Metin Münir
Geçenlerde bir daha başlamamak üzere sona eren Kıbrıs görüşmeleri, adanın bölünmüşlüğünün geçici değil kalıcı olduğunu kanıtladı.
Bunu hem Kıbrıslılara kanıtladı, hem de sorunla yakından ilgilenen Birleşmiş Milletler örgütüne ve ABD, Almanya,İngiltere ve Rusya gibi ülkelere.
Kıbrıslıların geleceği artık sadece bu gerçek çerçevesinde düşünülebilir.
Türk askerinin adaya çıktığı 1974’ten bu yana etnik olarak ikiye bölünen adada, Türkler ve Rumlar federasyon çatısı altında bir arada yaşayamayacaklar.
Bunun yüz tane nedenini sayabilirim. Ama temel neden, iki toplumun birbirlerinden taleplerinin aşırı olmasıdır.
Rumlar, Kıbrıs Cumhuriyeti üzerindeki tekellerinden taviz vermek istemiyor. Türkler, neredeyse 50 yıldır üzerinde yaşadıkları Rum topraklarını eski sahiplerine iade etmek istemiyor.
Bir ikinci neden – ki belki birinci ve en önemli neden budur– tarafların birbirlerini sevmemeleri – Rumların hissiyatı açısından daha uygun olan “nefret” kelimesini isteyerek kullanmadım – , birbirlerine güvenmemeleri, adanın geleceği için ortak bir vizyona sahip olmamalarıdır.
Kıbrıslı Rumlar ve Türkler geçmişe-tutsak, uzlaşmaz kafalarıyla Avrupa’ya değil Orta Doğu’ya ait olduklarını gösterdiler. Bu konularda uzman olan bir akademisyenin bana söylediğine göre, uzlaşma yeteneğinde, soykırım yaşamış Afrika kabilelerinden bile geridirler.
Ama bunlar artık tarih oldu.
Artık sorun basite indirgenebilir:
Mevcut statüko çerçevesinde, Türkler ve Rumlar birbirlerine ve dünyaya zarar vermeden, nasıl yaşam sürdürecekler?
Rumların pek fazla bir şey yapmalarına gerek yok.
Onlar, dünyanın tanıdığı bir Avrupa Birliği üyesi devlette yaşıyorlar.
Demokrasileri, yargı sistemleri sağlamdır. Eğitim, sağlık ulaşım gibi temel sorunlarını çözdüler. Kişi başına düşen milli gelirleri İsrail’in bile önündedir.
Ama köylülük sorunları var. Ve kafaları, Ortodoks kilisesinin ördüğü nefret-i örümcek ağlarıyla doludur. Hristiyan dünyasında hiçbir halk Rumlar kadar kilisesinin oyuncağı değildir.
Bir sürü başka gıpta edilecek özelliklerine rağmen bunlar, Rumların bulundukları durumdan bir Singapur veya Lüksemburg durumuna erişmelerine mani olacak.
Türklerin durumu ise acıklıdır.
KKTC savaş ganimeti üzerine kurulu bir rüşvet ve rant devletidir. En büyük geliri Türkiye’nin yolladığı, büyük bir bölümü de rant ve rüşvet potasına atılan cömert yardımlarıdır. Bu “ekmek elden su gölden” sistemi, Türklerin kamu yararına dönük bir yönetim kurmalarına engel oldu.
KKTC’de bozuk olması mümkün olan her şey bozuktur – sağlık, eğitim, bürokrasi, yol, su ve elektrik altyapısı dökülmektedir. Çevre sorunları bir felakete dönüşmüştür.
Girne, betonlaşmada hızla Kuşadası ve Mersin gibi kentsel cehenneme dönmüş yerlere benziyor.
Yöneticiler, kamu mallarını akrabalarının cebine tıkıştırmalarını artık gizlemeye bile gerek duymuyorlar.
Rüşvet ve rant, politikacıların kamu yararına değil kendi yararlarına çalışmaları, Müslüman toplumların eroinidir.
Bu bağımlılıktan kurtulmanın tek yolu sicillerinde bir tek reform bulunmayan siyasi kadrolardan kurtulmak, dürüst ve işbilen insanları iktidara getirmektir.
Kıbrıslı Türklerin büyük bir inatla Rumlarla federasyon kurma rüyası peşinde koşmalarının en büyük nedeni, çözemedikleri sorunlarını Rumların çözebileceğini sanmalarıdır.
Rumlarla aynı çatı altına girersek bütün sorunlarımız çözülecek, onlarla aynı hizaya geleceğiz sanıldı, her ne kadar dillendirilmese de.
Ama uygarlık nezle değildir, bulaşmaz. Refah ise bir örgütlenme meselesidir. Kafasını kullanmayana, ter dökmeyene,dürüst olmayana mama yok.
Toplumlararası görüşmeler Kıbrıslı Türkler için “uyan” borusudur. Umarım duyuldu.
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2021
1.02.2021
24.01.2021
18.06.2020
4.06.2020
29.02.2020
27.02.2020
25.02.2020
13.02.2020
30.01.2020