Murat Sevinç
Yazar, üç bölüme ayırdığı çalışmasının ilkinde (ki okuduğunuz yazının konusu bu bölüm) Üçüncü Reich’ın hukuk sisteminin ve tabii mahkeme kararlarının ‘siyasi’ boyutunu ele alıyor. Yeni rejimin ‘anayasal’ görünümünü. Nazilerin hukuk anlayışı ve uygulamalarının özgül niteliklerini ‘tedbir’ ve ‘norm’ devletleri ayrımına başvurarak inceliyor.

Çizim: Aydan Çelik
Faşizm çok etkileyici bir ‘konu’. Özellikle Alman nasyonal sosyalizmi akıl fikir almaz bir tarihsel deneyim ve okuduğum her yeni kitapta bir kez daha aynı şeyi düşündürüyor: Her zaman her şey olabilir şu hayatta ve insanoğlundan korkmak gerek!
Sistematik vahşet ve acımasızlığın boyutu, en korkunç yöntemlerin soğukkanlılıkla uygulanmış olması konunun bir yanı. Beni, her defasında en az bunun kadar şaşırtan şey faşizm çılgınlığının kurumsal dayanakları. Nasyonal sosyalistlerin iktidara seçimle gelmiş ve kendilerine yol veren hukuk düzenini bir çırpıda etkisizleştirebilmiş olmaları. Yalnızca anayasanın temel haklar rejimini, Weimar Anayasası’nın bir hükmünden (md.48) yararlanıp askıya alabilmiş olmalarını değil, var olan kurumları da büyük beceriyle yeni rejimin hizmetine sunabilmiş olmalarını kastediyorum. Hâkimlerin, savcıların, bürokratların, akademinin, koskoca profesörlerin Nazi rejimine uyum sağlayıp ‘gerekeni’ yapmaya başlamış olmaları hakikaten çok çarpıcı.
Rejimin yerleşebilmesi, ne yalnızca sosyalistlerin/komünistlerin başarısızlığıyla, ne Hindenburg ve ordunun basiretsizliğiyle, ne Almanya’nın yaşadığı ekonomik ve toplumsal krizlerin boyutuyla, ne Nazilerin becerisiyle, ne korkuyla, ne dehşet saçan yöntemlerle; ne de SA, SS ya da Gestapo’nun varlığıyla tam olarak açıklanabilir. Kuşkusuz her biri bütünün parçaları. Buna mukabil sistem, özellikle ‘yargı’ şaşkınlık verici bir süratle uyum sağlıyor faşistlere. Bir tarihten itibaren artık Führer’in talimatına ya da yeni bir ‘kararnameye’ dahi gerek duymadan, onun hangi yönde talimat verebileceğini düşünerek, hissederek, tahmin ederek davranmaya başlıyor hâkimler.
Öyle bir uyum ki bu, sonraki tarihe de yol gösteren hukuk tartışma ve uygulamalarına neden oluyor. Gazete Duvar’da daha önce tanıttığım bazı kitaplar, söz konusu ‘hukuk’ tartışmalarıyla ilgiliydi. Sebastian Haffner’in iki kitabı (İletişim) hakkında ve Radbruch Formülü (Ceza Hukuku Felsefesine Katkı, Tekin Yayınevi). Nazilerin yöntemleri, hukukçuların tavrı, geçirdikleri değişim, hukuk dediklerinin hukuk sayılıp sayılmayacağı… Tek cümleyle, “Nazi hukuku hukuk muydu?”
Bugün önereceğim kitap iki hafta önce yayınlandı. Elimden bırakmıyor, tadını çıkararak okuyorum! Bir yazıda tüketmek istemiyorum, sonraki kitap yazısı da aynı eser üzerine olacak.

İkili Devlet
Diktatörlük Teorisine Bir Katkı, Ernst Fraenkel, İletişim Yayınları, Çev. Tanıl Bora, 320 syf, 2020
Çok önemli bir klasik ve İletişim Yayınları’nın ‘faşizm incelemeleri’ serisinden yayınlandı: Ernst Fraenkel’in “İkili Devlet-Diktatörlük teorisine Bir Katkı.” (İletişim) Zorlu olduğunu tahmin ettiğim çeviriyi yapan Tanıl Bora. Hem yayınevine hem de çevirmene bu önemli ‘kamu hizmeti’ için teşekkür borçluyum. Konuyla ilgili herkes, özellikle hukuk ve siyaset bilimi çalışanlar, öğrenciler, siyasetçiler, köşe yazarları vb. vakit kaybetmeden edinmeli.
