Murat BELGE
Güney-doğu illerinde ikinci haftamızı doldurarak döndük. Bu, daha epey süre, böyle devam edecek. Bahçeli ile İşçi Partisi’nin pişirmeye çalıştıkları provokasyon, izlediğim kadarıyla, çalıştıkları yerlerde de pek fazla tutmuyor; birkaç tekil olayın ötesine geçemiyor. Geneldeyse, “Barış Süreci” olsun ve devam etsin isteyenlerin oranı yükseliyor. Bizim gidip geldiğimiz bölgedeyse, o provokasyonların hiçbir etkisi yok. Şimdiye kadar sadece iki kişinin “Siz de nereden çıktınız?” havasında bir şeyler söylediğini işittim. Onların da sorunu bizimle değildi; yıllardır devam eden baskı, burada bazı insanları, Fırat’ın batısından gelecek hiçbir şeyin hayırlı olmayacağına inandırmış.
Bu inanç aslında epey yaygın, diyebilirim. “Niye yaygın” diye soracak, hele kimseyi suçlayacak durumda değilim. Zaten nedenini çok iyi biliyorum.
Geçen günlerin birinde, Ahmet Türk’ün “barışın dilini” konuşmak üstüne bazı uyarıları yayımlandı. Çok doğru bulduğum uyarılardı bunlar. Devamlı karşındaki muhataba “Ben sana inanmıyorum, güvenmiyorum. Zaten seni hiç sevmiyorum” diyerek bir “barış diyalogu” kurmak ya da sürdürmek mümkün değil. Bir barış konuşmasının ve herhangi bir çatışmanın, uyuşmazlığın en az iki tarafı vardır. Uyuşmak ve anlaşmak da, bir tarafın kendi düşündüklerini öbür tarafa empoze etmesi demek değildir. Ve bu, süreç içinde yer alan iki tarafın da uyması gereken taraftır. Benim şimdiye kadarki gözlemlerime göre, iki tarafta buna uymaya çalışan da var, uymayan da. Böyle olunca, süreç herhangi bir anda kesilebilir; kesilirse, “Siz şunu şunu söylediniz, onun için kesildi” suçlamaları başlar; başladığında, iki tarafın da dağarcığında, işi karşı tarafın bozduğuna dair yeterince kanıt toplanmıştır. İşin kötüsü, bakarsınız, iki taraf da haklıdır. Ama kimin “daha” haklı olduğundan bağımsız olarak, sonuç aynı sonuçtur: barış belirsiz, bilinmeyen bir tarihe ertelenmiştir büsbütün ortadan kalkmamışsa. O zaman, Ahmet Türk’ün andığım konuşmasında belirttiği “sorumluluk” durumu karşımıza dikilir. Biz gene, sonuna kadar, “Onlar sebep oldu” diye bağırabiliriz; buna kendimizi inandırabiliriz de. Ama olan olmuştur.
Bunu istiyor muyuz, istemiyor muyuz?
İstemenin nedenleri, beklentiler, iki tarafta bir hayli değişik olabilir. Ama sürecin durmasıyla tarafların üzerine göçecek olan enkaz, aynı enkaz olacaktır.
Bizim grupların işlevi, öncelikle, sorunları, şikâyetleri ve beklentileri saptamak, bunları hükümet tarafına iletmek. Adımız “âkil”e çıkmış olsa da, yapmamız beklenen şey kimseye “akıl vermek” değil. Bize dertlerini anlatan Kürt arkadaşlarımıza nasıl düşünüp ne istemeleri gerektiğini anlatacak biz değiliz. Ancak, sorunları tesbit etme, kayda alma işlemleri bittikten sonra, “Peki, sen ne düşünüyorsun” diye sorulursa, “âkil” falan değil, yurttaş Ahmet, Mehmet olarak sohbet edebiliriz; elbette bizim de fikrimiz var. Ama nasıl Kürtler’e akıl öğretmeye gitmiyorsak, hükümete de “Şunu şunu yapın” diye tebligatta bulunacak değiliz. Topladığımız verileri sunacak, sunarken yaptığımız değerlendirmeyi de dile getireceğiz, “talepler şunlar, ruh hâli de söyle şöyle.” O kadar.
Şimdiye kadarki bu iki ziyarette işittiğim şeyleri ilk kez işitmiyorum. Tersine, yıllardır bunları dinliyorum, çünkü yıllardır durumda kaydadeğer bir değişim olmuyor. Sorunlar aynı, yaklaşımlar aynı. Onun için, şu anda çok anlamlı bir dönemece geldiğimiz hâlde, diller de, söylemler de aynı. Adını sık sık andığımız “barış”, henüz kromozomlarımıza işlemedi.
Birkaç gün, Kürt kesiminin beklentilerini özetlemeye ve tartışmaya çalışacağım: en genel düzeyde.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025