Cemil ERTEM
Sanıyorum şu bankalar - reel sektör ilişkisini ve buna bağlı olarak piyasa (rekabet) büyüme meselelerini soğukkanlı olarak konuşmamız lazım.
Bunu yapamazsak ekonominin can damarını oluşturan bu alanlarda yanlış anlamalara ve buna bağlı olarak piyasa işleyişine zarar vermiş olacağız.
Öncelikle bu hafta Sayın Cumhurbaşkanı’nın bankalara olan tepkisi ve buna bağlı olarak söyledikleri, yalnız bir siyasetçi olarak doğru ve haklı değil, bu tepki ve sözler, iktisat ve finans bilimi açısından da objektif tespitler.
Öncelikle en üst seviyeden gelen bu eleştiriler, kimilerinin sandığı gibi, sektöre değildir. Tam aksine, uzun vadede, yalnız ekonominin bütününe değil, banka sektörüne de zarar verecek bir anlayışa yöneliktir.
Rekabet nerede?
Sayın Cumhurbaşkanı’nın, açıkça vurguladığı gibi, bankaların bu denli hâkim olduğu ve reel ekonomi alanlarını yönettiği bir piyasa -ekonomi- olmaz.
Çünkü piyasa işleyişinin en temel kurallarından birinin burada olmadığını söyleyebiliriz. Yani sektörler arası rekabet yoktur burada. Banka ve finans sektörü, tüm ekonominin patronu olmuştur ve ekonomiyi yönetmektedir.
Böyle olunca, onlar “Bizim soluklanmamız lazım” deyince, hepimiz soluklanırız; onlar “Duralım” dediğinde, hepimiz dururuz; “Hadi gidelim” deyince de hepimiz gaza basarız... Böyle mi yani?
Evet, böyle olmasını istiyorlar, daha doğrusu, böyle olduğunu ve olacağını da ciddi olarak düşünüyorlar. Ama böyle olmamalı ve olmayacak... Çünkü bunun böyle olmaması rekabetçi, sağlıklı bir piyasanın ilk temel kuralıdır. Banka sistemi, elindeki kaynakları kısa vadeli kârlılığı düşünerek, yalnız sektörel kâr maksimizasyonu amaçlı olarak kullanamaz.
Çünkü o kaynaklar, Sayın Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi, diğer sektörlerin, hane halklarının kendilerine emanet ettiği sermayedir. İşte bu sermayeyi banka sektörü, sektörel tekel oluşturmak, diğer sektör temsilcilerini, hatta siyaseti kapısına dizmek için kullanamaz.
Yalnız Türkiye değil, buna hiçbir ülke izin vermez. “Şimdi artık hep birlikte duracağız” demek, bırakın sektörler arası rekabeti, sektör içi rekabetin en temel kuralını da çiğnemek değil de nedir?
Tabii bu, işin yalnız bir yanı. Ancak sanayi kârlarının üç dört misli konsolide kâr -faaliyet kârı değil- elde eden bir sektörün geleceği olabilir mi sizce? Bu konuda hem Türkiye’den hem de dünyadan çarpıcı örnekler vardır.
Bankaların esas işlevleri olan sanayiyi finanse etmeleri ve esas faaliyet kârlarını buradan elde etmeleri gerekir ki kendileri de sistemle birlikte yaşasın.
Ponzilik ve bankacılık...
Eğer banka sistemi konjonktürel davranıp, kısa vadeli rant uğruna ponzilik yaparsa sistem ilk önce çürükleri temizler. Tam burada Lehman Brothers’ı hatırlayalım. 2008 krizinin simgesi Lehman Brothers batarken, Basel-3 kriterlerini fazlasıyla yerine getiriyordu. Çünkü bugünbirçok bankanın olduğu gibi, o zaman da Lehman Brothers aktiflerinde yüksek CDS (Credit Default Swap) ödenerek riskten arındırılmış “temiz” varlıklar (!) vardı. Bankanın sermaye yeterlilik rasyolarında sorun yoktu. Peki, Türkiye’de Demirbank nasıl battı? Burada Lehman’la Demirbank arasındaki ortak payda şudur; her iki banka da kısa vadeli ama yüksek kâr için kaynaklarını, konjonktürel olarak güvenli saydıkları tek bir yerde toplamışlar, esas işlevlerinden uzaklaşmışlardı.
Yani kaynaklarını, atomize ederek reel alanlara plase etmek yerine, bir tefeci gibi, rantı en yüksek -göreli güvenli- menkul kıymetlere yatırmışlardı.
Şimdi de sakın bazıları; “Türkiye’de nasılsa kamu yönlü borçlanma yukarı çıkar, şimdi bekleyelim, garantili olarak oraya park ederiz” düşüncesinde olmasın. Böyle bir şey olmayacak. Yani kamu borçlanma gereği rant sağlayacak -dışlanma etkisi- kadar artmayacak ve bu, faizleri yükseltmeyecek.
KGF olmasaydı...
Banka sisteminin elindeki kaynaklar özel sektörün kaynaklarıdır ve sağlıklı büyüme için oraya yönlendirilmelidir.
Bugün Türkiye’deki banka sistemi KGF uygulamasını baş tacı etmelidir. Çünkü bu uygulama olmasaydı bilançoların aktif tarafı çok hızlı olarak bozulacak ve şimdi bahsettikleri kaynak sorunu çok daha derin bir şekilde karşılarına gelecekti. Ayrıca mevduat yetersizliğinden bahsediyorlar, ekonomi büyümeden, reel sektör ayağa kalkmadan hangi mevduatı toplayacaklar. “KGF mevduatları hızla krediye dönüştürmüş de hızlı kaynak erimesi olmuş” Bu da son günlerde duyduğum bir bankacı fıkrası olarak kulaklarımı tırmalıyor. O mevduatlar kredi olsun diye orada...
Bu kredilerin oluşturduğu büyümenin yeniden, çarpan etkisiyle, mevduat olarak dönmeye başlayacağını muhtemelen biliyorsunuz. Ama sorun, bunu bilmek ya da bilmemek değil. Burada “eski tas eski hamam” sisteminin devam edip etmemesi sorun...
Düşük faiz nasıl?
Sermaye, kârlı alanlara yatırım yapmayı arayan bunun için de önündeki bütün engelleri aşan bir nehir gibidir. İçinde bulunduğumuz kriz tam da bunun krizidir. Amerikan Merkez Bankası(Fed), Avrupa Merkez Bankası (ECB) aslında parasal genişleme yaparak atıl alanlara yatırım yapacak, reel ekonomiyi canlandıracak sermaye oluşturmaya çalışıyorlar ama bu olmuyor; çünkü gelişmiş ülkelerde, teknoloji, emek ve pazar üçgenini yakalayacak yatırım alanları sorunu var ve banka sistemi para yaratıyor ama sermaye yaratamıyor.
Türkiye’de ise bu sorun bu denli yakıcı değil. Banka sistemi, hem kendisi için hem de tüm ekonomi için sermaye oluşturabilir. Bunun da tek yolu, bankaların kaynaklarını doğrudan, durmaksızın reel sektöre yönlendirmesi ve burayı büyütmesidir. Bu, aynı zamanda, faizleri aşağıya çekecek ve banka sisteminin de ucuz ve kolay kaynak bulmasını sağlayacak yegâne yoldur. Evet, yüksek faiz reel sektörün olduğu gibi, banka sisteminin de düşmanıdır ama gerçek anlamda bankacılık yapan banka sektörünün.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018