Gülay GÖKTÜRK
Bizim toplumun suç algısında hiyerarşinin en tepesine oturan suç “terör örgütü” üyeliğidir herhalde... Birini iyice öcüleştirmek; iflah olmayacak şekilde batırmak isterseniz oradan başlar; tutturamazsanız yavaş yavaş aşağı inersiniz.
Soruşturma yürütenler ve iddianame düzenleyenler de böyle yapıyor. Başlangıçta çıtayı iyice yukarıda tutuyor; bahsi çok yüksekten açıyor; her türlü örgütlü yapıya “terör örgütü”ya da “silahlı çete” diyerek işe başlıyor. Tabii işin içine silah-külah sokulunca yargılama usullerinde de“kolaylıklar” sağlanmış oluyor. Ama suçlama dava seyri boyunca indikçe iniyor. Sonuçta “Allah ne verdiyse” razı olunuyor...
Oysa bu hiç de akıllıca bir şey değil.
Çünkü akla, izana ve vicdana uymayan bir suçlamayla işe başladığınız vakit; doğru iddiayı da zayıflatmış, yargılamanın inandırıcılığını zedelemiş; dolayısıyla gerçekte işlenen suçu da örtbas etmiş oluyorsunuz.
Bu hatanın en yakın örneğini Balyoz Davası’nda yaşadık. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ“terör örgütü liderliği” suçlaması ile yargılandı. Ama iddianameyi yazan savcı dışında hiç kimse Başbuğ’un “terör örgütü lideri” olduğuna inanmadı. Zaten iddianamede bu iddiayı ispatlayacak herhangi bir delil de yoktu.
Sonuç: Fiyasko...
Oysa suçlama ayakları yere basan bir suçlama olsaydı; savcılar öcü yaratma peşinde koşmadan, Başbuğ ne yaptıysa sadece onunla suçlasalardı, durum çok daha farklı olabilirdi.
Bugün bütün bunları yazmamın sebebi aynı hatanın bir kez daha tekrarlanıyor oluşu...
İşin hukuki yanı
Bilindiği gibi, geçtiğimiz günlerde Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Serdar Coşkun’un, Emniyet’e ilettiği "Paralel yapıyı bulun" talimatı deşifre oldu. Savcı, "gizli" ibareli talimat yazısında Gülen Cemaati’nin elinde silahlı bir güç bulunup bulunmadığının; ordu, MİT ve emniyet birimleri içerisinde Cemaat’e bağlı olanların silahlı bir eyleme kalkışması halinde darbe yapabilecek güçlerinin olup olmadığının araştırılmasını istiyor; ayrıca son on yılın araştırılarak Cemaat üyelerinin, Zirve katliamı, Danıştay saldırısı, Aziz Santoro, Hrant Dint, Üzeyir Garih ve Necip Hablemitoğlu cinayeti gibi kanlı olaylarla irtibatının olup olmadığının belirlenmesini istiyor. Savcı ayrıca, Cemaat’in tuttuğu iddia edilen arşivlerin bulunduğu yerlerin 'acil' olarak belirlenmesini istiyor ve Cemaat üyelerinin kimliklerinin tespit edilmesi ve adreslerine eş zamanlı baskın yapılması talimatını da veriyor.
Böylece biz bu hazırlıklardan Cemaat için bir “terör örgütü” davasının yolda olduğunu anlıyoruz.
Ne var ki, bu dava daha baştan “baş aşağı” edilmiş bir dava olmaya aday.
Normal şartlarda, savcılar sadece Emniyet güçleri tarafından elde edilen delillerin, bulguların önlerine gelmesinden sonra devreye girer ve soruşturmayı başlatırlar. Söz konusu talimat ise, soruşturmanın tersten yürütüldüğünü gösteriyor. Savcılık önce bir örgütün varlığını masa başında tespit ediyor; ardından da bu konuda dinlemeler yapılması, delil bulunması, baskın yapılması için Emniyet birimlerine görev veriliyor.
Buna bir bakıma “istim arkadan gelsin” yöntemi de diyebiliriz.
Yol yakınken…
Konunun bu boyutu geçtiğimiz günlerde birçok ceza hukukçusu tarafından çok daha ayrıntılı bir şekilde irdelendi, daha da irdelenecek ve eleştirilecektir.
Benim asıl üzerinde durmak istediğim konu ise, bu dava bu biçimde ilerlerse, kamu vicdanından alacağı tepki...
Bana kalırsa, bugün kamuoyunun oldukça geniş bir kesimi, bu Cemaat’in içinde yer alan bir yapının devlet içinde stratejik noktalara kümelendiği; özellikle polis ve yargı içindeki gücü marifetiyle önce darbe davalarını yolundan çıkardığı ve daha sonra da hükümete yönelik operasyonlar yaptığı kanaatinde. Bu yapıyı demokrasi için bir tehdit olarak görüyor ve ortaya çıkarılıp yargılanmasını istiyor.
Ama siz bu insanları bile, Cemaat’in silahlı-külahlı bir terör örgütü olduğuna inandıramazsınız. Çünkü Cemaat dediğiniz şey, 40 yıldır herkesin bir ucundan tanıdığı, hatta dokunduğu; şu ya da bu faaliyetini bildiği, yüz binleri bulan geniş bir kitledir. Böylesine geniş tabanlı toplumsal bir hareketi bir gün aniden “terör örgütü” diye yaftalamanın herhangi bir inandırıcılığı olamayacağı gibi, tam tersine olacak olan şudur:
Bu absürt suçlama yüzünden, hükümete operasyonlar düzenleyip duran illegal otonom yapının sağlıklı bir şekilde yargılanmasını da engellemiş olursunuz.
İstediğiniz bu mu?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015