Mücahit BİLİCİ
Amerika yeni yıla Donald Trump ile Demokratlar arasında yaşanan (ilave) bir krizle girdi. Mahalli dilde buna “government shutdown” diyorlar. Bütçe onaylanmadığı için çok kritik bazı muhitleri hariç devlet dairelerinin önemli bir kısmı istem dışı olarak kapanmak zorunda kalıyor. Sekiz yüz bin civarındaki devlet memurunun iki haftada bir aldıkları maaşları Christmas bayramına girilen bu günlerde yatmayabilir. Muhtelif devlet daireleri bütçe onaylanana kadar kapalı kalacak. Yani buna devletin kilitlenmesi, açılana kadar kapısına kilit vurulması diyebiliriz. Sebep? Donald Trump’ın Meksika sınırında göçmen akışını durdurmak için kendi tabanına verdiği “duvar” sözünü yerine getirmek için bütçeden bu duvara (5 milyar dolarlık) fon istemesi ve aksi halde devletin rutin işleyişinde kilitlenmeye yol açmaktan imtina etmemesi.
Donald Trump, Amerikan tarihinin en karizmatik devlet başkanlarından biri ve kuşkusuz en medyatik başkanı. Çoğu gözlemcinin tabiriyle de ancak ortaokul seviyesindeki bir zekâ ve edeb ile ülke yönetiyor veya yönetmeye çalışıyor. Bununla birlikte kendisine mü’minane inanan bir tabanı var. Çoğunlukla milliyetçi ve beyaz kimliğin mağdur olduğuna inanan alt sınıflardan bir halk kesimi. Göçmenler ve Müslümanlar gibi konularda hassaslar. Yani hem göçmen karşıtı, hem beyaz ırkçısı hem de İslâmofobik refleksleri olabilen bir kitle bu ve Trump’ta kendini buluyor.
Trump’ın en ses getiren vaat ve sonraki uygulamalarından ikisi: Meksika sınırına duvar örmek ve çeşitli Müslüman ülkelerden gelen insanların ülkeye girişini askıya almak veya yasaklamak idi. Bunlardan ikincisine dair birkaç kez teşebbüste bulunmasına rağmen yargı özerkliği dolayısıyla tam istediği sonucu almış değil. Ancak 2018 yılı nihayete ererken, Trump Meksika sınırına “duvar” konusunda ısrarlı. Aşırı sağcı radyo programlarından anlaşıldığı kadarıyla bu ısrarına heyecanla sahip çıkan bir kitlesi de var. Yeniden seçilebilmek için somut ve kesin bir hamleye ihtiyaç duymuş görünüyor. Türkiye’nin de dahil olduğu genel seçimli-otoriter temayülün tipik bir örneği olan Trump’ın güvenlikçi politikaları bazı açılardan sıradan bazı açılardan ise dikkat çekici. Mesela, Müslümanları ülkeye sokmama ahdi ve daha da önemlisi göçmen akışına karşı sınıra duvar inşa etme vaadi sembolik olarak ciddiye alınmayı hak ediyor.
Muhaliflerin itiraz ve infialine rağmen, yaklaşık on metre yüksekliğinde ve neredeyse bin beş yüz kilometre uzunluğunda olması düşünülen sınır duvarı Trump’ın hitap ettiği kitle açısından Amerika’da kemikleşmiş kimi sorunların önüne geçecek bir adım olarak görülüyor. Kronik suç, uyuşturucu, ucuz işgücü dolayısıyla işsizlik gibi bu toplumda zaten mevcut yapısal sorunların sorumlusu olarak Latin Amerika’dan gelen göçmenleri gören ve prekarya tedirginliğine bir günah keçisi arayan bir toplumsal kesim var. Yabancıların sızmasına karşı inşa edilecek bir hisar olarak görülen bu duvar, “beyaz”lık imtiyazını ve eski ekonomik konforunu kaybettiği için tedirginlik yaşayan bir kitleye ilaç gibi geliyor. Göçmen karşıtlığı yapıp “Amerika elden gidiyor” diye düşünen bu tedirginlik, toplumda hassas bir damara tekabül ediyor. Trump da bunu keşfedip, kurnazca manipüle ediyor (“Make America Great Again!”).
