Yıldıray OĞUR
“Türk milleti güler yüzlü sevilir ama otoriteli bir devlet hasreti içindedir. Demokratik rejim içinde böyle bir devlet mümkündür. Bu da başkanlık sistemiyle mümkün olabilir. Bunun manası şudur; milletin seçtiği Cumhurbaşkanları hem devlet başkanıdır hem hükûmet başkanıdır. Üç beş yıllık süre için seçilen Cumhurbaşkanı o müddet içinde görevde kalır, bu arada da parlamento en geniş murakabeyi (denetlemeyi) yapar.” (20.12.1970-Milliyet/Mete Akyol’la röportaj)
1970 yılında bu sözleri söyleyen kişi cumhuriyet senatosu üyesi, CHP’nin eski efsanevi genel sekreteri Kasım Gülek’ti.
Aynı yıl kurulan CHP’nin tam karşısındaki Millî Nizam Partisi’nin parti programında yer alan anayasa değişiklikleri önerisinde de aynı sistem vardı:
“Daha hızlı kalkınmaya mecbur olan Türkiye’mizde devlet hizmetlerini verimli, sür’atli ve kudretli yürütebilmesi ve anayasamızın bünyemize intibak bakımından daha mütekamil bir yapıya kavuşturulması ve tatbikattaki aksaklıkların giderilmesi için anayasada aşağıdaki değişikliklerin yapılmasını zaruri görüyoruz. Şöyle ki:
a) İcrai organın daha kudretli olması ve sür’atli çalışabilmesi için Reisicumhur’un tek dereceli olarak (halk tarafından seçilmesi) ve icrai organ düzenini Başkanlık (Presidentielle) sistemine göre tanzimi…
b) Teşrii organın daha sür’atli ve daha kudretli çalışabilmesi için Cumhuriyet Senatosunun kaldırılması…
c) Milletvekili sayısının 300’e indirilmesi…
d) Millî iradenin tam manasıyla tecellisi için vatandaşa karma liste yapmak hakkının tanınması, delege saltanatına son verilmesi, seçim enflasyonunun önlenmesi…”
https://www.tbmm.gov.tr/eyayin/GAZETELER/WEB/KUTUPHANEDE%20BULUNAN%20DIJITAL%20KAYNAKLAR/KITAPLAR/SIYASI%20PARTI%20YAYINLARI/197600505%20MNP%20PROGRAM%20VE%20TUZUK/197600505%20MNP%20PROGRAM%20VE%20TUZUK.pdf
Aslında 1965’ten beri istikrarlı bir Adalet Partisi iktidarının sürdüğü yıllarda 1968 rüzgârlarıyla birlikte ortalık karışmaya başlamıştı. Meclis-Senato dengesi, asker cumhurbaşkanı başbakan çekişmeleri ve güçlü bir sağ iktidardan rahatsız olan Kemalist çevrelerin homurtu sesleriyle sistem tartışmaları başlamıştı...
Demirel tek adam diktatörlüğüyle suçlanıyor, millî iradecilik eleştiriliyor, Doğan Avcıoğlu çevresindeki Yön ve Devrim dergilerinde ve Mihri Belli çevresindeki Millî Demokratik Devrimciler tarafından parlamenter demokrasiyle “Filipin demokrasisi, cici demokrasi” diye dalga geçiliyordu. 12 Mart 1971 muhtırasını devrimci cuntanın yaptığını zannederek destek açıklaması yapan Dev-Genç Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü “Muhtıra tespitleri bakımından doğru ve olumludur. Ancak parlamentodan güçlü bir hükûmet çıkması beklenemez. Çözüm yolu parlamento değildir” demişti.
Muhtıranın akabinde, demokrasinin girdiği fetret devrinin ardından ortaya çıkan kısa ömürlü koalisyonlarla birlikte Başkanlık Sistemi yeniden popüler bir öneri hâline gelmişti.
1972’de kapatılan Millî Nizam Partisi’nin yerine kurulan Millî Selamet Partisi’nin parti programında ve 1973 seçimlerindeki seçim beyannamesindeki vaatlerinden biri başkanlık sistemiydi:
“Seçme ve seçilme hak ve hürriyetlerinin üzerine konulan anti demokratik tahditler kaldırılmalı milletvekili sayısı azaltılmalı, tek meclis sistemine dönülmeli, devlet ve hükûmet başkanlıkları birleştirilmeli ve başkanı millet seçmeli. Referandum millet vetosu ve halk teşebbüsü müesseseleri kabul edilmelidir.” (Millî Selamet Partisi parti programı)
“Başkanlık sistemi getirilecektir: Devlet Başkanlığı olan Cumhurbaşkanlığı ile Hükûmet Başkanlığı olan Başbakanlık birleştirilecek icraya kuvvet, sür'at ve müessiriyet sağlanacaktır.
