Murat BELGE
Marx’ın en yaygın bilinen sözü muhtemelen “Din halkın afyonudur” cümlesidir. Marx’ın hiçbir dediğiyle hemfikir olmayıp bu sözüne sahip çıkanlar vardır. Öte yandan, dine bu şekilde hakaret ettiği için ondan nefret edenler de vardır.
Oysa Marx’ın hakaret etmek gibi bir amacı yoktur. Dinin ne olduğunu anlamaya ve anlatmaya çalışmaktadır. Hegel’in Hukuk Felsefesi adlı uzun makalesinde bu cümlenin geçtiği bağlamda ayrıca dinin “ezilen yaratığın iç çekmesi” olduğunu, “kalpsiz bir dünyanın kalbi” olduğunu da söyler. Yoksul, ezilen kitleler bu hayatta sahip olamadıkları şeylerden ötürü kendilerini dinle avutmaktadır.
Bunları söylerken Marx din olgusunun sınıf olgusuyla içiçe geçem biçimlerinden birine dikkat çekmektedir. Ona göre elbette din bir yanılsamadır; ama insanlara “Bu yanılsamadan vazgeç” demek, yanılsamaya ihtiyacı olan bir koşuldan vazgeç demekle aynı kapıya çıkar. Yani, daha kestirmeden söyleyecek olursak, yanılsamaya ihtiyacı üreten koşulları ortadan kaldırmadan yanılsamanın kendisini de ortadan kaldıramayız.
Sovyetler Birliği’nde Stalin rejimi tam da bunu yapmaya çalıştı. İnsanların dine inanmasını ve bağlanmasını sağlayan mekanizmaları ortadan kaldırmadan (muhtemelen kaldırdığını düşünüyordu ama bu iş o kadar kolay olmuyor) dini fiilen yasakladı. Beş on yıl önce Gürcistan’da kilise gezerken kucağında çocuğuyla bir kadın gördüm vaftiz kurnasının başında. Yanında üç dört orta yaşlı (elli yaşlarında) adam duruyordu. “Bu tören böyle aile halinde mi yapılır?” diye sordum. “Onlar aile değil. O adamlar da vaftiz olmak için gelmişler” cevabını aldım. Yani yanılsamayı gerçekleştiren koşullar ortadan –henüz– kalkmamıştı.
Bu teşhisler Türkiye için özellikle geçerlidir. Bu toplumda din dışında sözü edilecek bir ideoloji (ya da “etik” anlayışı) olmamış, herkesin dünyada en rahat giydiği milliyetçilik elbisesi bile burada dinden yardım alarak tutunmuştur. Ve din, bu toplumda, toplumsal sınıf sorunuyla içiçe geçmiştir. Yoksulluk derecesi arttıkça, dinî ideolojinin bağlayıcılığı da artar. Bu ülkede sağ partilerin kural olarak aynı zamanda popülist olmasının başlıca nedeni de budur. Tek-parti döneminin CHP’sinin ideolojisi ve uygulaması (“halk plajlara hücum edince vatandaş denize giremedi” sözünde “mükemmel” ifadesini bulan ideoloji ve uygulama) “devletlû” ile “reaya”nın farkını en belirgin biçimde ortaya koyduğu için din, buraya özgü popülizmin onsuz edilmez aracı haline gelmiştir. Bugün de AKP’ye oy veren yurttaşların birçoğunda bu eski ideolojik ayrışmanın tortuları hâlâ etkili.
Türkiye solu, bu konuda ne yapması gerektiğine dair ciddi bir teorik çalışmaya girmediği gibi, girmediği için, geçerli bir pratik de üretmedi. Üç kelimelik “Din halkın afyonudur” cümlesi yeterli görüldü. O üç kelimenin bağlamına bile bakan olmadı. Marksistler bununla yetinirken CHP kalıplarında “Sosyal-Demokrat” olanlar da “ilişmeme” kelimesiyle özetlenebilecek bir “liberalizm” düzeyine kadar gelebildiler. “Nasıl olsa Ordu şeriatçı bir hareketin güçlenmesine göz yummaz. Biz de artık ‘Türkçe ezan’ falan diye zorlamayalım” dediler. Başörtüsünü yasaklayan olmadılar ama yasaklayanlarla dostluklarını sürdürdüler. Daha eski “ekol” CHP’lilerin din konusunda aldıkları aşağılayıcı tavrı bir ölçüde yumuşatan da bu partiden çıkan tek “popülist”, yani Bülent Ecevit oldu. Ama o da bir yere kadar.
Bunun böyle kurulmuş ve böyle devam ediyor olmasının sonuçları da ortada. Bütün popülizm taklidi girişimlerine rağmen CHP Ecevit’le yakalayabildiği oy oranlarına ne zamandır yetişemiyor. Marksist sol ise seçim düzeyinde yok gibi bir şey. Toplumla konuşmayı bilmeyen, dolayısıyla toplumu ikna edemeyen, dolayısıyla toplumun güvenini kazanamayan bir “sol” var. Ama bu yalnızca onun kendini anlatamamasından ibaret bir şey değil. Aldığı sınıfsal tavırların da sonucu. Çünkü bu toplumun tuhaf siyasi yapılanmasında sağ popülist, sol ise elitist.
Dinin, Marx’ın dediği gibi, yoksul sınıfların avuntusu olması bu ülkede son derece geçerli. Bu kesimlere seslenmenin sanatını bilen siyasî hareketler ve önderler o “iç çekiş”ten, “o kalp”ten sonuna kadar yararlanmayı da başarıyorlar ve kitlelerin umutlarını karşılamak üzere kapitalizmin sınırlarını zorlamaya yanaşmıyorlar. Ancak, solcuların bunu görüyor ve birbirlerine söylüyor olmaları yetersiz. Bunu kitlelerin görmesi gerek. Değişim ve devinim o zaman başlar.
Bunu kitlelere ayan etmenin yolu, kitlelerin oy verdiği, yani umut bağladığı hareketlere cephe almaktan, özellikle de din etkenini öne çıkararak cephe almaktan geçmiyor.
Kendi hesabıma, AKP’nin birçok konuda kendinden beklenmeyen olumlu işler yaptığı dönemde bu işlerin olumluluğunu teslim ederken bunları düşünüyordum. Bugün de böyle düşünmeye devam ediyorum. Sosyalizmin geniş bir toplumsal konsensüs içinde, demokratik yollarla ve kitlesel katılımla gerçekleşeceğini düşünüyorsanız, halkın inançlarını, eğilimlerini aşağılayamazsınız. Halk her zaman, her koşulda “doğru olanı” yapar diye kural yok. Ancak halkın yaptığı şeyin yanlış olduğunu halk kendisi anladığında daha iyi bir geleceğin yolu açılır.
Bugünkü AKP iktidarı toplumun, seçmeninin, kendinden başka birilerinin sesini duymasından, sözünü dinlemesinden çok korkuyor. Neden acaba?
Konuyu işlemeye devam edeceğim.
BİRİKİM
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025