Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır programı, ülkenin siyasi gündemine oturmanın ötesinde bölgede büyük bir heyecan uyandırdı. Kuzey Irak Bölgesel Yönetim Başkanı Mesut Barzani'nin de bu programa katılacak olması, devam eden çözüm süreci açısından çok önemli bir gelişme olarak algılanıyor. Barzani daha önceki açıklamalarında açık bir şekilde sürece destek verdi, 'demokratik siyaset' ve 'barışçıl çözüm' vurgularında bulundu.

Barzani'nin uzun yıllardır 'Irak'taki Kürtlerin hakları için mücadele eden dava adamı' profiline sahip olması, bölge halkı üzerinde de olumlu bir imaj üretmiştir. Her ne kadar son dönemde PYD, Suriye'deki menfaat çatışması sebebiyle Barzani'nin partisi KDP'yi 'Kürt düşmanı' olmakla suçlasa da aklı başında olan hiç kimse Barzani'nin bu konudaki duyarlılığını yadsıyamaz. Büyük bir mücadelenin içinden gelen Barzani'nin sorunun çözümü konusundaki mesajları her halükarda büyük öneme sahiptir; kimi BDP'lilerin tezyif edici açıklamaları bunu zayıflatamaz.

Ahmet Türk, Barzani'nin ziyaretiyle ilgili şöyle konuşmuş: 'Sayın Barzani Diyarbakır gibi önemli bir kente geldiğinde aslında her şeyden önce Diyarbakır halkını, Büyükşehir Belediye Başkanını ve kardeş olan partiyi etmesi ziyaret etmesi gerekir. Bizim beklentimiz buydu'. Türk, Barzani'nin Başbakanın daveti üzerine gelmiş olmasından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor ve bunun Kürtler arasında tartışmaya sebep olacağını söylüyor. Adeta Barzani'ye 'biz çağırdık gelmedin, Erdoğan çağırınca gelmen onun siyasetine ve seçim kampanyasına katkı sağlar' demeye getiriyor. PKK'nın yayın organının bu ifadeleri, 'Türk'ten Barzani'ye uyarı' şeklinde vermesi, içine girdikleri psikolojiyi yansıtıyor.

'Ben Kürt halkının bir evladı olarak Sayın Barzani'yi Diyarbakır'da, Büyükşehir Belediyesinde ağırlamaktan her zaman büyük bir şeref ve onur duyarım' diyen Osman Baydemir ise ziyaretten duyacağı memnuniyeti dile getirerek daha pozitif bir mesaj vermiş.

Barzani, yapacağı ziyaretin de, vereceği mesajların de ne anlama geleceğini bilebilecek bir tecrübeye sahiptir. Bunları küçük hesaplarla değerlendirerek basit siyasi polemikler yapmak ucuz bir yaklaşım olur. Samimi olarak çözüm isteyen insanların sorumlu tavrı, büyük resme bakmak ve sürece katkı yapan bir atmosfer oluşmasını sağlamak şeklinde olmalıdır. Diyarbakır programı ve Barzani ziyareti, süreç açısından önemli bir 'hızlandırıcı rol' oynayacaktır. 'Süreç kalıcı olsun' şeklinde yapılan çağrıların gereği de buna arka çıkmaktır.

AK Parti-KDP, Türkiye-Kuzey Irak ilişkisi bir sorun değil bir fırsat olarak okunmalıdır.

Örgüt ve yandaşları çoğu zaman meseleyi sorun olarak görme eğiliminde olmuşlardır. Türkiye ile Kuzey Irak arasındaki işbirliği ve yakınlaşmayı kendileri açısından bir tehdit olarak algılayan örgüt, Barzani'ye yönelik olumsuz tavırlar içine girmiştir. Özellikle son dönemde Suriye'nin kuzeyindeki Kürt partilere ve Barzani'nin etkili olduğu gruplara karşı sindirme ve etkisizleştirme politikası izleyen PYD'nin tüm olumsuz yaklaşım ve açıklamalarına karşı Barzani daha serinkanlı bir tutum içinde olmuştur.

PKK, hem Barzani'nin çözüme katkı sağlamasını istemekte hem de alttan alta bir inisiyatif mücadelesi içine girmektedir. Suriye denklemi, Kandil-KDP ilişkisini daha sancılı ve karmaşık hale getirmiştir. Çoğu zaman 'Kürdü Kürde kırdırma' politikalarından dem vurarak uyarılarda bulunan Kandil'in, son dönemde Barzani yönetimine karşı açıktan suçlamalarda ve saldırılarda bulunması manidardır.

Samimi olarak çözüm isteyen kesimlerin Başbakan'ın Diyarbakır programını ve Barzani ziyaretini bir sorun veya kaygı verici bir durum olarak değil, önemli bir şans ve fırsat olarak görmesi gerekir.

YASİN DOĞAN

Yeni Şafak