Başkanı tek dereceli olarak millet seçecektir. Böylece Devlet-Millet kaynaşması ve bütünleşmesi kendiliğinden olacak ve Cumhurbaşkanlığı seçimi mevzuunda rejimizi yıpratan iç ve dış spekülasyonlara imkân kalmayacaktır. Senato tümüyle kaldırılacak. Tek meclis sistemine gidilecektir.”
https://www.tbmm.gov.tr/eyayin/GAZETELER/WEB/KUTUPHANEDE%20BULUNAN%20DIJITAL%20KAYNAKLAR/KITAPLAR/SIYASI%20PARTI%20YAYINLARI/197600578%20MSP%20SECIM%20BEYANNAMESI%201973/197600578%20MSP%20SECIM%20BEYANNAMESI%201973%200000_0087.pdf
1973 yılından itibaren başkanlık sistemi tartışmalarına MHP lideri Alparslan Türkeş de “Tek Meclis-Tek Başkan” formülüyle katıldı.
1967 yılında yayınlanan 9 Işık kitabında, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi programlarında yer almayan öneriyi Türkeş 1973 yılında şöyle savundu:
“Türkiye’de otorite bunalımı var. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık müesseselerini tek bir Devlet Başkanlığı müessesinde birleştirmek gerekir. Senato kaldırılarak 300 üyeli tek bir Meclis kurulmalıdır.”
Türkeş bu fikrini 1975 yılında yayınlanan Temel Görüşler kitabında şöyle tarif etti:
“Millî bünyemize ve şartlarımıza uymayan, temeli Avrupa’nın liberal ve sosyal demokrasisine dayanan bugünkü anayasayı başından sonuna kadar değiştirecek, millî demokrasiyi bütün müessesleriyle kuracağız. Bu cümleden olmak üzere parlamenter hükûmet sistemi yerine 'Başkanlık Sistemi’ni getireceğiz. Bu sistemde, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık yetkileri tek bir şahısta toplanacak, temelinde otorite, güven, disiplin olan bir hükûmet doğacaktır.”
Yine Türkeş imzasıyla 1977 yılında yayınlanan Gönül Seferberliği adlı kitapta ise bu kez parlamenter sistem vurgusu dikkat çekiyor; "Milliyetçi Hareket Partisi'nin yolu hukukun üstünlüğünü esas alan, çok partili, demokratik, parlamenter, hürriyetçi nizamdır” denmekteydi.
Nihayet Başkanlık Sistemi, 1978 yılından Türkeş’in ana doktrin kitabı 9 Işık’a girdi. Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik ilkesinin altına giren başkanlık şöyle savunuluyordu:
“Milliyetçi Hareket, tek başkan, tek meclis sistemini savunur. Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır. Türk milleti, dünya imparatorlukları kurduğu devirlerde, kuvvetli, adil ve hızlı icra sistemini uygulamıştır. Kuvvetli ve hızlı icra, icra gücünün tek elde toplanmasıyla mümkündür. Bunun için tarih ve töremize uygun olarak, başkanlık sistemini savunuyoruz. İcrayı, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık olarak ikiye bölemeyiz. Her konuda bütünleşmeci olduğumuza göre, icranın başında da bütünleşmeci olmalıyız. Türk tarih felsefesi ve tarihinde icra organı, hiçbir zaman bölünmemiş, yani tek bir başkan tarafından yürütülmüştür. Milliyetçi Türkiye’de de demokratik millî cumhuriyet ilkesi içinde başkan, Türk milletinin yürütme organının tek başı olacaktır. Tek başkan sistemine uygun olarak, yasama organı yönünden de tek meclis sistemini savunuyoruz...”
1979’da Milliyet’ten Orhan Duru’ya konuşan Türkeş, Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesini savununca Duru’nun “Prezidansiyel sistemi mi istiyorsunuz” sorusuna şöyle cevap vermişti: "Biz prezidansiyel sistemi de memleketimize uygun buluyoruz. Fakat ondan önce Cumhurbaşkanı halkoyu ile seçilirse doğrudan doğruya halka dayanan bir kişi olarak daha güçlü olur.”