Bir de kaynak makale önermek istiyorum. Bu konunun, kitabın ve yazarın asıl ‘bileni’ felsefeci arkadaşımız sevgili Serdar Tekin. Birkaç yıl önce Birikim Haftalık’ta kapsamlı bir yazı kaleme almıştı. Buraya bırakıyorum. Benim yapmaya çalışacağım ise Serdar Tekin’i kızdırmadan, henüz çevrilen bu klasikten haberdar olmanızı sağlamak.
Fraenkel’in kim olduğunu ve çalışmasının temeli hakkındaki bilgiyi, İzmir’e selam ederek, Serdar Tekin’e bırakmak istiyorum:
“İkili Devlet, Alman hukukçu (ayrıca sosyalist ve Yahudi) Ernst Fraenkel’in 1941’de yayımlanan klasik eseri… Kitabın alt başlığı: Diktatörlük Kuramına Bir Katkı. Fraenkel… bu önemli kitapta, Üçüncü Reich’ın ilk evresi diyebileceğimiz 1933-38 dönemine odaklanarak Nazi Almanya’sında hukukun nasıl işlediğini içeriden anlatır… Kitabın temel tezi, 1933’ten itibaren Almanya’da devletin ikili bir görünüm arz ettiği, kendini hiçbir biçimde hukukla bağlı saymayan bir ‘tedbir devleti’ (Maßnahmenstaat) ile en azından mevcut kanunlar uyarınca işleri yürütmeye çalışan bir ‘norm devleti’nin (Normenstaat) çetrefil bir biçimde yan yana ve giderek iç içe var olduğudur.”
Ayrımı tekrar edelim: ‘Tedbir devleti’ ve ‘norm devleti.’
Tedbir devletinin hukuk kurallarıyla bir derdi tasası ya da artık moda olan tabirle ‘iltisakı’ yok. Norm devleti ise (içeriklerinden bağımsız olarak) var olan hukuk kurallarına uymaya gayret etme durumunu anlatıyor. Ve evet, iç içe geçiyor, aralarında sürekli gerilim var. Aslında ‘rejimin’ iki ayrı yüzünü gösteriyor ve rejimin doğası (ya da işleyişi) gereği galip gelen, giderek güç kazanan, tedbir devleti. Devletin bekası. Kuşkusuz, Führer’in bekası. Führer’in ideallerinden ve kişiliğinden ayrı bir devletin var olup olmadığı çoğu zaman belirsiz. Belirsizliğin nedeni ise büyük ölçüde norm devleti! O belirsizliğin süregitmesi sağlıyor sanki norm devleti. Norm devletinin işlevi daha ziyade ‘kitabına uydurmak.’ Sonuçta mahkemeler hukuku uyguluyor; o hukuk Führer’in, yani devletin selametini önceliyorsa hâkimlerin günahı nedir?!
Yazar 1940’ta kaleme aldığı “Amerikanca Basıma Önsöz”de, ayrımını şöyle açıklamış:
“Önlem devletinden, hukuki güvencelerle sınırlanmamış kısıtsız keyfilik ve şiddetin egemen olduğu bir sistemi anlıyorum; ‘norm devletinden’, yürütmenin yasalar ve mahkeme kararları ve idari işlemlerinde ifadesini bulduğu şekliyle hukuk düzenini ayakta tutmaya dönük geniş egemenlik salahiyetleriyle donatılmış bir hükümet sistemini anlıyorum. Bu iki sistemin yana yana bulunuşunun anlamını, idare, asliye hukuk ve ceza mahkemelerinin kararlarının sonrasında bilimsel incelemesi yoluyla açıklığa kavuşturmaya, aynı zamanda ikisini ayıran sınır çizgisini göstermeye çalışacağım.”
Yazar, üç bölüme ayırdığı çalışmasının ilkinde (ki okuduğunuz yazının konusu bu bölüm) Üçüncü Reich’ın hukuk sisteminin ve tabii mahkeme kararlarının ‘siyasi’ boyutunu ele alıyor. Yeni rejimin ‘anayasal’ görünümünü. Nazilerin hukuk anlayışı ve uygulamalarının özgül niteliklerini ‘tedbir’ ve ‘norm’ devletleri ayrımına başvurarak inceliyor. Bütün mesele, tarihte daha önce ve sonra da yaşandığı gibi ‘olağandışı’ bir durumu anlamaya, anlamlandırmaya ve isimlendirmeye çalışmak.
Rejimler kendisi için çizilmiş sınırları ihlal etmeye ya da yok saymaya başladığında ve bunu yine ‘hukuk’ başlığı altında yaptığında, yeni durumun anlaşılabilmesi için o güne dek başvurulmamış bir terminolojiye de gerek duyuluyor. Örneğin Ali Duran Topuz’un, benim de arada bir atıf yaptığım ve ‘hukuka aykırılıktan’ farklı bir hali anlatmak için işlevsel olduğunu düşündüğüm ‘anti-hukuk’ kavramı gibi. İşte ‘önlem devleti’ ve ‘norm devleti’ ayrımı da böyle bir gereksinimin ürünü.
Fraenkel çok sayıda mahkeme kararından yararlanıp zaman zaman Anglosakson hukukuyla karşılaştırmalar yaparak ikili devletin nasıl kurulduğunu ve işlediğini gösteriyor. Yazara göre, 1936’dan itibaren geleneksel kurumların direnci zayıflamıştı ve bu durum, mahkeme kararlarının siyasi radikalleşmenin ilerlemesine tanıklık etti. ‘Önlem devleti’nin etkisinin sürekli arttığı bir ilerleme.
Önlem devletinin başlangıcı ve oluşumunda en kritik an, hiç kuşkusuz meşhur 28 Şubat 1933 kararnamesi: Milletin ve Devletin Korunmasına Dair Olağanüstü Hal Kararnamesi. Evet, sıkıyönetim hali. Hiç dinmeyen ve Üçüncü Reich’ın anayasası olan sıkıyönetim. Sıkıyönetim ve olağanüstü hal denilince, yazarın sık sık Carl Schmitt’in düşüncelerine başvurduğunu ve itirazlar yönelttiğini tahmin etmek güç olmasa gerek. Tabii OHAL ve kararname kavramları, siz değerli okura başka örnekler de hatırlatmış olabilir, ancak bunun konumuzla ilgisi yok!
Kararnamenin çıkarılma nedeni herkesin malumu: Reichstag Yangını. O gün Berlin’deki meclis binasında bir yangın çıkar ve henüz ‘aydınlatılamamış’ bu olayın sorumlusu olarak Hollandalı bir komünist (Van Der Lubbe) yakalanır. Nasyonal sosyalistler kundaklamayı fırsata çevirir ve OHAL ilan edip söz konusu kararnameyi çıkararak (Anayasa’nın 48’inci maddesinin verdiği yetkiyi kullanıp) temel hak rejimini (ezcümle anayasayı!) askıya alır. Bu gelişmelere bir de 2 Mart 1933 tarihli Yetki Yasası’nı (hükümet meclis ve Hindenburg’un onayı olmadan yasa çıkarabilecek!) eklemek gerekiyor. Yazara göre Naziler bu yetkilerle, ‘geçici’ diktatörlüğü ‘hükümran’ diktatörlüğe (bu ayrım Carl Schmitt’e dayanıyor) dönüştürebildi. Tabii bunda Alman hukukunun, örneğin İngiliz hukukundan farkı da rol oynadı. Alman geleneğinde OHAL ilanının yürütme erkine ait ayrıcalıklardan biri olarak kabul görmesi, kritik.
Ve dananın kuyruğunun koptuğu yer:
“Hükümran diktatörlüğün hamili, bu erki ya şahsen ya da ona tabi merciler eliyle kullanan Führer ve Reich şansölyesidir. Bu erki nasıl kullanacağı, tamamen onun takdirine kalmıştır… Führer’in ve Reich şansölyesinin, hükümran diktatörlüğü çerçevesinde her türden önlemi alma hakkının olduğuna dair herhangi bir şüphe bulunmuyor.”
Yeni rejimde siyasi gücün temsilcisi ‘devlet’ ya da ‘parti’ organları olabilir. Yazara göre, ikisi arasındaki sınırlar akışkan. Örneğin adı sanı bilinen Nazi anayasa hukukçusu Reinhard Höhn, Gestapo (gizli polis) görevlerini partinin verdiğini belirtiyormuş! Devlet ile partinin yetki paylaşımı ise ‘dışarıdakilerin erişiminin bulunmadığı’ hizmet içi talimatlarla düzenleniyor. Tabii yetki ve görev sınırları, Führer’in emriyle bir anda değiştirilebiliyor. Dolayısıyla devlet ve parti arasında bir ayrım yapmak pek mümkün değil.
