Yüksel TAŞKIN
CHP’deki ulusalcılar, aradıkları fırsatı buldukları inancıyla kurultay çağrısı yaptılar. Kılıçdaroğlu’nun denge siyasetinin devam edemeyeceği belliydi. Aslında Kılıçdaroğlu, denge siyasetini terk ettiğine dair açık işaretler vermeye başlamış, ulusalcılar o zamandan beri uygun fırsat arayışına girmişlerdi.
Kılıçdaroğlu, CHP’nin bir kitle partisi olabilmesi için kendi dışına açılması gerektiğini kavrarken, ulusalcılar “küçük olsun, bizim olsun” anlayışına dayalı, asla iktidar getirmeyecek bir ideoloji partisi olmayı marifet saymaktadırlar. Asıl mesele budur.
Ulusalcılar, hiç değişmeden ve zahmet çekmeden “Ulus’un” kendilerine gelmesini bekliyorlar. Ne var ki onların tahayyüllerindeki ulus hiç var olmadı, var olmayacak. Ulusalcılık, halka doğru gitme cesareti gösteremez. Farklı toplum kesimlerinin kendi kimliklerini yok sayarak renksiz, kokusuz bir ulus projesine gönüllü asimilasyonunu bekler, umut eder.
Oysa “halka doğru gittikçe” toplum sosyolojinin ne kadar karmaşık olduğunu kavrarsınız. CHP ilk defa Bülent Ecevit’in Ortanın Solu hareketiyle halka doğru gitti. Ecevit CHP’yi sahici bir kitle partisi yapmak için halka doğru gitmeye çalıştı. Bu arayışında tam anlamıyla başarılı olamadı ama gidilecek yolu gösterdi.
Ecevit, CHP’yi sosyal demokrat bir kitle partisi hâline getirmeye çabalarken, en açık rakipleri kimlerdi? Turhan Feyzioğlu ve Coşkun Kırca gibi isimlerin sürüklediği muhafazakâr cumhuriyetçiler. Ecevit, muhafazakâr cumhuriyetçileri açık biçimde yenilgiye uğratmadan, kitle partisi projesini hayata geçiremedi.
Tarih farklı koşullar altında tekerrür ediyor. Bugün ulusalcılar diye bilinen çevre, 1970’lerinmuhafazakâr cumhuriyetçi çizgisinin çocuğudur, hem de hiç büyüyemeyen bir çocuk. Daha önce yenilgiye uğratılan bir anlayışın bugün yeniden karşımıza çıkması, CHP’nin yenilenmeyi başaramadığının da bir göstergesidir.
Tarih CHP’yi yeniden eski bir kavşağa getirdi. Keşke aynı suda bir defa daha yıkanmak zorunda kalınmasaydı. Ne var ki Baykal’lı fetret yılları CHP’yi muhafazakâr cumhuriyetçi çizgiye demirletti. Bugün seçenekler çok değil: Sosyal demokrat bir kitle partisi olabilmek adına halka doğru gitmek ve halkın sosyolojisine uygun söylem ve pratikler geliştirmek gerekiyor.
Peki, bu ulusalcıların iddia ettiği gibi, “nabza göre şerbet vermek midir?” Hayır; yapılması gereken şerbetinizi halkın tat alma duygusuna uygun hâle getirmektir.
Diğer “seçenek”, ulusalcıların Pirus zaferi kazanarak partiyi muhafazakâr cumhuriyetçiliğe geri götürmeleridir. Ulusalcıların bu yönde kazanacakları “sözde başarılar”, AKP’nin ekmeğine yağ sürecek, ülkeyi tamamen sağa teslim edecektir. Unutulmaması gereken husus şudur: Muhafazakâr cumhuriyetçilik adı üstünde sağ bir duruştur.
Ulusalcılık, büyük bir sıkışmışlığın adıdır.Kürt realitesini tanıyamaz; ılımlı mütedeyyinlere dahi İslamcı der; Müslüman ve İslamcı arasındaki farkı göremez. O zaman geriye kim kalıyor? Emekçiler? Emekçi dediğiniz insanlar, kimliği olmayan renksiz kokusuz varlıklar değiller ki. Onların kendi kimliklerini yok saymalarını çok beklersiniz. Ulusalcılar memleket sosyolojini bilmek yerine hayal âleminde yaşamayı tercih ediyorlar.
Cumhurbaşkanlığı seçim süreci ulusalcı sıkışmışlığı bariz biçimde ortaya koydu. Bula bula Baykal’ın adını önerebildiler. Toplumun yüzde 15’ine bile zar zor hitap edebilecek bir ismi önermekti, “alternatifleri”. Ulusalcı cephede yeni bir şey yok. Halka doğru gitmeye devam.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.04.2024
15.12.2019
26.07.2019
18.12.2017
27.09.2017
19.09.2017
10.08.2017
27.07.2017
10.07.2017
26.06.2017