Yasemin ÇONGAR

* Yasemin Çongar’ın bu yazısı YA DA köşesinde değil, EX LIBRIS / DÜNYA BUNLARI OKUYORadlı köşede yayımlanmıştır.
***
Balıksırtı bir ses. İki ters bir düz. Kırçıllı. Sadece kendine benzeyen o sesi dinliyordum yine. Artık çok tanıdık ve hâlâ çok yabancı olan o sesi. Her zamanki gibi, her kelimede takıldı takılacak diye korkarak. Yutkunmasını, yumuşamasını, nemli bir nefesle gevşemesini dileyerek.
Ama o sesin bariz pürüzlerini, ustalıkla gizlediği çatlaklarını, hiç söndüremeyeceği bir yangının hiç olmazsa yayılmasını önlemek istercesine azami bir temkinle açılıp kapandığını da hissetmek istiyordum şimdi. Korkanların marifetiydi cesaret; korkmadığında değil, korkusunu dizginlediğinde cesurdu insan. Beni en tepeye tırmandıran hazlar gibi en kuytu acılarımın da, en yoğun anlarında bir kasılmayla kendini hissettirdiğini, acının ve hazzın o anlarda bütün bedenimle birlikte zihnimi de dondurarak zirveye eriştiğini; adeta cisimleşmek, gövdeme yerleşmek, bende kalıcılaşmak istercesine bir an kasılıp katılaştığını, çatlayıp kırılabilmek için önce buzullaştığını; hazzın ve acının, ancak ölüme çok benzeyen o büyük kasılmanın ardından kendi içindeki incecik çatlakları bulup genişleterek, o çatlaklarla birlikte kırılarak, yeni bir hayatı şelalelendirircesine içimden boşaldığını artık öğrendiğimden belki, o konuşurken, yılların tecrübesiyle her cümlenin kendi kaygan kadansı içinde eritmeyi başardığı kasılmaları tek tek işitmek istiyordum. Korkusunu dizginleyen bir sesti bu. Hançeresinin her kasılması ölüme benziyordu.
Radyo programında keşfettiğim kitap
Diane Rehm’i dinliyordum. Mersinli Süryanilerin 1936 doğumlu şen çocuğu, kırk yıl önce hanım hanımcık bir Arap kadını olarak kapısını çaldığı Amerikan radyosunun bu eşsiz sesi, 1998’den beri bir hastalığın da sesi aynı zamanda; hastalıkla değişmenin, değişerek yaşamanın, sessizliğe direnmenin de sesi.
Spasmodic dysphonia… Adı üstünde kasılmalarla kendini gösteren nörolojik bir “ses” hastalığı. Gırtlağındaki kasların gayrıiradi spazmı Rehm’in konuşmasını güçleştiriyor; ağzında şekillendirdiği her kelimenin, her hecenin, her harfin her an ses tellerine takılıp tökezleyebileceğini biliyor konuşurken; kâh kasılıp kâh gevşeyen başına buyruk gırtlağı derin bir sessizlik uçurumunun kıyısında tutuyor onu. Ve Rehm konuşuyor. Hastalığının teşhis edilmesinden bu yana düzenli botoks iğneleriyle, her iğnede hançeresini bir parça daha felç ettiklerini bilerek, kendi hasta sesini işittiğinde hep biraz şaşırarak, bu sesi yıllar sonra hâlâ garipseyerek, sevmeyerek hatta, ama büsbütün yitmediğine de şükrederek, uçuruma baka baka konuşuyor. İnatla. Soruyor, konuşturuyor.
Kitaba Diane Rehm çağırdı beni. NPR ’daki programını dinliyordum internetten; soruyordu: “Dürüst davranmakla yalan söylemek arasında durdunuz mu hiç? Her iki seçeneği ayrı ayrı değerlendirmek zorunda kaldınız mı?” Herkesi kendi cevabına davet eden soruya, Rehm’in kim olduğunu o anda bilmediğim konuğu, kendine güvenli bir erkek sesiyle karşılık verdi: “Evet, çok kötü yanmıştım bir keresinde...” Ve anlatmaya başladı.