1979 yılında iktidardaki AP-MSP-MHP "Milliyetçi Cephe Hükûmeti" kulislerini dolaşan Abdi İpekçi de hem Erbakan’ın hem de Demirel’in başkanlık sistemine geçmeyi savunduğunu yazmış, Demirel’in, yakın çevresine “bir gün muhakkak bu sisteme geçeceğiz” dediğini aktarmıştı.
Demirel’in "kehaneti" bir yıl sonra başka bir şekilde gerçekleşti. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından Cumhuriyet tarihinin Cemal Gürsel’den sonraki ikinci devlet başkanı Kenan Evren oldu.
Ama yeni anayasa ve yeni sistem tartışmaları sırasında Başkanlık Sistemi hâlâ seçeneklerden biri olarak masanın üzerindeydi...
Başkanlık ve yarı başkanlık tartışmaları ise 23 Nisan-5 Mayıs 1980 tarihleri arasında Tercüman gazetesi tarafından düzenlenen Siyasi Rejimin İşler Hâle Getirilmesi, Anayasa ve Seçim Sistemi Semineri ile açıldı. Seminer parlamenter sistemde reformu savunanlar ve yarı başkanlık sistemini isteyenlerin tartışmalarına sahne oldu.
İki yıl sonra yeni anayasayı hazırlayacak Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı’ya göre sorun “1961 Anayasasının yürütmeyi zayıflatmasıydı. Ama bu başkanlık ya da yarı başkanlıkla değil parlamenter sistemde yapılacak reformla çözülmeliydi.” Ernst Hirch’in asistanlığını yapmış olan Prof. Dr. Yaşar Karayalçın’a göre ise Türkiye Fransa’nın yaptığını yapıp “başkanlık sistemini benimseyerek Cumhurbaşkanının doğrudan doğruya seçilmesini kabul etmeliydi…”
Semineri düzenleyen Tercüman gazetesinin ünlü yazarlarından Nazlı Ilıcak da aynı günlerde köşesinden başkanlık sistemine destek veriyordu: “Türkiye’nin yeni bir anayasa arayışı içinde olduğunu kimse inkâr edemez. En önemli husus devleti küçük politika hesaplarından korumaktır. Başkanlık Sistemi, meşruiyetini millî iradeden alan yetkili bir cumhurbaşkanı bu yönde büyük bir adım olabilir.”
Başkanlık sistemi tartışmalarına önemli bir katkı da Amerikan yanlısı görüşleriyle bilinen Prof. Dr. Aydın Yalçın’ın çıkardığı Yeni Forum dergisinin 15 Mayıs 1980 günkü sayısında okurlarına verdiği Coşkun Kırca ve Adnan Başer Kafaoğlu imzalı “Rejim ve Anayasamızda Reform Önerisi” başlıklı anayasa taslağı olmuştu. Taslak, 1961 anayasasının yürütmeyi yasama ve yargı karşısında zayıflatmasından şikâyet ediyor ve “devletin şahlanması ve düşmanlarını ezmesi” için Fransa’daki yarı başkanlıktan çok daha güçlü bir yürütmeyi öngörüyordu. İki turlu seçimle seçilecek Cumhurbaşkanı’na yargı denetimi dışında kararname yayınlama, hükûmeti atama ve görevden alama gibi geniş yetkiler öngören taslağın en önemli özelliği Kırca ve Kafaoğlu’nun o sırada 4 ay sonra darbe yapacak darbecilerle daha sonra ortaya çıkacak yakın ilişkiler içinde olmalarıydı.
Nitekim dört ay sonra 12 Eylül 1980 darbesiyle onların sinyallerini verdiği bir rejimin temelleri atılacaktı.
Geçiş döneminde Cumhuriyet tarihinin Cemal Gürsel’den sonraki ikinci devlet başkanı Kenan Evren oldu. Başkanlık Sistemi ise güçlü seçeneklerden biri olarak masanın üzerindeydi.
1981 yılında Mehmet Barlas ve Oktay Ekşi’nin katıldığı bir paneli haberleştiren gazeteler paneldeki konuşmalardan hareketle “Türkiye’nin başkanlık sistemine geçiş arifesinde olduğu”nu yazdılar. Bu haberlere ve yorumlara sebep olan Devlet Başkanı Kenan Evren’e bağlı 9 kişilik Devlet Denetleme Kurulu’nun kurulmasıydı. Yürütme güçleniyor, yargı yetkileriyle donanıyordu.
