Ümit KIVANÇ
Şu ana kadar seçim sonuçlarıyla ilgili okumadığınız tahlil, değerlendirme, öngörü vs. kalmış mıdır? Sanmıyorum. Dolayısıyla söylenmiş her şeyin üzerine bir de bendenizin bu işe kalkışması gayet fuzuli görünecek. Ancak köşeyazarlığı müessesesinde aksi görevden kaçmak sayılacağından, birkaç söz etmek mecburiyetindeyim.
Önceliği, bir siyasî tavır olarak şımarıklık mevzuuna veriyorum. Birileri, arzuları tek fiskede dünyayı değiştirsin istiyor. Minnacık bir demokratik adım için yüzlerce insanın can verdiği bir ülkede, o elini sıcak sudan soğuk suya soktu diye hayat duracak, şekil değiştirecek ve o her nereye istiyorsa o yöne dönecek. Bu şahane insan oy attı, buna rağmen sonuç alınamadı mı? O halde... batsın bu dünya da değil, batarsa bu dostumuz neyi kendi etrafında döndürecek? Nerede kime çemkirecek? Alıp başını nereye gideceğini haykırabilecek?
İnsan azıcık utanır. Çocuklarını kurban vermiş insanlardan utanır. Eşinin, sevgilisinin, arkadaşının üzerine toprak atmış olanlardan utanır. Cumartesi Anneleri'nden utanır. Ne bileyim... kurban o kadar çok ki, bakıp da utanılacak acılı insan o kadar çok ki... Ne uğruna öldü bu insanlar? Ne uğruna çekildi onca acı?
Bu kadar kurban verildiği ve bu kadar acı çekildiği içindir ki, her koşulda doğrulup uğraşmaya devam etmek vicdan borcudur. İnsanlık borcudur.
Bu basitçe, enseyi kararttın karartmadın meselesi değil. Lüzumsuz iyimserlik yaptın yapmadın meselesi değil. Kimsin, ne istiyorsun, sen dahil yakınındaki insanlar nasıl yaşasa daha güzel olur, bir fikrin var mı, varsa bunun için ne yapıyorsun? Öncelikle bu, mesele. Sonra da, işte, insanlık borcu.
Bu bilince sahip insanlar, böyle -ikinci dereceden korkunç- bir seçim sonucu üzerine dahi, “ne yapalım, mücadeleye devam edeceğiz” diyebiliyorlar. Tankıyla topuyla gözaltısıyla tutuklamasıyla üzerlerine gelen devletle uğraşmışlar, parti binalarına, partililere saldıran linççi kalabalıklara direnmişler, günleri kurbanları gömmekle geçmiş, doğru dürüst seçim çalışması yapmalarına meydan verilmemiş, meydanlar onlara kapatılabilsin diye ülke içsavaş öncesi ortama sürüklenmiş, genel merkezleri bile yakılmış, eza cefanın bin türlüsüne göğüs germişler, çağrılarına katılan insanlar bombalarla parçalanmış; kurmaya çalıştıkları siyasetin yoluna bizzat kendi saflarından da mayın döşenmiş... yine de o Meclis'e girmeyi başarmışlar. Seçimden sonra HDP adına konuşan hemen herkes, eksiklerini görmekten, özeleştiri yapmaktan, daha çok çalışmaktan sözetti.
Fakat şu işe bakınız ki, AKP'nin başarısını açıklamak için elinde makarna, kömür ve hileden başka araç bulunmayan modern büyükşehir şahsiyetimiz, isteği elli küsur milyon seçmen tarafından yerine getirilmediği için pek öfkeli. Gidecek bu ülkeden! Keşke gitse.
* * *
Bu seçim sonucunu neden “ikinci dereceden” korkunç diye nitelediğimi şüphesiz izah etmek durumundayım. Ne olsaydı birinci dereceden korkunç olurdu? HDP giremeseydi. AKP anayasayı değiştirebilecek çoğunluğu elde etseydi. MHP güçlü bir şekilde girse, AKP-MHP koalisyonu neredeyse kaçınılmaz ihtimal haline gelseydi. HDP'nin Meclis'teki varlığı, hep beraber göreceğiz ki, pek çok durumda, hayat kurtarıcı olacaktır.
HDP'nin ülke sathındaki varlığı konusu ise belirsiz. Birkaç bakımdan. Öncelikle, AKP'nin tek başına iktidar uğruna yarattığı serbest saldırı ortamı sürecek mi, bilmiyoruz. Sürdürmeyebilirler de. Sürdürürlerse, HDP adına siyasî çalışma yapmak zorlaşacak. Sırf bu da değil. “Örgüt bağlantısı” bahanesiyle HDP'yi sürekli devlet baskısı altında tutabilirler, yıpratabilirler.