1968 New York doğumlu, çocukluğunu ve gençliğini Tel Aviv’de geçirmiş, halen ABD’deki Duke Üniversitesi’nde psikoloji ve davranışsal iktisat profesörü olarak çalışan İsrail ve Amerikan vatandaşı Dan Ariely’nin hayatını değiştiren o derin yanığın hikâyesini böyle öğrendim. Ariely’nin —ustası Daniel Kahneman ile birlikte—adına “rasyonalite” denen o sert kayanın içini bir güzel oyup, ekonomideki rasyonal beklentiler teorisini ısrarlı fiskelerle çökerttiğini; ekseriya “akıldışı” sayılana bence fazlasıyla hak edilmiş bir “methiye” düzerek teorinin robotlaştırdığı bîçare beşeri yeniden “insan” kıldığını biliyordum oysa. Ariely’nin, Türkçesini Optimist’in yayımladığı Predictably Irrational (Akıldışı ama Öngörülebilir) ve The Upside of Irrationality (Akıldışının Mantığı) kitapları, bir yandan mantıksız davranışın erdemini hatırlatırken, bir yandan da küçük yalanların güvenli sığınağını yıkan bir etki yapmıştı bende. Bu etkiyi sevip sevmediğime karar verememiştim.
Ariely’nin Rehm’e anlattığı yeni kitabını da bu kararsızlık içinde aldım. Baştan çıkarıcı bir adı var kitabın: The (Honest) Truth About Dishonesty: How We Lie to Everyone—Especially to Ourselves (Dürüst Olmamakla İlgili (Dürüst) Gerçekler: Herkese, özellikle de kendimize nasıl yalan söylüyoruz). Kendi yalanlarına bütün kalpleriyle inanan “dürüst” kardeşlerimizi anlatıyor Ariely; bizi anlatıyor.
Yalanlarla aramızdaki kritik mesafe
Zarafeti belki biraz da benden uzaklığında olan o yüksek mavi kubbenin altında —hem de hiç ummadığım şekilde bir erkekle yan yana— diz çöküp otururken, dindar kalabalığın caminin içine yayılan ortak nefesinden dinsiz bir dua süzmeyi denedim o gece. Sanırım, birkaç saat önce Rehm’i dinlemiş olmamın da etkisiyle, o sırada kalbimden geçen herkes için sahici bir ses diledim. Derken, Ariely’nin kitabı geldi; Kadir Gecesi’nin kadri diyelim.
Groucho Marx’ın tavsiyesiyle başlıyor kitap: “Bir adamın dürüst olup olmadığını anlamanın tek yolu vardır. Ona (‘Dürüst müsün’ diye) sorun. ‘Evet’ derse, sahtekârın tekidir.”
Bu “emniyetli” girizgâhın ardından, nasıl ve neden yalan söylediğimizi sorgulamaya girişmiş Ariely; birkaç temel sorunun muhtelif cevaplarını hesaba katıyor bunu yaparken: Herhangi bir anda dürüst olmak ya da yalan söylemek basit bir maliyet-fayda analizine mi dayanıyor? Yoksa “rasyonel”hesapları bir yana bırakıp, çok daha duygusal bir “akıl”la mı hareket ediyoruz; yalan söylerken, bir yandan da içinde kendimizi hâlâ dürüst hissedebileceğimiz küçük oyunlar mı oynuyoruz aslında? Bu duygusal oyunlardaki mündemiç mantık nedir?
Cevapların evrenine yolculuk, çeşitli anekdotlar ve hayata aynı anda birkaç yerinden dokunan deneylerle ilerliyor; ancak öğrencinin dikkatini kendinde tutmayı bilen bir üniversite hocasının sizi çıkarabileceği türden eğlenceli bir gezinti... Ariely’nin diğer kitaplarını okuyanlar ise, gayet kesin bir hükmün muzip bir tekerleme kisvesinde daha ilk sayfalarda yollarını kesmesine şaşırmayacaklardır:“Dürüst olmayan davranışlarımızı yönettiklerini düşündüğümüz rasyonel kuvvetler vardır ve onlar aslında bunu yapmazlar. Ve dürüst olmayan davranışlarımızı yönetmediklerini düşündüğümüz irrasyonel kuvvetler vardır ki, aslında tam da budur yaptıkları.”
Ama ben teşhisten ziyade, tetkikten söz etmek istiyorum biraz. Ariely’yi, içinden Rubik küpü misali trilyonlarca permütasyon çıkabilen bu tür hükümlere vardıran deneyleri anlatmak istiyorum.Hayatta cesaret ettiğimiz her itiraf gibi, cüret ettiğimiz her yalanın da kendi içinde bir paradoks olduğunu hatırlatan deneyler bunlar.
Çok basit bir soru size: Çalıştığınız yerde, başkasına ait bir masanın üzerinde gördüğünüz bir tükenmez kaleme mi daha rahat uzanır eliniz, yoksa o tükenmez kalemi alabileceğiniz miktarda paraya mı? Sıradan bir kalemi mi çalmak daha kolay, azcık parayı mı?
Bir başka soru: Diyelim ki golf –ya da hadi “minigolf” olsun— oynuyorsunuz ve topunuzun durduğu yer pek de memnun etmiyor sizi. Onu şöyle birkaç santim sağa kaydırsanız çok iyi olacak… Eğilip elinizle iter misiniz topu? Peki ya ayakkabınızın kenarıyla? Ya golf sopasının ucuyla belli belirsiz dokunarak? Hangi hile daha kolay?
Cevabınızı belirleyen şeyi, “en az dürüst olduğumuz anlarda bile, yalanla aramızdaki kritik mesafeyi koruma içgüdüsü” olarak tarif etmek mümkün. Ariely’nin yaptığı bir dizi deney, “mesafenin önemini” anlamamızı kolaylaştırıyor.
Gelin biraz matris çözelim…
Bir sınıf dolusu denekten, bir kâğıttaki yirmi matrise bakarak, her matriste toplamı on olan iki rakamı işaretlemeleri isteniyor. Kafanız karışmasın; işlem çok basit: Bir matriste, mesela, 3.45, 7.24, 1.93, 5.19, 8.52, 2.76…diye sıralanan toplam on iki rakam var. Siz onlara bakacak, toplamı 10.0 olan 7.24 ile 2.76’yı bulup işaretledikten sonra bir sonraki matrise geçeceksiniz. Üç dakika içinde çözebildiğiniz her matris için ikişer dolar verecekler size.
Sayıları toplayabilen herkes, bu matrisleri er geç çözeceğine göre yarıştığınız şey zaman. İlk deneyde, üç dakikanın bitiminde, herkes önündeki kâğıdı araştırma görevlisine kontrol ettirip parasını alıyor. Ve defalarca tekrarlanan seanslar gösteriyor ki, denekler ortalama dört matris çözebilmiş.
İkinci deneyde, deneklerden yine aynı şey isteniyor; tek farkla: üç dakikanın sonunda kâğıtlarını götürüp bir kâğıt öğütücüsüne atıyor ve makineyi çalıştırıyorlar. Sonra, görevliye kaç matris çözdüklerini söylüyor, kendi ifadelerine göre “hak ettikleri” parayı alıyorlar. Bu deney de defalarca tekrarlanıyor ve birinci deneyle aynı sürede, aynı eğitim düzeyindeki insanların çözdüğü ortalama matris sayısının altı olduğu görülüyor. Yani kâğıt öğütücüsü, ortalama işlem hızını arttırıyor! Ya da birileri birkaç ekstra dolar uğruna yalan söylüyor.
Bir sonraki deneyin küçük bir hilesi var. Kimse bilmiyor ama bu kez öğütücü, kâğıtların sadece kenarını kesmeye ayarlı. Seanslar aynı şekilde yapılıyor; ortalama yine altı matris çözülüyor ve sonra kâğıt öğütücü açılıyor…
Makinedeki kırpılmamış kâğıtların sırrını vermeden önce, Ariely’nin dürüstlükle ilgili muhtelif önermeleri test etmek için bu deneyin sayısız çeşidini uyguladığını; mesela kâğıdın sadece yarısını öğütücüye atıp, diğer yarısını görevliye teslim etmek ya da parayı doğrudan görevliden almak yerine, sınıfın dışındaki içi para dolu bir kavanoza uzanıp kimse görmezken almak gibi alternatifleri ayrı ayrı denediğini not etmeliyim. Sonuçta, deneylere katılan, diyelim ki, otuz bin kişiden sadece on iki tanesi, çözdüğü matris sayısını ziyadesiyle abartarak, hak ettiklerinden adam başı on dolardan fazla para alıyorlar. “Bu on iki ‘büyük yalancı’ beni toplam 150 dolar dolandırdı” diyor Ariely, Rehm’le konuşmasında... “Küçük yalancılar,” yani çözdükleri matris sayısını gerçektekinden hepi topu iki adet fazla gösterenler ise 18 bin kişiyi, yani toplamın beşte üçünü buluyor. Bu gruba hak ettiklerinden tam 36 bin dolar daha fazla ödemek zorunda kalıyor Ariely. Bir avuç “büyük yalancının” bünyeye zararı, toplumun çoğunluğunu oluşturan “küçük yalancıların” neden olduğu kaybın yanında devede kulak kalıyor.
Aynaya bakarken iyi hissetmek istiyoruz
Niye kaç matris çözdüğümüzü dürüstçe söylemiyoruz? Peki ya imkânımız varken, niye küçük yalanlarla yetiniyoruz? Ariely, bir şirketin çalışanlarının önüne çıkan fırsatlardan arkadaşlarla oynanan bir kâğıt oyununa, vergiye esas oluşturacak gelir-gider beyannamelerini hazırlamaktan insanın sevgilisine neyi ne kadar söylediğine varıncaya dek birçok tercihte, birbirine zıt iki motivasyonla hareket ettiğimiz görüşünde: “Bir yandan, kendimizi dürüst, şerefli bir insanlar olarak görmek istiyoruz. Aynada kendimize bakabilmek ve kendimizi iyi hissetmek istiyoruz… Diğer yandan, hileden ve yalandan yararlanmak, mümkün olan azami faydayı sağlamak istiyoruz.” İkinci motivasyonun sınırlarını birincisi çiziyor. Çoğumuz, aynaya baktığımızda hâlâ “dürüst” bir insan görmemizi önlemeyecek küçüklükte, yani kendi kendimizi kandırmaya yetecek büyüklükte yalanlar söylüyoruz. Ve dürüst olmayan davranışın kendisi ile aramızdaki mesafe ne kadar uzunsa, o kadar kolaylaşıyor iş. Ariely ile arkadaşları, bir üniversite yurdunda bir buzdolabına banknotlar halinde para ve kutu kutu meşrubat bırakıyorlar. Meşrubat, paradan çok daha hızlı tükeniyor. Birkaç kutu kola çalmak, birkaç kutu kolanın parasını çalmaktan daha“dürüst” geliyor öğrencilere. Ofiste arkadaşımızın masasından aldığımız kalem içimize oturmuyor belki ama o masadaki on liraya dokunamıyoruz. Parayla fiziksel temas, “hırsızlık”la aradaki mesafeyi eriten bir şey zira, paranın karşılığı bir kalem olunca, mesafe büyüyor, elimiz rahatlıyor.
Nitekim, matris deneyinde çözdüklerini söyledikleri matris karşılığında öğrencilere para yerine sınıftan çıktıktan sonra paraya çevirebilecekleri jetonlar verildiğinde, yalanları da büyüyor. Üç jeton altı dolar etse bile, üç jetonluk yalan, altı dolarlık yalandan çok daha “küçük” ve “söylenebilir” görünüyor.
Ve evet, o golf topunu elimizle asla taşımıyoruz; ayağımızla usulca itme düşüncesi bile soğuk soğuk terletiyor bizi ama golf sopasının ucuyla şöyle bir dokunduğumuzda.. pıt… işte top beş santim sağda ve biz hâlâ “dürüstüz.” Hileyle aramıza “kosskocaa” bir sopa girmiş oluyor çünkü. Yalanla aramıza, koskoca bir internet girdiğinde, “dürüst” olmayan davranışımızın muhatapları uçsuz bucaksız sanal âleme dağıldığında velhâsıl, yapabileceklerimizi varın siz düşünün!
Kendimize söyleyip inandığımız yalanlar
The (Honest) Truth About Dishonesty, davranışsal deneyler kadar, Ariely’nin sinemadan, edebiyattan ve kendi hayatından aktardığı bir kısmı çok çarpıcı sahne ve diyaloglarla da dolu. Ariely, İsrail’de yaşarken bir askerî işaret fişeği yanıbaşında patlıyor ve vücudunun yüzde yetmişi magnezyum alevinde yanıyor. O esnada, doktorların yanığın vücudunda yaptığı tahribata ilişkin “yalanlarının”kendisine iyimserlik aşıladığını ve bunun iyileşmesine çok yardımcı olduğunu hatırlıyor Ariely. Ama Rehm’in sorusu üzerine anlattığı esas karar ânı, hastaneden çıktıktan birkaç yıl sonra geliyor. Yaptığı ameliyatla kendisini kurtarmış olan başarılı cerrah, yüzünün, yanıklar nedeniyle sakal çıkmayan yaralı yarısına dövmeyle mavi-siyah noktalar –ebedî bir pis sakal– kondurmak istiyor. Ariely, sahte bir“sakal”la kendini kandırmamayı tercih etmekte epey zorlansa da, sonuçta “İstemem” diyor. Dövme yaptırmaktan vazgeçtiğinde, onun fiziksel görünüşünü aşağılayacak kadar hoyratlaşan cerrahın aslında yazdığı akademik makaleyi güçlendirecek yeni bir vak’a peşinde olduğunu öğrenmesi ise uzun sürmüyor.
İçiniz burkuluyor okurken. Küçük yalanların büyük zararını düşünüyorsunuz; size anlatılan ya da anlattığınız nice hikâyenin hakikatini sorguluyorsunuz. Kitap, bir bütün olarak, hayatın hikâyelerden ibaret olduğunu hatırlatıyor zira. Kendimizle ilgili bir hikâyemiz var, çevremizdekilerin bizi beğenmesini sağlayacak, sevdiklerimizin incinmesini önleyecek rötuşlarla beziyoruz onu. Bunlar ekseriya “küçük yalanlar.” Sonra o yalanlara kendimiz de inanıyoruz. Botoksla şişirttiğimiz elma yanaklarımız kadar genç sanıyoruz bazen kendimizi; uzaktaki sevgiliye duyduğumuz özlemi, koynumuzdaki candan gizleyebildiğimiz müddetçe, sadık ve mutlu olduğumuza inanıyoruz. Ama bazen de bir ses, bir imge hakikatin ısrarını hissettiriyor. Ariely’nin, yüzündeki mavi-siyah noktaları günün birinde gerçekten de sakalı sanmaktan korkması bunun için çok değerli geliyor bana. Rehm’in ağzından kasılarak dökülen kelimelerin tuhaf tınısını bunun için çok seviyorum. Kulağa hoş gelmeyen bir ses onunki. Sahici bir ses.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları





































































































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012