Yeni anayasayı yapmak için kurulan Danışma Meclisi Başkanı eski Başbakan Sadi Irmak da yeni cumhurbaşkanlığı modeli olarak meclise sunulan üç ayrı taslaktan birinin Başkanlık Sistemi olduğunu açıklamıştı.
Bu temayül üzerine Ankara Üniversitesi Siyasal ve Hukuk Fakültelerinden 23 ünlü hoca Danışma Meclisi’ne bir rapor sundular. Bahri Savcı, Münci Kapani, Metin Kıratlı, Nermin Abadan Unat, Rona Aybay, Fazıl Sağlam, Mümtaz Soysal, Cem Eroğul ve Mete Tunçay’ın imzalarını taşıyan raporda anayasadaki çeşitli başlıklarla birlikte Başkanlık sistemine de değiniliyor ve “başkanlık sisteminin Türkiye için sakıncalı olduğu” söyleniyordu.
Hocaları telaşlandıran Danışma Meclisi’nde başkanlık sistemini savunan çok sayıda isim olmasıydı. Eski Danıştay üyesi Fuat Azgur’a göre: “Ülkemizde 3 defa askerî müdahaleye fırsat vermiş bir sistemde ısrar etmektense 200 yıldır ABD’de uygulanan başkanlık sistemine geçilmeliydi.” Daha sonra MGK’da danışmanlık, psikolojik harekât uzmanlığı yapacak meclis üyesi Ertuğrul Zekai Ökte, Süleyman Sırrı Kırcalı, Mehmet Parlak gibi isimler danışma meclisinde başkanlık sisteminin güçlü savunucularıydılar. Onların bu ısrarının arkasında Evren’in Başkanlık Sistemi arzunu olup olmadığı hâlâ bir sır.
Ama beş ay önce konuştuğu seminerde parlamenter sistemi savunan anayasanın mimarı Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı’nın Danışma Meclisi’nde yaptığı konuşma hem şaşırtıcıydı hem de Başkanlık Sistemi’nin ne kadar ciddi bir şekilde masada olduğunu gösteriyordu:
“Komisyonumuz, sisteme tümüyle iltifat etmemiş, Fransız Anayasasından esinlenerek parlamento sistemi içinde Cumhurbaşkanını bazı yetkilerle donatmayı yeterli görmüştür. Hâlbuki uzun yıllardan beri sadakatle uygulandığı ülkelerde bile, terör ve bölücülükten, istikrarsız hükûmetlerden başka bir şey getirmemiş; ülkemizde üç defa askerî müdahaleye sebebiyet vermiş olan bu sistem üzerinde ısrar etmektense, 20O yıl içinde Amerika’nın, dünyanın en güçlü devleti hâline gelmesinde önemli bir faktör olan, bugüne kadar bu ülkede hükûmet buhranına bir defa olsun zemin hazırlamamış bulunan, çok değişlik ırklara ve mezheplere mensup topluluğu bir arada tutmayı başaran başkanlık sistemini, ülkemizin şartlarını da göz önünde tutmak suretiyle açık kalplilikle benimsemek çok daha tutarlı ve isabeti bir davranış olurdu…”
Tartışmaları noktayı koyan Kenan Evren’le görüşen Washington Post gazetesinin muhabirinin, Evren’in aklındaki modelin “meclisi fesih yetkisi olan kuvvetlendirilmiş bir cumhurbaşkanı” olduğunu yazması oldu. Danışma Meclisi’nde verilen Başkanlık Sistemi önerisi reddedildi. 61 Anayasası’nın zayıf yürütmesi güçlendirilmiş, senato kaldırılmıştı.
Başkanlık sistemi beş yıl sonra yeniden uykusundan uyanacaktı. 1983 seçimleriyle tek başına iktidara gelen Turgut Özal, 1987 seçimlerine giderken Hürriyet gazetesinin manşetine bir bomba bırakmıştı: “Ben cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinden yanayım. Çünkü Cumhurbaşkanının epey yetkileri var.”
Özal, bu kez karşısında Başkanlık sistemini savunmuş Aldıkaçtı, Demirel, Türkeş, Erbakan’ın da aralarında olduğu geniş bir koalisyon bulacaktı. (Devam edecek)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025