İşin bir de “öbür tarafı” var. Bu seçim sonucunda da pay sahibi olan PKK etkeninin ne yönde nasıl işleyeceğini bilmiyoruz. HDP'nin Meclis'teki gücünün ve bütün toplum nezdindeki prestijinin azalmasından hiç şikayetçi olmayan bir kesim var, Kürtler arasında. “Türkiyelileşme” kavramına, derece derece, iğrenerek, şüpheyle, mesafeyle bakanlar var. “Kürt partisi”nin münhasıran Kürtlerin meselelerine dönmesinden memnunluk duyacak olanlar var. Eğer AKP seçim öncesindeki düşmanca tutumunda ısrar eder, bombardımanıyla, siyah Ranger'ıyla Kürtleri ezme-sindirme politikasını sürdürürse, öncelikle “Türkiyelileşme” taraftarları zayıflayacaktır.
Ortadoğu'da yaşanacak gelişmeler de Kürtlerin daha çok kendi kaderleriyle ilgilenmelerine, HDP perspektifinin önemsizleşmesine yolaçabilir. Bu durumda kaybeden Türkler olacak. Çünkü HDP'nin “Türkiyelileşme” önerisi, bütün Türkiye toplumu için demokratik, çoğulcu bir çıkış imkânı. Kürtleri kapsamaksızın Türklerin demokratik, çoğulcu bir geleceğe kavuşması imkânsızdır.
* * *
Birkaç söz de muhalefet üzerine. Bir muhalefet nasıl yapılırsa hiçbir sonuca hiçbir etkisi olmaz, yine gördük ki, bunun güzide örneği CHP. Geçmişi şusu busu, CHP'nin bugününü konuşmayı her zaman engelledi. (“Kaset komplosu” bile hiç soruşturulmadan edilmeden orada öylece kaldı.) Oysa etkili, inandırıcı ve ısrarlı bir kampanya ile geçmişin gölgesini aralaması, hattâ bundan kurtulması imkânsız değil. Fakat sorun bugününde. CHP ne diyor? Hangi konuda ne diyor? Hangi konuda, CHP başta olsa şöyle değil de şöyle olacağına güveniyoruz? Bir-iki şey sayabiliriz, evet. Hiçbir hayatî ihtiyaca cevap vermeyen “medenîlik” kırıntıları, elbette bu partiyi iktidar yapmaya hiçbir zaman yetmeyecek.
Kılıçdaroğlu'nun halim selim davranışları, dürüst insan imajı, Deniz Baykal şirretliğinden sonra parti liderliğine getirdiği saygın hava, çok hayatî bazı soruların sorulmasını önledi, önlüyor. CHP'nin temel, yapısal meselelerini halledilmiş sanma yanılsamasına yolaçıyor. CHP bir sosyal-demokrat parti değil. Hiç olmadı. CHP'nin “sol” sanılması, sayılması, hem CHP'yi hem “sol”u melezleştiriyor. CHP ne?
Hayatî soru her zaman şu: Bir AKP seçmenini CHP'ye oy vermeye yöneltecek şey nedir? Buna bir cevap oluşturmazsa, dörtte birlik oy payını nasıl artıracak bu parti?
Burada konuyu baştaki şımarıklık meselesine de bağlayabiliriz. AKP ya da demokrasiye, çoğulculuğa, özgürlüklere en az onun kadar saygısız başka sağ partilere oy veren toplum çoğunluğundan oy almaksızın iktidar olmak mümkün değil. Bu, basitçe oyu şuna değil buna atmaya ikna etme değil, bir dönüştürme faaliyeti demek. Milyonlarca insanın bu partilere makarna-kömür karşılığı veya cahilliğinden oy verdiğini ya da zaten faşizmin kitle tabanı olduklarını ve öyle kalacaklarını varsayarak varabileceğiniz yer neresidir? Bu ülke içinde böyle bir yer olmadığı için mi vırt zırt “gidecem!” muhabbeti yapıyorlar?
Birileri hayatını ortaya koymuş, insanca yaşayabilelim diye canını dişine takmış uğraşıyor. Seçimde hile yapılmasın diye insanlar seferber oldu, meşakkat çektiler. Her adımını acı çekerek atan iki ayrı insana rastladım oy vermeye giderken; eşlerinin yardımıyla, güçlükle yürüyorlardı, hele çiftlerden birinin üstü başı ne kadar yoksul olduklarını ortaya koyuyordu. Niye çekiyordu bu acıyı bu insanlar? Bir şehirden ötekine on-on beş saatlik yolculuklar yapanlar, yurtdışından gelip oy atıp dönen, dünyanın parasını harcayanlar, bunlara ne için katlandılar?
Bu ülkede zor, hattâ korkunç zamanlar bitmez. Bildiğimiz şeyi yapacak, mücadele edeceğiz.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024