Fehmi KORU
Cehalet diz boyu. Önceki gün Washington’da “Yüzyılın projesi” olduğu iddiasıyla açıklanan ‘Yeni Ortadoğu Planı’ üzerine yazılan bazı yazıları okudukça yazanlar namına benim yüzüm kızarıyor. Artık varolmayan ve bu duruma gelmesinde bizim de payımız bulunan bir ‘dava’ adına sanki hala öyle bir dava varmış gibi yer gök inleten tepkiler ile umutlu gelecek tahminleri yapılıyor.
Göz göre göre Filistin’in Filistinlilerden çalınmasını resmiyete dökme girişimi hafife alınıyor.
Tepkilerle bunun değiştirilebileceği sanılıyor.
Donald Trump üzerinden yürütülen bölge politikası ile gelinen nokta burası ve bu sürecin devamının sonunda Türkiye’nin gücünün artması değil, tam tersine kollarının kanatlarının kırılmasının geleceği görülmüyor.
“Yanlış ata oynamak” diye bir deyimimiz var ya, Türkiye uzun zamandan beri dış politikada hep yanlış ata oynuyor.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) bir süpergüç; onun başkanı olan kişiler aldıkları politik kararlarla sadece kendi ülkelerini etkilemekle kalmıyor, kararlarının esintileri dünyanın her köşesinde hissediliyor.
‘Filistin sorunu’ diye bilinen uluslararası ihtilafa çözüm arayışında hep ABD’nin etkisi kendisini hissettirdi.
Bazıları ABD’nin her zaman İsrail yanlısı politikalara kendisini adadığı kanaatinde.
Bu kanaate ters düşen olaylar da var ama…
ABD ile İsrail politikaları her zaman uyumlu değildi
Örnek 1990 yılından.
İhtilafı büyüten en önemli konu hep BM tarafından Filistin toprağı olarak tescillenmiş bölgelere inşa edilen ‘Yahudi yerleşim yerleri’ olmuştur. Kudüs’ün etrafında boy veren Ortaçağ kalelerini andıran yapılanmalar ile Batı Şeria’daki köylerin girişlerine inşa edilen yerler ABD’den her yıl gelen yardımların eseridir. Buralara, kadını erkeğiyle silahla mücehhez İsrailliler yerleştirildiler.
Yardımları, Amerikan hükümetleri, geleneksel politikaları olan ‘iki devletli çözüm’e İsrail’i zorlamak üzere kullandılar. Hiç değilse gerekçe buydu.
Dünyanın çeşitli ülkelerinden -özellikle de ABD’den- göç eden yeni Yahudi nüfusa böylece yer açılacak, buna karşılık İsrail Filistinlilerin de üzerinde bayraklarının dalgalanacağı bir devlete sahip olmalarını kabul edecekti.
Geleneksel Amerikan politikası budur.
İsrail hükümetleri –Netanyahu’nun geçmiş hükümetleri de dahildir buna- ABD’nin bu politikasına itiraz etmeyerek, hatta 1980’ler ve 1990’larda o politikayı iki tarafa kabul ettirebilmek için birbiri ardına açılan süreçlere de kabul edecekmiş gibi görünüp katılarak Filistin topraklarındaki yerleşim yerlerini genişletip durdular.
Bu da İsrail’in politikasıydı.
James Baker ismini hatırlayanınız çıkarsa şaşırırım. Amerikan politik hayatının önemli isimlerindendi Baker. Bush ailesinin yakını olarak hem Baba Bush’un hem de oğlunun başkanlık dönemlerinde önemli görevler üstlenmiştir.
Dışişleri bakanı olduğu 1990 yılında İsrail hükümetinin bu istismar çabasını sezmişti Baker ve İzak Şamir’in başbakan olarak ABD’den talep ettiği 10 milyar dolarlık ek yardım talebine tavır almıştı. O sırada ABD ‘Madrid süreci’ diye adlandırılan yeni bir barış girişimini zorluyordu ve Şamir o sürecin sonuçsuz kalması için elinden geleni yapıyordu.
Düzenlediği basın toplantısında İsrail’in bu sinsi çabalarını ifşa eden ve yardım beklememesini duyuran Baker, “Barış konusunda samimiyse ve o yolda adım atmaya karar verirse, Şamir beni 1-202-456-1414 numaralı Beyaz Saray telefonundan arayabilir” diyebilmişti.
İki yıl sonra (1992) yapılan başkanlık seçiminde kampanyasını yürüttüğü Baba Bush sandıkta yenilecekti.
İsrail, ABD’deki ‘Lobisi’ ile güç gösterisi yapmıştı o seçimde.
İslam Dünyası dar görüşlülüğü yüzünden…
Barack Obama da ‘Filistin sorunu’ için başlangıçta İsrail’in bileğini bükmeyi göze alabilecek bir tavır sergiledi. Barack-Hillary ikilisi, biri başkan diğeri dışişleri bakanı olarak, bu konuda çabalar sarf ettiler. İlk yurtdışı gezilerini Türkiye ve Mısır’a düzenleyen Obama, daha başkan iken kendisini en fazla etkileyen devlet adamının Tayyip Erdoğan olduğunu da açıklamıştı.
Bundan yararlanılabildi mi?
Yararlanılamadı.
Trump’la yakın ilişkinin faturası ise ağır olacağa benziyor.
Geçen gün, ‘Yüzyılın Projesi’ iddialı planın açıklanmasından bir gün önce, ABD başkanı Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aradığını, iki liderin telefonla görüştüğünü, Ankara’dan önce Washington açıkladı.
Ankara hep ön alırdı, bu defa tersi oldu.
Neden acaba?
Bölgeden iyi haber alabilen bir dostum, ABD’nin projesiymiş gibi açıklanan, ancak üzerindeki İsrail damgası hemen sırıtan planın İslam ülkelerinden bazıları tarafından da desteklenmesi için Trump’ın bir dizi telefon görüşmesi yaptığını iletti.
Galiba Ankara’dan da böyle bir talepte bulundu Trump…
Nasıl bir yüz ama…
Türkiye’nin tek başına tepki vermesinin, hatta İslam Dünyası’ndan gelen münferit karşı çıkışların bir sonuç getirmeyeceği ortada. Bugüne kadar ‘Filistin’ söz konusu olduğunda, İslam Dünyası, bazı ülkelerin yönetimleri samimi olmasa bile, tek cephe halinde tepki veriyordu ve hatta gerektiğinde bazı yaptırımlar da uygulayabiliyordu.
Şimdi paramparça bir görüntüde İslam Dünyası…
Önemli ülkeleri önemsiz hale dönüştü.
Bu görüntüde payımızın ne olduğu üzerinde ciddi biçimde düşünüp politikaların yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.
Laf üretmek ve cahilce yorumlara prim vermek yerine etkisi olacak akılcı politik tavırlara ihtiyaç var.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
16.06.2025
10.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025
18.05.2025