Aslında hem Müslümanların girişini yasaklama (“Muslim ban”) hem de Latin Amerika’dan gelen göçmenlerin girişini engelleme çabalarının (“border wall”) ikisi de aynı bilinçaltı unsura işaret ediyor. Trump, katil ve tecavüzcü olarak atıfta bulunduğu Latin göçmenlere karşı duvar inşa etmekle, işgal ve yağmaya karşı Amerika’yı koruyan büyük komutan edasını takınıyor. Bu durum ise hem Müslüman hem de Hıristiyan muhayyilenin ikisinde de bulunan sembolik bir figürü hatırlatıyor: Zülkarneyn.
Kur’an’da Kehf (mağara) suresinde geçen bir isim Zülkarneyn. İki boynuzu olan anlamına gelen Zülkarneyn bir askerî kahramanın adı. Kur’an’da geçtiği ve iyi işler yaptığı için peygamber olma/sayılma ihtimali bile ciddi olarak tartışılmış biri. Müfessirlerin önemli bir kısmı Zülkarneyn’in Büyük İskender olduğuna hükmetmişlerse de değişik zamanlarda değişik yorumlara konu olduğunu görüyoruz.
Zülkarneyn’in en büyük özelliği, iyi insanların meskûn olduğu bir şehri tehdit eden kalabalık ve yayılmacı bir muzır ve mebzul topluluk olan Ye’cüc ve Me’cüc saldırılarından iki dağ arasındaki o şehrin insanlarını korumak için olağanüstü bir duvar örmesi, set inşa etmesidir. Sedd-i Zülkarneyn olarak bilinen bu duvarın Çin Seddi olduğu yolunda yaygın yorumlar olsa da bunu Kafkaslar’da konumlandıranlar da çıkmış. Kur’an’da Hz. Muhammed’in peygamberlik iddiasını test etme bağlamında gündeme gelen Zülkarneyn ve Ye’cüc-Me’cüc meselleri çok daha kadim olarak Hıristiyan ve Yahudi geleneğinde zaten var. (Kur’an’ın kutsallığına yakalanmış muhayyel veya tarihi bir hikâyenin kahramanlarının Müslüman gelenekte neredeyse peygamberlik seviyesine çıkarılması da işin ilginç bir boyutu olarak not edilebilir).
Carl Gustav Jung (Dört Arketip isimli kitabında) Kur’an’da geçtiği haliyle Zülkarneyn’in aslında hem Musa’yı (kurtarıcı) hem de Hızır’ı (duvar) temsil ettiğini anlatır. Benzer “kahraman”lık hikâyelerindeki ortak temaya atıfla, bilincin bilinçdışına karşı, bilinenin bilinmeyene ve hayrın şerre karşı bir nevi set ile zapt edildiğini ve kıyamette (bilincin sönmesi durumunda) her şeyin tekrar setlerden boşalıp iç içe geçtiğini Kur’an’daki anlatımdan hareketle anlatır, hikâyeyi şerh eder.
İlginç bir şekilde Donald Trump Zülkarneyn figüründeki kök imgeyi tahrik edip uyandıran bir içerikle siyaset yapıyor. Ve tam da mesela Müslümanları veya Latin Amerikalı göçmenleri içeri sokmamak için gümrükte veya sınırda set inşa etmek suretiyle kolektif bilincin derinliklerindeki bu mesajı telkin ediyor. Yani taraftarları açısından Trump, (Müslüman veya Meksikalı) Ye’cüc ve Me’cüc’ü durduran bir Zülkarneyn olarak görülüyor. Amerika’da İslâmofobiyi bu denli olağanlaştıran bir siyasetçi ironik bir şekilde Müslümanların inandığı bir figürü, Zülkarneyn’i, temsil ediyor. Zira, bozulmuş, rayından çıkmış, tehditlerle karşı karşıya olduğunu düşündüğü bir Amerika’yı tekrar rayına sokacak bir kurtarıcı edasıyla tabanına güven, düşmanlarına ise korku saçan kararlı bir lider o. Üstelik hiç kimseyi dinlemiyor, çünkü bu kadar kişi inanmışken o da kendine inanıyor.
BİRİKİM
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
6.09.2025
30.08.2025
12.08.2025
1.08.2025
25.07.2025
22.07.2025
10.07.2025
1.07.2025
28.06.2025