidir. Bu fark sadece depreme hızlı müdahale değil, devlet-toplum ilişkisindeki değişimin de işaretidir.
Van'da meydana gelen deprem çok önemli bir fırsat çıkardı karşımıza. Geçen hafta Hakkari Çukurca'da meydana gelen PKK saldırısı sonrasında yaşanan büyük acının ardından meydana gelen Van depreminin ardından özellikle sosyal medyada başlatılan kampanyalar Kürt sorunun çözülmesi için aslında yepyeni bir fırsat sunuyor. #EvimEvindirVan topic'i ile başlayan ve çoğalan kampanyalar Türkiye'nin Kürdüyle Türküyle, Batısıyla Doğusuyla birbirinden ne kadar ayrılmayacağını göstermiştir. İnsanların acılarının bu kadar ortaklaştığı bir coğrafyada "silahla, şiddetle çözüm arayışı"nın ne kadar anlamsız olduğunu gösteriyor. Başlatılan kampanyalar, Türkiyeli insanların ortaklaşan acı karşısında nasıl birlik beraberlik içinde olduğunu gösterdi.
Gelin doğal afetin sunduğu bu acıyı bir fırsata çevirelim. Yeniden konuşmak için, çözüm için bir fırsat yaratalım. Kürdüyle Türküyle, Doğulusuyla, Batılıysa bunu talep edelim.
Bu fırsatı yaratmak PKK'nın elinde. Bunun yolu hemen eylemsizlik ilanıdır. Bulunduğumuz noktada çözüm sürecinin ilk koşulu budur.
Karşımızda büyük bir acı var. Depremin yarattığı acıları daha hızlı sarmanın yolu da Kürt sorununun çözümü konusunda daha hızlı adımların atılmasından, demokrasinin derinleşmesinden geçmektedir.
Depremin ortaklaştırdığı acı, umarız çözüm içinde "aklı" devreye sokar.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018