Osman CAN

Osman CAN
Osman CAN
Tüm Yazıları
Türkiye burjuvazisi ve demokrasi
25.01.2014
1905

 TÜSİAD cenahından son birkaç günde üst üste açıklamalar duyduk.

Önce TÜSİAD Başkanı Yılmaz konuşuyor.

“Hem 1982 Anayasası'na ilişkin, hem de 2010 Anayasa değişikliğinde sakıncalarına işaret ettiğimiz, HSYK modelini bugün bir kez daha değiştiren gündemdeki kanun teklifi, son günlerde izlediğimiz çatışmayı, yürütmenin yargı üzerindeki etkisini biraz daha artırarak aşmaya çalışmaktadır.”

Ardından TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Yücaoğlu dört hasar değerlendirmesinde bulunuyor. Değerlendirmesinin hukuk ve demokrasiyle ilişkili kısmı şöyle:

“Yürütme ve yargının karşılıklı çatışma ve tartışmaları, kuvvetler ayrımı ilkesinin de ağır yara almasına sebep oldu. Bu tahribat, yabancı sermayenin Türkiye'ye bakışını olumsuz etkiledi.”

Her ikisinin de değerlendirmelerinde ekonomiye ilişkin dikkatle dinlenilmesi ve yorumlanması gereken tespitler olduğuna katılıyorum. Yine hukuk devletine ilişkin değerlendirmelerinden bazılarını da yabana atmak mümkün değil.

Ama bir tepki biçimleri var ki, bunun üzerinde ayrıca durmak gerek.

İlk olarak Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğundan hareketle bir zihinsel zemin kuruluyor ve onun üzerinden eleştiriler yöneltiliyor.

İkinci olarak da Türkiye'de çoğulcu, katılımcı bir demokrasi varmış gibi bir tahayyül içinden konuşuluyor. Ve tabii “çoğulcu, katılımcı demokratik bir hukuk devleti” olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 1923'ten beri kurulu olduğu ve işlediği, bu mükemmel sisteme Gezi protestolarına karşı uygulanan sert tepkiler ile 17 Aralık operasyonlarıyla ortaya çıkan durumun zarar verdiği kabulü konuşmaların bütününden rahatlıkla okunabiliyor.

İnsan ne diyeceğini şaşırıyor.

1923'te kurulan şey hukuk devleti değildi. Sonrası hukukun bir bütün olarak askıya alındığı bir dönem oldu.

Demokrasiden de söz etmeyelim. Türkiye'de 1908-1913, 1920-1922 arasında dönemin şartlarında bir demokrasiden söz etmek mümkün olsa da, bunun 1924 seçimleriyle ortadan kaldırıldığı gerçeğiyle artık yüzleşin.

1924 Anayasa dönemi demokrasi getirmediği gibi, 1950 seçimleriyle de demokrasiye geçmedik.

Demokratik yolla iktidar olundu, ancak sistem demokratik olmadığı için yönetim demokratik bir şekilde cereyan etmedi.

Sonrası malum. 27 Mayıs ve 12 Eylül'ün demokrasi ve hukuk devleti için ne anlama geldiğini de herhalde danışmanlarınız size anlatmıştır.

Üstelik İstanbul Sermayesi 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinin arkasında oldu.

Sizin de desteğinizle inşa edilen anayasal düzen, “kuvvetler ayrılığı” ilkesine hiçbir zaman dayanmadı. Nasıl bir “denge”ye dayandığı malumunuz. Bugünkü kavganın “yürütmenin yargıya müdahalesi” kavgası olmadığını da hakeza.

Bu sisteme karşı değişim çabaları ise İstanbul sermayesinin, kimi zaman haklı olsa bile, ölümüne eleştirdiğiniz, beğenmediğiniz siyasetten geldi.

Onların tüm yapısal reform adımlarının da karşısında oldunuz. Birlikte olsaydınız, muhtemeldir ki şikayet ettiğiniz pek çok sorunu bugün tartışmayacaktık.

Hadi bir kere olsun, bu gerçekle yüzleşin. Türkiye'nin, sizin de katkınızla hukuk devleti ve demokrasi olamamış anayasal düzeninin bir bütün olarak değişmesi gerektiği konusunu kendi aranızda tartışın.

Bugün Türkiye'de demokratik yolla iktidara gelinebilir, ancak cari anayasal düzen nedeniyle, demokratik bir şekilde yönetmek çok zor.

Demokratik olmayan bir düzenin hukuk devleti olamayacağı, yozlaşmaya açık olduğu, dolayısıyla, tam da dediğiniz gibi, ülkeye hasar vereceği çok açık. Hem sizin hem de bizim malumumuz.

Biz bu anayasal düzen değişsin diye mücadele ediyoruz.

Siz de bir kere olsun, demokratik ülkelerdeki burjuvanın yaptığı gibi, demokratik bir anayasal düzen için çaba gösterin, siyaseti bu yüzden kıyasıya eleştirin, değişim konusunda da destek verin.

Bunu yapabilirsiniz, yaparsanız tarihe geçersiniz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar