Ümit KIVANÇ
Dönüp dolaşıp aynı soruyu yinelediğimin farkındasınızdır: Adnan Oktar teşkilatının hedefi tam olarak nedir? Hedefine ulaşma yolunda bu teşkilat neyle iştigal ediyor? Bütün gün pahalı dükkânlardan yüz binlerce liralık alışverişler yapıp, yeyip içip oynayıp seks âlemleri yaptıklarını, zaman zaman da birilerini ağlarına düşürüp “uygunsuz” görüntülerini çektiklerini, şantaj yaptıklarını öğrenip bununla yetinmemizi bekleyenler şüphesiz kötü niyetliler. Başka şeyleri öğrenmeyelim diye önümüze parıltılı konfetiler saçıyorlar.
Fakat aynı anda, bu teşkilatın birtakım yabancı devletlerle işbirliği yaptığına, onlara hizmet ettiğine, askerî casusluk yaptığına inanmalıyız! Nasıl olacak?
Oktar teşkilatının marifetlerine ilişkin olarak şu ana kadar ortaya çıkan somut olgular neler?
Bir zamanlar teşkilatın tepe elemanlarından olan, sonradan ayrılan Fırat Develioğlu’nun Fatih Altaylı’ya anlattığına göre, Oktarcılar teşkilatı “nitelikli dolandırıcılık, uluslararası dolandırıcılık yapıyor”. Eyvallah. Tabiî bu da başlıbaşına bir örgüt hedefi değil. Olabilmesi için, örgütün hedefinin kendi içine yönelik olması lazım. Eğer birtakım adamlar ve kadınlar, çeşitli fantezilerle dolu bir seks ve eğlence yaşantısı için gerekli genç kızları, oğlanları ve tabiî parayı biraraya getirmek üzere teşkilatlandıysa, zaman zaman zor da kullanılan karanlık ilişkiler içerisinde keyiflerine bakıyorlarsa ve kendilerini güvenceye almak için de etkili-yetkili kimselere “hoş muamele” sunarak onları görüntülüyor, şantaj yoluyla kendilerine koruma kalkanı imal ediyorlarsa bu tipik mafyozo bir iştir ve göreceği muamele buna göredir.
Dolayısıyla, Fıratlıoğlu’nun bazı sözleri böyle bir durumda ofsayta düşer. Meselâ niçin “15 Temmuz hadisesinin hemen arkasından devlet yüzünü bu örgüte çevir[miş]” olsun? 12 Eylül 1980’de bur tür örgütlerin de “projelendirilmiş” olması ne anlama gelir? Örgütün olabilecek en hassas konuyu kullanarak mümkün en riskli alanda at oynattığını, dinî cemaat-tarikat vs. sûretinde boy gösterdiğini unutmayalım. Altaylı Develioğlu’na sordu: Diyanet bu örgüte karşı asla bir şey diyemedi; neden? Eski örgüt yöneticisi, “2016 yılından bu yana Türkiye değişti,” cevabını verdi. “İlk defa yerli ve millî Türkiye olduğumuzu hissediyoruz.”
Ne alâkası var? Zamanında Adnan Oktar’ın “önüne yatan” siyasetçiler, milletvekilleri, kamu yöneticileri, savcılar, yargıçlar... bunlar hepsi yabancı ve gayrimillî miydiler? Bu tür ifadeler sadece Oktar teşkilatı ve olayın bütünü üzerindeki sis perdesini koyulaştırmaya yarıyor.
Pinner Test şaklabanlığı
Yine yerlilikle, millîlikle sadece genel ahlâk zaafımız bakımından ilişkisi kurulabilecek bir olguya eğilelim: Pinner Test dalaverası. Bu dolandırıcılık hikâyesini Fatih Gökhan Diler’in Diken’de olaya dair hemen bütün bilgileri derlediği etraflı haberinden aktaracağım.
Oktarcılardan Ferit Erdem Rahvancı, 2009’da insanların hangi gıdalardan olumsuz etkilendiğini belirlemeye yarayan “York Testi”nin (“gıda intolerans testi”) Türkiye temsilciliğini aldı. Ancak “[asıl] firmadan habersiz, firma isminin patentini Türk Patent Enstitüsü’nde kendi adına tescil ettirdi”. Bu yüzden firmayla mahkemelik oldu, ilişkileri sonlandı. Rahvancı, “Pinner Test” adı altında gıda intolerans testleri yapmayı sürdürdü. “Bu teste prestij kazandırmak için Amerika’da ofis kurul[du]. ABD’deki resmî kayıtlarda da firmanın sahibi Rahvancı olarak görülüyor. Türkiye’de uygulamaya popülerlik kazandırmak içinse ünlü isimlere test yapılmış."
Sorun şu ki, ortada test yok! Kandırmaca var. Bir kan alma kiti satın alıyorsunuz. Bu, maliyeti düşük bir kit. Sonra hayalî bir testle güya hangi gıdalara hassasiyetinizin bulunduğu saptanıyor. Bütünüyle palavra.
Teşkilat birtakım doktorlarla ve diyetisyenlerle de anlaşmış; bunlar hastalarına testi tavsiye edip karşılığında test bedelinin yarısını alıyorlar. Test bedeli 1100 ile 1450 lira arasında - artık neye göre değişiyorsa...
Olayın ayrıntılarını Diler’in haberinden okuyabilirsiniz. Oktarcıların sayısız dolandırıcılık faaliyetlerinden biri olduğu belli bu hikâyenin ayrıca dikkat çekici yanı şu: 2015’te savcılığa ve daha önemlisi, Sağlık Bakanlığı’na, sahte test dolandırıcılığı hakkında başvuranlar olmuş (Diken’de belgesi var). Aynı kişi 25 dakika arayla farklı isimlerle kan örneği vermiş, “tamamen farklı iki rapor” almış, iki şahitle tutanak hazırlatmış, fakat yaptığı şikâyetten sonuç alamamış.
Sâkince soralım: Neden? Sağlık Bakanlığı’nda, önüne sahte test bildirimi kanıtıyla konduğunda kılını kıpırdatmayan şahıs(lar) kimdir, neden böyle bir yolu seçmişlerdir?
Sahte test öyküsünden iki çıkarsama yapabiliyoruz: (a) Sağlık Bakanlığı’nda da Oktar’ı koruyan kollayan birileri vardı/var; (b) Burada da dolandırıcılık-dalaveracılıkla, mafyozo bile sayılamayacak bir adi suçla karşı karşıyayız.
İftira-şantaj mekanizması
Özellikle basında çalışanlar, 1980’lerden itibaren “Adnan Hoca’cıların kampanyası” denen rezillikle tanıştılar. Müthiş aşağılıkça iftiralar ve çamur atmalar içeren metinler, uzun fakslar halinde sağa sola gönderilir, hedef kişi insan içine çıkamayacak hale getirilmeye çalışılırdı bu teşkilat tarafından. Eskiden fakslarla yaptıklarını şimdi e-mail’lerle yaptıkları söyleniyor ki, çok akla yakın.
Nadirdir, iktidar propaganda aygıtı ve medyasında haber kılığında sunulan bir metin muhtemelen epeyce doğru içeriyor: “İddialara göre örgüte bağlı çalışan İtibar ve İftira Grubu, örgütten ayrılan kişilere iftira atma, onları karalama ve itibarsızlaştırma faaliyetlerinde bulunuyordu. Bu grup, hedefteki kişiler adına internet siteleri bile açtı. Grup üyeleri, insanları ‘FETÖ’cü’, ‘eşcinsel', ‘fuhuş çetesi lideri veya üyesi’, ‘katil zanlısı’, ‘İngiliz Ajanı’, ‘silah kaçakçısı’, ‘uyuşturucu satıcısı’ gibi pek çok ifadeyle hedef aldı. Farklı meslek gruplarında çalışan kişiler hakkında, iş bulamamaları için şirketlere olumsuz mailler gönderdi. İddialara göre; örgüt üyeleri bu maillerde aynı karalamayı yaptı ve örgütten ayrılanların iş bulmalarına veya iş almalarına engel oldu. Haklarında karalama, iftira ve itibarsızlaştırma kampanyaları başlatılan eski örgüt üyeleri de polise başvurarak şikâyetçi oldu. İnşaat işiyle uğraşan mağdur Ümit Kuruca, kendisi hakkında 13 bin kişiye mail atıldığını söyledi. Diğer mağdur bilgisayar yazılımcısı D.M.E. de, aleyhinde 20 bin kişi ve şirkete olumsuz yönde mailler atıldığını ve 4 yıl boyunca iş bulamadığını ifade etti. Katar'da inşaat işi yapan bir kişi hakkında da 15 bin mail atıldığı, bazı kişilerinse iflasa sürüklendiği ileri sürüldü. Bugüne dek Adnan Oktar'la ilgili şikâyetçi olan kişiler hakkında 1 milyon mail atıldığı belirtildi.”
Buradan da anladığımız, teşkilatın, kendisini rahatsız edebilecek insanlarla belden aşağı yöntemler kullanarak mücadele ettiği. “Bunların asıl hedefi ne?” sorusu yine cevaplanmadı.
Yoksa casusluk mu?
“Bu da bir tür…”
Arabaşlığımın tamamlanmış hali Hürriyet’teydi: “Bu da bir casusluk türü”. İpek Özbey, bir “yetkili”ye “casusluk faaliyetinin nasıl yürütüldüğünü” sormuştu. Yetkili şöyle cevap vermiş: “Diyelim ki [İsrail ile] Türkiye arasında bir sorun var. İsrailliler talimat veriyor: ‘Bununla ilgili bir kamuoyu oluştur...’ Sosyal medya zaten ellerinde. Sosyal medyacılara etek dolusu para ödüyorlar. Dergilere, gazetelere istediklerini yazdırıyorlar. Yurtdışında rahip, haham gibi din adamları üzerinde etkileri var. Bir şekilde İsrail’den gelen talimat doğrultusunda o algıya hizmet ediyorlar. Bu da bir casusluk türü.”
İkna oldunuz mu? Ben bu satırları okuduğumda bir süre, kaşlarım kalkmış, öylece durdum. Buna halkla ilişkiler (PiAr) denebilir, propaganda denebilir, lobicilik denebilir. Fakat casusluk? Nerede gizli-saklı bilgi aktarma kısmı? Yunanistan’a tatile gidip, döndüğümde denizini, kıyılarını, lokantalarını övsem casusluktan yargılanabilirim, sözkonusu “yetkili”nin yaptığı tanıma göre.
Üstelik, “sosyal medya zaten ellerinde” ise, başka bir ülkede propaganda yapmak için, gayet egzantrik, marjinal, değişik kesimlerden tepki çeken, Adnan Oktar gibi bir şahsiyet ve etrafındaki gerçeküstü egzotik ortam üzerinden mi yürünür? İsrail’in kamuoyu oluşturmak için Adnan Oktar’a ihtiyaç duyduğu gerçekse, bu gerçeği öğrenen Mossad’çılar, Şin-Bet’çiler, bilmiyorum artık, ilgili kim varsa, topluca intihar etmezler mi?
Oktarcılarla kavga maceralarından daha önce sözettiğim eski polis şefi Adil Serdar Saçan’a da Sözcü’den Özlem Gürses sordu bu casusluk mevzuunu. Saçan öncelikle “Oktar Babuna olayı”na işaret etti:
“Meşhur bir Oktar Babuna kan kampanyası var. Binlerce kişinin gönüllü olarak hasta olduğunu zannettikleri Babuna’ya kan verdiği kampanya… Tamamen bir casusluk organizasyonudur o. (…) Bu bizim soruşturma dosyamızda var, 1998 yılı. Türkiye'nin gen haritasını çıkardılar. Zaten kayıp o kanlar, biliyorsunuz. 120 bin ünite kan yok ortada. Dünyanın en büyük casusluk işlerinden biridir bu. Amerika’ya gitti kanlar, kimse de bilmiyor nerede.”
Bu iddiayı doğrulama-reddetme şansına sahip değiliz. Komplo teorilerinin görüldüğü yerde ezilmesi gerektiğine inanan biri olarak, “bu işte bir iş var” duygusundan kurtulamıyorum doğrusu. İhtiyaç duymayan biri için o kadar kanın toplanması nasıl bir amaca yönelik olabilir? Bilmiyorum, akıl yürütebilecek malzemem de yok. Ancak işaret etmekle yetinmeliyim; işaret etmeden de geçmemeliyim.
Muhabir şimdiki operasyona zemin oluşturan suçlamalar arasında “askerî casusluk”un da bulunduğunu hatırlatınca eski polis şefi şöyle diyor: “Vardır. O kanala da FETÖ sokmuştur bunları, hiç şüphem yok. Bir bir çıkacak zaten bunlar. Göreceğiz.”
Adnan Oktar’ın Fethullah Gülen ve Gülen’cilerle herhangi bir özel ilişkisi varsa, bunun açık kaynaklardan izleyebileceğimiz nitelikte bir ilişki olacağını sanmıyorum. Bu yüzden bu konuyu uzatmıyor, ama araştırılmaya soruşturulmaya değer mevzu olduğunu belirtme ihtiyacı hissediyorum.
Casusluk konusunda bir “ara karar”a varmak gerekirse, şimdilik kaydıyla şunları diyebilirim:
Bize sunulanlar arasında ikna edici herhangi bir ayrıntı yok. “Bu da casusluk türü” diye sunulan, en fazla lobicilik olarak nitelenebilir; kimsenin bunu Oktarcılar gibi tuhaf tiplere yaptırması için sebep yok. Bu bir.
İkinci olarak, bu konuda sahiden birtakım olgular varsa bunların bizden gizlenmesine çalışılacağından eminim. Zira ortada casusluk varsa, bunun en önemli kalemi, sözkonusu bilgiye nasıl ulaşıldığıdır. Ve Oktar’ın “Kedicik”leri, eskortları, gizli kameralar, etkili-yetkili Türk erkeklerinin zaafları filan biraraya getirildiğinde, devletin birtakım gizli bilgilerine ucundan gördüğümüz şantaj mekanizması gibi silahlarla ulaşılmış olacağını düşünmeliyiz. Hangi devlet yetkilisinin hangi “uygunsuz” görüntüyle “ikna” edilip kendisinden bilgi sızdırıldığı ve bunların yabancı ajanlara verildiği/satıldığı bize anlatılır veya mahkemeye sunulur mu sizce?
“Harun Yahya” ve kitabı Meclis’te itibar görürken
Turgut Özal başbakanken özel kalem müdürlüğünü, cumhurbaşkanı olduğunda başdanışmanlığını yapan, vaktiyle ANAP, sonra AKP milletvekili Feyzi İşbaşaran, Oktar tutuklandığında, öfkesini saklamadığı bir tweet attı. “4 yıl önce ‘Bu adam küçük yaştaki kız çocuklarını sarayına kapatıp fuhuş yaptırıyor’ dedim diye tutuklandım ve 43 gün hapis yattım,” diye başlayan mesaj şöyle devam ediyordu: “Bu aşağılık p.z.venk bugün 170 müridi ile tutuklandı. Bu p.z.venge hakaret ettim diye beni tutuklatan hakim dün [Y]argıtay üyesi oldu.”
Sahiden, bir vakitler hem üst düzeyde gördüğü itibar hem de Akit gibi faşizan lumpen İslâmcı bir odaktan gördüğü destek, bugün Oktar’ın başına gelenlere hayret etmemize yolaçıyor. Hele, kendisi bu duruma düşerken onu korumuş kollamış olanların hiçbirine dokunulmayışı, ne kadar başka alanlardan tanıdığımız devlet klasiği olursa olsun, fazlasıyla tuhaf kaçıyor. “FETÖ’nün siyasî ayağı”nın bir bebek ayakkabısına sığacak kadarının bile ortaya çıkarılmayışı gözönünde tutulursa belki de tuhaf değil, bilemiyorum.
Adnan Oktar operasyonuyla ilgili dizi yazılara polisiye-adliye âleminin tecrübeli gazetecisi Saygı Öztürk’ten alıntıyla başladık, sona doğru yine onun aktardıklarıyla ilerleyelim. 2007 Şubat’ında, “Harun Yahya”nın meşhur Yaratılış Atlası kitabı, Meclis’te milletvekillerine dağıtılır. Kitabı dağıtan, AKP Gaziantep Milletvekili Ahmet Uzer’dir. O sırada Genç Parti milletvekili olan Emin Şirin, Başbakan Tayyip Erdoğan ve TBMM Başkanı Bülent Arınç dahil bütün milletvekillerine mektup yollar, kitabı iade etmelerini ister. CHP Milletvekili Atilla Kart, kısa süre sonra, Mart başında soru önergesi verir, Meclis Başkanı sıfatıyla Arınç’ın cevaplamasını talep eder. Kart, şöyle der: “Hiçbir bilimsel özelliği olmayan, kabul edilebilir meşru bir amacı olmayan, mali kaynakları belli olmayan böyle bir kitabın; TBMM çatısı altında dağıtılmış olmasını yadırgamaktan öte esefle karşıladığımı ifade ediyorum. Yayınlayanların aile kurumuyla din kavramında yarattıkları tahribatlar ve istismarlar göz önüne alındığında; dağıtımına hangi gerekçe ve amaç ile izin verildiğini elbette sorgulamak gerekmektedir. Bu tür yayınların, fikir ve düşünce özgürlüğüyle ilgisi olamaz. Adnan Oktar'ın sempatizanlarıyla TBMM-AKP grubunun yakın ilişkisi Meclis bünyesinde dikkati çekecek boyutlara ulaşmıştır. Bu kişinin kendince bilimsel bir görüntü vermeye çalıştığı Bilim Araştırma Vakfı'na yönelik olarak, yapılan uyarı ve ihbarlara rağmen, Hükümet tarafından idari ve mali anlamdaki denetim süreçlerinin işletilmemesi de ayrıca ve önemle sorgulanması gereken bir haldir.”
Tam burada, isterseniz, Prof. Tayfun Atay’ın, Adnan Oktar’ın “gereksizleştiği” görüşünü anlattığı söyleşiyi Medyascope’tan izleyebilirsiniz. Atay, aklıbaşında herkesin gülüp geçeceği, ama birileri üzerinde etkili olabilen apartma kitapları ve toplumun “öbür kesiminden” genel olarak İslâm’a insan kazanma yolunda yaptığı faaliyetler nedeniyle Oktar’ın uzun zaman el üstünde tutulduğuna dikkat çekiyor.
Casusluksa, kitabı Bülent Arınç’ın izniyle Meclis’te dağıtılırken de varolmalı; değil mi ama?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024