Hakan AKSAY
Sizde geriye ne kadar kaldı?
Benim 18 yılım var.
Türkiye’deki ortalama erkek ömrü hesabından geriye kalan süre bu.
Tabii resmî hesapları alt üst ederek 18’in üzerine çıkma seçeneğim de var...
Sürpriz yaparak yolu kısaltma ihtimalim de...
Ama neresinden bakarsan bak, çoğu gitti azı kaldı.
Üzülelim mi? Ah vah mı edelim?
Elbette hayır.
İyi değerlendirilir, anlamlı kılınır, ilginç anlarla doldurulursa bir yıl bile azımsanacak bir zaman değildir.
Ancak hayatı renklendirmek, mutluluğu olmasa bile sevinç ve huzur dolu anları yakalayıp çoğaltmak biraz da içinde bulunulan ortama bağlı. (“Biraz” mı?)
İçinde bulunduğumuz “mekânın ve zamanın” özelliklerini biliyoruz.
Boş laf sarf etmemek için Dünya Mutluluk Endeksi’ni hatırlatayım: Finlandiya, Norveç, Danimarka, İzlanda, İsviçre gibi ülkeler yine ilk sıralardayken Türkiye 156 ülke arasında 74’üncü.
Basın özgürlüğü bakımından 180 ülke arasından 157’nciyiz.
Eh, kabul edersiniz ki, mutluluğun sadece “kahvaltı” ile değil, bunlarla da ilgisi olmalı.