Durumun vahametinin anlaşılabilmesi için Karlsruhe Eyalet Temyiz Mahkemesi’nin bir kararına bakalım:
“…bir kararında, Berlin Başsavcılığı’nın sendika varlıklarına el koyması hakkında görüş bildirecekti. Mahkeme Berlin Başsavcılığı’na, verdiği el koyma kararının hâlâ geçerliliğini sürdürüp sürdürmediğini sorduğunda, Başsavcılık bu soruya ancak Alman Emek Cephesi hukuk dairesinin görüşünü aldıktan sonra cevap verebileceğini bildirmişti.” (Alman Emek Cephesi, 1933 Mayıs ayında sendikalar kapatıldıktan sonra Nazilerin kurduğu işçi ve işveren örgütü!)
Yazarın ifadesiyle hâkimler acınası bir ‘teslimiyet’ içinde. Bazı mahkemelerin teslimiyeti ise acınası değil, hakikaten hayranlık uyandırıcı! Örneğin Berlin Eyalet İş Mahkemesi. Bu mahkeme, Hitler’in imzaladığı ancak yayınlanmamış bir talimat hakkında şöyle bir hüküm vermiş: “Hareketin Führer’i aynı zamanda milletin Führer’idir. Hangi sıfatıyla eylemek isteyeceği… onun kendi takdiridir. Bir talimatın altında Adolf Hitler adının yazıyor olması kâfidir.”
Fraenkel’in önlem devletinde, hukuk kuralları, özellikle devletin müdahale etme gereği duymadığı alanlarda (şimdilik!) geçerliliklerini devam ettirir. Türkçesi: “Almanya bir kanun devletidir!” Bu durum, göreli bir normalliğin her zaman sürdüğü duygusunu veriyor. Norm devletinin bu kırılgan alanının varlığını sürdürebilmesi ise ‘siyasi iradenin’ o konuda vereceği karara bağlı. Siyasal gücün sınırını çizen ise hukuk kuralları değil, karar alıcılar! Demek ki norm devleti, önlem devletinin izin verdiği kadar var ve etkili. Anlayacağınız, ‘ateş olsa cirmi kadar yer yakıyor’ norm devleti. ‘Cirmi’ belirleyen ise devlet.
Pardon, Führer!
Fraenkel, Almanya’da sıkıyönetimin, sıkıyönetim ilanının gerekli kıldığı hiçbir ölçütle bağdaşmadığını ve hukuk devletinin ilgasını anlatırken, hâlihazırdaki tüm kurumların uygulamalarından örnekler veriyor. Örneğin polis makamları. Örneğin anayasal ve yasal kısıtların kaldırılması. Yargı denetiminin iç savaş gerekçesiyle bertaraf edilmesi, idari yargının, hâlâ zaman zaman bağımsız bir norm varmış gibi davranmakta ısrar eden asliye hukuk mahkemelerinin, ceza mahkemelerinin kararları ve tabii ‘partinin’ her bir kurum üzerindeki açık ya da örtük hâkimiyeti…
Yeni rejimin, hemen her ‘kurucu’ eylemini temellendirmek için başvurduğu gerekçenin ‘komünizmle mücadele’ olduğunu hatırlatmaya gerek var mı?! Örneğin Nazi hukukçusu (ne kadar ilginç değil mi, Nazilere gönül vermiş hukukçuların varlığı!) Hamel şöyle diyor:
“Komünizmle mücadele sadece… manâsız ve devlet için bir tehlike oldukları görülmüş bulunan engelleri… yıkmak için… bir vesile olarak görülmelidir.”
Kitaba devam edeceğim…
Yine Hamel’e referansla bitireyim yazıyı. Konu, koruma amaçlı gözaltı ve tutuklama. Fraenkel’e göre;
“Koruma amaçlı gözaltının, devletin düşmanlarına karşı savunma mücadelesinde gerekli bir araç olduğu yanılsaması çoktan terk edilmiştir. Şimdi o, baştan itibaren olduğu şey olarak, yani NSDAP’nin tek başına egemenliğini sağlamanın, bu demektir ki hükümran diktatörlüğü ihdas etmenin bir aracı olarak kabul ediliyor.”
İnanın tam burada bitecekti yazı, fakat şunu da alıntılamadan edemedim, affedin!
Yazar der ki; “Nasyonal sosyalizmin ‘legal devrim’ efsanesi, Adolf Hitler’in şahsını ‘düzen’le özdeşleştirmesini içerir; nasyonal sosyalizmin illegal devlet darbesinin tarihi, Adolf Hitler’in ‘düzeni’ kendi şahsıyla nasıl uyumlandırdığını gösterir.”
Teşekkür: Yazıda kullanılan karikatür, sevgili Aydan Çelik’in hediyesidir ve ilk kez yayınlanıyor. Çok teşekkür ederim.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
24.07.2025
7.07.2025
4.06.2025
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025