* * *
Seçimler dolayısıyla sosyal medyada ve son dönemlerin modası WhatsApp gruplarında her türden paylaşımlarda patlama yaşanıyor.
Dün bana gelen bir karikatürde bir adam diğerine “Valla dünyayı gezdim memleket kadar güzelini görmedim. Gözünü seveyim memleketimin” diyordu.
Diğerinin “Nereliydin sen?” sorusuna verdiği cevap “Maldiv Adaları” idi.
Soru soranın tepkisi ise “Senin Allah belanı versin!”cümlesindeydi.
Karikatüristin herhalde “cennet gibi bir yer” olarak gördüğü Maldivler’in başkanlık rejimiyle yönetilen, sık sık karışıklıklar ve darbe yaşayan, ağırlıklı Müslüman nüfuslu bir cumhuriyet olduğunu bilip bilmediği üzerine yorum yapmak zor.
Ama anlaşılan, o bizden daha güzel (huzurlu? mutlu?) gördüğü ülkeleri kastederek gülerken “acınacak halimizi” hatırlatmaya çalışıyor.
Ne olursa olsun, evet, durumumuz pek parlak değil. Düşman kamplara bölünmüş, barut fıçısı gibi her türlü tehlikeye açık bir memlekette yaşıyoruz.
Ve başımızdan bir seçim deneyimi yeni geçti, onu özümsemeye, ne olup bittiğini anlamaya çalışıyoruz.
* * *
Ülkenin iktidarı desteklemeyen yarısında moralsizlik, devasa bir kara bulut gibi çökmüş ve her yanı kaplamış durumda.
Seçimlerle ilgili dün iyimser, çok iyimser ve anormal derecede iyimser olan muhaliflerin ağzını bugün bıçak açmıyor. Açtığında da oradan iyi bir şeyler dökülmüyor: Hayal kırıklığı, kırgınlık, kızgınlık, küfür...
“Bu ülkede yaşanmaz, başka bir yere kaçmak lazım” türü konuşmalar son yıllarda iyice yaygınlaştıktan sonra seçim süreciyle birlikte iki ay için bıçak gibi kesilmişti. Şimdi tekrar başladı.
İnsanların öngöremedikleri seçim sonuçlarıyla ilgili en çok sarıldıkları argümanlar ise hileler, oy dolandırıcılığı, sayılmayan çuvallar, dijital numaralar, tehditler, esrarengiz senaryolar...
Zaten hukuki açıdan demokratik şartlarda yapılmadığı çok aşikâr olan seçimlerde bu tür sorunların olmadığını düşünmüyorum elbette.
Ne var ki muhaliflerin başarısızlığı en çok bu konuya bağlamasında bir kolaycılık, tembellik, arabesk bir mutsuzluk eğilimi olduğunu hissediyorum.
Seçim kampanyasından sayımın denetimine kadar muhaliflerin her aşamadaki onca hatasına ve eksiğine odaklanmadan, her şeyi “bu iktidar seçimlerde istediği sonucu çıkarıyor, ne yapsak boş!”karanlığına taşımak gelecek açısından ne kadar yapıcı ve yol gösterici?
* * *
Elbette burada enerjik, konuşkan ve son yüz metreye kadar oldukça cesur görünen Muharrem İnce’yi masaya yatırarak parçalarına ayırabiliriz. Ya da YSK önünden “jiletle kazınamayacak” olan Meral Akşener’i. Yenilgiye doymadan hep koltuğuna ölümüne sarılan Kemal Kılıçdaroğlu’nu. HDP’yi. İyi Parti’yi. Saadet Partisi’ni...
Ama “eldeki malzeme” bu... Ya da şimdilik öyle görünüyor...
Herkes kendi grubu içinde “tarifsiz bir coşku” yaşarken dünyayı toz pembe görüyor. Ancak ülke genelinde bu iktidara hayatını teslim etmiş on milyonlar var hâlâ.
Muhalefet kendini değiştirmeden ya da arasından gerçekten toplumun her kesimiyle sağlam bağlar kuracak ve çoğunluğun güvenini kazanabilecek liderler yetiştirmeden nasıl başarılı olacak?
Bu konuda pek bir şey konuşulmuyor.
Ayrıca seçimin olumlu sonuçları (Erdoğan’ın tek başına davranma özgürlüğünü sınırlayan parlamento tablosu, HDP’nin barajı aşması, muhalefetin eskine göre daha canlı ve birbiriyle diyalog kurabilir hale gelmeye başlaması gibi faktörler) bir süre fazla dile getirilmeyecek galiba.
Zaman, mutsuzluğun ve umutsuzluğun zirvesine uzanma zamanı...
Peki öyleyse!
Batsın bu dünya!..
* * *
Yakın çevremde hemen herkes açısından neredeyse “her şey bitmiş” iken ben pek bir iyimser ve bilge görünmek istemem. Çünkü bu doğru değil. Ben de moralsizlik pastasından payıma düşeni kaçırmadım.
Ama umut katliamını neredeyse sadist bir zevkle yapanlardan uzak durmaya çalışıyorum.
Çıkış yolu bu değil, hissediyorum.
Ama nerede olduğunu ben de güvenilir bir öngörü ve güvenle saptama iddiasında değilim.
“Bu tip bir muhalefet”in işi değil muhafazakârlara uzanabilme, iktidardan değişik şekillerde zarar görenler arasında güven temelinde bir kader birliğine kapı aralama...
Bu nasıl olur? Kim yapabilir? Ve yapan çıkar mı?
Yoksa Metin Münir’in dediği gibi, “Erdoğan canının çektiği kadar iktidarda kalacak ve giderken yerini seçtiği birisine bırakacak”mı?
Bilmiyorum.

* * *
Bu arada zaman geçip gidiyor.
Hayatımdaki bu siyaset işgalinden ve bunun yarattığı mutsuzluktan fena halde rahatsızım.
Sosyal medya paylaşımlarında, arkadaşlarımın sözlerinde, karikatürlerde, yazılarda, romanlarda, şiirlerde, filmlerde, şarkılarda gerçek iyimserlik kırıntıları arıyorum.
Tek tük bulduğum da oluyor.
Daha iyi arayıp daha çok bulmaya çalışıyorum.
Neden mi “gerçek iyimserlik” diye yazdım?
Çünkü “güneş mutlak doğar”, “yarınlar bizimdir”, “hiçbir baskıcı rejim ilelebet sürmez” gibi saptamaları tekrarlamak bana huzur getirmiyor.
“Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” diye sloganlar atan insanlara bundan sonra neyi daha farklı yapacaklarını tek tek sormak istiyorum.
Çünkü bu sorunun cevabı yoksa ve hâlâ aynı başlangıç çizgisindeysek benim iyimser olmam neredeyse imkânsızlaşacak.
Çünkü zamanın çoğu gitti, azı kaldı.
Elde var 18 yıl...
Belki 18’den fazla...
Belki de daha az...
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları









































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025